Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
döneminde, ilişkileri, kurtuluş, savaşı, türkiye, türkmenistan

Kurtuluş Savaşı Döneminde Türkiye - Türkmenistan İlişkileri

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kurtuluş Savaşı Döneminde Türkiye - Türkmenistan İlişkileri




Kurtuluş Savaşı Döneminde Türkiye - Türkmenistan İlişkileri / Kurtuluş Savaşı Döneminde Türkmenistan'ın Türkiye'ye Katkıları

1 BÖLÜM


Kurtuluş Savaşı'nda Türkistan'dan gelen, Türkiye için canını veren gönüllü Uygur'lar vardı Sayıları çok değildi ama, anlamı büyüktü bu desteğin

Ayrıca tarihe "Rus altınları" olarak geçen altınlar da aslında Buhara'dan gelmişti Ve Sakarya Zaferi sonrası yine Buhara'dan gönderilen üç kılıç Ankara'ya büyük moral veriyordu Gelen heyet ise "İzmir" diyordu

Bugünkü Özbekistan'ın Margilan şehrine bağlı Kumtepe köyünden kalkıp hac vazifesi için Hicaz yollarına düşer

Anadolu'ya geldiğinde Balkan Harbi'nin patlak verdiğini öğrenir Bunun üzerine hac yolculuğunu yarıda keserek bir grup arkadaşıyla gönüllü olarak Osmanlı ordusuna katılır Önce Balkan, sonra da Birinci Dünya Savaşı'nda yer alır, canla başla savaşır 1918'de savaşın bitmesiyle birlikte, gerçekleştiremediği hac vazifesini yerine getirir

Geri dönüşte tekrar Anadolu topraklarına uğrar Ancak geldiği Çukurova, Fransız işgali altındadır Bu sefer Kuva-i Milliye'ye girerek milli mücadele saflarına katılır 2 Kavaklıhan Savaşı'nda eline geçirdiği makineli tüfekle Fransız birliklerini durdurarak savaşın seyrini değiştirir

Bu yenilginin ardından Fransızların Tarsus yakınlarındaki Ballıca köyünde sivil halka karşı giriştikleri kıyımı önlemek için başlatılan taarruzda sağ bileğinden aldığı yara sonucu 29 Mayıs 1920 tarihinde şehit düşer

Orta Asya'dan kalkıp gelerek Türkiye için şehit düşen bu kahraman, Milli Mücadele'nin sembolü Türkistanlı Hacı Soydaş'tır Şimdi Tarsus şehir mezarlığında yatmakta olan Hacı Soydaş ve diğer Türkistan'lı soydaşlarının adına Tarsus şehir mezarlığının girişine dikilmiş bir anıt bulunmaktadır

O ve onun gibi çok sayıda Türkistanlı, Milli Mücadele'de Türk ordusu saflarında yer almış, hiçbir karşılık beklemeden bağımsızlık mücadelesine kanıyla canıyla destek vermişti

TRT Televizyonu, Cumhuriyet'in kuruluşunun 82 yılı dolayısıyla hazırladığı yeni bir belgeselle Milli Mücadele'nin bu farklı bir cephesini, bilinmeyen Türkistanlı kahramanlarını mercek altına alıyor "Kurtuluş Savaşı'nda Türkistanlılar" isimli belgesel, iki yıl önce yayımlanan ve büyük ilgi gören 13 bölümlük "Milli Mücadele-Son Tanıklar" belgeselinin yapım ve yönetimini üstlenen Abdulhamit Avşar'ın imzasını taşıyor Üç bölümden oluşan belgesel, Türkiye-Türkistan ilişkilerini geçmişten Kurtuluş Mücadelesi'ne kadar bütün yönleriyle ele alıyor

"Kurtuluş Savaşı'ndaki Türkistanlılar'' belgeseli düşüncesinin, "Son Tanıklar" belgeselinin çekimleri sırasında ortaya çıktığını belirten Abdulhamit Avşar, "Genel merkezi Adana'da bulunan Kuvva-i Milliye Mücahit ve Gazileri Derneği'nin arşivlerini incelerken ilginç bir husus dikkatimizi çekti Üyelerin bazılarının doğum yerlerinin karşısında 'Türkistan' yazıyordu Bu bizim çıkış noktamız oldu

Araştırmalarımız derinleştikçe hiç ummadığımız büyüklükte bir tablo ortaya çıktı Dönemin Türkiye-Türkistan ilişkileri yalnızca gönüllülerin Çukurova Kuvva-i Milliye hareketlerinde yer almaları ile sınırlı kalmıyor, siyasi ve diplomatik ilişkilerden ekonomi ve eğitim sahasına kadar uzanıyordu Bunun üzerine konuyla ilgili bir belgesel yapmaya karar verdik" diyor Avşar ve ekibi belgesel için araştırma ve çekimler dahil yaklaşık 2,5 senelik bir çalışma yapmış Kuvva-i Milliyecilerin yakınları tespit edilip 47 kişi ile yüz yüze görüşülmüş

Ayrıca konunun uzmanı 15'e yakın akademisyen ve yerel tarih araştırmacısının bilgilerine başvurulmuş Birçok kişi ve kuruluşun arşivlerinden istifade edilmiş, TBMM tutanakları ve dönemin gazeteleri taranmış

Bu çalışmayla Milli Mücadele'nin farklı bir cephesine küçük bir pencere açmaya çalıştıklarını belirten Abdulhamit Avşar, "Elbette bunlar Anadolu insanının fedakarlıkları ve mücadelesi ile karşılaştırıldığında sembolik sayılabilecek destekler Fakat, Türkiye Türk'lerinin en zor zamanlarında yapılan bu desteklerin soydaşlık hislerinin büyüklüğü ve derinliğini göstermesi açısından özel bir önem taşıyor" diyor

Evet kimisi hacca giderken, kimisi öğrenci olarak gelmiş Türkiye'ye Ama hepsi de ülkelerine geri dönmeyip Türkiye'nin bağımsızlığı için savaşmış, gazi ya da şehit olmuşlar

Türkistan'ın Milli Mücadele'ye verdiği destek, gönüllü mücahitlerle sınırlı değil tabii ki Ne yazık ki, tarihe Rus yardımı olarak geçen fakat gerçekte Buhara Cumhuriyeti'nin gönderdiği 100 milyon altın ruble tutarındaki yardım vardır Zor zamanda gelen bu yardım, Ankara Hükümeti için büyük moral ve güç kaynağı olur Moskova'ya giden Türk heyetinin maddi yardım talebine Lenin olumsuz cevap verince devreye Buhara Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Osman Bey (Kocaoğlu) girer, Buhara'ya döner dönmez de yardım teklifini Meclis'e sunar

Buhara Meclisi teklifi tereddütsüz onaylayarak Timur Han Hazinesi'nden 100 milyon ruble değerindeki altının Türkiye'ye yollanmasına karar verir O dönem için oldukça yüklü bir miktar olan yardım, Taşkent'ten vagonlara yüklenerek Moskova aracılığıyla gönderilir

Moskova, bu yardımların ancak 11 milyon altınlık kısmını 1920-1922 yılları arasında parça parça teslim eder Geri kalan kısmı ise kendi hazinesine aktarır Bu destek sebebiyle Atatürk, Buhara Cumhuriyeti'nin 1922'de Ruslar tarafından işgal edilmesi üzerine Türkiye'ye yerleşen Buhara Cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu'na sıcak ilgi gösterir, ölünceye kadar milletvekili maaşı bağlatır

İzmir Fatih'ine Buhara kılıcı

Buhara, Anadolu'daki mücadeleye gönülden destek verirken bir yandan kendisi de Rus tehdidi altındadır O yüzden Türkistan topraklarında da mücadele başlamıştır Bu sefer de Ankara devreye girer ve milletvekili İsmail Soysallıoğlu, Özbek tekkesi Şeyhi Ata Bey ve birkaç kişiden oluşan bir heyeti "vezaif-i mahsusa" ile, yani özel bir görevle gayr-i resmi olarak Buhara'ya gönderir Bu heyetin gayretleriyle orada "Milli Türkistan Birliği" adıyla bir teşkilat oluşturulur

Bu heyetin gidişinden sonra Buhara'dan Ankara'ya bir heyet gelir

Maksat, Sakarya Zaferini kazanan Türk ordusunu tebrik etmek, destek mesajlarını iletmektir Türkistanlı heyet, getirdiği mesajın yanısıra, üç kılıç getirir Kılıçlardan biri Atatürk'e, diğeri İnönü'ye, üçüncüsü ise İzmir'e girecek komutanadır Yani Buhara halkı da ''İzmir'' demektedir Bu, orduya ve Meclis'e büyük moral verir

Mustafa Kemal Paşa, bizzat mecliste bu yardımı ve hediyeleri öven bir konuşma yapar ve şöyle der: "Soydaş ve dindaş Buhara halkının arzusunu yerine getirmek, bu Kitab-ı Mukaddes'i millete, seyf-i azizi (kutsal kılıcı) de İzmir fatihine teslim edeceğim Tanrı'ın inayeti ile İnönü ve Sakarya muzafferiyetlerini kazanan milli ordumuz, İnşallah pek yakında bu kılıncı da kazanmış olacaktır"

26 Ağustos 1922 günü başlayan Büyük Taarruzla birlikte Türk ordusu, 9 Eylül sabahı İzmir'e girer Yunan bayrağını indirip Türk bayrağını göndere çeken askerlerin başında ise Yüzbaşı Şerafettin Bey vardır Kılıcın sahibi o olur Ama ne garip bir tecellidir ki, İzmir'i hedef gösteren Buhara, kısa bir süre sonra 68 yıl devam edecek Rus işgaline uğrar



2 BÖLÜM


Türkistan Türk'lerinin Anadolu Türk'lerine çeşitli şekillerde vermeye çalıştığı yardım ve destekleri:

I Askeri yardım;

II Para yardımı;

III Fikri veya siyasi destek;

olarak üç başlık altında incelemek mümkündür



I ASKERİ YARDIMLAR

Türkistan Türk'lerinin her ne kadar Türkiye'nin düşmanlarıyla yaptığı silahlı mücadeleleri desteklemek üzere düzenli bir ordu gönderme imkânları olmadıysa da, savaşa ferdi katılımlar olmuştur Bilhassa hacca giden Türkistan'lıların hacca giderken veya dönüşte Türkiye'nin saflarında tereddüt etmeden savaşa katıldıklarını görüyoruz

Bu konuda en eski kayıt 1788 Osmanlı-Rus savaşına kadar uzanmaktadır Arşiv kayıtlarına göre, 1788 Haziran ayında Türkistan'lı Mehmed Bahadır, Hokand'dan hac niyetiyle yola çıkar Erzurum'a geldiğinde Osmanlı'nın savaş için asker topladığını işitir O sırada I Abdülhamid Rusya'ya harp ilan etmiştir Bunun üzerine hacca gitmekten vazgeçen Mehmed Bahadır 4 arkadaşıyla beraber savaşa katılmaya karar verir

Başbakanlık Devlet Arşivindeki belgelere göre, Mehmed Bahadır Divan-ı Hümayun'a müracaat ederek savaşmak için 5 at, 5 kılıç, 3 tüfek ve azık verilmesini ister

Balkan Savaşı (1912-1913) sırasında da Hac için Mekke ve Medine'de bulunan Türkistan'lı hacılar ile talebelerden bazıları gönüllü olarak Osmanlı ordusuna katılmışlardır Türkiye'ye yakınlık özellikle Balkan harpleri sırasında kendisini belli etmiştir Kazan Türklerince Hilal-i Ahmer'e çokça para yardımı yapıldığı gibi, Türk ordusunda hizmet görmek üzere gönüllü asker ve hemşireler de gitmişti

Yine Balkan Savaşı sürdüğü 1912 sonbaharında, Rusya'nın başkenti Petersburg'ta üniversitelerde okumakta olan Kazak, Tatar, Özbek gibi Türkistan'lı öğrenciler de Balkanlar'a giderek Türkiye saflarında savaşmak istediler

Balkanlar'daki sıcak çatışmalarla ilgili olarak, Petersburg üniversitelerinde okuyan Türk öğrenciler ile slav öğrenciler arasında tartışmalar ve kavgalar eksik değildi Özellikle Bulgar öğrenciler ile Türkistanlı öğrenciler arasında gerginlik yaşanıyordu Kazakistan Merkez Devlet arşivinde bulunan bir belgede, 1912 senesinde Petersburg'ta öğrenci olan Sancar Asfendiyarov, 1933 yılında yaptığı bir konuşmada bu konuyla ilgili bir hatırasını nakletmiştir

Asfendiyarov, Bulgar öğrenciler ile olan bir kavgadan sonra, Türkistanlı öğrencilerin Türkiye saflarında savaşmak için karar aldıklarını belirtir

Bundan başka 1912 senesinde Medine'de tahsilde bulunan 400 kadar genç, Balkan muharebesine gönüllü katılmak üzere İstanbul'a gider ve Edirne düşmandan geri alındıktan sonra Medine'ye geri dönerler

I Dünya Savaşı sırasında Medine'de Osmanlı ordusuna gönüllü katılmak isteyen Türkistan'lılar ayrıca beş Osmanlı altını vermişlerdir

Niçin böyle yaptıkları sorulunca, Arapların Türkistan'lılar aç kaldıklarından dolayı Osmanlı ordusuna katıldığını zannetmemeleri için böyle bir tedbir aldıklarını söylemişlerdir ! Bu suretle 51 Alay'a gönüllü kaydolan Türkistan'lılar Avali harbine iştirak etmişlerdir

I Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında Türkiye'ye askeri yardımın ilginç bir şekli Kadı Abdürreşid İbrahim Efendi tarafından gerçekleştirildi

Kadı Abdürreşid Almanya'ya esir düşen Rusya Türk'lerinden (Kazan Türkleri ve Başkurtlardan) İngilizler ve gerekirse Ruslara karşı da savaşmak üzere gönüllü kıtalar topladı Bunlardan bir tabur (Asya taburu) Irak cephesinde savaşmak üzere Türkiye'ye geldi ve Irak cephesinde bir çok şehit verdi

Bir grup Türkistan'lının hac dönüşü Kurtuluş Savaşı'na da katıldığını görmekteyiz

Mekke ve Medine'de hac ibadetini tamamlayarak Türkistan'a dönmekte olan 40 kadar hacı Çukurova'da iken I Dünya Savaşı başlar ve yurtlarına dönemeyip orada kalırlar Harp esnasında burada bazı işlerde çalışarak geçimlerini temin ederler Osmanlı'nın savaşta yenilmesi üzerine Çukurova Fransızlar tarafından işgal edilir Türkistan'lılar Tarsus'ta Fransızlara karşı ilk silahlı mücadeleyi başlatanlar arasında yer alırlar

Türkistan'lılardan Hacı Soydaş başkanlığındaki grup, karakol basarak, trenlere saldırarak Fransızlara zarar verdirir Daha sonra Kavaklıhan cephesi kumandanı Zeki Baltalı'ya müracaat ederek, Türk ordusuna katılırlar Grup kumandanı Halil Süllü'nün emrinde Fransızlara karşı çarpışan 26 Türkistan'lıdan 16'sı şehit olur



II PARA YARDIMLARI

Türkistan Türk'leri daha Balkan Savaşı yıllarında Türkiye'ye para yardımı yapmaya başlamışlardı

Mesela, Kazan Türk'leri bu yıllarda Hilal-i Ahmer'e hatırı sayılır ölçüde para yardımı göndermiştir Kazak Türk'leri de bu konuda ellerinden geleni esirgememişlerdir Berlin'de Çağatay Türkçesinde yayınlanan "Yaş Türkistan"* dergisinde yer alan bir makaleye göre, Balkan Harbi yıllarında (1912-13), Türkistan'ın Akmescit şehrinden Sadık Ötegenov isimli bir Kazak, küçük heybesinin iki gözüne doldurmuş olduğu altınları Rusya'nın başkenti Petersburg'a getirir Burada tahsilde bulunan hemşehrisi Mustafa Çokay'ın evine gider ve ondan kendisini Osmanlı elçisine götürmesini rica eder Elçilikte, ihtiyar Kazak Osmanlı elçisi Turhan Paşa'dan, Türkistanlı Türk kardeşlerinin sevgi ve sempatisinin küçük bir ifadesi olmak üzere getirdiği yardımı gerekli yere ulaştırması için ricada bulunur

Bunun üzerine gözleri dolan Turhan Paşa her ikisini kucaklayıp öper ve emaneti kabul ederek yerine ulaştıracağına söz verir

Yine bu dönemde Medine'de tahsil görmekte olan Kazak öğrenciler Osmanlı askerine yardım için harçlıklarından 200 lira toplarlar Balkan Harbi yıllarında Kazakistan'da yayınlanmakta olan "Aykap" gazetesinin bu konudaki haberine göre, öğrenciler topladıkları paraları Medine valisi Basri Paşa'ya teslim ederek, ondan bu yardımı Hilal-i Ahmer cemiyetine ulaştırmasını isterler Yardım küçüktür, ama Türkistan'lı öğrencilerin dahi Balkan Savaşı sırasında Türkiye'ye yardım etme arzusunda bulunduğunu göstermesi açısından önemlidir



III FİKRİ VE SİYASİ DESTEKLER

I Dünya Savaşı'ndan önce Rusya'da ve Osmanlı'da yaşanan 1905 ihtilali ve 1908 II Meşrutiyeti'nden sonra Anadolu ve Rusya Türk'leri arasında kuvvetli bir kültür bağı kurulmuştu Bunun neticesinde I Dünya Savaşı'nda Türkistan Türk'lerinin bütün sempatileri Türkiye ile beraberdi Bu sempatinin büyüklüğünü Tahir Çağatay'ın I Dünya Savaşı sırasında yaşadığı bir anısından görmek mümkündür

Taşkent'te kalabalık seyirci arasında Umumi Vali F V Von Martson'un* bulunduğu bir sinemada, savaşla alakalı belgesel film gösterilmekteydi Perdede ilk olarak Rus ordularının seferberliği ve resmi geçidi gösterildi Bunu takiben bütün büyük devletlerin askeri resmi geçitleri izlendi Hepsi de sükunet içinde seyredilerek geçirildi

Fakat beyaz perdede başta sancağı ile bir Türk süvari alayı gözükmeye başlayınca, o muazzam binayı dolduran halk ani bir hareketle ayağa kalktı ve alkışlamaya başladı Bu kalkma hareketi o kadar ani ve tesirli bir şekilde vuku bulmuştu ki, seyirciler arasında bulunan Ruslar da gayri ihtiyari olarak bu kitle temayülüne uymak zorunda kalmışlardı Bu durum karşısında sinirlenen umumi vali derhal salonu terk etti Ve, film bir daha gösterilmedi

Yine Çağatay'ın belirttiğine göre, I Dünya Savaşı esnasında Taşkent'te halk bütün heyecanıyla olayları takip ederdi Türk'lerin muvaffakiyetini, Rusların mağlubiyetini belirten herhangi bir haberi ihtiva eden gazete derhal karaborsaya düşüyordu
Türkistanlıların Kurtuluş Savaşı'nda bize çok desteği olmuştur Hatta sırf Özbekler Tekkesi'nin yaptığı iş bile bu yardımın ne kadar büyük olduğunu anlamıza yeter Ankara'daki milli hareket, İstanbul ile olan bütün iletişimini Özbekler Tekkesi sayesinde yapıyordu Bu tekke istihbaratı,silahları,yardımları topluyor; Anadolu'ya ulaştırıyordu



Fakat Atatürk'ten sonra gelen adamlar bu yardımların kıymetini bilmedi

------------------------------------------------------------------------------------------------------

Türkiye İstiklal Savasını sürdürürken, o zaman bugünkü Özbekistan+Türkmenistan+Tacikistan’ın Önemli topraklarını içinde barındıran kardeş Turk devleti olan Buhara Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Osman Hoca (Kocaoğlu)'nun girişimi sonucunda Buhara Millet Meclisi Ankara hükümetine 100 milyon külce altın yardim kararı almış, bu yardim Moskova üzerinden Mustafa Kemal başkanlığındaki Ankara hükümetine 1921'de ulaştırılırken, Moskova bu yardımın yalnızca 10 milyon külce altınını bir kişim silahla birlikte Ankara'ya ulaştırmış, geride kalan 80 milyon külce altının üzerine ise kendisi oturmuştu Ancak, Buhara Cumhuriyeti'nin o 10 milyon külce altını ve silah yardımı elbette İstiklal Savası sırasında Türkiye’nin çok isine yaramıştı Bu yüzden, Ruslarla yaptığı mücadeleyi kaybeden ve ülkesi Buhara Cumhuriyeti'ni terk ederek 1923'te Türkiye gelen eski Cumhurbaşkanı Osman Hoca'ya Mustafa Kemal Atatürk aylık bağlayarak onu Türkiye’de ağırlamıştı Sovyet Rusya ise, Osman Hoca'nın Türkiye’den çıkarılması konusunda Atatürk üzerinde 1923-1938 arasında yoğun baskı uygulamasına rağmen, Atatürk bu baskılara aldırış etmeden Osman Hoca'nın Türkiye’de huzur içinde yasamasını sağladı

Ancak, Atatürk’ün 10 Kasım 1938'de Ölümünden sonra, Moskova’nın baskıları yeniden artınca o zamanki Cumhurbaşkanı İsmet İnÖnü 1939 yılı basında Osman Hoca'nın Türkiye’den ihracına razı oldu 1939 yılı basında bir gün Osman Hoca'nın İstanbul’daki evine gelen gÖrevliler ona 24 saat içinde Türkiye’yi terk etme emrini bildirdiler Osman Hoca 1923'ten beri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu halde, bu emri kabul ederek Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı ve Türkiye’ye İkinci Dünya Savasından sonra ancak 1946'da dÖnebildi

Demek, Türkiye kendisine İstiklal Savası sırasında altın yardımı yapmış olan ve daha sonra kendisine sığınmış olan bir kardeş Turk cumhuriyeti eski cumhurbaşkanını bile Atatürk sonrası donemde "Efendim, Moskova oyle istiyor, biz ne yapalım?" diyerek yurt dışına ihraç edebilmişti

Ama, Osman Hoca hiç bir zaman Türkiye’ye gücenmedi, 1939'da resmen kovulmuş olsa bile, 1946'da Türkiye’ye geri dondu ve mezarı Üsküdar’ın Sultantepe'sindeki Özbekler Tekkesi (İstanbul) mezarlığındadır, 1968'den beri orada yatıyor

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.