Prof. Dr. Sinsi
|
İbrahim Süresi Meali
İbrahim Süresi meali Mumine Sitesi
014-İBRÂHİM 14-İBRÂHİMİbrahim sûresi, 52 (elliiki) âyet olup 28 ve 29 âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir 35-41 âyetler Hz İbrahim'in duasını ihtiva ettiği için sûreye bu ad verilmiştir Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Elif Lâm Râ (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır 2 O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur Şiddetli azaptan dolayı kâfirlerin vay haline!3 Dünya hayatını ahirete tercih edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve onun eğriliğini isteyenler var ya, işte onlar (haktan) uzak bir sapıklık içindedirler 4 (Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir
Her peygamberin ancak kendi kavminin diliyle gönderilmiş olması, bütün insanlardan tek bir dil ile, mesela Arapça ile anlaşmalarının, yalvarıp niyazda bulunmalarının istenmediğini gösterir Zaten bir ayet-i kerimede konuşulan delillerinden sayılmıştır Bunun yanında bu ayet-i kerimenin işaret ettiği önemli noktalardan birisi de, Hakk’a davet ile uğraşanların içinde bulundukları toplumun dilini çok iyi bilmeleri gerektiği hususudur
5 Andolsun ki Musa'yı da: Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın (geçmiş kavimlerin başına getirdiği felâket) günlerini hatırlat, diye mucizelerimizle gönderdik Şüphesiz ki bunda çok sabırlı, çok şükreden herkes için ibretler vardır 6 Hani Musa kavmine demişti ki: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın Çünkü O, sizi işkencenin en kötüsüne sürmekte ve oğullarınızı kesip, kadınlarınızı (kızlarınızı) bırakmakta olan Firavun ailesinden kurtardı İşte bu size anlatılanlarda, Rabbinizden büyük bir imtihan vardır "7 "Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! diye bildirmişti "8 Musa dedi ki: "Eğer siz ve yeryüzünde olanların hepsi nankörlük etseniz, bilin ki Allah gerçekten zengindir, hamdedilmeye lâyıktır "9 Sizden öncekilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin haberleri size gelmedi mi? Onları Allah'tan başkası bilmez Peygamberleri kendilerine mucizeler getirdi de onlar, ellerini peygamberlerinin ağızlarına bastılar ve dediler ki: Biz, size gönderileni inkâr ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeye karşı derin bir kuşku içindeyiz
İbn Mes’ud bu ayeti okuduğu zaman “Neseb alimleri yalancıdırlar” derdi Yani onlar nesepleri bildiklerini iddia ederlerken Allah bunu reddediyor İbn Abbas da “Adnan ile İsmail arasında bilinemeyen otuz baba (batın) mevcuttur” derdi Buna göre ayetin manası, “Onlar o kadar fazla idiler ki, sayıların Allah’tan başka kimse bilemez” demek olur
10 Peygamberleri dedi ki: Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? Halbuki O, sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak için sizi (hak dine) çağırıyor Onlar dediler ki: Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek istiyorsunuz Öyleyse bize, apaçık bir delil getirin!
Onlar kendilerine bildirilen bunca açık delillere, hüccetlere ve mucizelere kani olmayarak inatları yüzünden daha başka mucizeler, hatta kendilerini kahredecek felaketler istiyorlar ve mucizelerle adeta eğleniyorlardı
11 Peygamberleri onlara dediler ki: "(Evet) biz sizin gibi bir insandan başkası değiliz Fakat Allah nimetini kullarından dilediğine lütfeder Allah'ın izni olmadan bizim size bir delil getirmemize imkân yoktur Müminler ancak Allah'a dayansınlar " 12 "Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu halde ne diye biz, Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette katlanacağız Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkülde sebat etsinler " 13 Kâfir olanlar peygamberlerine dediler ki: "Elbette sizi ya yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka dinimize döneceksiniz!" Rableri de onlara: "Zalimleri mutlaka helâk edeceğiz!" diye vahyetti 14 Ve (ey inananlar!) Onlardan sonra sizi mutlaka o yerde yerleştireceğiz İşte bu, makamımdan korkan ve tehdidimden sakınan kimselere mahsustur 15 (Peygamberler) fetih istediler (Allah da verdi) Her inatçı zorba da hüsrana uğradı 16 Ardından da (o inatçı zorbaya) cehennem vardır; kendisine irinli su içirilecektir! 17 Onu yudumlamaya çalışacak, fakat boğazından geçiremeyecek ve ona her yandan ölüm gelecek, oysa o ölecek değildir (ki azaptan kurtulsun) Bundan ötede şiddetli bir azap da vardır 18 Rablerini inkâr edenlerin durumu (şudur): Onların amelleri fırtınalı bir günde rüzgârın, şiddetle savurduğu küle benzer Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler İyiden iyiye sapıtma işte budur
Allah Teala kafirlerin amellerini, fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir küle benzetmedir ki onların ameli ne kadar iyi ve çok olursa olsun, sonuç itibariyle ahirette fayda vermeyecektir Çünkü Allah Teala, insanları, önce kendisine ve gönderdiği peygamberlerin tümüne iman ile mükellef tutmakta olup sevap ve mükafaatı bundan sonra vereceğini bildirmektedir Dolayısıyla imanı olmayanlar, yaptıkları iyi işlerin karşılığını dünyada iken alırlar, ama ahirette onlara verilecek hiçbir şey yoktur
19 Allah'ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmedin mi? O dilerse sizi ortadan kaldırıp yepyeni bir halk getirir 20 Bu, Allah'a güç değildir 21 (Kıyamet gününde) hepsi Allah'ın huzuruna çıkacak ve zayıflar o büyüklük taslayanlara diyecekler ki: "Biz sizin tâbilerinizdik Şimdi siz, Allah'ın azabından herhangi bir şeyi bizden savabilir misiniz?" Onlar da diyecekler ki: "(Ne yapalım) Allah bizi hidayete erdirseydi biz de sizi doğru yola iletirdik Şimdi sızlansak da sabretsek de birdir Çünkü bizim için sığınacak bir yer yoktur " 22 (Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: "Şüphesiz Allah size gerçek olanı vâdetti, ben de size vâdettim ama, size yalancı çıktım Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu Ben, sadece sizi (inkâra) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz O halde beni yermeyin, kendinizi yerin Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah'a) ortak koşmanızı reddettim " Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır 23 İman edip de iyi işler yapanlar, Rablerinin izniyle içinde ebedî kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır Orada (birbirleriyle) karşılaştıkça söyledikleri "selam" dır
Selam, her türlü kötülüklerden, meşakkat, mihnet, kusur ve afetten kurtulmak demektir Müminler hem dünyada, hem de ahirette karşılaştıkları zaman birbirlerine böyle bir duada bulunurlar
24 Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti)
Güzel söz güzel ağaca benzetiliyor Çünkü ağacın diri kalması için nasıl sulanmaya, bakılmaya ihtiyacı varsa, bunlar bulunmadan kurursa kalpteki iman ağacı da böyledir Eğer sahibi faydalı ilim, sahih amel, zikir ve tefekkürle her zaman bakıp onu gözetmezse kuruyabilir Bir hadis-i şerifte: “Elbise nasıl yıpranır eskirse, kalpteki iman da öylece yıpranır, eskir O halde imanınızı daima tazeleyin” denerek bu gerçek dikkatlerimize sunulmuştur
25 (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir
Bir önceki ayette Allah Teala, güzel sözü, güzel ağaca benzetmişti Çünkü güzel sözün meyvesi güzel amel; güzel ağacın ürünü de faydalı meyvedir Müfessirlerin açıklamalarına göre güzel sözden maksat, kelime-i şehadettir Bu kelime dışta ve içte daima güzel amellerin meydana gelmesine sebep olur Allah’ın razı olacağı her güzel iş, bu kelimenin meyvesidir Aşağıdaki ayette geçen “kötü kelime”ye gelince o da, Allah’ı inkar etmektir Bu kelime her türlü fitnenin, fesadın, felaket ve musibetin kaynağıdır Kötü söz, hem dünyada, hem de ahirette insanın felaketlere sürüklenmesine sebep olur Dolayısıyla aşağıdaki ayette de kötü söz, kötü bir ağaca teşbih edilmiştir
26 Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan (kötü) bir ağaca benzer 27 Allah Teâlâ sağlam sözle iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sapasağlam tutar Zalimleri ise Allah saptırır Allah dilediğini yapar 28 Allah'ın nimetine nankörlükle karşılık veren ve sonunda kavimlerini helâk yurduna sürükleyenleri görmedin mi? 29 Onlar cehenneme girecekler O ne kötü karargâhtır! 30 (İnsanları) Allah yolundan saptırmak için O'na ortaklar koştular De ki: (İstediğiniz gibi) yaşayın! Çünkü dönüşünüz ateşedir 31 İman eden kullarıma söyle: Namazlarını dosdoğru kılsınlar, kendisinde ne alışveriş, ne de dostluk bulunan bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah için) gizli-açık harcasınlar 32 (O öyle lütufkâr) Allah'tır ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de sizin (yararlanmanız) için akıttı 33 Düzenli seyreden güneşi ve ayı size faydalı kıldı; geceyi ve gündüzü de istifadenize verdi 34 O size istediğiniz her şeyden verdi Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür! 35 Hatırla ki İbrahim şöyle demişti: "Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi) emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!" 36 "Çünkü, onlar (putlar), insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular, Rabbim Şimdi kim bana uyarsa o bendendir Kim de bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek esirgeyensin "
Hz İbrahim, Allah Teala’nın putperestleri bağışlamayacağını henüz bilmiyordu Onun için onların da bağışlanmasını temenni etti Müşriklerin bağışlanmayacağını anladıktan sonra artık onların affı için dua etmedi
37 "Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler "
Rivayet edildiğine göre Hz İbrahim’in hanımı Sare’nin Hacer isminde bir cariyesi vardı Onu kocası Hz İbrahim’e verdi ve İbrahim (a s )in onda İsmail adında bir oğlu dünyaya geldi Hz İbrahim onları alarak, Mekke’ye götürdü Kabe yakınlarında bir yere iskan etti Mekke susuz, çorak ve kayalık bir yerdi Allah Teala, Hz İbrahim’in duasını kabul etti Orada zemzem diye anılan su fışkırdı
38 "Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki sen bizim gizleyeceğimizi de açıklayacağımızı da bilirsin Çünkü ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz " 39 "İhtiyar halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir "
Rivayete göre İsmail (a s ) doğduğu zaman babası 99 yaşında idi İshak (a s ) doğduğunda da 112 yaşında idi İshak Peygamber, İsmail’den 13 sene sonra Sare’den dünyaya gelmiştir
40 "Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!" 41 "Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!" 42 (Resûlüm!) Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor 43 Zihinleri bomboş olarak kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar 44 Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin: "Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım" diyecekleri gün hakkında insanları uyar (Onlara denilir ki "Daha önce, sizin için bir zevâl olmadığına, yemin etmemiş miydiniz? " 45 "(Sizden önce) kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli oldu Ve size misaller de verdik "46 Hilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!
Nihayet onların hileleri de Allah’ın iznine bağlıdır O izin vermedikten sonra hiçbir hile netice vermez
47 O halde, sakın Allah'ın peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! Çünkü Allah mutlak üstündür, kimsenin yaptığını yanına bırakmaz 48 Yer başka bir yer, gökler de (başka gökler) haline getirildiği, (insanlar) bir ve gücüne karşı durulamaz olan Allah'ın huzuruna çıktıkları gün (Allah bütün zalimlerin cezasını verecektir)
“Yerlerin başka bir yer, göklerin de başka gökler olması” konusunda yapılan yorumlar arasında şunlar da vardır: Yer ateşe, gökler de cennete dönüşecek, yer gümüş gibi bembeyaz, üzerinde kan dökülmedik, günah işlenmedik bambaşka bir yer olacak İbn Abbas’tan bir rivayete göre de yer yine bu yerdir Ancak sıfatları değişecek Kısaca dağları yürüyecek, denizleri yarılacak, her taraf düz olacak, eğrilik büğrülük görülmeyecek
49 O gün, günahkârların zincire vurulmuş olduğunu görürsün 50 Onların gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş bürümektedir 51 Allah herkese kazandığının karşılığını vermek için (onları diriltecektir ) Kuşkusuz Allah, hesabı çabuk görendir 52 İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek Tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir
|