Prof. Dr. Sinsi
|
Tabiat
(Tabia) Yaratılış, huy, karakter * Âlem ve içindekiler Şeriat-ı fıtriyye Hadiselerin ve varlıkların bağlı olduğu kanunlar Allah, tabiatı yarattığı ve varlıkların nasıl hareket edeceğini kanunlariyle ve emirleriyle tayin ettiği halde Allah'ı inkâr edip tabiat yapıyor diyenler büyük bir sapıklık içindedirler Tabiatta hiçbir şey kendi başına buyruk bağımsız, hür değildir Herşey Allah'ın emirlerine bağlıdır Oksijenle hidrojen, Allah'ın emrine yâni, koyduğu kanuna göre birleşir ve bu kanuna göre bir birleşim (su) meydana gelir Işık, hangi eğimle gelirse yansırken o eğimle yansır Bunu değiştiremez Çünkü Allah'ın emri böyledir ve ona uyar İki cisim birbirini kütleleriyle doğru ve aradaki mesafe ile ters orantılı olarak çeker, başka türlü davranamaz Tabiatta herşey kopmaz zincirle bağlı olduğuna göre, tabiat yaratıcı da olamaz Çünkü yaratma hür irade, önceden plânlama ve bir gayeyi gerektirir Tabiatta ise bu yoktur Halbuki tabiatta her an sayısız varlıklar yaratılıyor Düşünebilenleri hayrette bırakan güzellikte ve mükemmellikte O halde tabiatı, emrine bağlı kılan sonsuz irade, ilim ve kudret sahibi bunları yaratabilir O da Allah'dır Bir daktilo makinasının çalışma tarifesini gören kişi, makinanın mühendisini inkâr edip daktiloyu icad eden ve çalıştıran bu tarifedir demek ne kadar ahmaklıksa, tabiat kanunları denilen Allah'ın emir ve tarifenamesini görüp bunu varlıkların yaratıcısı sanmak, ondan bin derece daha ahmaklıktır Varlıkların yaratılışı, tesadüfle de açıklanamaz Esasen ilimde determinizm prensibi yâni kanuniyet ve zarurilik muayyeniyet kabul edilmiştir Bu prensip tesadüfü reddeder Tabiatta kapris yoktur, herşey belirli kanunlara bağlıdır der Şansa ve ihtimaliyete göre meydana geliyor gibi görünen hadiselerin de bir kanuniyeti vardır Esasen tesadüfle varlıkları açıklamak imkânsızdır Birden ona kadar sayılan yazılı kartları tesadüfen bir torbadan sırayla çekme şansı 10 milyonda bir iken bir canlı hücrenin yapısında yer alan bir protein molekülünün tesadüfen meydana gelme şansı, birin önüne 300 tane sıfırı koymakla elde edilen sayıda birdir Ancak bunun için milyarlı milyarlarca tekrarla elde edilecek sayı kadar kâinatın ömrü geçmesi lâzımdır Tabiat bir makinedir, mühendisi değil, bir matbaadır, matbaacısı değil; bir kitapdır, kâtip değil; bir eserdir, müessir değil, bir kanundur, kanun koyucu değil "Tabiat iktiza ediyor, tabiat yapıyor" deyip Allah'ı inkâr etmek isteyenlere cevapEğer mevcudatta, hususan zihayatta görünen; basirâne, hakimâne olan san'at ve icad, Şems-i Ezelî'nin kalem-i kader ve kudretine verilmezse; belki kör, sağır, düşüncesiz olan tabiata ve kuvvete isnad edilse, lâzım gelir ki: Tabiat, icad için her şeyde hadsiz mânevi makine ve matbaaları bulundursun; veyahut her şeyde kâinatı halk ve icad edecek bir kudret ve hikmet dercetsin Çünkü, nasıl şemsin cilveleri ve akisleri, zemin yüzündeki zerrecik cam parçalarında ve katrelerde görünüyor Eğer o misâli ve aksi güneşcikler, semadaki tek güneşe isnad edilmese, lâzım gelir ki: Bir kibrit başı yerleşmeyen bir zerrecik cam parçasında tabii, fıtri ve güneşin hâsiyetlerine mâlik, zâhiren küçük, mânen çok derin bir güneşin hârici vücudunu kabul ederek, zerrât-ı züccaciye adedince tabii güneşleri kabul etmek lâzım geldiği gibi  Aynen bu misâl gibi; mevcudat ve zihayat doğrudan doğruya Şems-i Ezelinin cilve-i esmâsına verilmezse, her bir mevcudda, hususan her bir zihayatta; hadsiz bir kudret ve irâde ve nihayetsiz bir ilim ve hikmet taşıyacak bir tabiatı, bir kuvveti, âdetâ bir İlâhı içinde kabul etmek lâzım gelir Bu tarz-ı fikir ise; kâinattaki muhalâtın en bâtılı, en hurafesidir Hâlik-ı Kâinat'ın san'atını, mevhum, ehemmiyetsiz, şuursuz bir tabiata veren, elbette yüz defa hayvandan daha hayvan, daha şuursuz olduğunu gösterir Tabiat, bir san'at-ı İlâhiyedir, Sani' olamaz Bir kitab-ı Rabbanidir, kâtip olamaz Bir nakıştır, nakkaş olamaz Bir defterdir, defterdar olamaz Bir kanundur, kudret olamaz Bir mistardır, mastar olamaz Bir kabildir, münfail olur; fâil olamaz Bir nizamdır, nâzım olamaz Bir şeriat-ı fıtriyedir, şâri' olamaz L )(S - Onların daima iftiharla bahsettikleri tabiat, nevamis ve kuva nedir ki, kendilerini onlarla iknaa çalışıyorlar?C - Tabiat dedikleri şey, bir matbaadır, tâbi' değildir Tâbi', ancak kudrettir Kanundur, kuvvet değildir Kuvvet, ancak kudrettedir Yahut, nasıl ki bildiğimiz şeriat, insanlardan sudur eden ef'âl-i ihtiyariyeyi bir nizam ve bir intizam altına alıp tahdit eden kaidelerin hülâsasıdır; veya devletin işlerini tanzim eden nizamların, düsturların, kanunların mecmuasıdır Kezalik, tabiat denilen şey de, âlem-i şehadetin uzuvlarından ve eczalarından sudur eden ef'âl arasında bir nizam ve bir intizamı ika' eden İlâhi bir şeriat-ı fıtriyyedir Binaenaleyh, şeriat ile devlet nizamı, mâkul ve itibari emirlerden oldukları gibi, tabiat dahi itibari bir emir olup, hilkatte yâni yaratılışta câri olan Adetullah'tan ibârettir Amma tabiatın bir mevcud-u hârici olduğunu tevehhüm etmek, bir fırka askerin, idman ve tâlim esnasında yaptıkları o muntazam hareketlerini gören bir vahşinin, "Aralarındaki o nizami idare edip birbiriyle bağlayan ip gibi bir şey mevcuttur " diye vahşice ettiği vehme benzer Binaenaleyh, vicdanı ve aklı vahşi olan bir adam, sathi ve tebai bir nazarla devam ve istimrarını muhafaza eden tabiatın müessir bir mevcud-u hârici olduğuna ihtimal verebilir Hülâsa : Tabiat, Allah'ın san'atı ve şeriat-ı fıtriyesidir Nevamis ise, onun mes'eleleridir Kuva dahi, o mes'elelerin hükümleridir İ İ )
|