Prof. Dr. Sinsi
|
Kötülüğün Anatomisi; Kötülük Aramızda Yaşıyor..

Kötülüğün anatomisi;
Kötülük aramızda yaşıyor!
Binyıllardır, İnsanlık iyinin ve kötünün arasında sıkışıp kaldı; Tevrat, insanın yaradılışından beri kötülükle savaştığını sandı ama zafer çoğu zaman kötülük tarafından kazanıldı Din bilimciler Tanrı ile Şeytan arasındaki anlaşmanın içyüzünü anlamaya çalışıyorlar Tanrı neden kötülüğe izin veriyor? Neden çocuklar ölüyor, suçsuz insanlar zulüm görüyor? Hitler, Saddam, Stalin gerçekten kötüler mi? Yoksa onlar dev bir sistemin birer parçası mı? Ya İnsanlık, kendini yok etmemeyi başarıp, kötülüğü yenebilirse, iyilik kalır mı? İkisinin de olmadığı bir dünya nasıl olacaktır?
İncil´de "Eyüp Kitabı" ın başlangıcında korkutucu ama aynı derecede ihtişamlı bir bölüm vardır; kötülüğün gizemidir bu; Allah ve Şeytan karşılıklı konuşurlar ve Allah, Şeytan´a sorar; "Ve Rab Şeytana dedi; Nereden geliyorsun? Ve Şeytan Rabbe cevap verdi; Dünyada dolaşmaktan ve orada gezinmekten  (İncil-Eyüp/1-7)" Sonra Allah ve Şeytan bir anlaşma yaparlar; Allah soğuk ve alaycıdır; Eyüp Peygamber çok acı çekecek ama sabredecektir, herşeyini kaybedecek fakat Allah´a şükredecek, Şeytanı ise lanetleyecektir Şeytan daima dolaşır; sınırları, çok büyük uzaklıkları aşar; uydular onun hareketlerini izlerler, hava koşullarını izledikleri gibi Uzaydan çekilen fotoğraflar aydınlık ve nettir fakat haritaların çoğunda lekeler ve bir de büyük leke görülür Üçüncü ve Birinci Dünya ülkelerinin üzerinde, kentlerin, ovaların ve kurak adaların üstünde kötülüğün damgası vardır, kasırgalar, tayfunlar etkindir, kıtlığın, cinayetlerin, savaşın neden olduğu katliamlar çok yaygındır Her yerde bir soykırım vardır; gerçek ve buz gibi bir Abyss yani sonsuz bir boşluk bizleri sarmaktadır
Körfez´de Şeytanın dansı
Sabah veya akşam haberlerini medyadan izlerken, karşımızda doğasal kötülüğü buluruz (örneğin Bangladesh´de bir tayfun veya bir deprem, ya da peşpeşe kanserden ölenler) Acaba kim sorumludur? Doğa mı yoksa Tanrı´nın cezası mı? Ya diğerleri? Gezegende yaşayan her erkek ve kadın sürekli korku içinde, kötülüğün ziyaretini bekliyorlar, kötülük sizi de nerede olursanız olun kılığını değiştirir ve her an gelebilir Acaba güneydoğuda kaç kişi ölecektir? Orta Amerika´da kitle ölümleri nerede olacaktır? Güney Afrika´da ırk çatışmaları kaç kişinin yaşamına mal olacak? Kaç baba veya anne küçük çocuğunu öldürecek? Namus adlı ilkel güdü, kaç kişinin kanını içerek bir kez daha orgazma ulaşacak? 1991´de California´da 14 milyonu aşan silah satışları kaça ulaşacak? Yurdumuzda yamyamların sayısı artacak mı? Sadece daha lüks yaşamak için uyuşturucudan kazandıkları parayı arttırmak isteyenler, satışları arttırmak için daha neler yapacaklar? Kendi inancını ille de birini kabul ettirmek için kolayca öldürmeyi tercih edenler, hala cennette yer bulacaklarını sanacaklar mı? Kısacası, kötülüğün menüsü çok zengin, o iyi bir gurme 
Körfez Savaşı´nda yanan petrol kuyularında kötülük gözle görülebiliyordu, havayı yağla yüklü bir karanlığa dönüştürmüştü, güneş yani ışık lekelenmiş ve boğulmuştu, Körfez´de yüksek teknoloji bir Orta-Çağ mantığı ile kullanıldı Beelzebub (Şeytanın antik adlarından birisi), havada vızıldayan skud füzelerinin, akıllı bombaların arasında keyifle uçuyor, kükürt kokuları arasında yeni fesatlıkları planlıyordu Şeytan savaşan her tarafta, her savaşta vardı; asla işşiz veya taraftarsız kalmadı Saddam Hüseyin, George Bush´u şeytan olarak ilan ederken, Bush, Saddam´ı Hitler´le özleşleştiriyor, kötülüğün ta kendisi, diyordu çünkü bugünkü batı uygarlığı için Hitler 20 Yüzyıl´ın resmi şeytanıdır Savaştan sonra, herşey çabukcak silindi; Saddam´ın mı yoksa Bush´un mu şeytan olduğu tartışması unutuldu? Aslında kötülük için hiç farketmiyordu, kötülük işinin gereği olan kişiliğe hemen bürünüyor, işini bitirince de yeni birinin peşine düşüyordu Bazen bir terörist, bazen bir devlet yetkilisi, sık sık inanç bezirganı veya bir silah fabrikatörü hatta devlet yetkilisi dahi olabiliyor
Kötülüğün yüzyılımızdaki dayanılmaz artışı;
Acaba kötülük son beş yıl öncesinden daha mı fazla, ya da 500 yıl öncesinden? Yakın geçmişin birkaç yılına bir göz atacak olursak, beklenmedik olaylarla dolu olduğunu fark ederiz; komünizmin çöküşü, ırk ayrımının sarsılması, soğuk savaşın bitimi ve nükleer silahsızlanmaya gidiş, büyük güçlerin tükenişi, Hitler, Stalin ve Çavuşesku stili yöresel vahşetler, skandalların ve rezaletlerin genelde örtbas edilmesi ve vb  Politika planlamacısı Francis Fukuyama´ya göre, artık "tarihin sonu" ndayız Batı ve demokratik çoğulcu sistem doruk noktasında; daha ötesi yok; uydulu ve bilgisayarlı iletişim küresel iş kavramının monolitleri olmuş durumda İnsanlık bu gelişimden mutlu ve alaycılıktan uzak, Lucretius´un sözünü anımsıyor; "Görülecek şeyleri zaman bizlere azar azar getiriyor ve nedenler ışığın kenarında beliriyor, ışığın içinde değil" Tüm olumlu belirtilere rağmen, dünya genelde karanlığın içinde ya da gittikçe kararıyor Hemen her alan veya konu kötülük için elverişli 20 Yüzyıl´ın sonunda birbirinden farklı ve yepyeni kötülük türlerini bulmakta çok başarılıyız Kötülük, önceliğini fazla önemsemiyor, değişik hedefleri ve yeni oyuncu kadrolarını kovalıyor
Burada önemli ve ana soruyu sorabiliriz; Kötülük diye birşey gerçekten var mı? Birilerine göre, dışımızda böyle bir kavram yok ama çocukluğunu Auschwitz Toplama Kampı´nda geçiren birisine sorarsanız kötülük yaşıyor çünkü acımasızlığın, ölümün her türünü yakından tanımış Başka biri, kötülüğün dünyadaki korkuların nedeni olduğuna inanmıyor aksine İnsanlığın ahlaksız, katı, çürümüş, vahşi ve gaddar olduğuna inanıyor Öte yandan doğanın zulmü ve kaprisleri rasyonel hesaplamaların çok ötesinde, örneğin Bangladesh´de binlerce insanın ölmesine neden olan tayfunu kimse hak etmedi; Dinar depreminde ölen 96 insan da, böyle ölmeyi hak etmemişlerdi Kötülüğün gücü çok fazla, ne yapacağı da belli değil, tabii ki içgüdünüzü biraz kullanarak bir masa başında sigara içerek sadece doğal afetlerin hazırlandığı bir senaryoyu kabul etmeyebilirsiniz Ayrıca metafizikle durumu idare edilebilir; kötülüğün örneğin Beyrut´tan geçtiğini ve yaşanan kabuslara neden olduğunu düşünebilirsiniz veya daha safça bir yaklaşımla olanları evrenin bilinmeyen güçlerine de bağlayabilirsiniz
Şeytanın işleri gittikçe artıyor;
İnsanın derinliklerinde yeri bilinmeyen bir yerde, belki bilinçaltı uçurumlarında, kötülük olarak tanımlanan Şeytan´ın Tanrıyla eşit güçte olduğu korkusu ve kabulu vardır İyiliğe giden kapı daha zor açılır; Bu yaklaşım bizi çok eski bir inanç olan Manaizm´e götürür (MÖ 3 ve 5 Yüzyıllar´da Zerdüştizm´den kopan hem Allah´a, hem de Şeytana inanan mezhep ) Dünyada ilahi güçlerle, şeytani güçler arasında sürekli bir savaş vardır Dante bunu, "Yaradılış Işığı veya Tanrı´nın çok parlak ışığı, Şeytanın inkarına karşıdır " şeklinde tanımlar Aslında bu düşünce biçimi yani kötülüğün bir varlıkla özdeşleştirilmesi, ister ateist olsun, isterse Agnostik sonuçta Tanrı fikrine götürecektir, bunun da özellikle böyle olduğunu dahi düşünebilirsiniz Çünkü göründüğü kadarıyla Tanrı, evrensel diplomasiden hoşlanmamaktadır Acaba, kötülük çok daha zeki bir ortamda, bizim anlayamadığımız bir adreste ve de dinin dışında olmak kaydıyla Tanrı ile Şeytan arasındaki bağlam mı? Buna belki diyebiliriz ama bazılarına göre, yaşanan dramanın dışındaki tartışmalar bulanık ve yararsızdır Kötülük, ne olursa olsun entellektüel bir çatıya veya iskelete sahiptir, bir canavarı tanımlamak için dahi zeka ve yaratıcılık gereklidir Ve kötülüğün enerjisini hissedebilirsiniz yeterki zekanız ve kültürünüz belli bir düzeyde olsun, bu enerjiden hoşlanıp hoşlanmamanız ise sizin tercihiniz, zorlayıcı garip bir güç bu; günaha teşvik edici; gizemli ve korkutucu bir cazibe Shakeaspeare bunu çok iyi anlamış ve İago´yu yaratırken (Othello´dan), dünyasal ve içgüdüsel kötülüğü amaçlamıştı
1939´da II Dünya Savaşı başladı; Albert Camus şöyle yazıyordu; "Canavarların saltanatı başladı " Ama birkaç yıl içinde, canavarların saltanatı sona erdi, ihtişamlı günler bitmişti Jung´a göre, farklı toplumlar, farklı yüzyılların ürünüdürler Buna karşın, geçmiş yüzyılların etkilerinin hala günümüzde de sürdüğü söylenebilir; Körfez Savaşı geçmiş yüzyılların kültürünün sonucuydu ve bu kültürel varsayım geçen yüzyıldan bugüne taşınmıştı Camus´nun canavarları hala çöllerde dolaşıyorlar ve zaman zaman da vahşi bir milliyetçilik kılığında çeşitli ülkelerde ortaya çıkıyorlar, canavar hala canlı, kötülükle yoğrulmuş biçimde Kuzey İrlanda´dan, Sri Lanka´ya, Filipinler´den, Afganistan´a kadar kan davasını sürdürüyor Saddam Hüseyin, atalarının kötülük anlayışını sürdürüyor; kendisinin kötü olmadığı zannında, daha birçok inançlının yaptığı gibi, bu onun bölgesel geçmişinin bir sonucu Fakat batının sorunları yok mu? Kötülük sadece Saddam´a veya Kaddafi´ye mi özgün? Açgözlülük, hırs, terör, uyuşturucu, AIDS, suç, rüşvet ve suistimaller, küresel çevre kirlenmesi, petrol atıkları, asit yağmuru, daha ne isterseniz var Nükleer kıyamet korkusu dış görünüşte bitmiş görünüyorsa da, işin aslı böyle değil kabus sadece biraz geri çekildi, her an hortlayabilir Şeytanın kahkahaları bazen gezegenin tüm atmosferini çınlatıyor Doğanın elleri çok daha güçlü ve yıkıcı olmasına rağmen daha temiz, İnsanlık kadar kanlı değil ve doğa çok daha kolay yıpratılabiliyor, kısacası yüzyıllar boyunca kötülüğün aradığı tüm potansiyeli insan sağladı, düşmanın adı belli; "İnsan" Kötülüğün yeni türleri, yeni ahlaki soruları da beraberinde getiriyor Bundan kim sorumlu? Doğal afetler mi? Tanrı mı sorumlu, neden bu kadar kızgın? Yoksa herşey evrenin körlemesine davranışı mı? Veya ahlak adına yapılan kötülükler mu? Her kadın ve erkek bu cevapları aramak zorunda 
Sevimli, sevecen diktatörler  
Bir sabah ABD Washington´da yaşayan, emekli banka veznedarı Padrica Hill, sabah kalktı, üç çocuğunu giydirdi, kahvaltılarını hazırladı ve sonra "Crack" adlı uyuşturucudan biraz kullandı, ardından oturup çocuklarıyla beraber tv´deki çizgi filmleri izlemeye başladı Derken birden kalkıp, çamaşır ipini aldı ve sekiz yaşındaki Kristine ile, dört yaşındaki Eric´i boğdu, sonra da iki yaşındaki Jennifer´i boğmaya çalıştı ama başaramadı, polis geldiğinde çocuk hala nefes alıyordu Padrica polislere çocuklarını çok sevdiğini söylüyordu; peki neden öldürmüştü? İnanılmaz bir cevap verdi "Bilmiyorum, böyle birşeyi önceden planlamadım " Kim suçluydu? Sadece kadın mı? Uyuşturucu yani crack kullanmıştı ama crack cinayet işlemesi için yeterli miydi? Eğer öyleyse, bu nasıl bir etkiydi ve doğanın en güçlü içgüdüsü olan annelik duygusunu yok edebiliyordu? Kim suçluydu? Crack mı? Uyuşturucu satanlar mı? Onlara veren Güney Amerikalı örgütler mi? Yoksa, Columbia tarlalarında çalışan çiftçiler mi? Benzeri bir olay İstanbul´da yaşandı, bir ev dolusu insan, hala bilinmeyen bir neden yüzünden kalaşnikofla taranarak öldürüldü Birkaç saat önce, öldürdüğü insanlarla yeyip, içip, şarkılar söyleyen katilin, öldürürken duyguları toptan yok mu olmuştu? Bu nasıl bir insandı? Neden? Hangi gerekçe, öldürenleri veya öldüreni haklı gösterebilir ki? Kötülük, çocukların öldürülmesinde mikro boyutta görülse de, aslında makro boyutun yani bütünün bir parçasını oluşturuyor; tüm kötülüklerin soluğu atmosferde yayılıyor ve sürekli deviniyor Kötü soluk, Latin Amerika´daki coca tarlasındaki çiftçiden geçip, Washington´daki kadına kadar ulaşıyor
Birçok yazara göre, kötülüğün çok başarılı olması, gerçekliğini kanıtlamaz Ivan Karamazov´un şeytancılığı farklıdır; "Şeytanın varolması gerekmez, eğer yoksa bile insan zaten onu yaratmıştır, kendi istediği biçim ve şekilde  " Dostoyevsky´nin şeytanı gökte uçar ve orak gibidir, doğar ve batar, yok eder, yok olur ve yine gelir Bu karmaşık imaja karşı, artık kötülük sözcüğünün kökenini aramamız gerekir Herşeyden önce kötülük bir occult bir gizemdir yani "Mysterium İniquitatis"; kötülüğün sistematiğini veya bilimsel yönünü bilmiyoruz Vahşi, zalim ve anlaşılmazdır; ayrıca canlı, modaya göre değişken, korkunç ve kurnazdır Ama kötülüğün, şiirsel, sembolik, tarihsel ve duygusal yönleri de vardır ama bu yönler kötülüğün kurnazlığını ve garipliğini de gösterir Hitler bir vejeteryandı, Markiz de Sade ise, ideal cezalandırmaya karşıydı Kötülük, iyiden daha başarılıdır; yokedicilik açısından çok daha yaratıcıdır Diktatörler, boş vakitlerinde oturup film seyredip eğlenirler; Hitler, Berchtesgaden´deki şatosunda, komşu çocuklarıyla oynar, onlara kek ve dondurma ikram ederdi Saddam Hüseyin, küçük bir çocukla oynar, yeterince patlamış mısırı ve sütü olmasına özen gösterir; Stalin, yıllar boyunca SSCB´yi, günde 10 şişe votka içerek yönetti, bütün bakanları alkolik ve teröristti Bazen aralarından birisi gizli polis NKVD tarafından alıp götürülüyor ve bir daha görülmüyordu Kötülüğün tansiyonu belli değildir ve ölçülemez; hangi dozda olursa olsun kötüyü affetmek tüm dinsel öğütlere rağmen mümkün değildir Yasalar korusa bile; New York´da altı yaşındaki Lisa´yı öldüren Steinberg, avukatının gayretleri sonucunda, yasalardan yararlanarak az bir cezayla kurtuldu Kim haklıydı? Lisa mı yoksa demokratik toplumun uygar yasaları mı?
"Kötülük insanın doğasında vardır  "
Bir insan, bir yılanı pişmanlık duymadan öldürür çünkü yılan kötüdür, bu bir kültürün sonucudur Bir Aryen Nazi için ise, bir yahudi öldürülebilir, hatta bunun için sistemler oluşturur, bürokratik kurallar uyuşturur Bir grup Amerikalı beyaz, gecenin yarısında, Missisippi´de bir yerde bir zenciye işkence edip, asabilirler Bu örneklerde, kişisel düşmanlıklar yoktur; kitlesel ve kültürel nefret geçerlidir Öyleyse gelenekler hatta geçmişten gelen kültür birikimleri zararlı ve yok edicidir Etnik ve teolojik kötülük, insanları öylesine körleştirir ki, kendilerinden başkalarını neredeyse dünyadışı canlılar olarak görürler Örneğin Mao´nun Kültür Devrimi, Çin´in tüm entellektüel kuşağını beyinsizce yok etmişti Pol Pot´un Kızıl Kamerler´i, "öldüren tarlalar" da, Fransızca konuşan dünyanın en iyi cam ustalarını öldürdüler, öylesine ileri gittiler ki, tarihi silip, herşeyi "Sıfır Yılı"ndan başlattılar Bu yüzyıl, bizlere cehennemin nasıl olduğunu acıyla ve kanla öğretti Kötünün kimyası, kurtuluş rüyalarını lanete dönüştürdü İyi ve kötü, her insanın düşüncesinde kendi algısı düzeyinde hammadde olarak daima vardır Kötülük gelir, çizgiyi aşar kişiyle buluşur ve kalp katılaşır, artık acımasızlık ve zulüm başlamıştır William James; "Kötülük bir hastalıktır " diyor ama bir volkan gibi aniden patlayıp, çevresini yakıp, yıkabilir Vietnamlılar, tüm Amerikalılar´ın kötü olduklarını sanıyorlardı; Terörizmin babası 11 Yüzyıl´da yaşayan Hasan Sabbah; "Gerçek yoktur; herşey mübahtır  " diyordu Kimse kötülüğün karizmasını tartışamaz; ünlü soru akla geliyor; Niçin Milton´un şeytanı, görkemli "Kayıp Cennet" de Tanrı´dan daha cazip ve daha ilginçtir? Çünkü Milton, insan düşüncesinin idealinin kötülük olduğunu düşünür, meydan okumaya programlanmıştır Şeytanın ve kötülüğün çok çekici ve parlak türleri vardır yani çeşit zengindir ama iyinin yüzü tektir Kötülüğün sonunda, fetihler ve egemenlik vardır, şehvet vericidir ama iyiliğin böyle büyüleyici ödülleri yoktur ve kötülük eğlendiricidir ama iyilik rutin ve hatta sıkıcı olabilir Nathaniel Everyman´ın sözlüğündeki tanımı hatırlamak elzemdir; "Kötülük insan türünün yapısında vardır; hoşgeldiniz çocuklar, ırkınızın eğlencesine  "
Üç ana konumuz var; 1 Tanrı´nın gücü herşeye yeter 2 Tanrı iyidir 3 Kötülük vardır Teolog ve yazar Frederick Buechner böyle yazıyor ama çıkmaz işte burada; Üç kavramın ikisini eşleştirebilirsiniz ama üçünü asla Thomas Aquinas´ın "Summa Theologiae" sı kötülüğün kabulünün Tanrı´nın varlığına inanmanın en iyi yolu olduğu girişiyle başlar Teologlar yani Dinbilim yüzyıllardır iyi bir Tanrı ile kötülüğün varlığı problemi ile uğraştılar Augustine son sözlerinde kadercidir; "Daha ötesini bilmek için aramayın  " Orta Çağ´da Kara Ölüm yani veba salgınları döneminde ise, William Langland; "Eğer Tanrı´nın, Şeytanın bizleri baştan çıkarmasına neden izin verdiğini merak ediyorsanız, bunu kendinizde arayın " diyordu Tarihçi Jeffrey B Russell daha ötededir; "Nasıl bir Tanrı olmalı? Düzgün ve saldırgan olmayan bir din bu soruyu karşılayabilir ama çocukların ölmesi veya öldürülmesi konusunda hiçbir cevap yoktur " der Acaba kötülük Tanrı´nın bir başka yüzü müdür? Belki kötülük heryerde hazır ve nazırdır, en azından düşüncede; aynen ilahi gücün heryerde olması gibi ama kötülüğün performansı mükemmeldir ve çok başarılı çalışır; tarih gözlemcisi Russell "Gerçek olan şey kötülüğün içimizde varolduğudur; çok sayıda yani binlerce insanın bireysel kötülüğü Auschwitz´i açıklamak için yeterli değildir, ya da gezegenimizin yok edilmesine izin verilmesine Kötülük bu açıdan bakılınca, nicelik farklılığına rağmen nitelikli görünür, üstelik kötülük bireysel olarak kalmaz, bulaşıcıdır, kollektif bilinç alanında hızla yayılır Bu mümkündür ve yayılımın mantığı ve sistemi insan aklının ötesindedir, öyle bir ilişki vardır ki orada insan ırkının hayallerinin ötesine geçilir " Yani kötülüğün favori oyuncusu gizemdir ve onu mükemmel kullanır Belki Tanrı´nın başka düşünceleri vardır; belki Tanrı için insanlar hayvanlar gibidirler yani canlı, ilginç ve hatta besleyici İnsanlık hayvanlara soykırım uyguluyor ve belki Tanrı´da bize aynı yöntemi uyguluyor Acaba çektiğimiz acıların Tanrı için başka ve bilinmelen bir anlamı mı var? Ama bütün bu yaklaşımlar gayri ciddi ve bütün teologlar tek bir sebep için bin yıllardır uğraşıyorlar
İnsanların çoğalması, kötülüğü arttırıyor;
İyinin ve kötünün mücadelesi İnsanlık kadar eski; oran değişken sayılmaz, kötülük hep önde gidiyor; ölüm dünyada ilk kez bir cinayetle görülmüştü; Habil, Kabil´i öldürdü; Tevrat böyle başlar ve tüm dinler bunu böyle kabul eder İki erkek vardır ve birisi, ötekinin katili olur Bu dinsel öykü, çağdaş yorumcular için artık inandırıcı değildir Rönesans´dan beri batı uygarlığı, kötülüğün gölgesini ve batıl inançları gözardı ederek, daima İnsanlığın yükseldiğini varsaydı; Aydınlanma´nın kurucusu Thomas Jefferson; "Barbarizm, iyileştirmenin düzenli adımlarıyla geri çekildi ve zamanı geldiğinde toptan yok olacağına inanıyorum" diye yazmıştı Ama yanılıyordu; tüm yükselen uygarlıklar (Avrupa, Amerika, Japonya gibi) yeterli miktarda korkuyu oluşturmayı başardılar ve Tanrı´nın yarattıklarını gasp ettiler Bitirmekte olduğumuz yüzyıl aslında Yaradılış´ı yok etme yüzyılıdır; I Dünya Savaşı´nda geleceğin nesillerini yok edip ,dünyanın kaderini değiştirdik; tüm Avrupa yahudilerini kıtadan sildik, Rusya´da Kulaklar soykırıma uğradı, sonra Vietnam, Mao Çin´i ve Kamboçya, ardından tüm Orta Doğu ve yüzbinlerce sönen yaşam  20, Yüzyıl, düşünülenden çok daha fazla zarar verilen bir yüzyıl; oysa örnek ve etkin mercekler kullanılmıştı; Newton´un evren modeli önce Einstein´ın ve şimdi de Hawking´in sessizliğinde çok daha ötelere gitmiş ve evrimleşmişti Einstein, Tanrı´nın zar atmadığına inanıyor ve determinizmayı gösteriyordu Ama Tanrı´nın gezegeninde artık kabul edilebilir birşey yoktu Tüm parlak teknolojimiz, dahilerimiz ve Pollyanna´larımız dünyanın durumunun o kadar kötü olmadığına inanmamız için yeterli olamıyor Eğer insan ruhunun bir parçası kötülükse, o zaman insanlar çoğaldıkça kötülük daha da artacaktır, bu lojik mantık Malthus´un kuramından geliyor; Daha çok insan ve daha çok kötülük; peki ne yapacağız? Yani öldürmek gerekli mi? Hayır, bu cevap veya yorum da yeterli olmuyor ama düşündürüyor
İsrail´in babası Hitler olsaydı  
Dünya bir sarkaç gibi iki çağın arasında gidip, geliyor; batıda umutlu olanlar var; laik düşünceye güveniliyor, bu ideal bir fikir ve tüm geleceğin gerekli sonucu; bir anlamda iyi ve kötü insanın sorumluluğuna veriliyor Eğer bir yardım gelmezse, Yeni Dünya kötülüğün her türünü yaşayacak; gelişen dünya en azından, ortak bir paydaya ulaşmalı ve oradan yola çıkmalı, gezegenin daha kötü olmaması için şiddet ciddiye alınmalı İnsanlığın seksüel yaşamındaki bozukluk ve iş dünyasındaki hırs durdurulmalı Her ikisi de sevgisizliği, toleransızlığı körüklüyorlar ve ezilen toplumlar ilahi adaleti inançların etnik kaosunda zorbalık çizgisinde kabulleniyorlar Ve kötülük artık çok sapkın veya iyilik geriye çekildi; oysa iyilik önde olsaydı farklı bir dünya olabilirdi; Adolf Hitler, İsrail´in kurucusu ve babası olabilirdi; Hitler olmasaydı, Soykırım´da olmazdı ve Soykırım olmasaydı İsrail olmayacaktı ve Orta Doğu´da bu kadar kan dökülmeyecekti
Bilimciler, yapay zeka üzerinde çalışıyorlar; bu henüz bir fantezi ama kimbilir belki de daha ötesi olacak İlerde, insan beyninin tümü, yaşam yok olmayacak, insan çürümeden, bozulmadan bir tür robot olacak ama ruhunu kaybedecek mi? Hücrelerin belleği, mikroçiplere aktarılırsa insan bedeni, yenilenebilir Kötülük, acaba iyilikle beraber böyle bir varlığa aktarılabilir mi? Veya bilimciler ince eleyip, sık dokuyarak yani ruhu bir tür elektronik tülbentten geçirerek eskilerin kötülük izlerini veya klarını temizleyebilirler mi? Tüm kötülükler, vahşet, zulüm ve cinayetler tülbentte kalabilir mi? Ruh bunun için bir çaba gösterebilir mi? Kabil´in mirası solup, kaybolacak mı? İnsanın kabuğu soyulabilir mi? Eğer böyle olursa şükran, lütüf ve sevgi yani kötülüğün düşmanları galip gelebilir ve cennete geri dönebiliriz, ancak o zaman iyiliğin sözcük olarak bir anlamı kalmaz çünkü kötülüğün olmadığı bir dünyada iyilik de olmayacaktır Acaba meleklerle, şeytanlar bir mi olacak? Yoksa öyleler mi? Ve o zaman, kötülüğün paslanmaz çelik kutusu açılınca Mozart´ın müziği ile silah sesleri aynı mı olacak?
Kötüluğe medya primi Sadece yurdumuzda değil, gezegenin çoğunluğunda, yazılı ve görsel basın öncelikle ve daha da doğrusu genelde sadece kötü haberleri veriyor Terör, cinayetler, ahlaki sapıklıklar, skandallar, ciddiyetsiz sulu sepken yayınlar birbirini izliyor; sanki bir modayla karşı karşıyayız Oysa, kimse kötülüğün teşhirinin iyileştirici olmadığını aksine daha çok kötülüğü davet ettiğini düşünmüyor Cinayet, cinayetleri davet ederken, terör keyifle reklamını yapmayı sürdürüyor Dinsel istismarın dışında, yapıcı, iyileştirici, huzur verici yayınlara hemen hiç raslanmıyor Birşeyler yanlış ama kimse görmek istemiyor; farkedenler ise yeterince konuşmuyor Hitler´in İsrail´in babası olması hayalinde olduğu gibi, gazete ve tv´lerde habercilik saplantısı yenilenip bir reforma gidilse, ekranlar, sayfalar kandan, vahşetten arınsa acaba ne oluru, neden kimse en azından denemiyor? Biizzat, Bakunin´in sözüyle, bireysel veya örgütsel terörün ve anarşinin başarılı olmasının tek yolu sadece yaratıcılık değil mi? Biz buna çanak tutuyor muyuz? Sofrada, yemeğin başında kanal değiştirsek dahi kurtulamadığımız kopuk kelleleri, parçalanmış vücudları seyretmemizin bedeli nedir? Ya çocuklar ne ödüyorlar? Basit katillerin, yüzsüz dolandırıcıların ve düzeysiz siyasetçilerin ekrana çıkmaktan, fotoğraflarını görmekten duydukları zevki muhakkak biliyorsunuz Kötülüğün nefesinin yayılmasına izin verilmemeli, bu bulaşıcı negatif enerji iletişimle daha kolay, daha etkin yayılıyor olamaz mı? Antik kültürlerin getirdiği yıkıcılığı anımsayarak, geleneksel iletişime de artık bir son verilse daha güzel bir dünyamız olmaz mı?
dır
|