Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hayvan, kutlu, sırtında, tarihin, taşıyan, yükünü

Tarihin Yükünü Sırtında Taşıyan Kutlu Hayvan

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihin Yükünü Sırtında Taşıyan Kutlu Hayvan



Savaşı spor haline getiren, sporu en güzel eğitim aracı bilen Türk cengâverlerinin, Çağlar boyu kazandıkları her zaferde canlan kadar aziz bildikleri atların büyük hissesi vardır Türklerin at üstünde geçen zinde, hareketli ve heyecan dolu hayatını bin yüz kusur yıl önce Fazilü’l Etrak risalesiyle Cahiz veciz şekilde şöyle dile getirmiştir: “Türk’ün savleti şiddetli, azmi vekarlıdır Atı hiç tetiğini bozmayarak düşman üzerine alabildiğine gider Düşman korkusu nedir bilmeyen ve sırası gelince hayatını feda etmekten kaçınmayan Türk, atın, böyle alıştırmıştır Atını bir defa çevirse bile al dönmez, bilakis doludizgin gider Meğerki birkaç defa zorlasın Türk ordusuyla mukayese edebilecek diğer bir ordu yoktur Engebeli yerlerde Türk, atın, düz yerden daha süratli sürer Hayvanlardan birini dinlendirmek isterse yere basmadan diğerine geçer


Destanlarımızda, kahramanlar atlarıyla birlikte anılırlar Bu atlar efsaneleşmiş varlıklardır Kanatlanıp uçarlar, aşılmaz hendekleri bir çırpıda aşarlar, yaralanan, bayılan kahramanlarının başından ayrılmazlar Hz Ali’nin Düldül’ü, Battal Gazi’nin Aşkar’ı, Sarı Saltuk’un atları, Köroğlu’nun Kırat’ı halk inancında asırlardan asırlara intikal eden hep aynı atlardır Türk milletinin inancında kahraman atlar, kahraman binicileriyle birlikte doğar, büyür ve sır olurlar


Milattan önce üçüncü yüzyılda Çin’in kuzey sınırlarında cengâver bir kavim belirdi, Bunlar at üstünde savaşıyorlardı Başlarında kürkten yapılmış sivri uçlu börkleri, sırtlarında yırmaçlı kaftanları, bacaklarında geniş paçalı çarkışları ve ayaklarında uzun konçlu çizmeleriyle, atlarının üzerinde olanca heybetiyle boy gösteren bu insanlar sadece ilerlerken değil, geri çekilirken de hayret edilecek bir ustalıkla vücutlarının üst kısmını geriye döndürerek ok atıyorlardı Çinlilerin Hiong-nu adıyla andıkları bu atlılar Türklerden başkası değildi


At’ın Orta Asya’da evcilleştirilmiş olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir Türkler tarih sahnesinde atla birlikte çıkmışlar ve hayatları at sırtında geçmiştir At’ı bir savaş aracı haline getirerek hayatlarının bir parçası durumuna sokmuşlardır


Onuncu yüzyılda aşağı Seyhun boylarıyla onun kuzey ve kuzeybatısında yaşayan Oğuz Türklerini ziyaret eden bir Müslüman elçisi, “onların varlıklı olduklarını, aralarında on bin at ve yüz bin koyuna sahip olanların bulunduğunu” yazar On üçüncü yüzyılda Orta-Asya’da seyahat eden Avrupalı bir rahip: “Burada o kadar çok at var ki dünyanın geri kalan kısmında bu kadar at bulunduğunu sanmıyorum” demiştir Bundan dolayı onuncu yüzyıldaki İslam müellifleri, Hind hükümdarını “fillerin meliki”, Çin fağfurunu “ev eşyalarının meliki’’ Rum imparatorunu “iksirin meliki”, Türk Hananını da “binitlerin meliki” şeklinde vasıflandırmışlardır


Macar tarihçisi Alföldi, Türklerin at’a olan ünsiyetlerini şöyle dile getirmektedir : “Daimi şekilde harbe hazır olma, hayrete şayan hareket kabiliyeti ve sürati, süvari tekniğinde büyük maharet, Türklere, değil toprağa bağlı Germenler, yüksek kültürlü Romalılara karşı bile askeri üstünlük temin etti”


Yılmaz Öztuna’da atın Türkler için ehemmiyetine şöyle işaret etmektedir:

“Türkler tariklerinin fecrine atlı kavim olarak çıkmışlardı Adeta mevcudiyetlerini ata borçlu idiler Dünya’nın üstün atlı kavmi idiler Türkler atlanmamış olsalardı, akrabaları Finler gibi ancak XX asırda istiklale kavuşabilmiş mütevazı bir ırk halinde katırlar, tarihçilerin değil, etnografların tetkik mevzuu olurlardı Cihan devleti, büyük devlet, hatta devlet kurabilmeleri imkânsız hale gelirdi At olmaksızın Pasifik’te Orta Avrupa arasında daha milattan önceki asırlarda dünyanın en geniş imparatorluklarına sahip olmaları mümkün müydü? Dünyanın en mükemmel piyadeleri olan Roma, Bizans, İran, Çin ordularını alt edebilmeleri kabil miydi?”


Yüce Beyan’da ve Peygamber Efendimizin (asm) hadis-i şeriflerinde, at ve cihad ile alakalı olarak şöyle buyrulmaktadır:


“Siz de onlara (düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın’’ (Enfal /60)

“Savaş (cihad) atının alnına dökülen perçeminin her buklesinde hayır bağlıdır” (Buhari 8cilt s 307)


Böylece atın ehemmiyetini çok iyi kavrayan müslümanlar dünyanın en soylu ve en güzel atlarını yetiştirmişlerdir


Hz Ömer zamanında 32000 asil arap atı tam teçhizatlı ve hizmete hazır vaziyette ordunun elinde bulunuyordu O devirde dünyanın hiçbir devleti bu donanıma sahip değildi Hz Ömer Medine’deki atların mesuliyetini bizzat kendi üzerine almıştı Medine’den dört konak mesafede atlar için meralık araziler ayrılmıştı Bu atların kabalarına “Ceyş fi sebilillah—Allah yolundaki ordu” damgası vurulmuştu


Osmanlı’larda olduğu gibi Selçukluklarda da sipahi (süvari) ordunun esasını teşkil ediyordu Bundan dolayı ata verilen ehemmiyet fevkalade idi


Muharebe atı 5 yaşında savaşa talimli hale ve mükemmel duruma gelirdi Türk atı 12, Arap atı 15 yaşına kadar muharebede iş görür, 31 yaşına kadar ancak muharebe dışında kullanılabilirdi İyi bir at sabahtan öğleye kadar durmaksızın koşar ve 15 fersah (doksan km) yol alabilirdi Fakat ah bir saat koşturup bir saat dinlendirmek en iyi şekildi İyi yetiştirilmiş, şecereli atlar fevkalade kıymetli idi, şahane hediyelerdi İyi bir Türkmen atı 100 dinar (1973 rayiciyle 500 000 TL) idi, fevkalade şereceli bir Türkmen atı 300 dinardı (1973 rayiciyle 1 500000TL) Ortalama bir at 400 koyuna değiştirilirdi 7 dinara (1973 rayiciyle 3500 TL) binek atı da vardı Tarihte bir tek atın 10000 dinara (1973 rayiciyle 50 milyon) satıldığı da olmuştur Bunun tek misalini de Nahcevani’nin “Tecribu’l Selef’‘inde görmekteyiz İyi bir attan değerli bir nesne yok gibiydi At o kadar itibarda idi Milli savunma ve haberleşme gibi, ulaştırmada yani bir devleti ayakta tutan unsurlar doğrudan doğruya ata bağlı idi


Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Mohaç savaşında Osmanlı ordusunda 166 000 atlının bulunduğu, bu miktarın XVI yüzyılda 200 000’e çıktığını belirtmektedir


Osmanlı Devletinde at yetiştiriciliği çok ileri bir durumdaydı Ve atın ordudaki ehemmiyeti nedeniyle at yetiştiriciliği devlet eliyle destekleniyordu Nitekim XV ve XVI yüzyıllarda henüz Avrupa’da haralar kurulmamışken, Osmanlı devleti çeşitli vilayetlerde Hayvanat Ocakları kurmuştu At sevgisinin ve yetiştiriciliğinin çok gelişmiş olduğu bu dönemde, Türk atları dünyanın en tanınmış atlan arasında yer alıyordu XIV XV ve XVI yüzyıllarda Orta ve Doğu Avrupa ile Balkan ülkeleri Türk atlarını damızlık olarak kullanmış, mesela Macaristan’ın bugün dünyaca ünlü at soyları Türk atlarından kan almıştır

Geniş imparatorluğun bütün tebaasını, teşkilatının büyük—küçük bütün müesseselerini, hak, hukuk ve adalet esaslarına göre kanunnameler yaparak idareyi en esaslı “prensip” saymış olan Osmanlı Devleti, At Çekenlerin de kanunnamelerini yazdırıp tahrir defterleri meydana getirmiştir

Peygamber Efendimiz (asm)in Hayat-ı Seniyelerinde gördüğümüz at yarışlarını, daha sonra Selçuklu ve Osmanlı’larda da görmekteyiz İngiltere’de ilk at yarışı 1603, Fransa’da 1776’da yapılmışken, Osmanlı Türklerinde at yarışlarına ilişkin ilk yazılı belgeler Orhan Gazi dönemi ve 1326 tarihini taşımaktadır Cirit, top ve çöğen gibi atla oyunlar Anadolu’da en sevilen spor ve eğlenceler arasında yer alır


Çeşitli kaynaklarda, Karacaahmet’de bir de “at mezarlığı” bulunduğu söylenir IV Murat’ın cenaze töreninde de, kendisinin savaşlarda bindiği üç at, ters eğerli olarak tabutu arkasında götürülmüştür


Cihadın sembolü haline gelen at, Türk edebiyatında ve folklorunda ehemmiyetli bir yere sahiptir Türk halk edebiyatında, masallarda, türkülerde, ninnilerde, manilerde ve atasözlerinde bu asil hayvan çok önemli bir motiftir


Padişahlarından “at sırtından inmiyesüz” mesajım alan kutlular ordusunun yiğit cengaverleri, hayatlarının yegane gayesi olan “İla’yı Kelimetullah—Allah adının bayraklaştırılması” hedefini gerçekleştirmek için dünyanın dört bir yanına, o yılma bilmeyen, ancak çatladığı zaman yığılıp kalan, vefakar hayvanlarla gitmişlerdir


Ukbe bin Nafi, gönlünde iman, aşk ve heyecanıyla Kuzey Afrika’yı baştanbaşa fethetmiş, karşısına koca okyanus çıkınca da gaza düşüncesinin sembolü olan atını dizginleyerek “şahit ol ya Rab, önüme deniz çıkmasıydı senin adını daha ilerilere, daha da ilerilere duyuracaktım” demişti T Sultan Beyazıt, “yıldırım” unvanını fetihten fetihe koştururken altında çatlattığı atlardan dolayı almıştı Genç Hakan Fatih de bir karanlık çağın üzerine atıyla yürüyerek, bir a3’dmlık çağı başlatmıştı


Bizler ise bugün, dillerimizde “akıncı türküsü”, ışık atlılarının gelip etrafı aydınlıklara gark edeceği günleri beklemekteyiz


Atlastan cepkenli yiğit akıncı!

Dönmedin geriye bunca yıl oldu

Gözlerim yollarda ruhumda sancı,

Elimde güllerim buruşup soldu

Ger dizini artık şahlansın atın!

Ger ki, vaat edilen günler pek yakın!

Ufukta bahar var, unutma sakın,

Zulmet silindi her yöre nur oldu


Kaynaklar

lBüyük Türkiye Tarihi Yılmaz Öztuna c 85 255

2Türk Tarihinde Binicilik Prof Dr Faruk Sümer ilgi sayı 3 yıl 85

3 Naima Tarihi, cilt 3 5 429

4Meydan Larousse e 1 s790

5Tarihte Türklük Rasonyi 568—9

6Hz Ömer ve Devlet idaresi Şibli Numani e 2s145

7Ata Sporumuz Atlı Cirit Oyunu Fevzi Halıcı Milli kültürl-laz/80

8 SelÇuklu Askeri Teşkilatı MAKöymen 5 67—9

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.