![]() |
Dünyada Ve Türkiye'de Psikoloji Tarihi... |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Dünyada Ve Türkiye'de Psikoloji Tarihi...Psikoloji tarihi ve genel olarak teorik psikoloji Türkiye’de henüz bir araştırma alanı olmaktan uzak bulunuyor ![]() ![]() ![]() ![]() Teorik psikolojiye gösterilen ilgi konusunda aslında Türkiye ile bir çok Avrupa ülkesi arasında önemli bir fark bulunmuyor ![]() ![]() ![]() ![]() Psikoloji tarihi historiyografyası içinde sadece psikoloji tarihi için değil genel olarak bilim tarihi için de geçerli olan iki dönem ayırt etmek mümkündür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tarih yazımında “yeni” dönem psikoloji için ancak 1960’ların ortalarında gelişebildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Psikolojinin kendi tarihine ilişkin genel ilgisizliğinin dayanak noktasını psikoloji içindeki hakim paradigmanın belirlediğini söylemek yanlış olmayacaktır ![]() ![]() ![]() Oysa bu psikolojinin kendine özgü bir takım özelliklerinden dolayı mümkün değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldüğü üzere psikoloji tarihinin gündeme gelişi psikolojinin “kriz” dönemleriyle bir paralellik taşımaktadır ![]() ![]() Buradan hareketle psikoloji tarihinin Türkiye’de neden genellikle gündem dışı olduğuna dair fikir yürütmek mümkündür ![]() ![]() ![]() Diğer yandan psikoloji tarihi çalışmaları günümüzde çevre ülkelerde de önem taşımaktadır ![]() Birincisi özellikle bilgi akışının hızlanmasıyla birlikte artık merkezlerdeki “krizler” çevre ülkeler tarafından da çok daha şiddetli hissedilmekte modern tartışmalar eskiye oranla oldukça hızlı bir şekilde çevre ülkelere dahil olabilmektedir ![]() ![]() İkinci olarak çevre ülkeler de geçmişte merkez ülkelerdeki paradigmaları benimseyerek “kriz”leri savuşturamamış belki bir miktar geciktirmiş ancak bu paradigmaların kendi ülkelerindeki sağlamalarının yapılmasında hep bir takım sorunlarla karşılaşmışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() II ![]() Psikoloji tarihi çalışmasının neden önemli olduğuna ilişkin daha bir çok görüş ileri sürmek mümkündür ![]() ![]() ![]() Ancak eleştirel psikoloji adına vurgulanması gereken daha önemli bir nokta psikoloji tarihinin psikoloji felsefesi ile ilişkisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() III ![]() Bu noktada bu makalenin amacını ve sınırlarını fazlasıyla aşacak bu tartışmayı bir yana bırakıp Türkiye’de psikoloji tarihi çalışmalarının bugününe gözatmakta fayda var ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() a) Türkiye’de Psikolojinin Başlangıcı ve İlk Psikoloji Yayınları Türkiye’de psikolojinin başlangıcına ilişkin “resmi tarih” anlayışı Dr ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türkiye’de psikolojinin başlangıcının Anschütz’ün İstanbul’a gelişi olarak kabul edilmesi gerektiği iddiası aslında Türkiye’de bugün psikoloji dünyasına egemen olan paradigmadan doğmaktadır: Bu anlayışa göre psikoloji deneysel psikoloji ile eşitlenmekte deneysel olmayan psikoloji tümüyle tartışma dışı bırakılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bununla birlikte genel olarak psikolojinin ülkeye girişi çok daha öncelere dayanır ![]() ![]() ![]() Psikolojiye ilişkin ilk yayının tarihi ise belli değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() b) Adhémar Gelb ve Wilhelm Peters Dünya Savaşının kaybedilmesinden sonra Anschütz Almanya’ya dönmüş ve psikoloji derslerini devam ettirmek sonraki dönemde Mustafa Şekip Tunç ve Ali Haydar Taner’in görevi olmuştur ![]() ![]() ![]() 1933 yılı hem Almanya’daki hem de Türkiye’deki öğretim üyeleri için önemli bir yıl olmuştur ![]() ![]() ![]() Dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galib’in açıklamasına göre15 yeni üniversitede görev alacak öğretim görevlileri üçe ayrılıyordu: Eski Darülfünün hocalarından olup görevlerinden alınmayanlar yurtdışına eğitim için gönderilmiş olan gençler ve yabancı öğretim üyeleri ![]() Yabancı öğretim üyelerinin getirilmesine aracı olan kişi daha önce Darülfünun’u inceleyerek reformun gereklerini bir raporla bildirmesi istenen İsviçreli Albert Malche’dı ![]() ![]() ![]() Türkiye’ye gelecek ilk öğretim üyeleri arasında psikolog yoktu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gelb’in ölümü üzerine bu kez Wilhelm Peters davet edilmiş ve bu daveti kabul eden Peters 15 Ocak 1937’de İstanbul’a gelmiş ve yeni kurulan “Pedagoji Enstitüsü”nün yöneticiliğini üstlenmiştir ![]() ![]() ![]() c) Mümtaz Turhan’ın Almanya’daki Eğitimi Türkiye psikoloji tarihinin en ilginç isimlerinden biri de Wilhelm Peters’in asistanı olarak yeni kurulan Pedagoji Enstitüsü’ne atanan Mümtaz Turhan’dır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() d) Wilhelm Peters’in Almanya’ya “Dönüş”ü Wilhelm Peters İstanbul Üniversitesi’ndeki faaliyetine 1952 yılına kadar devam etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu tezi destekleyecek bir diğer kanıt reformun ilk yıllarında yabancı öğretim üyelerine her türlü kolaylık gösterilirken Peters’in 15 yıl sonra bu kadar kolay bir şekilde “gözden çıkarılması”dır ![]() III ![]() Yukarıda da ifade edildiği gibi “eski” anlayışla kaleme alınmış kısa tanıtıcı yazıların dışında bir uzmanlık alanı olarak psikoloji tarihi araştırması Türkiye için oldukça yenidir ![]() ![]() Şüphesiz ilk başvurulacak kaynaklardan bir tanesi araştırılan dönemin yayınları yani birincil kaynaklardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yine işe yarar bir diğer kaynak kitaplık kataloglarıdır ![]() ![]() ![]() Bunların dışında en önemli kaynaklar bürokratik kayıtlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Birincil kaynakların kullanılması sadece kısa tanıtıcı yazıların yeniden ürettiği “efsane”lerin tarih yazımından uzaklaştırılmasını değil aynı zamanda bu “efsane”lerin oluşumunda etkili olan kaynakların açıklamalarının yapılmasını da olası kılacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|