![]() |
Niçin İbâdet Ediyoruz? |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Niçin İbâdet Ediyoruz?Niçin ibâdet ediyoruz? Niçin ibâdet ediyoruz? Muhammed ÇETİN m ![]() ![]() İbâdet yapmak fıtratın gereğidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanların akılları ve gözleriyle bulup görebilecekleri hiçbir eksiği bulunmayan hem devamlı olarak eksiksiz bir idare ile idare edilen ve nezâfetine, temizlik ve tamirine çok dikkat edilen muhteşem bir saray veya bina farz edelim ![]() ![]() Demek, o misafirlerin her şeyden evvel, ev sahibinin yaptığı bütün o ikram ve lütuflara mukabil, fıtratlarının gereği olarak, onu tanıyıp ona teşekkür etmelerinin, emir ve yasakları çerçevesinde o misafirhanede yaşamalarının aklın ve insanlığın bir gereği olduğunu herkes anlar ![]() Eğer o misafirler böylece o misafirperver zâtı tanımış olsalar, onun arzu ve istekleri doğrultusunda o misafirhanede yaşamış olsalar, onun sevgi ve muhabbetini kazanmış olsalar, o misafirperver zât onların rahat edebilmeleri için, her türlü iyiliği yapacağı gibi, o memnuniyetin neticesi olarak o misafirhaneden daha güzel yerleri ve daha büyük ikramları da onlara takdim edecektir ![]() Eğer o misafirler, misafirhanenin sahibini tanımasalar, onun arzu ve isteklerine uymasalar, emirlerini yerine getirip yasaklarını terk etmeseler ve o misafirhane sahibinin istemediği hareketler ve tahribatlar yapsalar, nankörlük edip teşekkür etmeseler, şüphesiz ki o yaptıkları, misafirhane sahibinin izzetine dokunduğu için, onun nefretine sebep olacaktır ![]() ![]() CENNET UCUZ DEĞİL! Aynen öyle de bu dünyamız, o misafirhaneden ne kadar mükemmel ise ve mucizâne bir şekilde sevk ve idare ediliyorsa, içindeki varlıklar Kudret-i İlâhîye’nin birer mûcizesi olarak yaratılıp içine yerleştirilmişse ve bu dünya sarayının nezafetine ve temizliğine dikkat ediliyorsa, vücudun hücrelerinden tutun da hayvanat ve nebatâtın tahrip ve tamirleri ve vücutların yeniden yaratılmasına kadar her şey nihayetsiz bir hikmet ve kudretle yapılıyorsa, bütün canlıların bir ordu-yu Sübhânî olarak rızıkları, silahları, libasları, tavzifleri ve terhisleri vakti vaktine ne kadar mûcizâne, nihayetsiz bir kudret, bir ilim, bir hikmetle yapılıyorsa, o derecede kâinat binası da kendi Hâlık-ı Zülcelal’ini bütün isim ve sıfatları ile gösterip ispat etmesi lazım geliyor ![]() Bizler de misafir olarak bu dünya misafirhanesine gelince elbette bizim de her şeyden evvel, bu dünyanın celal sahibi olan ustasını, mâlikini tanımamız ve bizden arzu ve isteklerinin ne olduğunu, bize neyi emrettiğini ve neyi yasakladığını bilmemiz gerekiyor ![]() ![]() Eğer böylece, hiçbir şeyimize ihtiyacı olmayan Rabb-ı Rahîm’imize itaat ve sadakatimizi göstererek, şükür ve ibadetimizle O’nun sevgisini kazanmış olsak, dünyadaki ikramlarını artıracağı gibi, dünyadan daha güzel olan cenneti ve cennet nimetlerini biz muhtaçlara ihsan edecektir ![]() ![]() ![]() Eğer bizler bu dünya sarayına girdiğimizde, o sarayın sahibini bulmazsak ve mâlikini tanımazsak; onun arzu ve isteklerini öğrenip, emir ve yasaklarına uymazsak; bize bütün dünya ile birlikte ikram ettiği hesapsız nimetlerine karşı, hikmete muhalif ve fıtratımızın gereğine zıt olarak teşekkür ve ibadet etmeyip nankörlük etsek ve bütün bu ikramları hiçe saysak; hiçbir ev sahipsiz olmadığı hâlde bu koca âlemin sahipsiz olduğunu düşünüp, nefis ve şeytanımıza uyarak Hâlık’ımıza isyan edersek; yapmamız lazım gelen işleri yapmayıp, yapmamamız icap eden işleri de yapıp kâinattaki düzeni bozarsak; bu hareketimizle bütün varlıklara muhalefet edip, âlemdeki düzeni bozarak, bütün mevcudâtın da hukukunu çiğnersek; elbette izzet ve adalet sahibi olan Zât-ı Zülcelâl, her hak sahibine hakkını vermek kabilinden, iyiliğe karşı mükâfat verdiği gibi, bu kadar nankörlük ve fenalığı da cezasız bırakmayacaktır ![]() Risâle-i Nurlar’da geçen ve bu hakikati ifade eden bir hulasa ile bu bahsi neticelendirelim: “Hiç mümkün müdür ki, bir saltanat, bâhusus böyle muhteşem bir saltanat, hüsn-i hizmet eden mûtîlere mükâfatı ve isyan edenlere mücazâtı bulunmasın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Elbette adaletin gereği olarak, o padişahın makarr-ı saltanatı olan ahirette ve oradaki ‘Büyük Mahkeme’sinde vereceği mükâfat ve ceza olacaktır ![]() ![]() ![]() Yâ Rab! Bizi Nefs-i emmaremizden, cinnî ve insî şeytanların şerrinden muhafaza eyle ![]() Velev ki bir an olsun bizi nefsimize bırakma! |
![]() |
![]() |
|