Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Türkçe Lügat
B
BÂ Arabçaya göre harfinin okunuşu Ebced hesabında iki sayısını ifade eder Mektup ve eski evraklarda Receb ayına işarettir
BÂ-İ CERRE Arabçada kendinden sonraki kelimeyi "esre" okutan bâ (Bismillâhi'deki gibi)
BÂ-İ KASEM Arabçada yemin maksadı ile kelime başına getirilen bâ $ "Billâhi" gibi * Farsçada: Bâ $ diye yazılırsa; ile, beraber, birlikte, sâhip mânalarına gelir Arapçadaki Zû gibidir
BA' Kulaç * Erişme * Yetme * Kuvvet, kudret, beceriklilik * şeref, kerem * Vergili, verimli olma
BAAD Helâk olmak
BA-ANKİ Şu sûretle ki, o şartla ki
BAAS (Bak: Ba's)
BA-ASAM Günahlarla
BÂB Kapı * Kısım * Mevzu * Fasıl Bölüm Parça Kitab * Hususi madde * Sığınacak yer * İş * Şekil * Tövbe
BÂB-I ÂLEM Âlemin kapısı Herkesin girip çıktığı yer
BÂB-I ÂLÎ Yüksek kapı * Tanzimattan önce sadrazam kapılarının, daha sonra da hükümet dairelerinin çoğunun içinde toplandığı bina * Mc: Osmanlı Hükümeti
BÂB-I ÂSAFÎ Tar: Sadrazam konağı
BÂB-I FETVA Eskiden şeyhülislamların oturduğu daire Fetvalar burada verilirdi
BÂB-I HÂNE f Hırsızların yeri * Fuhuşhane * Tembeller yurdu
BÂB-I HIFZ VE HAFÎZİYET Cenab-ı Hakk'ın herşeyi muhafaza edip varlığını devam ettirmesi bahsi
BÂB-I HİKMET Cenab-ı Hakk'ın herşeyi hikmetli ve maslahatlı yaratması bahsi
BÂB-I HÜKÜMET Hükümet dairesi, hükümet kapısı
BÂB-I HÜMAYUN Topkapı Sarayı'nın ilk kapısı
BÂB-I İHYA VE İMATE Öldürmek ve diriltmek bahsi ve mevzuu
BÂB-UL MENDEB Kızıldeniz'de Hint Denizi yakınlarında bulunan bir boğazın adı
BÂB-I SAADET Saadet kapısı * Sultanın sarayı * İstanbul şehri
BÂB-I SERASKERÎ Serasker kapısı Eski Milli Müdafaa Vekâleti Milli Savunma Bakanlığı Şimdiki İstanbul Üniversitesi'nin kapısı
BÂB-I ŞERÎF Konya'da bulunan Mevlana türbesinin kapısı
BÂB f Lâyık, uygun, münasib, elverişli * Hayır, uğur
BAB(A) f Evlat sahibi erkek Ata, ecdat * Gemi halatlarının bağlandığı yer * İnşaatta ağırlıkların bindirildiği direk * Mânevi rehber, şeyh * Bektaşi şeyhi * Hayırhah ve muhterem * Daha çok zencilerde olan bir hastalık cinsi Aile reisi babadır Babanın hayatta en büyük eseri, yetiştireceği hayırlı evlâttır Evlâdın yaptığı hayır ve sevap işleri, onu yetiştiren babanın amel defterine de geçer Her baba çocuğunu müslüman olarak yetiştirmekle görevlidir Evlâd da dine aykırı olmayan emirlerini saygı ile yerine getirmekle yükümlüdür İslâm ailesinde baba-evlat ilişkisi sadece bu dünya hayatıyla sınırlı değildir Ebedi âlemde de devam edeceği esasına göre olur
BABA-YI ÂLEM Hz Adem (A S )
BABA-YI ATİK Babaeski (Trakya'da bir şehir)
BABACAN Biraz kalender davranışlı, cana yakın
BABAYAN (Baba C ) f Tarikat babaları, şeyhleri Bektaşi şeyhleri
BABAYİĞİT Yetişmiş delikanlı, tam bedenî kuvvetini almış genç Cesur, yiğit
BA-BERAT Berat ile
BABET f Bent, fırka * Münasip bir şey Taalluk, münasebet, alâka, ilişki
BABEYN İki kapı * Mc: Dünya ve âhiret
BAB HARCI Mahkemelerde kadıların, naiblerin, mal ve mukataa kalemlerinde bulunan memurların aldıkları bir nevi harç
BÂBİL Asurlular devrinde Irak'ta kurulan şehirlerden biri Bağdat'ın aşağı tarafında bulunan ve büyücülüğünden dolayı, eski edebiyatımızda "Çeh-i Bâbil" olarak yer alan ve birçok dillerin meydana gelmesi bakımından da adı geçen "Bâbil Kulesi"nin bulunduğu ilkçağdan kalma bir şehir
BÂBİL KULESİ Tevrat'ın rivayetine göre Hz Nuh'un (A S ) oğulları tarafından gökyüzüne ulaşmak için yaptırılmış büyük bir kuledir Rabbimiz bu kulede çalışmakta olanların dillerini değiştirmiş ve birbirlerini anlamaz hale getirmiştir Bundan dolayı tamamlanamamış ve 72 dil burada meydana gelmiştir (Buna "tebelbül-i akvam" denir ) Müslümanlıkta, bu kuleyi Nemrud'un gökyüzüne yükselerek Allah'ın işlerine karışmak maksadıyla yaptırmış olduğu rivayet edilir Milâttan önce yaşamış olan eski Yunan tarihçisi Herodot, Bâbil'deki Baal Ma'bedinin gayet yüksek bir kule olduğunu seyahatinde görerek anlatmıştır ki; Bâbil ve Nemrut Kulesi denen şeyin bu olması ihtimali vardır (T L )
BABUR (Zahirüddin Muhammed) Hindistan'da büyük Müslüman Türk devletinin kurucusu ve Timur'un beşinci göbekten torunudur Fergana Emiri olan babası Ömer Şeyh'in ölümünden sonra tahta geçmiştir (1494)
BABUR-NAME f Bâbur Şah'ın Vekayi ismindeki meşhur hatıra kitabı
BABÜK Ahmak, sersem adam
BABZEN f Ağaçtan veya demirden yapılmış olan kebap şişi
BA'C Karına dürtmek, karın yarmak
BÂC f Vergi * Kudretli hükümdarın zayıf olan hükümdardan aldığı vergi * Eskiden halktan alınan öşür veya haraç ve gümrük vergisi * Renk * Çeşit
BÂC-I KIRTIL Hayvanlardan alınan vergi
BÂC-BÂN f Geçiş vergisi tahsildarı Bac toplayan memur
BACENG f Baca * Ufak pencere Tepe penceresi
BÂC-GİR f Vergi toplayan kimse Vergi toplama memuru
BÂC-GÜZAR f Vergi veren, haraç veren * Geçiş parasına tâbi
BÂD f Yel Rüzgâr Soluk Nefes
BÂD-I BERÎN Sabah rüzgârı * Lâtif hava
BÂD-I CEM Hz Süleyman Peygamberin hükmettiği yel, rüzgar
BÂD-I CENUBÎ Güney rüzgârı
BÂD-I HAZÂN Sonbahar rüzgârı
BÂD-I HEVÂ Hevâ ve heves Eğlence Bedava Boş
BÂD-I PÜRGÛ Devamlı sesler çıkaran, ıslık çalan rüzgar
BÂD-I SABÂ Baharda esen hafif ve hoş rüzgar, seher yeli
BÂD-I SEMÛM Çölde, sıcakta gündüz esen sıcak yel Sam yeli Zehirli rüzgâr
BÂD-I SUBH Sabah rüzgârı
BÂD-I ŞİMALÎ f Kuzey rüzgârı * Nefes, soluk * Ah sesi, ah çekme * Allah'ın inâyeti * Medih * Söz * Büyüklük taslama, kibirlilik * şarap
BÂD-I TECELLİ Tecelli rüzgârı * Kader
BÂDÎ Rüzgâra ait * Muvakkat Geçici
BÂD f "Olsun, ola, olaydı" mânasına gelir ve kelimelerin sonuna getirilir Meselâ: Aferin bâd $ : Aferin olsun Çok yaşa Afiyet bâd $ : Afiyet olsun
BA'D Zaman zarfıdır ve te'hir ifade eder * Helâk olmak mânâsına mastardır
BAD' Kesmek Yarmak * Suya kanmak
BAD'A (C : Bida') Et parçası
BA-DAD f Adaletli, âdil, sâdık, doğru
BADAM f Badem
BADAME f İpek kurdu * Zincir halkası * Et beni * Nazarlık * Süslü şey * Eski hırka
BADAŞ f Mükâfat
BAD-BAN f Yelken * Gemi sereni
BAD-BAZ f Yelpaze
BAD-BEDEST f Elinde avucunda birşey bulunmayan İflas etmiş
BAD-BER f Uçurtma * Daima kendini methettiği halde elinden bir iş gelmiyen kimse
BAD-BİZ f Yelpaze
BADD Az az akmak * Nazik deri
BAD-DAR f Mağrur, kibirli * Divane, deli * İri vücut, şişman * Hiç bir işle alâkası bulunmayan kişi
BA'DE Sonra
BÂDE f şarap, içki Kadeh (İçkinin her çeşiti haramdır, büyük günahtır İnsan sağlığına zararları ilmî bir gerçektir Aile, cemiyet hayatı ve ahlâk için de yıkıcıdır İçkiden ve içenlerden uzak durmak gerekir )
BÂDE-İ İKBAL İkbal şarabı Yüksek mevkide bulunmanın verdiği geçici neşe ve keyif
BA'DE BU'DİN Hayli zaman geçtikten sonra, neden sonra
BAD-EFRA(H) f Mücazât, ceza * Bir çeşit fırıldak
BA'DEHÂ, BA'DEHÛ Bundan sonra Ondan sonra
BA'DE HARAB-İL BASRA Basra harab olduktan sonra * Mc: İş işten geçtikten sonra
BA'DEHUM Onlardan sonra
BÂDEKEŞ İçki içen
BA'DEL EDA (Ba'de-l edâ) Yapıldıktan sonra
BA'DEL HARB (Ba'de-l harb) Muharebeden, harpten sonra
BA'DEL İFA (Ba'de-l ifâ) Yapıldıktan, ifâ edildikten sonra
BA'DEL MEVT (Ba'de-l mevt) Ölümden sonra
BA'DEL MİLAD (Ba'de-l milâd) Milâddan sonra Tarih başlangıcı kabul ettikleri seneden sonra
BA'DEL MUSÂLAHA (Ba'de-l musâlaha) Musâlahadan, barıştan sonra
BA'DEL MÜTÂLAA (Ba'de-l mütâlaa) Mütâlaa ettikten sonra, okuduktan sonra
BA'DEL YEVM (Ba'de-l yevm) Bugünden sonra
BA'DEMA (Minba'd, fimâba'd) Ondan sonra Bundan sonra Bundan böyle
BADEMCİK Tıb: Boğazın iki tarafında, badem biçimindeki bezler
BADEN Semiz, iri gövdeli kimse
BA'DETTEŞEKKÜL (Ba'de-t teşekkül) Teşekkül ettikten sonra, oluştuktan sonra
BA'DEZA (Ba'dezin) Bundan sonra
BA'DEZZEVAL (Ba'de-z zevâl) Zevalden sonra, sona erdikten sonra
BA'DEZZUHR (Ba'de-z zuhr) Öğleden sonra
BAD-GÂN f Bekçi, gözetici, gözeten * Hazinedar
BAD-GÂNE f Kafesli pencere
BAD-GERD f Kasırga
BAD-GÎR f Vantilatör * Baca * Semaver ve nargilenin başlığı
BAD-HERZE f Büyü, sihirbazlık * Letâfet, güzellik
BADİ' Deniz içinde olan ada * Et * Deri
BADİ f Geçici * Havaya veya rüzgâra âit
BADİ Sebeb İllet Mûcib Vesile * Zâhir ve âşikâr olan * Halkeden Hâlık Yaratan
BADİA Derisini ve etini yarıp kanatmış olan, fakat kanı çıkmayıp akmayan baş yarası
BADİH (Bâdihe) Beklenmedik ziyaret * Erkek ziyaretçi * Birden bire gelen ilham * Ansızın, âniden
BADİLE (C : Bâdil) Koltukla meme arasında olan et
BADİN Şişman, bedeni büyük, iri vücutlu
BADİNC f Hindistan cevizi
BADİNCAN f Patlıcan
BADİR Hemen yapmak isteyen * Birdenbire vuku bulan * Dolunay * Büyümüş (çocuk) * Olgun (meyva)
BADİRE Birdenbire meydana gelen hâl Felâket Musibet * Kabahat * Birden, zahmetsizce söylenen söz * Kılıcın, namlunun veya her çeşit nebatın ucu * Zor geçit
BÂDİYE f Kır Ova * Sahrâ Çöl
BÂDİYET-ÜŞ-ŞAM Fırat ve Dicle nehirlerinin birleşip denize döküldükleri yerden, batıya doğru uzanan çöl
BADK Tükürmek
BAD-NÜMA f Rüzgârın esme istikametini gösteren âlet * Fırıldak
BAD-PA(Y) f Ayağı çabuk olan (at ve sâire)
BAD-PER f Kağıttan yapılmış olan uçurtma * Hodbin, kendini beğenen ve öven kimse * Kamçı topacı
BAD-PEYMA f Başıboş, boş gezen, âvâre, serseri
BAD-REFTAR f Rüzgâr gibi hızlı yürüyen Çabuk ve hızlı koşan, sür'atli
BAD-SENE f Kibirli, mağrur Büyüklük taslıyan * Kötü niyetli
BAD-SER f Mağrur, kibirli * Serkeş, isyânkar, âsi * Taassub ehli, mutaassıb
BAD-SEYR f Hızlı yürüyen, rüzgâr gibi koşan, ayağına çabuk
BAD-SÜVAR f Koşu atı, hızlı yürüyen at * Hızlı giden atlı
BAD-ZEHR f Panzehir
BAD-ZEN f Yelpâze
BÂF f Dokuyan, dokuyucu mânâsına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ:
ZER-BÂF Sırma dokuyan
BAĞ f Büyük bahçe Bostan * Üzüm asmaları bulunan yer * Üzüm asması
BAGAJ Fr Yolcu eşyası * Yolcu eşyası koymaya mahsus yer, yolcu eşyası vagonu
BAGAL (C : Bigâl) Katır
BAGAL f Koltuk
BAGAN f Bahçeler Bostanlar
BAGAR Bir yakıcı hastalıktır ki devede vâki olur; suyu içip kanmaz ve sonunda ondan helâk olur
BAGARE Şiddetle yağan yağmur
BAGAT (Bağ C ) Bağlar, üzüm bağları
BAGAYA (Bagiyy C ) Fahişeler
BAGBAGA Evmek, acele
BAG-BAN f Bahçıvan, bağcı Bahçe bekçisi
BAG-BANÎ f Bahçıvanlık, bağcılık Bağ bekçiliği
BAG-ÇE f Bahçe
BAGDA' şiddetli nefret, hiç sevmemek
BAĞDADÎ Bağdad şehrine mensub Bağdad ahalisinden olan Bağdadlı * Dar, ensiz tahta pervazlarından yapılmış ve üstü sıvanmış bölme veya tavan
BAGEL f Ilık su Sıcak ve soğuk olmayan, harareti ikisinin arasındaki bir ısıda olan su
BAGGAL (Bagl dan) Katırcı
BAGİ İsteyen * Zâlim * İsyan etmiş Asi Yoldan sapmış * Fık: İmâm-ı Adile âsi olan
BAGİLİK Serkeşlik, âsilik
BAĞİSTAN f Bağlık ve bahçelik yer
BAGİYANE f Allah'a isyan edenlere ve âsilere yakışır surette * Zâlimlere yakışır şekilde
BAGİYY (C : Begâyâ) Haddini tecavüz eden * Zina edici, zâni
BAGİZ Adavet olunmuş, düşmanlık yapılmış
BAGİZ (Bugz dan) Herkese nefret eden, buğzeden Hiç kimseyi sevmeyen Tiksinen
BAGL Katır, ester
BAGLE Dişi katır
BAGSA' Tüyü siyahlı beyazlı olan ve yer yer de benler bulunan koyun
BAGŞE (C : Buguş) Çisenti yağmurdan biraz fazlaca olan yağmur
BAGT Ansızlık Ansızdan gafil iken gelmek
BAGTETEN Ansızın Füc'eten Birdenbire Apansız
BAG-VAN f Bahçıvan, bağcı
BAGY Azgınlık Zulüm, İsyan * İstemek, talep etmek * Haddini tecâvüz etmek * Yaranın şişmesi * (Yağmur) şiddetle yağmak
BAGZA şiddetli nefret, hiç sevmeme
BAG-ZAR f Bağlık yer, bağ, bostan
BAH şehvet
BAH' Helâk etme
BÂHA Ev ortası
BÂHÂ Suyun derin yeri * Açık meydanlık Alan * Bir evin çevresindeki kapalı avlu veya bahçe
BAHÂ f Kıymet Değer Bedel Pahâ
BAHÂ Güzellik Zariflik * Zinet * İzzet * Bir şeye alışıp ünsiyet etmek
BÂ-HABER Haberi olan, haberli * Zeki, akıllı * İhtiyatlı, tedbirli
BÂ-HABERAN (Bâ-haber C ) Haberliler, haberi olanlar Akıllı, zeki, ihtiyatlı kimseler
BAHA-DAR f Pahalı değerli, kıymetli
BAHADIR f Kahraman Cesur Yiğit Dilâver
BAHADIRANE f Yiğitçesine, kahramana yakışır surette
BAHADIRÎ f Yiğitlik, bahadırlık, kahramanlık
BAHAİM (Bak: Bahayim)
BAHAK Göz patlama veya patlatma
BAHAL Malını kimseye vermeyip saklamak
BAHANDAT Gövdeli, besili kadın
BAHANE f Vesile Sebeb * Yalandan özür * Kusur Noksan * Garaz
BAHANE-CÛ f Bahane arayan, fırsat kollayan
BAHAR Güzellik * Güzel * Papatya * Ölçek * Put, sanem * Atılmış pamuk * Tarçın, karanfil ve karabiber gibi güzel kokulu ve ısıtıcı tohumlar ki, bazı yiyecek ve içeceklere de karıştırılır * Sığır gözü * İyi kokulu bir sarı çiçek
BAHAR f Kış ile yaz arasındaki mevsim İlk bahar Rebi'
BAHAR-I HAYAT Hayatın baharı olan gençlik çağı
BAHAR-I ÖMR Ömrün baharı, gençlik
BAHAR Ağız kokusu
BAHARAT Karanfil, tarçın, karabiber gibi sert kokulu şeyler
BAHARET Üstünlük, seçkinlik
BAHARET Galip olmak
BAHARÎ İlkbahara âit İlkbaharla ilgili
BAHARİSTAN f İlkbaharın hüküm sürdüğü zaman * Yeşil ve çiçekli yer * Molla Câmi'nin eseri
BAHARİYYE Edb: Birini övmek için yazılan ve bahar tasviriyle başlayan kaside * Tar : Yeniçeri ağasından itibaren padişah tarafından Yeniçeri kâtibiyle ocak ağalarına verilen baharlık
BAHAS Deve tırnağı * Ayak eti * Parmak diplerinin ayak tarafındaki etleri * Gözün üstünde veya altında beliren yumruca et
BAHATİR (Bühter C ) Kısa boylu kadınlar, bodur kimseler
BAHAYİM (Behaim) (Behime C ) Suriye'de bir sıradağ ismi * Canavarlar * Dört ayaklı hayvanlar
BAHBAH Şâdlık, şenlik
BAHBAH "İyi iyi" demek
BAHBAHA Boğazdan boğuk ses çıkartmak
BAHBAHA Devenin kükreyip ses çıkarması * Çıtırdama Mışıldama * Deve çağırmak
BAHDELE İşte çabukluk gösterme * Eğilme, kırılma (Kürek kemiği için)
BAHE f Kaplumbağa
BAHEK f İşkence, eziyet
BA-HEM f Birlikte Beraber (Arabçadaki "Maa" mânasına)
BAHH Ses kesilmek, boğaz kısılmak
BAHHA' Sesi kesilmiş olan kadın (Müz: Ebahh)
BAHHAL (Buhl dan) Çok bahil, çok tamahkâr, pek cimri Çok alçak adam
BAHHAR (Bahr den) Gemici, denizci
BAHHAS (Bahs den) Çok bahseden, bahsetmeyi seven
BAHÎ şehvete dâir şehvetle ilgili
BAHİCE Ses, savt, sadâ
BAHİK Tek gözü kör olan adam
BAHİKA Görmiyen, kör (göz)
BAHÎL Hasis Cimri Tamahkâr Hayırlı işlere malını (varsa bile) harcamayan
BAHÎLÂN f Bahiller, cimriler, tamâhkârlar
BAHİL Avâre, başıboş, serseri * Yularsız deve Deyneği olmayan çoban
BAHİLE Arap kabilelerinden birinin ismi * Dul kadın
BÂHİR Yalancı Ahmak, serseri adam * Kırmızı kan
BAHİR (Bak: Bahr)
BÂHİR Aşikâr Açık Belirli Apaçık * Güzel * Meşhur, namdar * Galip
BAHÎRA Süryâni rahiblerindendir Zamanın ilim ve fenlerine vâkıf ve bilhassa hey'et ve nücumda ihtisas sahibiydi Bu sebepten rahiblerin câhilleri kendisinden hoşlanmazlardı Hazret-i İsâ'nın ulûhiyetini ve Hz Meryem'in ümmullah olduğunu inkâr ve ilân ettiğinden, bulunduğu manastırın reisi tarafından kovulmuş ve Şam yolu üzerinde Busra civârında bir manastır edinmişti İbn-i Hişam'ın siretinde İbn-i İshak'tan rivâyet olunarak: "Bahîra, kilise âleminde büyükten büyüğe intikal edip gelen bir kitaba malik bulunuyordu Resül-i Ekremin bütün ahvâl ve evsafı bu kitabda yazılıydı " deniliyor ki, bu kitab "El-Enbâ" ünvânıyla bıraktığı rivâyet olunan bir kitab olacaktır Kitabın başlıca bahisleri, yakında Arabistanda bir Nebi-i Zişân çıkacağı, tevhid itikadına dâvet edeceği ve putlara ibâdetten nehyedeceği mevzuu etrafında toplanıyordu (Meşhur Bahîra-yı Rahib'in meşhur kıssasıdır ki: Nübüvvetten evvel, Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, amcası Ebu Tâlib ve bir kısım Kureyşî ile beraber, Şam tarafına ticarete gidiyorlar Bahira-yı Râhib'in Kilisesi civarına geldikleri vakit oturdular İnsanlar ile ihtilât etmiyen münzevi Bahira-yı Râhib birden çıka geldi Kafile içinde Muhammed-ül Emin'i (A S M ) gördü Kafileye dedi: "Şu Seyyid-ül-Alemîndir ve Peygamber olacaktır " Kureyşîler dediler: "Neden biliyorsun?" Mübarek Râhib dedi ki: Siz gelirken baktım ki, havada üstünüzde bir parça bulut vardı Siz otururken, şu Muhammed-ül-Emin (A S M ) tarafına bulut meyletti, gölge yaptı Hem görüyordum ki: Taş, ağaç ona secde eder gibi bir vaziyet gördüm Bu ise, nebilere yapılır M )
|