Kanser Teşhis Yöntemleri

Gelişen teknoloji her geçen gün yeni bir hastalığın tedavisinde umut ışığı oluyor Kanser hastalığının tedavisinde yeni uygulanan bir yöntemi bu yazımızda sizlerle paylaşmak istiyorum


Özellikle kanserli hastaya yaklaşımda devrim yaratan PET yöntemi bu gelişmelerin en belirgin sonuçlarından biri oldu Halen İstanbul?da üç, İzmir ve Ankara?da birer merkezde PET bulunuyor FDG PET direkt olarak vücut içerisindeki glikoz (şeker) tüketiminin bir haritasını verir Bu bilgi başta kanser olguları olmak üzere, bazı kalp ve beyin hastalıklarında da tanı için gerekli bir çok soruya açıklık getirebilmektedir


*Kanser Olgularında:
Aşırı çoğalmaları nedeniyle kanser hücrelerinin enerji ihtiyacının artması ve dolayısıyla aşırı glikoz tüketmeleri PET?in kanser dokusuna karşı duyarlı bir yöntem olmasını sağlamaktadır PET?in diğer önemli bir özelliği de tek bir incelemede tüm vücudu tarayabilmesi ve böylece kanser yaygınlığını araştırmada pratik ve hızlı bir çözüm sağlamasıdır PET?in yaygın olarak kullanıldığı kanser tiplerini şöyle sıralayabiliriz:
-akciğer
-kalın bağırsak
-lenfoma
-habis melanom
-baş ve boyun
-meme
-özefagus (yutak)
-tiroid
-mide
-pankreas
-over (yumurtalık)
-serviks
-testis kanserleri


PET görüntülemede parlak görünen aşırı glikoz tüketen kitlelerin kanser olma olasılığı yüksektir Bu nedenle Pet?de parlak olan lezyonların biyopsiye veya ameliyata gönderilmeleri gerekirken, parlak olmayanlar gereksiz olabilecek bir biyopsi veya ameliyattan kurtarılmış olur


*PET Nedir?
Vücut içerisine damar yolu ile enjekte edilen ve pozitron ışıması yoluyla bozunarak özel sinyaller yayan radyoaktif maddelerin iç organlardaki dağılımını tespit ederek üç boyutlu tomografik görüntülere çeviren bir yöntemdir Bu yöntemde gerekli radyoaktif maddeleri üretmek için Siklotron denilen bir cihaza ve üretilen bu maddelerin vücut içerisindeki dağılımlarını görüntülemek için PET kamera adı verilen ekipmanlara gereksinim vardır PET tetkikleri için gerekli radyoaktif maddeyi şu anda sadece TÜBİTAK bünyesinde bulunan bir birim üretiyor ve İstanbul, Ankara ve İzmir deki merkezlere ihtiyaçları oranında yolluyor


PET incelemesi öncesi vücuda verilen bu radyoaktif madde aynı şeker gibi davranarak vücuda yayılıyor Elde edilen görüntülerde incelenen bölgenin veya organ sisteminin şeker tüketimi saptanıyor Normal dokulara kıyasla daha fazla şeker (glikoz) tüketen kanser gibi hastalıklar PET görüntülerinde daha yoğun parlak odaklar olarak görülüyor


Sonuçları Avrupa?da da bildirilen önemli bir çalışma sonucunda, koltuk altı lenf bezleri tutulan meme kanserli hastalarda ameliyattan sonra 4 kez ilaç tedavisi (doksorubisin ve siklofosfamid) üzerine iki kez başka bir ilaç tedavisi (sisplatin ve etoposid) uygulanmasının hastaların yaşam sürelerini anlamlı olarak uzattığı gösterildi (%582 hastaya karşılık, kısa süreli tedavide %356) Başka bir çalışmada ise ilerlemiş akciğer kanserinde sisplatin ilacının gemsitabin ile birlikte bölünmüş dozlarda verilmesinin tedavinin yan etkilerini azalttığı, hatta hastalığın ilerlemesini daha fazla geciktirdiği gösterildi 21 ülkenin katıldığı ATAC çalışma grubu erken evre meme kanseri ile ilgili yeni sonuçlarını kongrede sundu Erken evre meme kanserinde ameliyattan sonra en fazla kemoterapi verilen ülkelerin Amerika, Portekiz, İtalya ve İspanya olduğu, en az kemoterapi verilen ülkelerin ise İngiltere ve Almanya olduğu açıklandı Türkiye ise kemoterpi uygulama sıklığı yönünden sıralamada ortada yer aldı Aynı grubun ikinci sunumunda aromataz inhibitörü denilen ilacın Amerika?da maliyet/yarar açısından tamoksifenle benzer olduğu belirtildi Sunulan üçüncü çalışmada ise aromataz inhibitörünün cerrahi sonrası kullanımının tamoksifene göre tüm yan etkileri azalttığı gösterildi Buna karşılık kas-iskelet rahatsızlıkları tamoksifene göre daha fazla bulundu Aromataz inhibitörü veya tamoksifenden önce kemoterapi verilmesinin bu yan etki profilini değiştirmediği gösterildi