Prof. Dr. Sinsi
|
Zuhruf Süresi Meali
zuhruf süresi meali Mumine Sitesi
043-ez-ZUHRUF 43-ez-ZUHRUF
Zuhruf, altın ve mücevher anlamına gelir Sûrede bunlardan söz edildiği ve Allah'ın insana sahip olduğu altın ve mücevherle değil, inanç ve davranışlarına göre değer verdiği anlatıldığı için sûre bu adla anılmıştır Mekke'de inmiştir ve 89 (seksendokuz) âyettir
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla
1 Hâ Mîm
2 Apaçık Kitab'a andolsun ki ,
3 Biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kur'an kıldık
4 O, katımızda bulunan Ana Kitap'ta (levh-i mahfuzda) mevcut, yüce ve hikmetle dolu bir kitaptır
Şanı yüce olan Kur’an, i’caz vasfıyla diğer kitaplardan daha yücedir Çünkü belagatı en üstün mertebeye ulaştırmış, ayrıca bütün geçmiş kitapların hükümlerini ortadan kaldırmıştır
5 Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim?
6 Daha önceki milletlere nice peygamberler göndermiştik
7 Onlar, kendilerine gelen her peygamberi mutlaka alaya alırlardı
8 Biz bunlardan daha zorba olanları da helâk ettik Nitekim öncekilerde örneği geçmiştir
9 Andolsun ki, onlara gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan; "Onları şüphesiz güçlü olan, her şeyi bilen Allah yarattı" derler
10 O, size yeri beşik kılmış ve doğru gidesiniz diye yeryüzünde size yollar yaratmıştır
11 Gökten bir ölçüye göre suyu indiren O'dur Biz onunla (kupkuru), ölü memlekete hayat veririz İşte siz de böylece (mezarlarınızdan) çıkarılacaksınız
Ayette, ihtiyaca ve belli ölçüye göre yağmurun yağdırıldığı onunla toprağa hayat verildiği bildirilen bu durumun dirilmenin açık örneği olduğu kaydedilmiştir
12 Bütün çiftleri O yaratmıştır Ve size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar vâr etti
13 Ki,böylece onların sırtına binip üzerlerine yerleşince, Rabbinizin ni'metini anarak: Bunu bizim hizmetimize vereni tesbih ve takdis ederiz, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik, diyesiniz
Binekler, düşünmeye ve Allah’ı tesbihe sevkeden varlıklardır Bu yüzden sahabe-i kiram hayvanlarına bindiklerinde, ahireti ve tabutla başlayacak yolculuğu düşünürlerdi Resulullah, yolculuğa çıkarken bu ayetleri okurdu
14 Biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz (demelisiniz)
15 Ama onlar, kullarından bir kısmını, O'nun bir cüzü kıldılar Gerçekten insan apaçık bir nankördür
Burada yahudilerden bir bölümünün Uzeyr’i hıristiyanların da İsa’yı Allah’ın oğlu saydıklarına, müşriklerin ise melekleri, Allah’ın kızları kabul ettiklerine işaret edilmiştir
16 Yoksa Allah, yarattıklarından kızları kendisine aldı da oğulları size mi ayırdı?!
17 Onlardan biri, Rahmân'a isnat ettiği kız çocuğuyla müjdelenince, hiddetlenerek yüzü simsiyah kesilir
Ayette ifade edildiği gibi kızları Allah’tan, oğulları kendilerinden saydıkları için, kız çocuğunun doğum haberine üzülür ve sinirlenirlerdi Sonra da kızları diri diri kuma gömerlerdi
18 Süs içinde yetiştirilip savaş edemeyecek olanı mı istemiyorlar? (Onları Allah'ın parçası mı sayıyorlar?)
Ayet, kadınlardaki süslenme özellikleriyle, mücadeledeki zayıflıklarına işaret etmektedir
19 Onlar, Rahmân'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar Acaba meleklerin yaratılışlarını mı görmüşler? Onların bu şahitlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir
20 Ve dediler ki: Rahmân dileseydi biz onlara tapmazdık Onların bu hususta bir bilgileri yoktur Onlar sadece yalan söylüyorlar
21 Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı tutunuyorlar?
22 Hayır! "Sadece, biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz" derler
Böylece meleklere tapınmanın, bilgi ve kitap olarak bir dayanağı bulunmadığı, sadece körükörüne taklitten ibaret olduğu ortaya çıkmaktadır
23 Senden önce de hangi memlekete uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları: Babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız, derlerdi
24 Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz (din)den daha doğrusunu getirmişsem (yine mi bana uymazsınız)? deyince, dediler ki: Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz
25 Biz de onlardan intikam aldık Bak, yalanlayanların sonu nasıl oldu?
26 Bir zaman İbrahim, babasına ve kavmine demişti ki: Ben sizin taptıklarınızdan uzağım
27 Ben yalnız beni yaratana taparım Çünkü O, beni doğru yola iletecektir
28 Bu sözü, ardından geleceklere devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı ki, insanlar (onun dinine) dönsünler
Hz İbrahim hakkı kabul etmeyen babasının yolunu terketmek suretiyle her zaman ataların taklit edilemeyeceğini göstermiş ve tevhid kelimesini, ardındakilere miras olarak bırakmış, bu yüzden de neslinde Bir Allah’a inananlar eksik olmamıştır Mekkeliler içinde de “hanifler” adıyla tanınan ve Hz İbrahim’in inancına sadakat gösteren insanlar vardı
29 Doğrusu bunları da atalarını da kendilerine hak ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar geçindirdim
30 Fakat kendilerine hak gelince: Bu bir büyüdür, biz onu tanımıyoruz, dediler
31 Ve dediler ki: Bu Kur'an iki şehirden bir büyük adama indirilse olmaz mıydı?
Hz Peygamber’e inanmayanlara göre Kur’an ya Mekke’nin zenginlerinden Velid b Muğire’ye veya Taif’in zenginlerinden Urve es Sakafi’ye indirilmeliydi Velid b Muğire şöyle denmişti: Kureyş’in büyüğü ve efendisi olan ben, yahut Sakif’in ulusu Ebu Amr b Umeyr es-Sakafi dururken Kur’an Muhammed’e mi inecek?
Halbuki Allah nazarında yükseklik, zenginlik veya soylulukla değil, takva iledir Kaldı ki Hz Muhammed, soy itibariyle de onların en şereflisi idi Yalnız anneden ve babadan yetim kalmıştı, zengin de değildi
32 Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır
33 Şayet insanların küfürde birleşmiş bir tek ümmet olması (tehlikesi) bulunmasaydı, Rahmân'ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık
34 Evlerinin kapılarını ve üzerine yaslanacakları koltukları da (hep gümüşten yapardık)
35 Ve onları zinetlere boğardık Bütün bunlar sadece dünya hayatının geçimliğidir Ahiret ise, Rabbinin katında, Allah'ın azabından sakınıp rahmetine sığınanlara mahsustur
36 Kim Rahmân'ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz
37 Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar
38 O şeytan dostu kimse, en sonunda bize gelince arkadaşına: Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı, ne kötü arkadaşmışsın! der
Ayetten, kıyamet gününde yoldan çıkan ve şeytana arkadaş olan kimsenin, kötü arkadaşıyla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını dileyerek görüşmek istemeyeceği anlaşılmaktadır
39 Zulmettiğiniz için bugün (nedâmet) size hiçbir fayda vermeyecektir Çünkü siz, azapta ortaksınız
40 (Resûlüm!) Sağırlara sen mi işittireceksin; yahut körleri ve apaçık sapıklıkta olanları doğru yola sen mi ileteceksin?
41 Biz seni onlardan alıp götürsek de yine onlardan intikam alırız
Sen görsen de görmesen de onlara hak ettikleri cezayı vereceğiz
42 Yahut onlara vâdettiğimiz azabı, sana gösteririz Çünkü bizim onlara gücümüz yeter
43 Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl Şüphesiz sen, dosdoğru yoldasın
44 Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür İleride ondan sorumlu tutulacaksınız
45 Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize (ümmetlerine) sor! Rahmân'dan başka tapılacak tanrılar (edinin diye) emretmiş miyiz?
Öteki peygamberlerin getirdiği dinler incelendiği zaman anlaşılır ki, hiçbir peygamberin dininde puta tapıcılık yoktur Bütün peygamberler tevhid inancında birleşmişlerdir
46 Andolsun biz Musa'yı âyetlerimizle Firavun'a ve onun ileri gelen adamlarına göndermiştik de Musa: Ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim, demişti
47 Onlara âyetlerimizi getirince, bunlara gülüvermişlerdi
48 Onlara gösterdiğimiz her bir âyet (mucize) diğerinden daha büyüktü Doğru yola dönsünler diye onları azaba uğrattık
49 Bunun üzerine dediler ki: Ey büyücü! Sana verdiği ahde göre bizim için Rabbine dua et; çünkü biz artık doğru yola gireceğiz
Ayet, Hz Musa’nın kavminin azabı görünce, kurtulmak için inanacaklarını bildirdiklerine, böylece azabın kaldırılacağına dair verilen sözü de hatırlattıklarına işaret etmektedir
50 Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler
51 Firavun kavmine seslendi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! Mısır mülkü ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Hâla görmüyor musunuz?"
Firavun bu sözüyle saraylarını ve altından akan Nil nehrini kasdederek kudret, servet ve ihtişamını ortaya koyuyor buna karşılık Hz Musa’nın zayıflığını ve fakirliğini hatırlatıyordu
52 "Yoksa ben, kendisi zayıf ve neredeyse söz anlatamayacak durumda bulunan şu adamdan daha hayırlı değil miyim?"
53 "Ona altın bilezikler verilmeli veya yanında ona yardımcı melekler gelmeli değil miydi?"
54 Firavun kavmini aldattı; onlar da kendisine boyun eğdiler Onlar yoldan çıkmış bir kavimdir
55 Böylece bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık, hepsini suda boğduk
56 Onları, sonradan gelenlerin geçmişi ve bir ibret örneği kıldık
57 Meryem oğlu İsa, bir misal olarak anlatılınca senin kavmin hemen bağrışmaya başladılar
Rivayet edildiğine göre, Hz İsa ve annesi Meryem’le ilgili bir meselenin konuşulduğu toplantıda müşriklerden biri “Eğer tapılan İsa, Meryem, Uzeyr ve melekler cehennemdeyse onlarla beraber olmaya razıyız” demiş, bu söze müşrikler gülmüşlerdi Ayet, onların bu şımarık tavırları hakkında inmiştir
58 Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa o mu? dediler Bunu sana ancak tartışmak için söylediler Doğrusu onlar kavgacı bir toplumdur
Bu sözleriyle müşriklerin tanrılarını, Hz İsa ile karşılaştırmaya yeltendikleri anlaşılmaktadır
59 O, sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur
Ayet, Hz İsa’nın peygamberlik nimetine erişen ve babasız doğuşuyla da İsrailoğullarına ilahi kudretin örneği olarak getirilen büyük bir zat olduğunu teyit etmektedir
60 Eğer dileseydik, içinizden, yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaratırdık
61 Şüphesiz ki o (İsa), kıyametin (ne zaman kopacağının) bilgisidir Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana uyun; çünkü bu, dosdoğru yoldur
Bu ayette Hz İsa’nın kıyamet için bir bilgi olduğu belirtilerek ahir zamanda onun tekrar dünyaya döneceğine işaret edilmektedir Nitekim ayetteki “ilim” kelimesi, işaret manasına gelen “alem” şeklinde de okunmuştur Bunun yanısıra ayeti, “Kur’an’da ahiret için yeterli bilgiler vardır” şeklinde anlayanlar da olmuştur
62 Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır
63 İsa, açık delillerle geldiği zaman demişti ki: Ben size hikmet getirdim ve ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim Öyleyse Allah'tan korkun ve bana itaat edin
64 Çünkü Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir O'na ibadet edin İşte bu, doğru yoldur
65 Ama aralarından çıkan guruplar, bir ihtilâfa düştüler Acı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!
Hıristiyan ve yahudilerden bazıları Hz İsa için Allah, bazıları Allah’ın oğlu, bir kısmı da üçün üçüncüsü dediler ve böyle inandılar Ayet, onların bu yersiz düşünce ve inançlarının kıyamet gününde acınacak bir azaba maruz kalmalarına sebep olacağını haber vermektedir
66 Onlar farkında değillerken kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?
67 O gün, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar (bile) birbirlerine düşman kesilirler
Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlara şöyle nida eder:
68 Ey kullarım! Bugün size korku yoktur Sizler üzülmeyeceksiniz de
69 Onlar âyetlerimize inanan ve müslüman olan (kullarım)idiler
70 Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz!
71 Onlara altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey vardır Ve siz, orada ebedî kalacaksınız
72 "İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur "
73 " Orada sizin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz" denilir
74 Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklar
75 Azapları hafifletilmeyecektir Onlar azap içinde kurtuluştan ümit kesmişlerdir
Burada suçlulardan maksat, Allah’ı inkar eden veya şirk koşanlardır
76 Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zalim kimselerdir
77 Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin! diye seslenirler Mâlik de: Siz böyle kalacaksınız! der
Kafirler, cehennemin bekçisi olan Malik’e ayette belirtildiği şekilde seslenerek ölümlerini isterler Çünkü ölümleri azap içinde yaşamalarından daha iyidir Ama Malik, onlara hiçbir surette buradan kurtuluş olmadığını bildirir
78 Andolsun biz size hakkı getirdik, fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz
Burada Kureyş’in Daru’n-Nedve’de Hz Peygamber’e karşı kurdukları tuzağa işaret edilerek, onların tuzaklarına karşılık helaklerinin takdir edildiği açıklanmıştır: Çünkü kafirler, Hz Muhammed’i ve Kur’an’ı sevmediklerini söylemekle kalmıyor, karşı koyma hususunda da kararlar alıyorlardı
79 Yoksa (müşrikler) bir işe kesin karar mı verdiler? Doğrusu biz de kararlıyız!
80 Yoksa onlar, bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, öyle değil; yanlarındaki elçilerimiz (hafaza melekleri de) yazmaktadırlar
81 De ki : Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, elbette ben (ona) kulluk edenlerin ilki olurdum!
82 Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların vasıflandırmalarından yücedir, münezzehtir
83 Sen bırak onları, kendilerine söz verilen günlerine kavuşuncaya kadar bâtıla dalsınlar, oynaya dursunlar
84 Gökteki İlâh da, yerdeki İlâh da O'dur O, hakîmdir, her şeyi bilendir
85 Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü kendisine ait olan Allah ne yücedir! Kıyamet saatini bilmek de O'na mahsustur Siz O'na döndürüleceksiniz
86 Allah'ı bırakıp da taptıkları putlar, şefâat edemezler Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır
Ayette ifade edildiği gibi, putlar hiç kimseye şefaat edemezler ve yardımda bulunamazlar Çünkü şefaate yetkileri yoktur Ancak İsa ve Uzeyr (a s ) ile meleklerin, dilleri ve kalbleriyle hakkı doğrulayan kişi ve varlıklar oldukları için inananlara şefaat edecekleri anlaşılmaktadır
87 Andolsun onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette "Allah" derler O halde nasıl (Allah'a kulluktan) çeviriliyorlar?88 (Resûlullah'ın "Yâ Rabbi! Bunlar, iman etmeyen bir kavimdir" demesini de( Allah biliyor) 89 Şimdilik sen onlardan yüz çevir ve size selam olsun de Yakında bilecekler! buyurdu
|