Prof. Dr. Sinsi
|
Üçpinarli Ali...
"Âsım'ın nesli  diyordum ya  nesilmiş gerçek;
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek "
Mehmet Akif Ersoy
İhtiyat Zabiti Hattatoğlu Mustafa Efendi anlatıyor: Birgün, bizim birliğe "Takviye Balıkesir gönüllüleri geldi" denildi Gittim 120 kişiydiler Hemen hemen hepsi tanıdıktı Sarıldık, hasret giderdik Başlarında da o zamanlar Balıkesir'in ünlü kabadayısı Üçpınarlı Ali vardı Ali, sancaktar olmuş Tüfeği çapraz asmış, sancağın üzerinde de sırma ile "Karesi Gönüllüleri" yazdırmıştı Kabadayılığı gene elden bırakmamış, askerlikte pek hoş olmamasına rağmen, beline kamasını sallandırmıştı Beni görür görmez yanıma geldi:
"Kumandan efendi, biz buraya beklemeye gelmedik! Haydi düşmanı basalım  "
"Burada her şey emirle olur Hücuma sadece biz geçersek, kendimizi gereksiz kırdırırız Her şeyin bir zamanı var "
"Peki öyleyse, hücuma geçmeden yarım saat önce bize söyle de, şu sırt çantalarını emniyetli bir yere koyalım Şöyle rahat rahat dövüşelim!"
Ali haklıydı Sırt çantaları, askerin en kıymetli şeylerini taşırdı Çamaşırları, paraları, mektupları, usturası, sigarası, tütünü hep sırt çantalarında olurdu Çantaları kaybolduğunda, asker sıkıntı çekerdi Çok hareketli zamanlarda, çanta sırtta muharebeye girilirdi Hücuma yarım saat kala Ali'ye haber verdim Balıkesirlileri aldı, siperlerin gerisinde bir vadide kayboldu Hemen gelirler sandım Beklerim gelmezler  Beklerim gelmezler  Bir çavuşa, "Şu bizim hemşehrilere bir bak bakalım " dedim Gitti Biraz sonra önde Üçpınarlı Ali, arkada arkadaşları çıkıp geldiler Şaşırdım Hepsi süslenmişler; hanımlarının, nişanlılarının verdiği ayrılık mendillerini kimi boynuna dolamış, kimi alnına çatmış, kimi bileğine sarmıştı Çoğu yakalarına artık kurumuş gül veya karanfil takmıştı Ali'ye sordum:
"Neden geç kaldınız?"
"Komutan Bey, biraz sonra Cenab-ı Allah'ın huzuruna çıkacağız Temiz çıkalım dedik Ola ki bir pislik bulaşmıştır, diye çamaşırlarımızı değiştirdik Abdest aldık Biz buraya oynamaya değil, düğüne (savaşa) geldik; bayrama geldik Bugün bizim bayramımız Onun için süslendik Ayrılık hediyelerini taktık Birazdan bayramımız var Aman sen bize, hücumdan beş dakika önce yine haber ver  "
Ali'nin bu sözlerinden sonra büyük bir sessizlik oldu  Herkes kendi dünyasına dönmüş, dua ediyordu Gözler yumulu, avuçlar açılmış, sadece dudaklar kıpırdıyordu Saatime baktım Ali'ye beş dakika kaldığını bildirdim Birden bire ortalık kaynayıverdi Hepsi birbirlerine sarılıyor, öpüşüyor, helâlleşiyorlardı
"Utandırmayın ha! İyi dövüşün ha! Gün bugündür  Anamız bizi bugün için doğurdu  Hakkınızı helâl edin  "
Kısa süre sonra dişler kenetli, süngülerini takmış, tüfeklerinin dipçiklerine parmaklarını geçirircesine yapışmış bölük hücuma hazırdı Herkes ölüme hazırdı
"Hücuuum!  " deyince sanki siperler sarsılıverdi Hepsi, "Allah  Allah diye düşmanın içine bir hançer gibi daldılar Dövüştük  Dövüştük  Dövüştük  Akşama doğru savaş durdu Yanıma birisi geldi, "Komutanım, Üçpınarlı Ali sancağı vermiyor  " dedi Gittim, baktım O yüzyirmi kişiden, o gün onüç kişi sağ kalmış Ali de şehitler arasında idi
Ama sancağı öyle bir kavramış ki parmakları kenetlenmişti Çekeyim, dedim olmadı! 
Orada, Anafartalar'da üç top çam ağacı vardır O gün şehit olanları o ağaçların arasına gömdük Gömülen şehitlerin en üzerine de Ali'yi sancağına sararak yatırdım  Orada, Anafartalar'da çam ağaçlarının altında nice memleket evlâdı, bu vatana kurban koç yiğitler yatıyor  
|