![]() |
Muhteşem Kainat Ve Allah'in Azameti |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Muhteşem Kainat Ve Allah'in Azameti![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Hiç mümkün müdür ki, bütün mevcudatı (yaratılmışları) güneşlerden, ağaçlardan zerrelere kadar emirber nefer hükmünde teshir (hizmet ettirip) ve idare eden bir haşmet-i Rububiyet, şu misafirhane-i dünyada muvakkat (geçici) bir hayat geçiren perişan fâniler üstünde dursun; sermedî, bâki (devamlı) bir daire-i haşmet ve ebedî, âli bir medâr-ı Rububiyeti icad etmesin? Evet, şu kâinatta görünen mevsimlerin değişmesi gibi haşmetli icraat ve seyyârâtın tayyare-misal hareketleri gibi azametli harekât ve arzı insana beşik, güneşi halka lâmba yapmak gibi dehşetli teshirat ve ölmüş, kurumuş küre-i arzı diriltmek, süslendirmek gibi geniş tahvilât gösteriyor ki, perde arkasında böyle muazzam bir Rububiyet var, muhteşem bir saltanatla hükmediyor ![]() ![]() Halbuki, görüyorsun, mahiyetçe en cami ve mühim raiyeti ve bendeleri, şu misafirhane-i dünyada, perişan bir surette, muvakkaten toplanmışlar ![]() ![]() Hem bütün raiyet, tecrübe-i hizmet için şu meydan-ı imtihanda muvakkaten bulunuyorlar ![]() ![]() Hem bütün o raiyet, Sâni-i Zülcelâlin kıymettar ihsânâtının nümunelerini ve harika san'at antikalarını çarşı-yı âlem sergilerinde, ticaret nazarında temâşâ etmek için, şu teşhirgâhta birkaç dakika durup seyrediyorlar, sonra kayboluyorlar ![]() ![]() ![]() İşte bu hal ve şu vaziyet kat'î gösteriyor ki, şu misafirhane ve şu meydan ve şu meşherlerin arkasında, o sermedî saltanata medar ve mazhar olacak daimî saraylar, müstemir meskenler, şu dünyada gördüğümüz nümunelerin ve suretlerin en halis ve yüksek asıllarıyla dolu bağ ve hazineleri vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şu hakikate şu temsil dürbünüyle bak ki: Meselâ sen yolda gidiyorsun ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Nazar-ı beşer, kusuru aramak için ne kadar çabalasa, hiçbir yerde kusuru bulamayarak, yorgun olarak, menzili olan göze gelip, onu gönderen münekkit akla diyecek: "Beyhude yoruldum, kusur yok" demesiyle gösteriyor ki, Nizam ve intizam gayet mükemmeldir ![]() ![]() "Efelem yenzuru ilessemai fevkahüm keyfe beneynaha ve zeyyennaha" Kaf Suresi-6 Yani, âyet-i kerime, nazar-ı dikkati, semânın ziynetli ve güzel yüzüne çeviriyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hem, semânın yüzünde, hikmet içinde bir hareketi görmeyi âyet emrediyor ![]() ![]() ![]() ![]() Yani, hem, semâvat yüzünde öyle bir haşmet içinde bir parlamak ve bir ziynet içinde bir tebessüm var ki, Sâni-i Zülcelâlin ne kadar muazzam bir saltanatı, ne kadar güzel bir san'atı olduğunu gösterir ![]() ![]() Hem diyor ki: Semânın yüzündeki mahlûkatın intizamını, dakik mizanlar içinde masnuatın mevzuniyetini gör ve anla ki, onların Sânii ne kadar Kadîr ve ne kadar Hakîm olduğunu bil ![]() Evet, muhtelif ve küçük cirimleri veyahut hayvanları döndüren ve bir vazife için çeviren ve bir mizan-ı mahsusla herbirini muayyen bir yolda sevk eden bir zâtın derece-i iktidar ve hikmetini ve hareket eden cirmlerin ona derece-i itaat ve musahhariyetlerini gösterdikleri gibi, koca semâvat o dehşetli azametiyle, hadsiz yıldızlarıyla ve o yıldızlar da dehşetli büyüklükleriyle ve gayet şiddetli hareketleriyle beraber, zerre miktar ve bir saniyecik kadar hudutlarından tecavüz etmemeleri, bir âşire-i dakika kadar vazifelerinden geri kalmamaları, Sâni-i Zülcelâllerinin ne kadar dakik bir mizan-ı mahsusla rububiyetini icra ettiğini nazar-ı dikkate gösterirler ![]() Hem de şu âyet gibi, Sûre-i Amme'de ve sâir âyetlerde beyan olunan teshir-i şems ve kamer ve nücumla işaret ettiği gibi, Yani, semanın müzeyyen tavanına, güneş gibi ışık verici, ısındırıcı bir lâmbayı takmak; gece-gündüz hatlarıyla, kış-yaz sayfalarında mektubat-ı Samedâniyeyi yazmasına bir nur hokkası hükmüne getirmek; ve yüksek minare ve kulelerdeki büyük saatlerin parlayan akrepleri misilli, kubbe-i semâda kameri zamanın saat-i kübrâsına bir akrep yapmak, mütefavit çok hilâller suretinde her geceye güya ayrı bir hilâl bırakıp, sonra dönüpkendine toplamak, menzillerinde kemâl-i mizanla, dakik hesapla hareket ettirmek; ve kubbe-i semâda parlayan, tebessüm eden yıldızlarla göğün güzel yüzünü yaldızlamak, elbette nihayetsiz bir saltanat-ı rububiyetin şeâiridir ![]() ![]() Bak kitab-ı kâinatın safha-i renginine, Hâme-i zerrîn-i kudret, gör, ne tasvir eylemiş ![]() Kalmamış bir nokta muzlim çeşm-i dil erbâbına, Sanki âyâtın Hüdâ nurla tahrir eylemiş ![]() Bak, ne mu'ciz-i hikmet, iz'an-rübâ-yı kâinat, Bak, ne âli bir temâşâdır feza-yı kâinat ![]() Dinle de yıldızları, şu hutbe-i şirinine, Nâme-i nurunu hikmet bak ne takrir eylemiş ![]() Hep beraber nutka gelmiş, hak lisanıyla derler: Bir Kadîr-i Zülcelâlin haşmet-i sultanına, Birer burhan-ı nurefşânız vücub-u Sânie; hem vahdete, hem kudrete şahitleriz biz ![]() Şu zeminin yüzünü yaldızlayan nazenin mucizâtı çün melek seyranına, Bu semânın arza bakan, Cennete dikkat eden, binler müdakkik gözleriz biz ![]() Tûbâ-yı hilkatten semâvat şıkkına, hep kehkeşan ağsânına, Bir Cemîl-i Zülcelâlin dest-i hikmetiyle takılmış binler güzel meyveleriz biz ![]() Şu semâvat ehline birer mescid-i seyyar, birer hane-i devvar, birer ulvî âşiyâne, Birer misbah-ı nevvar, birer gemi-i cebbar, birer tayyareyiz biz ![]() Bir Kadîr-i Zülkemâlin, bir Hakîm-i Zülcelâlin birer mucize-i kudret, birer harika-i san'at-ı Hâlıkane, Birer nadire-i hikmet, birer dâhiye-i hilkat, birer nur âlemiyiz biz ![]() Böyle yüz bin dille yüz bin burhan gösteririz, işittiririz insan olan insana ![]() Kör olası dinsiz gözü görmez oldu yüzümüzü ![]() ![]() ![]() Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimize musahharız, müsebbihiz âbidâne Zikrederiz, kehkeşanın halka-i kübrâsına mensup birer meczuplarız biz ![]() |
![]() |
![]() |
|