Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aromatik, bitki, tıbbi, yetiştiriciliği

Aromatik Ve Tıbbi Bitki Yetiştiriciliği

Eski 07-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Aromatik Ve Tıbbi Bitki Yetiştiriciliği



tıbbi adaçayı - herbasından yararlanılan bitkiler - lamiaceae familyasının cinsleri - tıbbı bitkiler

Aromatik ve tıbbi bitki yetiştiriciliği


AROMATİK VE TIBBİ BİTKİLER


Doğaya dönüşümün bir slogan haline geldiği günümüz dünyasında tıbbi ve aromatik bitkiler Türkiye'de de önemli bir yere gelmiştir Türkiye pek çok bitkinin gen merkezi olmasının yanında, bazı endemik türlerin de bulunduğu coğrafik bölgeleri içermektedir


İnsanlar yüzyıllardan beri hastalıklara karşı elde ettikleri bitkiler ile çare bulmaya çalışmışlardır Hastalıkları, bitkiler ile tedavi etme yöntemleri oldukça başarılı sonuçlar vermiştir Bundan dolayı bitkilerin tedavide kullanımı, günümüze kadar devam etmiştir


Birçoğu tesadüfen, birçoğu da merak sonucu denenerek etkileri anlaşılan doğal ilaçlar, kulaktan kulağa yayılarak herkes tarafından tanınmış ve yıllar geçtikçe daha farklı bitkilerin başka dertlere de deva oldukları anlaşılmıştır Diğer bir gelişme de bu bitkilerin, beslenmede lezzet, koku, tad verici ve iştah açıcı özelliklerinin anlaşılması ve kullanımının yaygınlaşmasıdır


Dünyanın gelişmiş ülkeleri özellikle tedavide bitkisel kaynaklara yönelmiş durumdadırlar Tedavide kullanılan ilaçların önemli bir kısmını doğal kaynaklı ilaçlar oluşturmaktadır Doğal kaynaklı ilaçların kullanım oranı gelişmiş ülkelerde %60, gelişmekte olan ülkelerde ise %4 civarındadır


Bugün Türkiye florasında 9000'in üzerinde bitki türü olduğu kabul edilmiştir Bu bitkilerin 1000 kadarı, ilaç ve baharat bitkileridir


Dünya'da yaşam standardı yükseldikçe tüketim de artmaktadır Bu artış, tıbbi ve aromatik bitkiler içinde geçerlidir Bu bitkilerin tüketim alanı çok geniştir En önemli kullanım alanı ise ilaç, parfüm, kozmetik, diş macunu, sabun şeker sanayi olup ayrıca baharat olarak tüketilmektedir


1 ADAÇAYI:


11 LATİNCE ADI: Salvia Officinalis


12 İNGİLİZCE ADI: Garden Sage


13 MAHALLİ ADLARI: Adaçayı, Ayı Kulağı, Misk Adaçayı, Diş Otu


14 BİTKİ HAKKINDA GENEL BİLGİ VE ÜLKEMİZDEKİ YAYILIŞI:


Adaçayının bugüne kadar 500 türü tesbit edilmiştir Bu türler tropik ve subtropik bölgelerde dağınık olarak bulunurlar Ülkemizde ise yaklaşık 90 kadar salvia türü bilinmektedir Adaçayları bir ya da çok yıllık, çoğunlukla güzel kokulu, çalı görünüşünde ve tüylü bitkilerdir Ülkemizde Akdeniz ve Ege bölgelerinde; dağlarda, steplerde, tarım arazileri civarında ve ormanlık sahalarda yetişmektedir Tıbbi özelliği olan salvia officinalis l Ülkemizde tabii olarak yetişmemekte, ancak tohumu temin edildiğinde kolaylıkla kültüre alınarak yetiştirilebilmektedir


15 KULLANILAN BÖLÜMLERİ:Kurutulmuş Yaprakları


16 SANAYİDEKİ KULLANIM ALANI:


Adaçayı yapraklarının enfüzyonu ilaç sanayinde gargaralar ve şurupların bileşimine girerek boğaz ağrıları ve iltihaplarına karşı kullanıldığı gibi, dezenfekten, antiseptik olarak bunun yanında da mide ve barsak spazmlarını çözücü ilaçların yapımında değerlendirilir Ayrıca hoşa giden kokuları sebebiyle kozmetik sanayinde de geniş kullanım alanı bulunmakta, özellikle dinlendirici vasıftaki banyo köpüklerinin imalinde kullanılmaktadır Son yıllarda tedavi edici özelliği olan diğer bitkiler ile karıştırılıp poşet halinde hazırlanan çayları da piyasaya çıkmaktadır Uçucu yağda bulunan thujol zehirli bir madde olup; düşük dozlarda titreme ve halisünasyon yüksek dozlarda da saraya benzer titremeler akabinde uyuşukluk ve bitkinlik şeklinde etki ettiğinden günlük maximum doz önemli olup, genellikle enfüzyonu kullanılır


17 HALK ARASINDAKİ KULLANIMI:


Halk arasında çay gibi demlenerek (enfüzyonu) boğazdaki iltihaplanmalar, yorgunluk, sinir zafiyetine karşı kullanılır Ayrıca balve sirke ile karıştırılarak ruhi depresyonlar, şiddetli soğuk algınlıkları ve bazı kadın hastalıklarına karşı kullanılmaktadır İshal kesici ve iştah artırıcı olarak da faydalanılmaktadır


18 DROG OLARAK ÖZELLİKLERİ:


Yatıştırıcı, midevi idrar söktürücü, terletici, dinlendirici, ağız ve boğazlarda antiseptik, dezenfektan özellikleri vardır


19 VERİM:


Avrupa'da yeşil-yaş herba verimi, ilk yılda 300-400 kg/da ikinci ve üçüncü yıllarda 800-1200 kg/da arasındadır Ege bölgesinde yapılan bir denemede ilk sene 862 kg/da ikinci sene 2141 kg/da üçüncü sene, 2384 kg/da yeşil herba elde edilmiştir Gübre verilmeksizin yapılan üretimden ise 1238 kg/da; 5 kg/da azot verilince 2333 kg/da;10kg/da azot verilince 3481 kg/da yeşil herba alınmıştır (ilisulu -1992)


110 DIŞ TİCARETİ:


Doğada kendiliğinden üreyen adaçayları, toplanıp pazarlanır, alım satımı yapılır Halen batı ve güney illerimizde en çok olmak üzere hemen hemen tüm baharatçılarda satılmaktadır Fransa, Almanya, ABD ve diğer bazı ülkelerde üretimi yapılmaktadır Günümüzde en çok doğal yetişen adaçayları tüketilmektedir


İHRACAT MİKTARI:


YILLAR

MİKTAR (KG)

DEĞER ($)


1997

720 550

1 604 405


1998

923 325

2 103 571


1999

1 114 728

2 357 601



İTHALAT MİKTARI:


YILLAR

MİKTAR (KG)

DEĞER ($)


1997

195 656

278 475


1998

287 497

401 738


1999

218 710

298 902



2 KEKİK:


21 LATİNCE ADI: Thymus Sp


22 İNGİLİZCE ADI: Garden Thyme


23 MAHALLİ ADLARI: Yabani Kekik, Sater Otu, Nemamul Otu


24 BİTKİ HAKKINDA GENEL BİLGİ VE ÜLKEMİZDEKİ YAYILIŞI:


Çalı ya da çalımsı görünümde ve kokulu olan kekikler (labiatae) lamiaceae familyasının dünya üzerinde 40 türle temsil edilen bir cinstir Genellikle derin olmayan gevşek, ılımlı, humuslu ve kalkerli toprakları seven bu bitkiler Avrupa ve Asya'da, akdeniz bölgesinde, kuzey Afrika'dan habeşistan' a kadar uzanan yerlerde ve kanarya adalarında bulunmaktadır Ülkemizde ise yaklaşık olarak 35 kadar kekik türü 1500 m rakıma kadar olan yerlerde ve yaylalarda yaygın olarak bulunurlar Bu türlerden bir kısmının endemik olduğu literatürde yer almaktadır


Ülkemizde 14 adeti endemik olarak yetişen 37-40 arasında tür mevcuttur Thymus vulgaris, (adi kekik, kekik, büyük kekik, sater) ülkemizde doğal olarak


Yetişmez Thymus serpyllum (kır kekiği, yabani kekik, kekik, sater) ülkemizde, Asya ve Avrupa'da yaygındır Ülkemizde yaygın olduğu yerler: Bursa, İzmit, Doğu Karadeniz, Kayseri' dir Thymus longicaulis sp Chavbardii var Antelyensis, Antalya'da yetişen endemik taksonlardan'dır Beyaz kekik batı ve Güney Anadolu bölgesin' de kurak yerlerde yetişir


YABANİ KEKİK: Akdeniz bölgesi ve Anadolu' da pek çok varyetesi var


İZMİR KEKİĞİ YADA PEYNİR KEKİĞİ: Batı ve Güney Anadolu genel yayılış sahasıdır


İSTANBUL KEKİĞİ YADA MERCAN KÖŞK: Ender olarak da eşek kekiği olarak anılır Trakya ve Batı Anadolu genel yayılış sahasıdır


BEYAZ KEKİK: Güney ve Batı Anadolu'da bilhassa Manisa ve Muğla civarında yayılış gösterir


25 KULLANILAN BÖLÜMLERİ: Dallı Çiçekli Tepe Ve Yaprakları


26 SANAYİDE KULLANIM ALANI:


İlaç sanayinde antiseptik imalatında kullanıldığı gibi bronşlardaki koyu kıvamlı salgıyı sıvılaştırdığından öksürük şuruplarının bileşimine girer Antibiyotik etki olarak mikroorganizmaların üremesini geciktirdiği veya tamamen durdurduğu için, ağız antiseptiği olarak gargara yapımında faydalanılmaktadır Derideki mantar hastalıklarına karşı inhibör etkisi olduğundan, mantar ilaçlarının bileşiminde de yer almaktadır Kimya sanayinde ise değerli bir kimyasal madde olan timolun elde edilmesinde kullanıldığı gibi parfümeri ve kozmetik sanayinde de banyo köpüklerinin yapımında ve problemli ciltlerin tedavisinde kullanılmaktadır


27 HALK ARASINDA KULLANIM ALANI:


Kekiklerin çiçekli dal ve yaprakları halk arasında çay gibi demlenerek içilmek suretiyle kandevarınını düzenleyici, rahatlatıcı etkisinden faydalanılmaktadır Ayrıca kansızlık, boğmaca, kellik, diş ve mide ağrılarında uyuz, nefes kokması, lumbago, barsak parazitlerinin ve gazlarının giderilmesinde, romatizma ile bazı kadın hastalıklarında tedavi amacıyla kullanılmaktadır Kekik türlerinden çeşitli et yemeklerinde baharat olarak da faydalanılmaktadır


28 DROG OLARAK ÖZELLİKLERİ:


Dolaşım uyarıcısı, antispazmatik, idrar söktürücüdür Düşük dozlarda kullanıldığında balgam söktürücü, yüksek dozlarda alındığı taktirde antiseptik ve bazı barsak kurtlarını düşürücü etkisi vardır


29 VERİM


Kekik o yıl ekilmiş ise ilkbahar da biçim yapılmaz Böylece az verim alınır Orta Avrupa koşullarında ilk yıl 100-150 kg/da, ikinci yıl 200-450 kg/da kuru herba, 1000-1800 kg/da yaş herba alınmaktadır Üçüncü yıl verim azalır Genelde 3 yıl için üretim yapılır (İlisulu'dan Ceylan 1981)


210 DIŞ TİCARETİ:


Türkiye kekiğin en önde gelen ülkelerinden biridir Türkiye kekik ihracatında %19 'la 2 Sıradadır 1 Sırada ABD yer alır Türkiye'den kekik ithalatı yapan ülkelerden %52 'sini ABD oluşturmaktadır Geri kalan kısmı ise Almanya, İtalya, İngiltere, Yunanistan ve Fransa 'dır


Almanya, Fransa, ABD gibi ülkelerde yetiştirildiği, piyasası ve ekonomik ortamı olduğu bilinmektedir Ülkemizde ise; İzmir, Antalya gibi illerimizde az da olsa üretilip pazarlanmaktadır Ancak doğal olarak yetişen kekikler, toplanıp kurutularak büyük şehir piyasalarına sürülür


ABD, Almanya, Yunanistan, Fransa, İngiltere, Kanada ve İtalya başta olmak üzere 30 kadar ülkeye ihracat yapmaktayız


İHRACAT MİKTARI:




YILLAR

MİKTAR(TON)

DEĞER (1000 $)


1993

5457

13273


1994

6438

16851


1995

5501

13690


1996

6475

15151


1997

6038

13238


1998

7051

15492


1999

7640

16556



İTHALAT MİKTARI




YILLAR

MİKTAR (TON)

DEĞER (1000 $)


1997

142

199


1998

325

618


1999

291

439



3 NANE:


31 TAKIM: Tubiflorales


32 FAMİLYA: Lamiaceae


33 KÖKENİ VE YAYILIŞI:


Anavatanının, Orta Avrupa ve Asya olduğu belirtilen nane, çok çeşitlilik gösterir ve geniş bir yayılış alanına sahiptir Çoğunlukla Avrupa ve Asya'da yayılan 90 kadar türü bulunmaktadır Ülkemizde ise 7 türe ait 12 takson yayılış göstermektedir Ilıman iklimlerde, bu türler M Pulegium, M Arvensis, M Aguatica, M Piperita, M Longifolia, M Suaveolens, M Spicata'dır Bunlardan M Longifolia, M Rotundifolia, M Pulegium, M Aquatica, Batı Anadolu'da yayılmıştır (Öztürk, Seçmen, Pirdal-1991) ılıman iklimlerde, Amerika, Avrupa ve Asya'da tarımı yapılır Kaynak ülkeler: ABD, Yugoslavya, Mısır, Fas, Macaristan, Bulgaristan, İspanya, Almanya, Romanya, Arjantin, Meksika, Brezilya, İngiltere, Polonya, Yunanistan'dır M Arvensis ise özellikle Japonya'da yetiştirilir Kaynak ülkeleri: Çin, Japonya, Brezilya, Güney Afrika, Tayvan, Arjantin


Nane, çok eski bir kültür bitkisidir İngiltere'de botanikçi John Ray'ın (1921) tavsiyelerinden sonra, tıbbi bitkiler arasına girmiştir


34 KULLANILAN KISMI:


Nanenin; yaprakları, çiçekli dalları ile yapraklarından elde edilen uçucu yağı kullanılır


35 FAYDALANMA YÖNLERİ:


Nane eskiden beri mutfakta, kızartmalarda, çorbalarda, salatalarda ve birçok yemeklerde; iştah açıcı, çeşni ve lezzet verici olarak kullanılmaktadır Bu amaçla memleketimizin her yerinde halkımız evlerinin bahçelerinde, saksılarda, az da olsa nane yetiştirmektedir


Kuduz köpeklerinin ısırmasında, arı sokmasında tedavi edici olarak ayrıca, kokusundan faydalanılarak fare ve güve gibi hayvanların zararlarını önlemede kullanıldığı belirtilmektedir (İlisulu'dan Arslan - 1975)


Günümüzde, nanenin halk ilacı olarak kullanımına devam edilmektedir Esas önemi; antiseptik, anaztezik, serinletici, ferahlatıcı, yatıştırıcı, gaz söktürücü bulantı kesici özelliklerinin olmasıdır İshale karşı da etkilidir Nane esansı, kuvvetli bir zehir ise de günde az miktarda birkaç damla alınırsa, mide ağrısına, buluntılara iyi gelir Birçok ilaçların yapımında, şekercilik, dişmacunu, ciklet, sabun, parfümeri sanayinde ham madde olarak kullanılır


Nanenin uçucu yağı, ülkemizde limon uçucu yağından sonra en çok kullanılan bir yağdır Henüz ülkemizde ithal edilmektedir Çünkü, elde edilmesi şu anda mümkün değildir Yıllık ithalatımız, 200-3600 kg arasındadır (1952-1961)


Nane, çay gibi kaynatıldığında hıçkırığı keser Suyu, sirke ile içildiğinde kan tükürmeyi keser Akrep sokmalarında yakısı yara üzerine konursa ve ayrıca’da çiğnenirse hasta iyileşir Taze yaprakları yenildiğinde solucan düşürür Kavut ile birlikte merhem – yakı yapılırsa karın tümörünü geçirir Sert dil, yaprağı ile birkaç defa ovulur ise sertliği giderir Yaprağın lapası, basura iyi gelir Kanın akmasını durdurur, sarılık hastalığını geçirir Nane, ezilerek masaj yapıldığında, dildeki kekemeliği geçirir (Yıldız- 1983)


36 YETİŞTİRİLMESİ:


İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ: Nane, mutedil iklimlerde iyi yetişir Yağışları yeterli ve dağılışının da iyi olmasını ister Devamlı bulutlu havalardan çok, güneşli ve az bulutlu havalardan hoşlanır Taban suyu yüksek olan yerlerde ve sulanabilen kurak bölgelerde yetiştirilmesi mümkündür (İlisulu- 1992)


Nane, pratik olarak her türlü toprakta yetişebilir Fakat, toprağın normal düzeyde nem içermesi şarttır Genellikle kumlu – tınlı, kireçce fakir , nötr ve zayıf alkali, azotlu, organik maddece iyi durumlu ve nispeten tuzlu topraklarda yetişmektedir Çok asitli topraklar, ekimden önce kireçlenmelidir Çamurlu topraklar, nane tarımı için uygun değildir Nanenin yetişmesi için uygun olan topraklar; soğan kereviz lahana vb Sebzelerin yetiştirilmesinde de kullanılan, iyi drene edilmiş, gübreli topraklardır Bu topraklar, kuvvetli ve hızlı gelişmeyi sağlayan besin elementlerini içerirler Ayrıca; patates, mısır yetiştirilen kumlu, çakıllı, kuvvetli ve çok verimli topraklar nane tarımı için uygundur (Öztürk, Seçmen, Pirdal- 1991)


EKİM- DİKİM:


Nane, çoğunlukla üç şekilde üretilir


A-) Tohumla Üretim


B-) Yeraltı Sürgünleriyle Üretim


C-) Gövde Çelikleriyle Üretim


A-) TOHUMLA ÜRETİM: Pratikte pek uygulanmayan bir üretim şeklidir Hem üretimi zordur, hem de elde edilen nanelerin ayrı yapıda olması ihtimali fazladır Tohumla üretim, çoğunluk ıslah çalışmalarında kullanılan bir yöntemdir (İLİSULU’DAN –1992)


Üretimi için İzmir’de yapılan denemelerde elde edilen yeşil ve kuru herba miktarı şöyledir: (İLİSULU’ DAN CEYLAN – 1979)


ÇEŞİTLER TİPLER:

YEŞİL HERBA KG/ DA

KURU HERBA KG/DA


MİTCHAM 419

103 4


POLYMENTHA

285

68 9


BUL 36 A

323

84 0


PRİLUSKAYA

300

69 3


UKR 541

310

77 3


YERLİ

213

58 3



B-) YERALTI SÜRGÜNLERİYLE ÜRETİM: Nanenin esas üretim şeklidir Günümüzde ülkemizde ve dünya’nın birçok ülkesinde bu şekilde üretim yapılmaktadır Yukarıda belirtilen ve İzmir’de yapılan üretim denemesi de bu şekilde yapılmıştır Yeraltı sürgünlerinin dikimi, ilkbahar’da veya sonbahar’da yapılır Bu yeraltı sürgünleri aynı zamanda topraküstü sürgünlerini de kapsamalıdır İyi ve istenilen özellikleri kapsayan nane çeşitlerinden alınan sürgünlü rizom numuneleri, önceden açılmış çizilere ucu uca gelecek şekilde veya aralıklı olarak yatırılır Üstleri, nemli toprakla örtülür veya bol su verilir Sıra araları 35, 60, 75, 90cm; sıra üzerleri ise 20, 30, 75 cm Olarak ayarlanır Burada, çeşit özelliği, toprağın fizikselve kimyasal yapısı etkilidir Derin ve verimli topraklarda aralıklar fazla tutulur İri bitki veren çeşitlerde sıra araları geniş tutulur Hızlı büyüyerek sıra aralarını çabucak kapatır Bu durum, çapalama ve seyreltme ile önlenir (İLİSULU-1992)


BAKIM:


İlk sene sıra araları sık sık çapalanarak, yabancı otların gelişmeleri önlenir Taban ve ağır topraklarda ve iyi hazırlanmış tarlalarda çapa işleri daha da önem kazanır Eğer sıra aralarının kapanmaması istenirse, her biçimden sonra sıra araları, kazayağı veya frezelerle işlenmelidir Bitki, tarlayı iyice kapattığında, yabancı otlar, elle yolunmalıdır Bu taktirde herbisit kullanımı uygundur Bu konuda ülkemizde herhangi bir çalışma yapılmamıştır (İLİSULU-1992)


Nane, büyüme mevsiminde suya ihtiyaç duyar Çoğunlukla sulanarak yetiştirilir Genellikle mayıs’ta ihtiyaca yetecek oranda 1-2 haftalık sürelerle sulama yapılmalıdır Sulamada yağmurlama sistemi de kullanılabilir (ÖZTÜRK, SEÇMEN, PİRDAL-1991)


Ticari gübreler, tüm bölgelerde nane yetiştiricileri tarafından kullanılır ve genellikle bitki besin maddesince fakir olan topraklarda uçucu yağ verimini arttırır Serin ve yağışlı yerlerde genç bitkilerin verimini artırmak için 4,5 dönüme, 12-24 kg’lık azot verilir Gübre, ekim öncesi serpilmelidir Gübre verilirken stolonlar ike temas etmemesine dikkat edilmelidir


Sulamayla nane yetiştirilen kuvvetli ve kumlu topraklarda, 4,5 dönüme genellikle amonyum sülfat veya amonyum nitrat olarak verilen azotun değeri, 60 kg’dır Potasyum ve fosforun biri veya her ikiside toprak analizi sonunda gerektiğinde verilmelidir (ÖZTÜRK, SEÇMEN, PİRDAL- 1991)


HASAT:


Nane, genellikle çiçeklenme başlangıcında hasat edilir Memleketimizde, nanenin çiçeklenmesine pek müsaade edilmez Bir yılda 2-3 biçim yapılır Toprak seviyesinden birkaç cm yukarıdan biçilir Ekim alanının genişliğine göre; orak, tırpan, çayır biçme makinası ile hasatı yapılır (İLİSULU-1992)


Çiçeklenme devresinde, nane yağının genellikle daha iyi olduğu düşünülmektedir Bitkilerin, fazlaca çiçeğe sahip olduğu zaman, çiçeklerden elde edilen yağın kalitesi değişir Çok güneşli uzun gün ile uzun büyüme mevsimi, erken çiçeklenme ve yüksek yağ verimi üzerinde etkili olmaktadır Bu nedenle, böyle yerlerde nane, çiçeğinin en bol olduğu devrede toplanmalıdır Soğuk yerlerde ürün toplama, çiçeklenme başlamadan önce;ılıman yerlerde ise normal olarak temmuz sonunda başlanmalıdır Ağustos- eylül aylarının ortasına kadar devam edebilmektedir Eğer ürün toplama zamanından önce bitkinin alt yaprakları dökülürse ürün, erken toplanmalıdır Biçimden sonra 1-2 gün kuruyuncaya kadar devam edebilmektedir Eğer ürün toplama zamanından önce bitkinin alt yaprakları dökülürse ürün, erken toplanmalıdır Fazla yağış üründe yağ miktarını azalttığı için toplama işlemi, yağışlardan önce yapılmalıdır Biçimden sonra 1-2 gün kuruyuncaya kadar serili bırakılır Daha sonra da tırmıkla toplanır Eğer çok kurumuş ise elle toplanarak ürün kaybı önlenmelidir 2-3 gün kadar kuruduktan sonra taşınmalıdır (ÖZTÜRK, SEÇMEN, PİRDAL- 1991)


MUHAFAZA:


Kurutulmuş nane drogu, kuru, havalanabilir yerlerde, pazarlanıncaya kadar saklanır İyi muhafaza edilmeyen nane, nemden dolayı küflenip bozulur Ülkemiz, kuru iklim kuşağında bulunduğu için küflenme ihtimali düşüktür (İLİSULU -1992)


PAZARLAMA:


Kuru yaprak halinde veya toz halinde kilo ile veya küçük paketler veya poşetler içinde firmalar tarafından pazarlanmaktadır


Nane yağı, birtakım işlemlerle elde edilir Nane yağı, pazara çıkarıldığı gibi; parfümeri, ilaç, sabun, diş macunu, gıda sanayine pazarlanmaktadır


EKONOMİK ÖNEMİ:


Nane, ilaç sanayinde önemli bir yer tutmakta ve çeşitli endüstri kollarında büyük ölçüde kullanılmaktadır Özellikle batı Avrupa ülkelerinde naneye olan ihtiyaç, her geçen gün daha da artmaktadır Böylece dünya pazarında daima alıcı bulmaktadır Böyle büyük alıcılar bulan nanenin birçok ülkede geniş olarak üretimi yapılmaktadır Türkiye’de ise az miktarda üretim yapılmaktadır (İLİSULU-1992)


Nane ülkemizde yalnız ihraç edilen bir bitkidir


NANE İHRACATIMIZ SEBZE OLARAK


YILLAR MİKTAR (KG) DEĞER($)

1993

15 331

25 801


1994

13 896

20 835


1995

1 472

2 54


1996

53 631

45 862



NANE İHRACATIMIZ TIBBİ OLARAK


YILLAR

MİKTAR(KG)

DEĞER($)


1994

30 673

42 677


1995

39 531

66 35


1996

_

_



Tıbbi nane, 1997 yılında da ihraç edilmemiştir


4 BİBERİYE:


41 TAKIM: Tubiflorales


42 FAMİLYA: Lamiaceae


43 CİNS: Rosmarinus


44 TÜR: Rosmarinus Officinalis L


45 MAHALLİ ADLARI: Kuşdili, Hasaban, Lacivert Gül, Itırların Prensi


46 BİTKİ HAKKINDA GENEL BİLGİ VE ÜLKEMİZDEKİ YAYILIŞI:


Dünyanın birçok yerinde kültürü yapılmaktadır Başta Türkiye olmak üzere özellikle Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerde 1500-1700 m yüksekliklere kadar yetişme ortamı bulmuştur Çok sayıda varyete ve forma sahiptir Akdeniz havzası başta olmak üzere ılıman ve sıcak iklim bölgelerinde kültüre alınmıştır Akdeniz ülkelerinde yabani olarak yetişir Yayıldığı ülkeler Portekiz, Yugoslavya, Fransa, İspanya, Tunus, Fas, Cezayir ve İtalya'dır


Ülkemizin batı ve güney kıyılarında yabani olarak yetişir Park ve bahçelerde yetiştirilir Baharat vb Amaçlarla kültürü yapılamaz Baharat olarak da fazla kullanılmaz Uçucu yağ üretimi yok denecek kadar azdır Bunun yanında, birçok ülkede doğal yetişen biberiye toplanmakta ve değerlendirilmektedir Ancak istatistiği tutulmamaktadır Bu nedenle rakamla ekonomik önemi belirtilememektedir


47 BİTKİSEL ÖZELLİKLERİ:


Çalımsı karakterli bir bitkidir Sapı lifsi yapıda, ince, narin, çok dallı ve diktir Genç dalları dört köşelidir Yaprakları karşılıklı, sapsız ve kulakçıksızdır Yaprakları çam yapraklarına benzer Yaprak ayası uzunca, oldukça etli, üst tarafı tüysüz, koyu renkli; alt tarafı ise çok tüylü ve beyazımtrak yeşil renklidir Yaprak kenarları alt tarafa doğru kıvrık olup kışın yapraklarını dökmez Yaprakları dil şeklinde, 2-3 cm uzunlukta, 2-4 mm genişliktedir Yaprak ayası derimsi, dar, şeritsi veya mızraksıdır Yaprak ucu küttür Taban kısmı çok kısa sap şeklinde daralmıştır


Çiçekleri, dalların ucunda ve yaprak koltuklarında küçük topluluklar halindedir Bütün sene çiçeklidir Ve çiçekleri bir eksen üzerinde salkım şeklindedir Çanak yaprakları tüp şeklinde, iki dudaklı ve çok tüylüdür Taç yaprakları da tüp şeklinde ve iki dudaklıdır Çiçekleri mavimsi beyaz, mor ve eflatun renklidir Üst dudakta iki dar lop, alt dudakta üç dar lop bulunur Alt dudağın orta lobu diğerlerinden daha büyük ve çukurdur Stamerler iki tanedir Flament, korolla tüpünden daha uzun, kıvrık, mor renklidir ve tabanında küçük bir diş yapısında çıkıntısı vardır Dişi organ iki karperli, stilusu uzun ve kıvrık, stigması iki parçalıdır Çiçeklerinde nektarium bulunur Meyvesi esmer, küçük fındıksı yapıdadır Yapraklarında %8 tanen, %1-2 uçucu yağ ve acı madde bulunur


48 FAYDALANMA YÖNLERİ:


En ucuz baharatlardandır Mutfakta et, sebze, omlet,çorba, sos ve salatalar da, hemen hemen her türlü gıdada sevilerek tüketilir Gıda sanayinde baharat ve yan ürünleri başta olmak üzere, alkolsüz içecek, çeşni ürünü ve etlerde, ayrıca şekerleme, dondurma ve fırın ürünlerinde kullanılır Gıda sanayinin kullanımının dışında, son zamanlarda sentetikler kadar etkili biberiye antioksidanları üretilmekte ve değerlendirilmektedir Ayrıca parfümeri, kozmetik ve eczacılıkta kullanılır Özellikle spazm çözücü, romatizma, gargara, tavman, burkulmalara karşı fiziksiyon, idrar söktürücü, tenter, ateş düşürücü, astım ve birçok hastalığa karşı faydalıdır


49 YETİŞTİRİLMESİ:


İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ: Yetiştiği yerler yazları kurak, kışları yağışlı geçen bölgelerdir 1500-1700 m yüksekliğe kadar yayılmasında iklim değişikliklerine dayanıklı olması ve serin iklim koşullarında da rahatlıkla üretilebilmesi etkendir


Toprak isteği yönünden fazla seçici bir bitki değildir (İLİSULU -1992)


EKİM-DİKİM:Kendisi doğal olarak yetişmekte olan bir bitkidir Tohumlarını saçarak koloniler oluşturmaktadır Tohumları ekilerek kolay üretilebildiği gibi, çok koku yayan biberiye bitkileri vejetatif olarak çelik alma yoluyla da üretilebilir Bahçelerde,tarlalarda ve kısmen gölgelik yerlerde rahatlıkla yetiştirilir


BAKIM:Kendisi ürediği için bakımı hakkında yeterli bilgimiz yoktur Fakat, bakımında fazla zorluk çekilmeyeceği anlaşılmaktadır (İLİSULU-1992)


HASAT-TOPLAMA: Biberiye, akdeniz kıyılarında işlenmemiş bölgelerde bütün yıl çiçek açan bir bitkidir Bu bitkinin bütün yıl çiçek açan dalları toplanır, demet yapılır ve gölgede kurutulur Böylece her zaman kullanılır (İLİSULU-1992)


410 VERİM:


Doğadan toplandığı için dekara verimini söylemek isabetli olmaz Ancak sık ekilmiş bir biberiye kolonisinden bir kişi filizleri kırarak günde 400-700 kg yaş drog toplayabilir 5-7 kg yaş drogtan ise 1kg kuru drog elde edilir (İLİSULU- 1992)


411 MUHAZAFA -PAZARLAMA:


Elde edilen yaş filizli, çiçekli droglar gölgede kurutulurlar Kutularda tarla ve çuvallarda saklanır, pazarlanır Satın alınırken iyi saklanmış olmasına, kokusunun azalıp azalmamasına, böçek ilacı yapılmamış olmasına dikkat edilmelidir (İLİSULU-1992)


5 LAVANTA:


51 LATİNCE: Lavundula L


52 İNGİLİZCE ADI: Lavender


53 MAHALLİ ADLARI: Lavanta, Gargan, Karabaş Otu


54 BİTKİ HAKKINDA GENEL BİLGİ ÜLKEMİZDEKİ YAYILIŞI:


Lamiaceae familyasının bir cinsi olan lavantaların dünya üzerinde yaklaşık olarak 26 türü mevcuttur Çok yıllık ve yaklaşık 1m Ye kadar boylanabilen bir bitkidir Lavantalar dünya üzerinde başta orta Avrupa olmak üzere, Akdeniz ülkeleri, kanarya adaları, Habeşistan ve Doğu Hindistan'da yayılış göstermektedir Fransa, İspanya ve İtalya'da uçucu yağ oranı yüksek olan bazı türler büyük oranda kültür bitkisi olarak yetiştirilmektedir Dünya üzerinde yaygın olarak bulunan iki tür l Officinalis l Ve l Angustifolia mill (subsp Angustifolia) syn:spica l olup bunların içinden l Angustifolia ile diğer bir lavanta türü olan l Stoechas l Ülkemizde tabii olarak yetişmektedir Bu türlerin yayılış alanı şöyledir:


_ L ANGUSTİFOLİA MİLL (SUBSP ANGUSTİFOLİA) SYN: SPİCA L: İstanbul, Akdeniz Ve Ege Bölgesinde


_ L STOECHAS L: İstanbul Civarı, Ege Ve Akdeniz Bölgesi Tabii Yayılış Alanıdır


55 KULLANILAN BÖLÜMLERİ:


Tıbbi amaçla taze çiçekli dal uçları, parfümeri ve kozmetik sanayi için ise kısmen kurutulmuş çiçek ve yaprakları


56 SANAYİDEKİ KULLANIM ALANI:


İlaç sanayinde bazı preperatlara koku vermede,merkezi sinir sistemini düzenleyici ilaçların bileşiminde yer almaktadır Ancak sanayide bünyelerindeki linalol ve linalil asetatdan dolayı da parfümeri ve kozmetikte cilt temizleyici losyon, kokulu banyo sabunu ve köpüklerinin yapımında kullanılmaktadır


57 HALK ARASINDAKİ KULLANIM ALANI:


Halk arasında çay gibi demlenerek baş dönmesi ve sinirsel sıkıntılara karşı içilir Alkol ve zeytin yağında bekletilerek elde edilen tentürüde kullanılmaktadır


58 DROG OLARAK ÖZELLİKLERİ:


Sivilceler astım, bronşit, saç dökülmeleri, kadın hastalıkları, sinir hastalıkları, bazı cilt hastalıkları, akciğer hastalıkları, romatizma, tenya, öksürük ve baş dönmesine karşı kullanılan ilaçların bileşimine girmektedir


59 YETİŞTİRİLMESİ:


İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ:


Toprak yönünden seçici olmayan bir bitkidir Ancak; kuru, hafif kireçce zengin yerleri sever Özellikle toprağın belli derinlikte yeterli neme sahip olması gerekir


Lavanta çiçekleri, soğuğa fazla dayanıklı değildir Fakat, orta Avrupa koşullarda kışı geçirecek kadar soğuğa dayanıklı bazı türleri mevcuttur (İLİSULU'DAN CEYLAN - 1981) Deniz seviyesinden 1350 m Yükseklikte yetişir Açık, güneşli havalar ve taşlık, eğimli yerler yetişmesi için uygundur


EKİM- DİKİM:


Tohum ile üretildiği gibi vejetatif olarak da üretilebilir Vejetatif üretim, yan kök sürgünleri veya yaşlı bitkilerden elde edilebilecek çelikler ile yapılabilir Ancak, uygulama daha çok tohumla yapılmaktadır Tohumlar, önce yastık ve seralara ekilir Genellikle yastık ve seralara şaşırtılır İlkbahar'da tarlaya dikimi yapılır Yastıklara ekim yapıldığında, 40-50 gr tohumluk 15 metrekarelik yere ekilir ve buradan 1 dekarlık alana yetecek kadar fide elde edilir Tarlaya dikim, bölgelere göre nisan ve haziran aylarına kadar değişir İlk sene; kısa saplı, oldukça zayıf bitkiler oluşur Çiçeklenme, ikinci yıldan itibaren başlar Dikimde, 40x30 veya 40x40 cm mesafe uygulanır Kurulan plantasyondan, 2-3 yıl faydalanılır Almanya koşullarında 4-5 yıl; güney Afrika'da 3 yıl yararlanıldığı belirtilmektedir (İLİSULU -1992)


BAKIM:


Toprağın havalandırılması ve yabancı otların temizlenmesi, bakım işlerini oluşturmaktadır Bunun için ara sıra özellikle sulamadan sonra çapa işlemi yapılmalıdır Ayrıca, bitkilerin hafif donlardan zarar görmemeleri için, üstlerinin özellikle almanya için patates veya diğer bitki artıkları ile örtülmesi önerilmektedir


Kireçce zengin toprak istemektedir 2-3 yılda bir kompost ile gübrelenmesi, olumlu etkide bulunmaktadır Azotlu ve fosforlu gübreleri seven bir bitkidir Dekara 4-6 kg azot, 8-12 kg k2o, 2-7,5 kg p2o5 verilmesi önerilir (İLİSULU' DAN CEYLAN -1981)


HASAT:


Yan dallardaki çiçek başlarında, orta saptaki başakların da çiçeklendiği dönemde, hepsi birlikte hasat edilir 15 ağustos 'tan sonra lavanta çiçeğinin hasat, birkaç defa edilmemesi önerilmektedir Çiçekteki uçucu yağ oranı, tam çiçeklenme devresine kadar belirgin bir şekilde artmaktadır Bu nedenle, iyi kalitede bir lavanta çiçeği droğu, bu devredeki hasatta elde edilir ancak, ceplerindeki uçucu yağ miktarı, çiçeklenme sonuna kadar çoğalmaktadır


Hasat; çiçek başak sapından, başaktan 10 cm kadar aşağıdan orak v B İle biçilerek yapılır Lavanta çiçeğinde eş zamanlı bir çiçeklenme olmadığından hasat, birkaç seferde tamamlanır Kodekslere göre, sadece çanak yapraklarıyla birlikte hasat, elle çiçekleri toplanarak da yapılabilir


KURUTMA:


Lavanta çiçeğini, güneşte kurutmamak gerekir Güneşte kurutmada, renk ve aroma zarar görür Suni kurutmada ise çok dikkatli olmak gerekir Sıcaklığın 30 c civarında olmasına özen gösterilmelidir Saplarıyla hasat edilmiş lavanta çiçeğinde sapların ayıklanması, kurutmadan sonra yapılır Eğer endüstriyel yağ alınması amaçlanmış ise sapların ayıklanması, kurutmadan sonra yapılır Eğer endüstiriyel yağ alınması amaçlanmış ise sapların ayıklanması mutlak gerekli değildir (İLİSULU - 1992)


VERİM:


Lavanta'nın verimi, değişken özellik gösterir Heeger'e göre lavanta çiçeği, 30-50 kg/da; herba (lavanta yaprağı, sapı, çiçeği) 150-200 kg/da arasında değişmektedir Daha sonraki yıllarda verim ve uçucu yağ miktarının arttığı görülmüştür


MUHAFAZA, AMBALAJ VE PAKETLEME:


Güneş ışınlarından korunmuş, rutubetsiz, havalanması iyi depolarda muhafaza edilmelidir Küçük paketler veya poşetler halinde uygun şekilde ambalajlanarak pazarlanabilir (İLİSULU- 1992)


510 EKONOMİK ÖNEMİ:


Lavanta çiçeği, doğal olarak üreyebildiği gibi bugün birçok ülkede ve ülkemizde, kültürü yapılarak üretilmektedir Ülkemizde üretim miktarı, kesin olarak belli değildir Ülkemizde drog olarak ithalatı yapılmamakta, ancak etken maddeleri ithal edilmektedir (İLİSULU- 1992)


6 OĞULOTU:


61 TAKIM: Tubiflorales


62 FAMİLYA: Lamiaceae


63 CİNS: Melissa


64 TÜR: Melissa Officinalis (Adi Oğulotu, Oğulotu, Kovanotu, Melissa, Limonotu, Acem, Turincin)


65 KÖKENİ VE YAYILIŞI:


Akdeniz bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde doğal yetişir İspanya ve Doğu Avrupa ülkelerinde kültürü yapılır Yabani formları bütün Akdeniz ülkelerinde ve güney Alplerde bulunmaktadır 10 Yüzyılda araplar, kalp kuvvetlendirici, kişi gücünü artırıcı olarak kullanmıştır ve melankoliye iyi geldiği bildirilmiştir Ancak 20 Yüzyıl başlarında bu bitkinin özelliği ortaya çıkmıştır Alttür ve varyeteleri ılıman iklimlerde yabani olarak veya Akdeniz ülkeleri ve KAmerika’da kültür bitkisi olarak yetişmektedir Tohum ayırma ve çelikle üretilir Yayıldığı ülkeler; Fransa, Bulgaristan, Almanya, Romanya’dır Ülkemizde ise İstanbul, Bursa, Ege ve Akdeniz bölgesinde yaygın olarak yetişmektedir


66 BİTKİSEL ÖZELLİKLERİ:


Çok yıllık otsu bir bitkidir Çok lifli, rengi beyazımsıdan açık kahverengiye kadar değişen ve çok sayıda yan kökleri kapsayan bir köke sahiptir Sapı dik ve yarı dik olup 60-100 cm kadar boylanır Enine kesiti 4 köşeli olup üzeri tüylüdür Yaprakları dekussat dizilişi olup 1,5- 3,5 cm uzunluğundaki bir sap ile gövdeye bağlanır Yaprakları oval veya kalp şeklinde olup uç kısmı sivridir Yaprak 2,8 cm boyunda, 1 5-5 cm genişliğinde ve kenarları dişlidir Genellikle alt yapraklar, üst yapraklardan büyüktür Alt yüzü çıplak, üst yüzü ise genellikle fırça tüylerle kaplıdır Yaprağın enine kesitinde üst üste epidermis onun altında, palizat tabakası, sonra gevşek yapılı paranşim (sünger) tabakası, en altta ise epidermis bulunur Epidermis hücreleri, yaprak üst yüzeyinde, alt yüzeyinden daha kuvvetlidir Her iki yüzeyde de çok sayıda tek hücreli konimsi tüyler bulunur Özellikle damarlar üzerinde uzun ve 3-5 hücreli tüyler vardır Druze tüylerinin 3 farklı tipi bulunur Bunlara göre yapraklardaki yağ oranı değişebilir Bu formlar:


Kısa Saplı, Genellikle Tek Hücreli Tüyler


Uzun Saplı Ve Büyük Hücreli Tüyler


Karakteristik Druze Tüyleri Topluluğu Olduğu Bilinir


Oğulotu'nun çiçekleri oldukça küçük, sarımtrak, beyaz veya pembe renkte yapraklar hizasında 6-12'si bir arada halka halinde dizilmişlerdir Çanak yaprakların 2 dudaklı, üst tarafının düz ve 3 dişli, taç yapraklarının 2 dudaklı olduğu ve 4 erkek organın bulunduğu, kokusunun hoş, limonlu ve tadının acı olduğu bildirilmektedir Çiçeklerin sap uçlarında küme halinde bulunduğunu, renklerinin mavimsi beyaz, açık leylak veya sarımsı beyaz olabildiğini, erdişi çiçekler yanında yalnız dişi veya yalnız erkek çiçeklerin bulunabileceğini belirtmektedir


Tohumlarının ortalama bin dane ağırlığı 0,620 gr'dır Tohumlarının çimlenme kabiliyetinin % 70'den çok ve safiyetinin % 95 olması istenir Çimlenme kabiliyetini 2-3 yıl devam ettirebilir


67 FAYDALANMA YÖNLERİ:


Faydalanma yönleri, daha çok Avrupa'da bilinir Az miktarlarda özel yemeklerde kullanılır Çorba, salata, et, sebze, yumurta, peynir, tatlı ve içeceklerde kullanılır Gıda sanayinde baharat halinde ekstrakt veya uçucu yağı likör, alkolsüz içecek, fırın ürünleri, dondurma ve şekerlemelerde kullanılır Gıda sanayi dışında parfümeri, kozmetik sanayinde, eczacılıkta kullanılır Ayrıca çay olarakta tüketilir


Bitkinin yaprakları, çiçekli dalları kullanılır Çiçek açma mevsiminde toplanır ve gölgede kurutulur Midevi, teskin edici, ferahlatıcı olarak infüzyon %1) halinde kullanılır


Kullanımı sırasında taze olanı tercih edilmektedir Eskiden beri halk hekimliğinde gaz çıkartıcı, ateş düşürücü, sinirleri yatıştırıcı, kuvvetlendirici, olarak kullanıldığı ve 2 gr Oğulotu yağının yorgunluk giderici, uyku getirici, tansiyon düşürücü, nabız atışlarını yavaşlatıcı ve nefes darlığına da kullanıldığı belirtilmektedir


Oğulotunun suyu, damıtıcı olarak elde edilirse daha çok etkili olduğu belirtilmektedir Oğulotundan elde edilen suyun bir damlasında bulunan kuvvet, tazesinden kaynatılarak elde edilen 25 gr'da bulunmadığı, bu nedenle kalp rahatsızlıklarının en büyük ilacı olduğu, kalp çarpıntısını ve nefes darlığını giderdiği, zekayı arttırdığı, insanlardaki korkuyu izole ettiği ve daha birçok rahatsızlığa iyi geldiği bildirilmektedir


Oğulotu yağı, eczacılıkta "melissa ruhu" olarak bilinir Birçok sinir, mide, kalp ilaçlarının yapımında kullanılmakta, astım ve başağrısına, bağırsak sancılarına çok iyi geldiği belirtilmektedir


68 YETİŞTİRİLMESİ


İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ: Fazla kuru olmayan, sıcak ve güneşli yerleri sevdiği besin maddelerince zengin olan kumlu- tınlı topraklarda iyi yetiştiği; belirli ölçüde gölgeye dayanıklı olduğu, fazla rutubetli ve gölgeli yerlerde, özellikle kaliteli drogları elde etme imkanı bulunmadığı belirtilmektedir


EKİM- DİKİM: Oğulotunun yetiştirilmesinin, başlıca üç yöntemle yapılabileceği bildirilir


A-) VEJETATİF ORGANLARLA YAPILAN ÜRETİM:


Bitkinin toprak üstü veya toprak altı organlarından yararlanılır Toprak üstü organlarından koltuk altı sürgünleri alınır Özellikle yaşlanmış bitkilerde ilkbaharda sürgünler biraz uzayınca bunlardan alınarak yeni üretim yapılır Toprakaltı organlarından yararlanılacak ise sonbaharda veya ilkbaharda çok erken devrede söküm yapılarak istenilen sıra arası mesafede dikimler yapılır


B-) Yastıklarda fidelerin yetiştirilmesi ve bunların tarlaya şaşırtılması:


Bunun için 50-80 gr 12-15 m 'lik yere ekilir Bundan elde edilecek fide, 1 dekarlık alan için yeterlidir Yastıklara ekimi yapılan tohumlar 3-4 hafta sonra çimlenir Yeterince büyüyüp dikilecek duruma geldiğinde tarlaya şaşırtma işlemi, sonbaharda ve ilkbaharda yapılır Şaşırtma, eğer sonbaharda yapılacak olursa, yastıklara tohumların temmuz - ağustos aylarında ekimleri gereklidir Genç bitkiler, donlara hassas olduklarından, sonbaharda şaşırtma yapıldıktan sonra bitkilerin üzerlerinin, tahıl saplarıyla örtülmesi tavsiye edilir Şaşırtma ilkbaharda yapılacaksa yastıklara ekim, kış aylarında yapılır Daha canlı fideler elde etmek için yastıklardan başka bir yastığa şaşırtma yapılır Bir müddet bekletildikten sonra oradan tarlaya şaşırtılır


Tarlaya dikimde sıra arsı veya sıra üzeri mesafeleri, oğulotunun büyüme tipine göre değişmektedir Yatık büyüyenler, 50 x 40 cm; dik büyüyenler ise 40 x 30 cm Aralıklarla dikimleri yapılmaktadır


C-) Doğrudan doğruya tarlaya ekim: bu yöntem,yaygın olmadığı gibi literatürlerde de pek rastlanmamaktadır Ancak, Bornova ve menemen ekolojik şartlarında yapılan uygulamalarda, tohumları erken sonbaharda tarlaya ekmekte de üretim yapabilme imkanı olduğu anlaşılmıştır Fakat bu yöntem üzerinde daha detaylı çalışmaların yapılabilmesi sıra arsı mesafeleri, atılacak tohum miktarı ve en önemlisi ekim zamanının tam olarak belirtilmesi gerekir


BAKIM:


En önemli bakım işi, yabancı ot çapası ve ot almadır Bu işlemler özellikle bitkinin ilk gelişme öneminde önemlidir Nem ve sıcaklık uygun olduğu taktirde kısa zamanda hızla büyür ve toprak yüzeyini kaplar Ege bölgesinde ise çapa ve sulama, mutlaka gerekir Sulama işlemi ise fideler büyümeye başladığında ya da biçimden sonra yapılmalıdır İlk çapadan sonra, bitkiler toprak yüzeyini kaplamadan önce ikinci çapanın yapılması gerekir Sulamanın sıklığı, yetiştirildiği bölgenin durumuna ve gelişme zamanına göre değişmekle beraber özellikle yaz aylarında her biçimde 2-3 kez sulanması gerekmektedir


İyi bir şekilde gübreleme, verime çok etkide bulunur Gübrenin bir kısmı da her biçimden sonra verilmesinin, uygun olduğu belirtilmektedir Dekara 6-8 kg azot vermek, yeterlidir


HASAT- BİÇİM:


Genellikle yılda 3 kez ve çiçeklenmeden hemen önceki devrede biçilmesi uygundur Yaprakların, ağustos ayında çok fena koktuğunu, bu nedenle Haziran ayında daha çiçek açmadan biçilip kurutulması gerektiği belirtilmektedir Biçimi, toprak seviyesinden 5-10 cm yukarıdan yapılır Ayrıca son biçimin çok geç kalmaması, kışı geçirebilmesi için son biçimden sonra biraz sürgün vermesi gerektiği, biçilen yeşil herbanın bastırmaya karşı çok hassas olduğu, bu nedenle biçilen yeşil herbanın bastırmaya karşı çok hassas olduğu, bu nedenle biçilen yeşil herbanın taşınması esnasında bastırılması halinde basılan yerlerin kurutma esnasında siyaha dönüştüğünü, bunun ise kaliteyi çok olumsuz etkilediği kaydedilmektedir Oğulotunun haziran ayında çiğden sonra ve kuru zamanlarda toplanması gerektiği, böyle olmazsa bitkide kötü bir koku oluştuğu ve her türlü kullanma özelliğini kaybettiği belirtilmektedir


Küçük işletmelerde biçimden hemen sonra sap yaprak ayrımı yapılarak kurutulduğu büyük işletmelerde ise biçimden hemen sonra yeşil herbanın küçük parçalara ayrıldığı, bu parçaların vantilasyonla ve sap yaprak kısımlarının ayrıldığı, fakat bu yöntemle elde edilen droğun pek kaliteli olmadığı, çünkü içinde belli ölçüde sap parçacıkları bulunduğu ayrıca parçalanmaile yapraklarda önemli uçucu yağ kaybı söz konusu olduğu belirtilmektedir


69 KURUTMA:


Biçimden hemen sonra kurutmanın yapılması gerekmektedir Aksi halde yaprakların rengi koyulaşmakta hatta koyu kahverengiye dönüşmektedir Kurutma sıcaklığının 20-35 c arasında olması 40 c yi geçmemesi istenir Bitkinin tümünü iyi havalanan bir yerde, serili olarak yarı yarıya gölgede veya güneş'te kurutulabileceğini bildirmektedir


610 VERİM:


Oğulotunun verimi, dikim zamanında, ekolojik şartlara göre büyük varyasyon göstermekte, özellikle ilk yıl verim düşük olmakta, ikinci yıldan itibaren arttığı, yeşil herba veriminin ilk yıl 200-1000 kg/da, ikinci yıl 1000-2000 kg/da arasında değiştiği, buna göre kuru drog yaprak miktarı dekara 100-200 kg civarında elde edildiği belirtilmektedir


611 MUHAFAZA, AMBALAJ VE PAZARLAMA:


Küçük demetler halinde asıl olarak saklanabileceği veya bitkinin tüm özelliklerinin toplandığı, yaprakların muhafazası gerekli olduğu belirtilmektedir


Güneş ışınlarından korunmuş, nemsiz, havalanması iyi depolarda muhafaza edilmelidir Küçük paketler veya poşetler halinde uygun şekilde ambalajlanarak pazarlanır


612 EKONOMİK ÖNEMİ:


Oğulotu, doğal olarak yetişebildiği gibi, Avrupa ülkelerinde kültürü yapılmaktadır Ülkemizde kültüre alma çalışmaları, devam etmektedir İstatistiki kayıtlarda ülkemizdeki üretime dair herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır Fakat birçok yerde doğada kendiliğinden yetiştiği bilinmektedir


İthalat: Oğulotunun ithalatı ülkemizde drog olarak yapıldığına dair istatistiki bir kayda rastlanmamıştır Ancak, uçucu yağ ithalatının yapıldığı belirtilmektedir


İhracat: Ülkemizde oğulotunun ihracatının yapıldığını gösteren bir kayıta rastlanmamıştır Bu bitkinin üretimi belli bir plan ve program dahilinde yapıldığında ihracaatı yapılan bitkiler arsında kolaylıkla yeralabileceği söylenmektedir


7 ANASON:


71 LATİNCE ADI: Pimpinella Anisum L


72 İNGİLİZCE ADI: Garden Sage


73 MAHALLİ ADLARI: Anason


74 BİTKİ HAKKINDA GENEL BİLGİ VE ÜLKEMİZDE YAYILIŞI:


Anason çok eski bir kültür bitkisidir Kökeninin neresi olduğu tam olarak bilinmemektedir Ancak Mısır, Suriye, Kıbrıs, Yunanistan, Ege adaları ve Türkiye'nin olabileceği kanısı yaygındır Bugün anason değişik iklim bölgelerinde yayılmıştır Ancak sıcak iklim bölgelerindeki yaygınlığı daha fazladır


Anasonun kültürü bir çok ülkede yapılmaktadır İspanya, Balkan ülkeleri, Güney Rusya ve Türkiye en fazla anason üretimi yapan ülkelerdir


Anason sıcak, orta nemlilikte iklimden hoşlanır Yurdumuzun özellikle Ege, Marmara ve Güney Anadolu bölgeleri iklim yönünden uygun yörelerdir


Anason üretimi yıllık 20 000 ton dolayındadır Yurdumuzda en fazla anason antalya - denizli- burdur- Muğla ve İzmir yörelerinde üretilmektedir ABD, Brezilya, Hollanda, Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve Yunanistan Türkiye'nin %74 anasonunu alırlar


75 VERİM:


Anasonda verim bölge ekolojik koşullarına, yetiştirme tekniğine ve kullanılan çeşide göre büyük değişiklik göstermektedir Bornova koşullarında ispanya, çeşme ve Isparta kökenli anasonların kasım, şubat ve mart aylarındaki ekimlerinde en yüksek verim şubat ekiminden elde edilmiş bulunmaktadır Burada çeşme (İzmir) çeşidi ortalama 43 kg/da, ispanya çeşidi ise 73 kg/da verim vermiştir


Literatürde verimin 50-100 kg/da arasında değiştiği belirtilmektedir


YILLAR

EKİLEN ALAN


(HA)

ÜRETİM


(TON)

VERİM


(KG/HA)


1990

16 400

9 500

597


1991

17 617

13 400

761


1992

33 000

25 000

758


1993

36 800

28 000

761


1994

41 000

27 500

671


1995

36 000

25 000

694


1996

35 000

19 000

543


1997

34 000

21 000

618


1998


1999

41 000

23 000

582



76 KULLANILAN BİTKİ KISMI: Fractus Anisi


İçerdiği etken madde:anoson meyvesi uçucu yağ içermektedir Bunun oranı %1 5-3 arasında değişmektedir


77 KULLANIM ALANI:


Anason midevi, karminatif, iştah açıcı ve koku verici etkilere sahiptir Anasonun karminatif etkisi mide ve bağırsaklarda fermantasyona engel olmasından ileri gelmektedir Ayrıca anason bazı içkilerin (rakı, anitez) hazırlanmasında da kullanılmaktadır


78 DIŞ TİCARETİ:


İHRACAT MİKTARI:


ANASON VE CIN ANASON TOHUMU




YILLAR

MİKTAR (KG)

DEĞER ($)


1997

338 850

579 934


1998

162 900

344 721


1999

97 524

214 868



İTHALAT MİKTARI:


ANASON VE CIN ANASON TOHUMU


YILLAR

MİKTAR (KG)

DEĞER ($)


1997

338 850

579 934


1998

162 900

344 721


1999

97 524

214 868



8 FESLEĞEN


81 TAKIM:Tubiflorales


82 FAMİLYA:Lamiaceae


83 CİNS:Ocimum


84 TÜR: Ocimum Basillicum L


85 KÖKENİ VE YAYILIŞI: Nane, kekik ve yabani kekiğin akrabasıdır Kökeni güney Asya özellikle Hindistan'dır Uzak ülkelerden onu ilk defa getiren İskender'dir Fesleğen Sezar'ların Roma'sında XII Yüzyılda güney Fransa'da ekilip biçilen bir bitkiydi


86 BİTKİSEL ÖZELLİKLERİ: Fesleğen tek yıllık bir bitkidir İnce, dallanmış kökleri vardır Dallanmış veya dallanmamış dik veya yarı dik, 50-60 cm yükseklikte saplara sahiptir Yapraklar çeşitlere göre değişmekle birlikte genellikle yumurtamsı uzun, taban kısmı küt, az dişli ve saplıdır Tabandan itibaren dallanma veya dallanmayansap veya yapraklar çıplak ve zayıf tüylüdür Yaprak rengi açık yeşilden koyu yeşile kadar değişir Az veya çok fazla olan yaprak yüzü bazende dalgalıdır Büyük veya küçük yapraklar vardır Çiçek sapın ucunda bulunur Çiçekler genelde altısı bir arada bulunan başak görünümündedir Alt kısmında başaktaki çiçekler seyrek, üst kısmında sıktır Taç yapraklar beyaz renklidir Meyvesi yumurta şeklinde uzunumsu eliptik şekle kadar değişir Karın kısmı keskin köşelidir Uzunluğu 1,5-2,0 mm, kalınlığı ise genellikle 1 0 mm kadardır Hilum daha açık renkli ve belirgindir Meyvenin yüzeyi kırışık ve damarlıdır Rengi koyu kahverengidir


87 ETKEN MADDESİ:Çiçekler dalı veya yapraklarının distilasyonu ile uçucu yağ elde edilir Uçucu yağın oranı %0 1-0 45 arasındadır Uçucu yağın en önemli kısmını methyl cavicol (estragol), lilanol ve acimine teşkil eder Herbada doneli maddeler vardır Ticari ölçüde yağ birimi bilinmemektedir Deneme, ekimleri dönümünden 2-4 kg yağ alınabileceğini göstermiştir Buhar destilasyonu ile ayrılan yağından 37 bileşik (madde) tespit edilmiştir Fidedeki önemli yağ maddesi methyleugenol 'dür


Dorg olarak sap, yaprak ve çiçekleri kullanılır


88 FAYDALANMA YÖNLERİ: Fesleğen çok uzun zamandan beri ilaç olarak kullanılan güzel kokulu bir bitkidir Halk arasında birçok hastalığa karşı kullanılmasına karşın modern ilaçlarda önemli bir yeri yoktur Öksürükte, mide rahatsızlıklarında, idrar yolları hastalıklarında, streste ve çeşitli çayların bileşiminde kullanılır İlaç sanayinde, yiyecek endüstrisinde konserve yiyeceklerde ve içkilerde kullanılır ve bakterilere karşı koruyucu bir özelliği vardır


Fesleğen kokusu sivrisinek ve tahta kurusu gibi haşaratı kaçırır Zafiyeti ve hazımsızlığı giderir, arı sokmalarında faydalanılır


89 YETİŞTİRİLMESİ: Fesleğen yabancı ot bulunmayan temiz bir tarla ister Ekim nöbetinde çiftlik gübresi ile iyi gübrelenmiş çapa bitkisinden sonra gelmesi önerilmektedir Tarlavari üretimde tohum direkt tarlaya mibzerle ekilebilir Bu durumda dekara kullanılacak tohumluk miktarı 0,6-1,0 kg civarındadır Sıra arası ise 30-40 cm' dir Ekim soğuk bölgelerde don tehlikesi geçtikten sonra yapılmalıdır Ege bölgesinde eğer ön sulama olanağı varsa eylül ayında ekmek en uygunudur Eğer ekim sonbaharda yapılamayacak durumda ise ilkbaharda erken ekime gidilmesi gerekmektedir Soğuk bölgelerde sonbaharda ekme olanağı bulunmadığından zorunlu olarak ilkbaharda ekim yapılmaktadır Ancak aslında bu bölgelerde ilkbaharda da tarlaya geç girilebildiği ve son don tehlikesi geç ilkbahar' da ortadan kalktığından bu tarihlerden sonra yapılan ekimlerle oldukça geç kalınmaktadır İşte bu geç durumu gidermek için direkt tarlaya ekim yanında fide şeklinde üretimde söz konusudur Bu durumda kıştan yastıklara ekim yapılmakta ilkbahar da fideler tarlaya 30 x 25 cm aralıklarla şaşırtılmaktadır Yastıklara 60-80 gr tohum bir dekar yer için yeterli fideyi sağlayabilmektir


Fesleğen bol besinli toprakları tercih eden bir bitkidir Bu nedenle zengin topraklarda yetiştirilmesi yanında üretiminde kimyasal gübrelerinde kullanılması gerekmektedir Bunun için ekiminde dekara 4-6 kg n, 3-5 kg p2o5 ve 10-12 kg/da k2o verilmesi önerilmektedir Ancak bu miktarlar fakir topraklarda en az 1/3 oranında arttırılmalıdır


Fesleğenin vegetasyon devresi esnasında en önemli sorunu yabancı otlarla mücadeledir Özellikle kurak bölgelerde yabancı ot yanında sulamada iyi bir gelişim için üzerinde durulması gereken kültürel önlemlerdendir


810 HASAT: Biçme genel olarak çiçeklenme başlangıcında yapılır Uygun yıllarda birden fazla biçim söz konusudur Ege koşullarında verim, geciktikçe azalmakla beraber üç biçim yapılabilmiştir Biçimi takiben bitkileri sıkı demet yapmadan taşımalı ve 30-35 c de kurutmalıdır


811 VERİM: Almanya şartlarında ortalama drog herba verimi 80-150 kg/ da arasında değiştiği belirtilmektedir Eğer ikinci biçim yapılabilir ise bunun 200 kg/da'ı bulabileceği bildirilmektedir Ege koşullarında ise yapılan ön araştırmalarında drog herba miktarının 350 kg/da 'ı bulduğu saptanmıştır


812 HASTALIK VE ZARARLILARI:


Fesleğende en fazla görünen hastalık mantarların yaptıkları yaprak lekeleridir Genç devrede yaprak bitkilerinin de zararı oldukça büyük olmaktadır


813 KULLANILAN BİTKİ KISMI: Herba Basilici


814 ETKEN MADDELERİ: Fesleğenin çiçekli dal ve yapraklarının destilasyonu ile uçucu yağ elde edilmektedir Uçucu yağ oranı %01- %045 arasında değişir Uçucu yağın en önemli kısmını methylcavucol (astragol) ve linalol teşkil eder Ayrıca fesleğen herbasında taneli maddelerde vardır Fesleğen midevi, balgam söktürücü ve idrar yolları antiseptiği olarak kull

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.