Prof. Dr. Sinsi
|
Felsefe Ve Bilime Dair Aforizmalar
Dünyayı ve eşyayı temelde dört anlama ve yorumlama biçiminin varlığından sözedilebilir Felsefe, bilim, sanat ve din Ben burada ilk iki anlama ve yorumlama biçimini kısa ve özlü aforizmalarla irdelemek istiyorum İçinde yaşadığımız kafa karışıklıkları çağında bu tür aforizmalar, kafa karışıklıklarımızı büsbütün gidermese bile soru sormaya teşvik edebilir bizi; doğru ve esaslı sorular sormaya
Felsefe, bütün'le ilgilenir: Değişmezin izini sürer İz bırakır Bilim, parça'yla ilgilenir: Değişimin ve değişen'in izinden gider Bırakılan izleri siler
Felsefe, durur, düşünür ve sorar Sorumludur Anlamak ister çünkü Bilim, durmaz; durmak da bilmez "Sorumsuzdur" Basar geçer, ezer gider Bilim, bilmek ister yalnızca Bilim, "nasıl?" sorusunu sorar Felsefe ise, "niçin?" diye sorar Bilim, felsefe gibi, öz / nitelik arayışı içinde değildir Niteliğe koşmaz, niceliğe koşar: "Niteliksiz insan"
Bilim, bildikçe bilgiçleşir Bilgiçleştikçe, bilgi değerini yitirir Bilgin, önemini kaybeder Böylelikle, bilim kadir-kıymet bilmez; sadece fonksiyonel / araçsal bir amaç için varolur Bilim, görüneni görür; görünenle ilgilenir; görünen'le yani zâhir'le, yani dış/arı/'yla, yani yüzey'le  
Bilim ne kadar çok bilirse, o kadar çok görünür ve hâkim olur Ne kadar çok görünür ve hâkim olursa, o kadar çok varlığı ve varlığın hayatını yok edecek kadar tehdit eder Batı uygarlığının hümanizmle birlikte yaşadığı serüven bunun en iyi göstergesidir İnsan, önce tanrısallaştırıldı; sonra makinalaşırıldı; sonra araçsallaştırıldı; ortaya "nurtopu gibi" bir cyborg (yarı insan – yarı makina) çıktı
Derinlik, bilim için dipsiz ve karanlık bir kuyudur Bilim, parça'yla büyülenir Bir şeyleri yapıyor, yapabiliyor olmak büyüler bilimi ve bilimciyi Oysa derinlik, felsefe için bir umman'dır; uçsuz bucaksız bir okyanus
Bilim'in deniz fikri yoktur Damla fikri vardır yalnızca Bilim damlaya damlaya göl olur fikrine inanır sadece Bu, bilimi mütevazi yapacağına azmanlaştırır; ne oldum delisi yapar ve çıldırtır Bilim, damlayı deniz zanneder Felsefe, denizde bir damla olmaya hüküm giyer Bilim görünüşte mütevazidir; felsefe gerçekte, hele de fizikötesine uzanabiliyorsa
Oysa göl, bir gün kuruyabilir; ama deniz yok olmaz; deniz'in yok oması, kıyametin habercisidir Felsefe, kendini bilmektir Bilim kendini bilmezdir Bilim, insanı bilgiç yapar Bilgiçler, bir şeyi bilmekle her şeyi bildiklerini zannederler
Felsefe insanı bilgin ve sonra da, sanatın ve özellikle de din'in katkısıyla bilge yapar Bilginler, bilgeleşen bilginlerse, her şeyi bildikçe, hiç bir şeyi bilmediklerini idrak ederler O yüzden, "kendini bil önce" derler Çünkü ancak kendini bilen haddini bilir, haddini bilense Rabbini
Bilim, insanı narsist yapar Dinden ve sanattan kopuk felsefe ise egoistleştirir insanı
Bilim, dünyayı değiştirir; kaos'a götürür Kozmolojiyi kozmografyaya dönüştürür Felsefe ise, insanı kendi değiştirmeye yoğunlatırır; kozmos'a götürür Kozmografya'dan kozmoloji çıkarır
Bilim de, felsefe de tek başlarına kaldıklarında, insanların başına büyük işler açarlar
Felsefe, iç dünyaya, derûnî olan'a, metafiziğe açıldıkça, insanı aklın tutsağı olmaktan kurtarır; özgürleştirir
Felsefe akla, akılla yapılan bir ameliyeye indirgendikçe, ruhunu da, dolayısıyla bütün fikri'ni de yitirir; bilimleşir Felsefenin akla indirgenmesi, dolayısıyla bilimleşmesi, felsefenin ufkunu daraltır ve bir süre sonra da, bilimin felsefeden boşalan boşluğu doldurmaya, dolayısıyla felsefeleşmeye kalkışmasıyla sonuçlanır Bu da bilimin azmanlaşmasını, hayatın kaosun ve katastrofun eşiğine sürüklenmesini, yeni-paganizm biçimlerinin, din-dışı kutsalların patlama yapmasını kışkırtır ve izafileşmenin önünü sonuna kadar İzafileşmenin önünün sonuna kadar açılması, nihilizmle, hayatın ve her şeyin anlamını yitirmesiyle, narsisizm ve fetişleştirme biçimlerinin kontrolden çıkmasıyla sonuçlanır
Özetle, anlamak bilmekle başlar Ama aslolan bilmek değil, anlayabilmektir
|