Prof. Dr. Sinsi
|
Allah Çok İnsanlara, Araba, Apartman, Mal, Mülk, Şan, Şöhret Vermiş. Bazı İnsanlara Da Fakirlik, Dert, Musibet, Elem, Keder Vermiş; Sonraki İnsanlar Çok Mu Kötü, Yoksa Allah Ö
Allah çok insanlara, araba, apartman, mal, mülk, şan, şöhret vermiş Bazı insanlara da fakirlik, dert, musibet, elem, keder vermiş; sonraki insanlar çok mu kötü, yoksa Allah ö Mumine Sitesi
Allah çok insanlara, araba, apartman, mal, mülk, şan, şöhret vermiş Bazı insanlara da fakirlik, dert, musibet, elem, keder vermiş; sonraki insanlar çok mu kötü, yoksa Allah öbürlerini çok mu seviyor?
Böyle bir soru, ancak öğrenmek maksadı ile sorulabilir Yoksa başka türlü günaha girilmiş olur Esasen, içinde böyle bir derdi olan insanın da, bunu sorması lâzımdır
Allah (cc) dilediğine at, araba, han, hamam, taksi, apartman verir; dilediğine de fakr u zaruret Fakat, bütün bunlarda, âile ve sâireden gelen bazı sebepler de inkâr edilmemelidir Meselâ, bir insanın mal kazanma dirâyet ve kiyâsetini inkâr etmek mümkün olmadığı gibi, kendi devrinin şartları içinde kazanma yollarını bilmesi de, kazanç sebebi olması bakımından inkâr edilemez Bununla beraber Allah (cc), bazı kimseler, liyâkat izhar ettiği halde, yine onlara mal-menâl vermiyor Mâmâfih, zayıf bir Hadis-i Şerifte; Allah, malı istediğine, ilmi ise isteyene verdiği ifade edilmektedir ki, mevzûmuz itibariyle oldukça manidardır  
Bir de, mal-mülk mutlaka hayır sayılmamalıdır Evet, bazen Allah (cc) mal-menâl, dünyevî huzur ve saadet isteyenlere, istediklerini verir; bazen de vermez Ama, Allah'ın (cc) hem vermesi, hem de vermemesi hayırlıdır Zira, sen iyi bir insan ve verileni de yerinde kullanacak isen, senin için hayırlıdır İyi bir insan değil ve istikametten de ayrılmış isen, Allah'ın vermesi de vermemesi de senin için hayırlı değildir
Evet, istikametin yoksa, fakirlik senin için küfre bir vesiledir Çünkü, seni Allah'a karşı başkaldırmaya sevk eder de, her gün O'na karşı bir isyân bayrağı açarsın Yine, şayet sen istikamette değilsen; kalbî ve ruhî hayatın da yoksa, senin zenginliğin senin için bir belâ ve musibettir
Şimdiye kadar çok kimseler bu imtihanı kaybetmiştir Nice servet sahibi kimseler vardır ki, servet içinde yüzdükleri halde, nankörlüklerinden ötürü, kalblerinde tecellîden en ufak bir parıltı ve aydınlık yoktur
Binâenaleyh, bunlara Cenab-ı Hakk'ın mal ve menâl vermesi bir istihraçtır dolayısıyla da sapmalarına bir vesiledir Ama bunlar, her şeyden evvel ruhî ve kalbî hayatlarını öldürdükleri ve Allah'ın verdiği fıtrî kabiliyetleri çürüttükleri için, buna müstahak olmuşlardır
Bu arada, Efendimizin (sav) şu hadislerini kaydetmek de yerinde olur "İçinizde öyleleri vardır ki,ellerini kaldırıp Allah'a kasem ettikleri zaman, Allah (cc), onların yeminlerini yerine getirir Ve yeminlerinde hânis kalmaz Berâ İbn-i Mâlik onlardan birisidir " Halbuki Enes'in kardeşi Berâ'nın ne yiyeceği ne de yatacak bir yeri yoktu, kût-u lâyemûtla yaşıyordu İşte, Berâ gibi saçı başı karışık, nice pejmürde görünüşlü ve perişan sayılacak kimse vardır ki, onlara büyük insanlar nazarıyla bakılmış ve kalblerinin büyüklüğü, içlerinin aydınlığıyla değerlendirilmişlerdir Ve işte bunlardır ki, Resûl-ü Ekrem (sav) diliyle, yemin etseler, Allah yeminlerinde yalan çıkarmayacağı kişiler olarak vasıflandırılmışlardır
Onun için; müstakillen ne servet, ne de fakirlik bir felâket, veya nimet sayılmamalıdır Belki yerine göre fakirlik, Allah'ın en büyük nimetlerindendir Allah Resûlü (sav) irâdesiyle fakirliği ihtiyar buyurmuş "Emâ terdâ en tekûne le hümü'd-dünyâ ve lenâ'l-âhiretü" İstemez misin dünya onların olsun âhiret bizim" buyurmuşlardır Hz Ömer, dünya servetleri devlet hazinesine aktığı halde, bir fakir insan gibi, kût-u lâ yemûtla geçinmiş ve fazlasını istememiştir
Ama, öyle fakirlik de vardır ki, -Allah muhafaza buyursun- küfür ve dalâlettir Meselâ: Yukarıdaki sözler tahkik niyetiyle bir mü'minin ağzından çıkmasaydı da, bir nankörün ağzından çıksaydı, Allah'ın nimetlerine karşı şikâyet eden o kişi, kâfir olurdu
Demek ki, yerine göre fakirlik nimet, yerine göre de devlet Asıl mesele, kalb de musaddıkın bulunmasıdır Yani,
Ya Rabbi, senden ne gelirse gelsin makbûlümdür "Hoştur bana senden gelen, ya hıl'at ü yahut kefen", Ya taze gül, yahut diken, Lûtfun da hoş, kahrın da hoş" Şarkî Anadolu'da; "Senden, o hem hoş, hem bu hoş" derler
İnsan hil'at da giyse, servet içinde de yüzse, Allah'la beraber olduğu takdirde, Abdülkadir Geylanî gibi, yine ayağı velilerin omuzunda ve mübarek başı da Resûl-ü Ekrem'in (sav) dâmenine dokunacaktır Ama Allah ile münasebeti yoksa, o fakirin dünyâsı da hüsrân, âhireti de hüsran olacaktır Kezâ, Allah ile beraber olmayan zengin, zâhiren dünyada mesud gibi görünse de, neticede ağır bir hüsrâna uğrayacaktır
|