Prof. Dr. Sinsi
|
Ey Gönül, “Gönül” Ol!…
Ey gönül, “GÖNÜL” ol!…
Ey gönül, “GÖNÜL” ol!…
Hz Mevlana “Mesnevi”sinde şöyle diyor:“Müminlerin müminliklerinin belirtisi, gönüllerinin kırıklığı ve mağlubiyettir, alt oluştur Fakat müminlerin alt oluşlarında bile bir güzellik vardır Sen miski ve anberi (güzel kokular) kıracak olursan, dünyayı onların güzel kokuları ile doldurmuş olursun
”Mağlubiyetimi zaferlerin en güzeli belledim Bildim ki, ilginin getirdiği acı, kalbimi saran katılıkları kıracak ve onun içindeki gönül ortaya çıkacaktır
(Gönül, sevgiyi içinde taşıyan kalp demektir ) Ne güzel, bir gönüle sahip olmanın mutluluğunu yaşayacağım Yenilgime bakıp bana acıyanlar, bilmiyorlar ki, asıl acınması gereken kendileridir
Kokuların en güzeli gönül kokusudur; çünkü o koku, Rabbin kokusudur O kokuyu mükellef sofralarda, son model araçlarda, villalarda, yalılarda bulamazsınız
O koku, kırık gönüllerde, mağlup ruhlarda bulunur O kokunun izini sürmek için nice canlar düştü yollara Kimileri çölleri mekan edindi, kimileri de dağları, ovaları O koku, kimi zaman bir çöl rüzgarına binerek geldi, kimi de mağaralardan fışkırdı vadilere O kokuyu duyanlardan bazıları, misk geyiği gibi, kendini uçurumdan aşağı bıraktı
Yıllar yılı mağaralarda alnı secdelere çakıldı, kimilerinin de Evime geliyorum, belki duyarım o kokuyu diye Evinin bir köşesinde o kokudan bir kitle bulunuyorsa, ne mutlu sana “Mutluluk” diyordun, işte mutluluğun sırrı bu kokudur Bu koku diriltici kokudur; bu koku, var edici kokudur Kır kibir bardağını, çal yere umutsuzluk testini Katran yürekli insanlardan uzak dur Yenilgini önemse

Göreceksin ki, gönül miskin çevreyi tutacak, nice canlar o kokuyla dirilecek Oysa, kokularımız diriltici değil, bilakis öldürücü “Zafer”imizi kutlamak için bize yanaşanlar, zift dolu yürekliğimizin iğrenç kokularına maruz kalıyorlar
Mağlubiyetimize yanaşan yok Dost, mağlubiyetin doğurduğu çocuktur Düştüğün zaman kalbine eğil, orda dostun kokusunu duyacaksın 
Ey varlık hapsinde, etrafını altınlarla, gümüşlerle donatmaya çalışan kalp Sonra sen nasıl kırılacak ve “gönül” olacaksın Kimi zirveye tırmanınca mutlu olur, kimi de kuyuya düşünce Nemrut, “tanrı”yı vurmak için göklere yükselmiş ve “ululuğunu” ilan etmişti
Yusuf ise kuyuda ermişti sonsuzluğun sırrına Nemrut, bir topal sineğe rezil olmuştu, Yusuf ise Mısır’a sultan Biri, kırılmayan, taş kalbe k düşmüştü; öbürü kırık kalbinin derinliklerinde manalar devşirmişti
Birinin kokusu “Nemrut” diye kokuyordu, diğerinin kokusunu sabah rüzgarı, “Yusuf Yusuf” diye bütün aleme dağıtıyordu Ey gönül, sen hiç kuyuya düşmemişsen, sana “Yusuf” nasıl diyeyim?
Ey gönül, sen hiç secdede miraca vasıl olmamışsan, sana Ahmed’in kokusu nasıl ulaşsın?Ey gönül, sana sıra sıra çarmıhlar dizilmemişse, İsa nefesinin diriltici kokusunu doya doya içine çekebilir misin?Ey gönül, başın yere düşmemişse, Hüseyni zaferler seni nasıl selamlasın?
Ey gönül, senden önceki kırık gönüllerin şifresini çözememişsen, cennet kokularını nasıl duyarsın?Ey gönül, sana deli desinler, divane, mecnun desinler; sana mağlup desinler, lginin zillet içindeki çocuğu desinler
Fakat ey gönül, sana, zaferin sarhoşu demesinler Sana, “kalbini kıramadı” demesinler Ey gönül, haydi ilgini mübarek kıl Kır kalbini ve “gönül” ol Kokular devşir cennetten; hatta daha ötelerden
Ey gönül, “GÖNÜL” ol!…
Dr Ali Taşcı

|