07-22-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Mevlana’Yı Hümanizme Mahkûm Etmek
Dramatize edilmiş bir belgeselle karşı karşıyayız Mevlana yılından hemen sonra vizyona giren film, -bu arada Mevlana yılı UNESCO kararıyla iki sene daha uzatılmış galiba- Dünya piyasasına oynamanın raconuna uygun çizgilere sahip Bu racon Mevlana’nın da "oryantalist" bir perspektif içinde anlatılmasını gerektiriyor Dolayısıyla da Mevlana’da bir hümanist olarak bahsetmek de şart Bu mecburiyet ise Mevlana’nın olmadığı/olamayacağı başka bir kişiye dönüştürülmesine sebep oluyor Zira ancak bu şekilde Mevlana "ticari bir " olarak paketlenmiş oluyor Altı ülkede yapılan çekimler, onca bilim adamına danışılmış olması ise arz edilen ürünü parlak gösteren bir stratejiden başka bir şey değil
Mevlana’nın eserleri 11 Eylül sonrası ABD’sinin best seller’larından biri olmuşsa -ki 11 Eylül öncesinde de o kitaplar az satmıyordu- ortada yanlış giden bir şeyler var demektir Sadece bir sinema filminde yer ala perspektif kaymasından bahsetmiyorum burada On yıllardır devam eden kolektif bir dezenformasyon örneğidir Mevlana’nın hümanist olduğu iftirası Niçin iftira? Bakın Prof Dr Emine Yeniterzi Hümanizmi nasıl tarif ediyor? "Hümanizm; bir anlayış olarak antik çağlara kadar uzansa da asıl olarak Rönesans'ın ardından on altıncı yüzyılda Avrupa'da ve daha çok da aydınlar arasında gelişen bir düşünce hareketidir Hareketin felsefî, edebî, ahlâkî ve ideolojik boyutları vardır Genel anlamda hümanizm; ortaçağda aslından saptırılmış olan Hıristiyanlık anlayışına, tanrı adına insan üzerinde gerçekleştirilen zulme karşı koyuş, daha açık ifade ile insanı birey olarak toplum içinde eriten kilisenin baskısına bir direniş olarak ortaya çıkmıştır Ortaçağ Hıristiyanlığı insanı ezen, yok sayan, onun fikir ve sanat üretimine izin vermeyen bir tanrı kavramı sunuyordu Hümanist düşünce de, buna bir tepki olarak insanı ön plâna çıkarır ve tanrıyı reddeder Bütün ilgilerin merkezini insan olarak kabul eden bu akımda zamanla "yüce insan" kavramından "tanrı insan" kavramına doğru bir akış vardır " Mevlana’ya böylesi içeriği olan bir fikre yakın göstermek "iftradan" başka ne olabilir ki?
Ancak uzun zamandır Mevlana, kendisine söyletilmek istenen mesajlara göre "aşırı yorumlara" maruz bırakılmıştır Mesela İngiliz gazetesi The Guardian’da yer alan ve Mevlâna’yı İngilizce’ye tercüme eden ilk Kültür Bakanımız Talat Halman’ın, Mevlana’nın temsil ettiği sufizm türünün, "İslâm’ın liberal ruhu"nu yansıttığını söyleyebilmesi ise yapılan Mesnevi okumalarının onu anlamlandırma açısından nerelere kadar zorlanabileceğinin bir işareti olarak görülebilir Anlaşılan o ki batı kendi projesine göre çarpıtabildiği, kendi pazarlarında satabilmek için paketleyebildiği şeyleri neşvü nema bulduğu ve beslendiği topraktan kopartıp, bambaşka bahçelere taşımakta; İslam’dan devşirdiklerini Budizm gibi batıl inanışlarla harmanlamakta sakınca görmüyor Dolayısıyla Batının Mevlâna’ya söyletmeye çalıştıklarına değil de onun söylediklerine bakma ihtiyacı günümüzde bir kat daha hassasiyet gerektiriyor Mevlana Celaleddin-i Rumi: ‘Aşkın Dansı’nın daha fragmanında bile "hümanist" bir Mevlana portresi çizildiğine göre bu "yanlış paketleme" işlemi bu sefer de "yerli" bir film eliyle sürdürülüyor Halbuki Cihan Okuyucu’nun şu tespitleri bile filmin temelsizliğini vurgular nitelikte: "Hümanizm felsefî bakımından en genel manada insanın mutlak otorite kabul edilmesi, bir nevi, Allah’tan boşaltılan yerin insan tarafından doldurulması anlayışıdır Bu manada hiçbir İslam aliminin hümanizmle uzaktan yakından ilgisi olamaz Günlük dilde ise hümanizm insanseverlik olarak anlaşılıyor Kelimenin bu anlamıyla Mevlana’yı kayd-ı ihtiyatla hümanist sayabiliriz Kayd-ı ihtiyatla dedim zira bütün sufilerde olduğu gibi Mevlana’nın insan sevgisi mutlak değil, kişinin Cenab-ı Hakla irtibatına göre artıp eksilen bir sevgidir İnsanı insan yapan mana tarafıdır "
Zaten Mevlana’dan "büyük felsefi düşünür" diye bahsedebilmek için ya felsefeyi bilmemek ya Mevlana’yı tanımamak ya da her iki "meziyete" de aynı anda sahip olmak gerekiyor
Mevlana’yı hümanizmin zincirlerinden kurtarmanın zamanı geldi de geçiyor bile Yoksa "Ilımlı İslam" projesinin "mezesi" olmaya mahkûm edilmiş bir Mevlana’ya sahip olmanın bedelini daha kuşaklar boyu ödemek zorunda kalırız
suavi kemal yazgıç
7 Mayıs 2008
|
|
|