Gizemlerin Ülkesi- Mısır |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Gizemlerin Ülkesi- MısırKardeşlerim ![]() ![]() * MISIR * * Piramitler * Allahın elçileri aracılığıyla insanlara yaptığı ilahi tebliğ, insanın yaratılışından beri bizlere ulaştırılmaktadır Kimi toplumlar bu tebliği kabul etmişler, kimileri inkar etmişlerdir Bazenin,karcı bir toplumun içinden küçük bir azınlık çıkmakta ve sadece bunlar elçiye uymaktadırlar Ancak kendisine tebliğ gelen kavimlerin çok büyük bir kısmı bunu kabul etmemişlerdir Sadece Allahın elçisinin kendilerine getirdiği tebliği dinlememekle kalmamış, aynı zamanda elçiye ve ona uyanlara da zarar vermeye çalışmışlardır Elçiler, birçok kez yalancılık, büyücülük, delilik, şımarıklık gibi nitelendirmelerle suçlanmış, hatta birçok kez kavmin önde gelenleri onları öldürmeye teşebbüs etmişlerdir Oysa ki, her peygamber, kavminden yalnızca Allaha itaat etmesini istemiştir Bunun karşılığında para ya da başka bir dünyevi çıkar talep etmemişlerdir Kavimlerinin üzerine bir zorlayıcı da olmamışlardır Tek yaptıkları gönderildikleri toplumu gerçek dine davet etmek ve kendilerine uyanlarla birlikte o toplumdan farklı bir hayat tarzı yaşamaya başlamaktır Bu konuyla ilgili olarak Kuranda dikkat çekilen noktalardan biri, helak edilmiş olan kavimlerin çoğu kez yüksek bir medeniyet kurmuş olmalarıdır Kuranda, helak olmuş kavimlerin bu özelliği vurgulanırken şöyle denir:* Biz bunlardan önce nice nesiller yıkıma uğrattık ki onlar, zorbaca yakalamak yakıp-yıkmak, baskı ve şiddetle yönetmek, sindirmek bakımından kendilerinden daha üstündüler; şehirlerde yerin üstünü altına getirip, sayısız kazı, inşaat ve araştırmalarla her yanı delik-deşik etmişlerdi Ama kaçacak bir yer var mı? *[Kaf Suresi, 36]Ayette, helak edilmiş toplumların iki özelliğine dikkat çekiliyor Birincisi, zorbaca yakalamak bakımından üstün olmalarıdır Bu, helak olmuş kavimlerin disiplinli ve güçlü askeri-bürokratik sistemler kurdukları ve kaba kuvvet yoluyla yaşadıkları coğrafyada iktidarı ele geçirdikleri anlamına gelir Vurgulanan ikinci nokta ise, sözkonusu toplumların, mimari özellikleriyle dikkat çeken büyük şehirler kurduklarıdır Dikkat edilirse, bu iki özellik de, tam tamına, bugün teknoloji ve bilim yoluyla süslü bir dünya meydana getirmiş, merkezi devletler, büyük şehirler kurmuş olan ancak tüm bunların Allahın verdiği güçle olduğunu unutarak Allahı inkar ya da gözardı eden medeniyetlerin özelliğidir Ancak ayette bildirildiği gibi, oluşturdukları medeniyet, helak olmuş kavimleri kurtaramamıştır; çünkü medeniyetleri Allahı inkar ve yeryüzünde bozgunculuk temeline dayanıyordu İnkar ve yeryüzünde bozgunculuk temeline dayandığı sürece, bugünkü medeniyetlerin sonu da farklı olmayacaktır İşte bazıları Kuranda bildirilen bu helak olaylarının önemli bir bölümü, modern çağda yapılan arkeolojik araştırmalar sonunda ortaya çıkarılmıştır Kuranda sözü edilen olayların delilleri olan bu bulgular, Kuran kıssalarının ibret olma özelliğini daha da açık bir biçimde gösteriyor Çünkü Allah, Kuranda yeryüzünde gezip dolaşılması ve öncekilerin uğradıkları sonun anlaşılması gerektiğini bildiriyor Eski Mısır da ,dünya tarihinin bilinen en eski uygarlıklarından biridir ve üstün medeniyetlerinin örneği olarak , firavunlar ve kraliçeler için mezar olarak piramitler inşa etmişlerdir Bu piramitlerden bir kısmının ulaştığımız teknolojiye rağmen bugün için bile inşa edilmesi olanaksızdır Bu durum eski Mısırlıların ulaştığı uygarlık seviyesini göstermesi açısından oldukça önemlidir Ancak Allaha iman etmeyen ve kendi sapkın dinlerini yaşamak isteyen Mısırlılar sonunda yok olmuşlar İnşa ettikleri yapılar ise ibret olarak günümüze kadar ulaşmıştır Firavunlar Eski Krallık başında ve Orta Krallık sonlarında değişik ebat ve şekillerdeki bu piramitlere gömülürlerdi Piramitler firavunun mumyasını, hepsi birbirinden değerli eşsiz nitelikteki sanat eserlerini ve kral, kraliçe, prens heykellerini de içlerinde saklamak ve bu eşsiz hazineleri saklamak için yapılmışlardır Mısır piramitleri yeryüzündeki anıt-kabirlerin en eskileri ve en büyükleridir Bunların en ihtişamlısı olan Keops Piramidi dış görünüşü ile de Dünyanın Birinci Harikası olma niteliğine hak kazanmıştır Dünyanın yedi harikasından günümüze kadar ulaşan tek eser Mısırdaki Keops Piramididir Keops, Mısırın başkenti Kahire yakınındaki Nil Nehrinin batısında bulunan Giza Yaylasında bulunmaktadır Keops Piramidinin yanında biraz daha küçük olan Kefren ve Mikorinos piramitleri bulunmaktadır Büyük Piramit olarak da adlandırılan Keops Piramidi, M Ö 2800 yıllarına doğru hüküm süren Mısırın 4 Sülale devri hükümdarlarından Keopsun mezarıdır İkinci büyük piramit, Keopsun kardeşi olan ve o öldükten sonra firavun olan Kefrene aittir Küçük piramit ise M Ö 2500lü yıllarda hüküm süren Mikerinosa aittir Ayrıca, içlerinde prenseslere ve firavunun en yakın yardımcılarına ait mumyaların bulunduğu beş piramit daha vardır Piramitler kat kat kurulurlardı Devasa taş bloklar, kat kat yükseldikçe, rampa yükseltilir, genişletilir ve uzatılırdı Bir piramidin inşaatı binlerce işçiyle yirmi seneden uzun sürerdi Yapılan incelemelerde bugün teknolojik olarak çok ilerlemiş Japonya bile Keops piramidinin aynısını yapamamaktadir Ziyaretçileri pek Keops piramidine sokmadıkları bunun nedeninin de piramidin koridorlarının çok dar ve dik olmasından dolayı olduğu söylenmektedir Keops piramidinin yüksekliğinin 1 milyarla çarpımı yaklaşık olarak güneşle dünyamız arasındaki mesafeyi vermektedir 149 504 000 km Piramidin üstünden geçen meridyen karaları ve denizleri tam 2 eşit parçaya bölüyor Taban çevresinin, yüksekliğinin 2 katına bölünmesinin pi=3 14 sayısını vermektedir Piramidin içinde dünyanın ağırlıgı yazıyor Piramidin tam olarak dünyanın merkezinde bulunmaktadır Piramidin çalışkan işçileri olağanüstü bir çabayla günde 10 parça üst üste koyduklarını kabul edersek, piramitteki 2 5 milyon taşın 250 000 gün, yanı 664 yılda ancak oluşmuş olması gerekiyor Oysa piramit 20-30 yılda tamamlanmıştır ![]() * Giza Piramitleri Tahmini olarak M Ö 3000 yıllarında eski krallık döneminde yapıldığı zannedilen Giza piramitleri; Keops, Kefren, Mikerinos İsimlerini aldıkları firavunlar tarafından yaptırılmıştır Bu üç piramit dünyadaki en büyük piramitlerdir Gizade sadece bu piramitler bulunmaz Sırf Mısırda yüzlerce irili ufaklı piramitler mevcuttur ama bu Giza piramitlerini öbürlerinden ayıran farkların başında içlerinde yazı bulunmaması ve nasıl yapıldıklarının hala çözüme ulaşmamasıdır Piramitler yalnızca Mısıra özgü de değildir Güney Amerika kökenli Maya ve Aztekler de piramitler yapmışlardır Piramitlerin gökyüzünü incelemek amaçlı yapıldığı da zannedilmektedir * HİYEROGLİF YAZISI * * Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi Onlar, Rablerinin ayetlerini yalanladılar;biz de günahları dolayısıyla onları yıkıma uğrattık Firavun ordusunu suda boğduk Onların tümü zulmeden kimselerdi * [Enfal Suresi, 54]Eski Mısır medeniyeti, Mezopotamyada aynı tarihlerde kurulmuş şehir devletleriyle birlikte, tarihin en eski uygarlıklarından biri ve döneminin en ileri sosyal düzenine sahip organize devleti olarak bilinir MÖ 3000ler civarında yazıyı bulup kullanmaları, Nil nehrinden faydalanmaları ve ülkenin doğal yapısı sayesinde dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı korunmuş olmaları Mısırlıların sahip oldukları medeniyetin ilerlemesine büyük katkıda bulunmuştu Ancak bu uygarlık, Kuranda inkar sisteminin en açık ve net tarif edildiği firavun yönetiminin geçerli olduğu bir medeniyetti Büyüklük taslamışlar, sırt çevirmişler ve inkar etmişler, bunların neticesinde de ileri medeniyetleri, sosyal ve siyasal düzenleri, askeri başarıları onları helak olmaktan kurtaramamıştı Mısırlıların sahip oldukları medeniyet, yaşadıkları olaylar hakkındaki bilgileri eski Mısır yazısı olan hiyerogliflerden öğrenmek mümkündür 18 yüzyıla dek Eski Mısır dilinde yazılmış kitabeler ve yazılar okunamıyordu Eski Mısır dili hiyeroglifti ve çağlar boyunca bu dil varlığını sürdürmüştü Fakat MS 2 ve MS 3 yüzyılda Hıristiyanlığın yayılması ve kültürel etkisiyle Mısır, dinini olduğu gibi dilini de unuttu; yazılarda hiyeroglif kullanımı azaldı ve sona erdi Hiyeroglif yazısının kullanıldığı bilinen en son tarih MS 394 yılına ait bir kitabedir Bundan sonra bu dil unutuldu ve bu dilde yazılmış yazıları okuyabilen ve anlayabilen kimse kalmadı Ta ki bundan yaklaşık iki yüzyıl öncesine dek Eski Mısır hiyeroglifi 1799 yılında, Rosetta Stone adı verilen, MÖ 196 tarihine ait bir kitabenin bulunmasıyla çözüldü Bu tabletin özelliği üç farklı yazıyla yazılmış olmasıydı: Hiyeroglif, demotik hiyeroglifin el yazısı şekli ve Yunanca Yunanca metnin de yardımıyla tabletteki eski Mısır yazısı çözülmeye çalışıldı Tabletin tüm çözümü, Jean-Françoise Champollion adlı bir Fransız tarafından tamamlandı Böylece unutulan bir dil ve bu dilin anlattığı tarih aydınlanmış oldu![]() * Hiyeroglif Yazısındaki Üstün Teknik * Gizemli, bilinmeyenli çizgiler, resimler, taslaklar, işaretler, şifreler, insanlar, hayvanlar, masal yaratıkları, bitkiler, meyveler, araçlar, elbise parçaları, örgüler, silahlar, geometrik şekiller, dalgalı çizgiler ve alevler Bunlar tahtalar, taşlar ve sayısız papirüsler üzerinde bulunurlar Tapınak duvarlarında, mezar odalarında, anı levhalarında, tabutların, çekmecelerin üzerinde bulunurlar Mısırlılar eski ulusların yazmayı en çok sevenlerindendir![]() * Hiyeroglif Nasıl Yazılıp Okunurdu? Mısır yazısı, çoğu nesnelerin resimleri olduğundan, rahatlıkla ayırt edilebilen 700den fazla işaretten oluşmuştu Her bir işaret ,özel bir nesneyi, belli bir sesi temsil ediyordu Hiyeroglif yazısı soldan sağa ya da aşağıdan yukarıya yazılabilirdi Hayvanların ya da insanların yüzleri sola dönükse soldan sağa,sağa dönükse sağdan sola okunurdu![]() * Ne İle Yazılırdı? Yazıcılar ,mürekkep ve fırça kullanarak papirus denen sazlardan yapılmış özel bir çeşit kağıda yazı yazarlardı Ayrıca ostraka olarak bilinen kırık çömlek parçalarının üzerine de yazarlardı Mısır hiyeroglif yazısı son derece karmaşıktı Yazıcı adı verilen kimseler,okumak ve yazmak için özel olarak eğitilmişlerdi Bu becerileri onlara güç ve saygınlık kazandırıyordu Yazıcılar tapınaklarda ya da devlet yönetiminde iyi işlere girebiliyorlardı Çoğunluk vergide ödemiyordu Daha sonraları Mısırlılar,hiyeroglif yazısının daha kolay bir uyarlaması olan 2 türlü steno yazı geliştirmişlerdir Hiyeroglif yazısı ise, tapınaklardaki ve kamusal yapılardaki kayıtlarda kalmıştı Mısırlılar,bir yazı biçimi bulan en eski uluslardan biridir Onların alfabeleri bizim bugün kullandığımız gibi harflerden değil, resim ve işaretlerden oluşmuştu Mısır yazısına kutsal yazı anlamına gelen hiyoroglif adı verilirdi Bu isim Mısırlıların, yazı yazma yetilerinin onlara ilim Tanrısı Tot tarafından verildiğine inanıyor olmalarından kaynaklanıyordu Firavun adları kartuş adı verilen oval bir çerçevenin içine yazılırdı
|
|
Gizemlerin Ülkesi- Mısır |
|
|
#2 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Gizemlerin Ülkesi- Mısır* MUMYALAMA * * Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş? * [Yasin Suresi, 78] Mumyalama tekniklerinin amacı, ölen kişinin hayattayken sahip olduğu görünüşünü korumasını sağlamaktı Bu yapılırken önce vücut iç organlarından ve suyundan arındırılır, üzerine güzel kokular dökülür, çürümeyi engellemek için hoş kokulu ve şifalı bitkilerle doldurulurdu Daha sonra şeritler kullanılarak özenle sarılan mumya, koruyucu muskalarla kaplanırdı Ölü yıkandıktan sonra burnundan sokulan aletlerle beyin boşaltılırdı Göz ve ağız boşukları, yağlı keten tamponlarla doldurulup göz kapakları kapatılırdı Rahip, habeş denilen keskin bir opsidyenle vücüdun sol tarafını açarak, içindekileri tamamen boşaltır ve bunları kanopik denilen çömlek ve vazoların içine koyardı Boşalan karın kısmı ve kadınların göğüs içleri, hurma şarabı ve kokulu bitkilerle temizlendikten sonra, reçine, tarçın, soğan ve kokulu mir ile karıştırılmış ağaç talaşı yerleştirilirdi Açılan yerler dikildikten sonra Mısırlılar'ınNet-jeryt" denilen ve Kahire yakınlarındaki bir vadide bulunan Natron tozu sodyum karbonat ve ya Sodyum Klorit tuz ile karıştırılan madde içinde 40 ve ya 70 gün soylular için 272gün bekletilirdi Böylece vücuttaki nem emilir,organik yapı antiseptik korumaya alınırdı Bir çeşit insan salamurası olan bu işlemin sonunda eller göğüste veya karın üzerinde birleştirilerek vücüt yatar durumuna getirilir ve kurutulurdu İç içe konulan bir çok tabuta yerleştirilen mumya son olarak bir lahitin içine yerleştirilirdi Her lahitin üzerine ölen kişinin tasviri yontulurdu Bunların amacı ise başka bir batıl inanca yönelikti İçorganlarının konulduğu kanoposlar, ölünün hizmetçiliğini yaptığına inanılan küçük heykeller, cenazeye göz kulak olurlardı Tüm bu eşyaların üzerinde yazılar veya sembollerle dolu etiketler bulunurdu Tüm bu batıl ritüellerin Hak Dinden etkilenen yönleri de vardı Bu inanca göre ölünün cennete gitmesi için Tanrı Osirisin mahkemesinden geçmesi gerekirdi Bu yüzden sorulan sorulardaki tuzaklara ölünün düşmemesi için tabuta bir de ölüler kitabı konulurdu Mumyalama, zaman içinde olgunlaşmış, birçok inançtan izler taşıyan karmaşık bir ritüeldir Mumyalama işlemi ölüyü öbür dünyadaki yaşamına hazırlamak için yapılan bir dizi törenden sadece başlangıç olanıdır Bu işlem insanların yanı sıra boğa, timsah, kedi gibi hayvanlar için de yapılmaktaydı Arapça ve Farsçada mumiya, doğada bulunan katran ve bunun karışımlarına denilir, ilaç olarak da kullanılırdı Gerçekte ölünün bedenini konserve edercesine korumak için yapılan tahnit işleminde katranın kullanılması, onu mumya ile eş anlamlı yapmıştır![]() * Firavunun Cesedinin Korunması Firavun kendini ilah olarak kabul etmesi ve Hz Musanın Allaha iman etmesi için yaptığı davetlere karşı iftira ve tehditle karşılık vermesine neden olmuştur Firavun bu kibirli tavrını ancak, ölüm tehlikesi ile karşılaşıp suların altında kalacağını anlayana dek sürdürmüştür Kuranda Firavunun, Allahın azabıyla karşılaştığında, hemen imana yöneldiği şu ayetle bildirilir:* Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü Sular onu boğacak düzeye erişince Firavun: İsrailoğullarının kendisine inandığı İlahtan başka İlah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım dedi * [Yunus Suresi, 90]Ancak Allah Firavunun böyle bir anda iman etmesini kabul etmemiştir Allah Firavunun bu samimiyetsiz tavrını Kuran'da şu ayetlerle bildirir:* Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet tarihi bir belge, ibret olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız herkese cesedini göstereceğiz Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler * [Yunus Suresi, 91-92]Bu ayetlerde Firavuna ait cesedin gelecek nesillere ibret olacağının bildirilmesi, cesedin bozulmamış olacağına bir işaret olarak kabul edilebilir Kuranda 1400 sene evvelden haber verildiği gibi, halen tarihsel bir belge olarak bulunan bir ceset Kahiredeki Mısır Müzesinin Kraliyet Mumyaları Odasında sergilenmektedir Büyük bir ihtimalle, sular üstüne kapanıp boğulduktan sonra,Firavunun cesedi kıyıya vurmuş ve Mısırlılar tarafından bulunarak önceden yapılmış olan mezarına götürülmüştür![]() * HZ MUSA ve NİL NEHRİ * Hz Musanın doğduğu dönemde Firavun tüm yeni doğan erkek çocukları öldürüyordukız çocukları ise kölelik yapması için sağ bırakıyordu İşte, böyle bir tehlike içinde kölelerin arasında öldürülme tehdidiyle yaşamaya başladı Hz Musanın annesi de Allahtan aldığı vahiy ile Hz Musayı bir sandığa koydu ve akmakta olan Nilin sularına bıraktı Akıntının onu nasıl ve nereye götüreceğini bilmiyordu Fakat Rabbimizin ilhamı ile, sonunda tekrar kendisine geri döneceğini ve peygamber olacağını biliyordu Herşeyi yaratan ve onlara nizam veren Allah, onu ve Hz Musayı da yaratmış, kaderlerinin nasıl olduğunu da ona bildirmişti Allah daha sonra doğumuyla ilgili bu gerçeği Hz Musa'ya şöyle hatırlatacaktı:* Hani, annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik, şöyle ki:Onu sandığın içine koy, suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın; onu Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır * [Taha Suresi, 38-39] Burada üzerinde durulması gereken önemli bir konu, kaderdir Ayette Allah Hz Musanın annesine oğlunu suya bırakmasını söylemiş ve sonunda onu Firavunun alacağını ve onun kendisine geri dönüp elçilerden olacağını bildirmişti Yani Hz Musa doğduğunda onun bir sandık içinde suya bırakılacağı, Firavunun onu bulacağı, sonunda ise Hz Musanın bir peygamber olacağı belliydi Çünkü Allah onun kaderini öyle belirlemişti Allah bunu Hz Musanın annesine bildirdi![]() Burada Hz Musanın hayatındaki tüm detayların en ince ayrıntısına kadar Allah katında kaderde takdir edildiğine ve aynen takdir edildiği gibi gerçekleştiğine dikkat etmek gerekir Allahın Hz Musanın annesine ilettiği vahyin gerçekleşmesi, sayısız şartın tam kaderde tespit edildiği şekilde meydana gelmesi ile olmuştur![]() Hz Musanın Firavun'un adamlarından kurtularak, suda boğulmadan Firavunun sarayına kadar gitmesi için:* Bebek yaştaki Hz Musanın bindirildiği sandık su almamalıdır Bunun için sandık ustasının sandığı suda yüzebilecek uygun ölçülerde yapmış olması gereklidir Öte yandan sandığın şekli de yüzme hızı açısından önemlidir Ne çok daha hızlı yüzüp Firavunun olduğu yeri geçecek ne de yavaş olup geri kalacak şekilde olmalıdır Tam olması gereken hızda hareket edecek şekilde yapılmış olmalıdır Bunların hepsi de sandığı yapan ustanın kaderinde tespit edilmiş detaylardır O da bu sandığı tam yapması gereken şekilde yapmıştır![]() * Sandığı sürükleyen akıntı ne daha hızlı ne de daha yavaş olmalı, nehrin suları tam gerekli hızda ilerlemelidir Yani Nilin debisini oluşturan yağışlar da tam bu şekilde Allahın yarattığı kader ölçüsünde belirli bir hesap ile olmuştur![]() * Esen rüzgarlar da sandığı yine tam gerektiği şekilde etkilemelidir Yani rüzgar da bir kader doğrultusunda esmektedir Ne çok esip sürüklemeli, ne ters esip yönünü değiştirmeli ne de yavaş esip hızını azaltmalıdır![]() * Nil boyunca başka kimse bu sandığı bulmamalıdır Yani sakıncalı hiç kimse oradan geçmemeli, oradan geçmekte olan hiç kimse de ona rastlamamalıdır Dolayısıyla Nil çevresinde yaşayan herkes bir kader doğrultusunda oradan geçmeyecek veya sandığı görmeyecektir Nitekim bu şart da Allahın tespit ettiği kadere göre gerçekleşmiştir![]() * Hz Musanın hayatıgibi Firavun ve ailesinin hayatı da bir kader doğrultusundadır Onlar da tam olmaları gereken saatte ve olmaları gereken yerde olmalı ve Hz Musayı bulmalıdırlar Belki Firavun ailesi Nil kenarına daha erken gelmeyi planlamış olabilir Onların gecikmesine sebep olan da kaderlerindeki işi yaparak olması gerekeni sağlamıştır Bunların hepsi Firavunun Hz Musa'yı bulmasını sağlayan sebeplerden birkaçıdır Hepsi de Allahın Hz Musanın annesine daha önceden vahyettiği söze uygun olarak tam gerektiği şekilde gerçekleşmiştir Gerçekte Allahın Hz Musanın annesine verdiği söz de ve gerçekleşen tüm diğer olaylar da, Allahın ezelde tespit ettiği kadere göre olup bitmiştir Hz Musanın kaderinde olan olaylar sadece buraya kadar anlattığımız gibi hadiseler değildir Hayatının her anı belli bir kader çizgisiyle örülmüştür O ne doğduğu yeri, ne doğduğu yılı, ne kendi kavmini ne de anne ve babasını seçmiştir Bunların tümünü Allah takdir etmiş ve yaratmıştır Daha ince ve detaylı olarak düşündüğümüzde kaderin hayatın her anına nasıl mutlak şekilde hakim olduğunu daha yakından hissedebiliriz Bu kıssa da bunu çokça hatırlatarak üzerinde düşünülmesini sağlar Allah, Hz Musa kıssasındaki tüm bu detaylarla, aslında Kendisinin, tüm insanların ve tüm kainatın kaderini de önceden takdir ettiğini bizlere hatırlatmaktadır Nasıl Hz Musa Nilde kaderin sevkiyle hareket ediyorsa Firavun ve ailesi de onunla karşılaşacakları yere kaderleri doğrultusunda gitmişlerdir Ayetlerde Firavun ailesinin, aynen Allahın daha önce Hz Musanın annesine vahyettiği gibi davrandıkları, yani onu bilmeden himaye altına aldıkları şöyle anlatılır:* Nihayet Firavunun ailesi, onu ileride bilmeksizin kendileri için bir düşman ve üzüntü konusu olsun diye sahipsiz görüp aldılar Gerçekte Firavun, Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi Firavunun karısı dedi ki: Benim için de, senin için de bir göz bebeği onu öldürmeyin umulur ki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz Oysa onlar başlarına geleceklerin şuurunda değillerdi* [Kasas Suresi, 8-9]Böylece Firavun ve ailesi, kaderlerinin nereye gittiğini bilmeden ancak o kadere tabi bir şekilde Hz Musayı buldular ve onu evlatlıkları olarak yanlarına aldılar Hatta Hz Musayı kendileri için bir fayda getirir umuduyla yanlarında tuttular Kaynak : * Mısır Tarihi |
|
Gizemlerin Ülkesi- Mısır |
|
|
#3 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Gizemlerin Ülkesi- MısırGörmeyi en çok istediğim ülkelerden birisidir mısır, verdiğiniz bilgilerden dolayı teşekkürler arkadaşım
|
|
Gizemlerin Ülkesi- Mısır |
|
|
#4 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Gizemlerin Ülkesi- MısırÇok güzel bilgiler paylaştığın için Teşekkürler arkadaşım
|
|
|
|