Prof. Dr. Sinsi
|
Platon(Eflatun)-İdealar Kuramı
Platon’un ünlü İdealar kuramını incelemeye almadan önce, onun evreni algılayış biçimini kısaca irdelemekte yarar vardır Platon, felsefe tarihinde oldukça meşhur olan bu mağara benzetmesini, özet olarak şöyle bir dekor içinde aktarır :
“Bazı insanlar karanlık bir mağarada, doğdukları günden beri mağaranın kapısına arkaları dönük olarak oturmaya mahkumdurlar Başlarını da arkaya çeviremeyen bu insanlar, mağaranın kapısından içeri giren ışığın aydınlattığı karşı duvarda, kapının önünden geçen başka insanların ve taşıdıkları şeylerin gölgelerini izlemektedirler İçlerinden biri kurtulur ve dışarı çıkıp gölgelerin asıl kaynağını görür ve tekrar içeri girip gördüklerini anlatmaya başlar ama içerdekileri, duvarda gördüklerinin zâhiri olduğuna ve gerçeğin mağaranın dışında cereyan etmekte olduğuna inandırması imkansızdır ”
Platon’a göre, insanın yaşam içinde bulunduğu ortamı, bu mağara benzetmesi çok güzel anlatmaktadır
Platon’un iki evren ayırımı yaptığından kuşku yok Bir yanda başlangıçsız, sonsuz ve mükemmel olan bir idealar evreni, öte yanda, ölümlü, mükemmel olmayan, nesneler evreni İnsan bedeni ile gölgeler evreninde bulunmasına rağmen, ruhu bir zamanlar idealar evreninde bulunmuş olduğu için, idealar evrenindeki gerçekler hakkında, kesin olmayan fikirlere sahip olmaktadır
Platon’a ona göre bilgi, ruh için sadece bir “hatırlama”dır Bu “doğuştan bilgi” veya “ruhun hatırlayışı” konusu Platon’a göre yaşam öncesi bir hayatın varlığı, dolayısıyla ruhun ölmezliği konusunda önemli bir kanıttır Bu anlayış onun düşüncesinin, Orfeuscu ve Pisagorcu köklerinin kesin işaretidir
İdealar evreninde salt akıl yoluyla edinilen gerçeğin doğru bilgisi “episteme” ve nesneler evreninde duyularımızla edindiğimiz kanılar; Platon’un evreni algılayış biçimine uygun bir bilgi kuramı  Hemen işaret edelim, çağdaş kavrayışımıza tümüyle ters düşüyor olması, doğuştan gelen bilgiyi, bilgi problemine temel yapan ilk düşünürün Platon olduğu gerçeğini değiştirmiyor…

MAGARADAKILER MITOSU-PLATON
Bir mağara düşün dostum Girişi boydan boya gün ışığına açık bir yer altı mağarası İnsanlar düşün bu mağarada Çocukluktan beri zincire vurulmuş hepsi, ne yerlerinden kıpırdamaları, ne başlarını çevirmeleri kabil, yalnız karşılarını görüyorlar Arkalarından bir ışık geliyor  uzaktan, tepede yakılan bir ateşten Ateşle aralarında bir yol var, yol boyunca alçak bir duvar Gözbağcıları seyircilerden ayıran setleri bilirsin,üzerlerinde kuklalarını sergilerler, öyle bir duvar işte Ve insanlar düşün, ellerinde eşyalar: Tahtadan, taştan insan veya hayvan heykelcikleri, boy boy biçim biçim Bu insanlar duvar boyunca yürümektedirler, kimi konuşarak, kimi susarak
Garip bir tablo diyeceksin, hele esirler daha da garip Doğru  O esirler ki ömür boyu başlarını çeviremeyecek, kendilerinin de, arkadaşlarını da, arkalarından geçen neneleri de duvara vuran gölgelerinden izleyecekler Şimdi de mağarada seslerin yankılandığını düşün  Dışarıdan biri konuştu mu, esirler gölgelerin konuştuğunu sanır, öyle değil mi? Kısaca onlar için tek gerçek vardır: Gölgeler
Tutalım ki zincirlerini çözdük esirlerin, onları vehimlerinden kurtardık Ne oldu dersin anlatayım Ayağa kalkmaya, başını çevirmeye, yürümeye ve ışığa bakmaya zorlanan esir, bunları yaparken acı duyardı Gözleri kamaşır, gölgelerini görmeye alıştığı cisimleri tanıyamazdı
Biri, ona: “Ömür boyu gördüklerin hayaldi Şimdi gerçekler karşı karşıyasın” diyecek olsa, sonra da eşyaları bir bir gösterse, “bunlar nedir” diye sorsa, şaşırıp kalır, mağarada gördüklerini, şimdi gösterilenlerden çok daha gerçek sanırdı
Bir de düşün ki tutsağı mağaradan çıkarıp dik bir patikadan güneşin aydınlattığı bölgelere sürükledik Bağırdı, yanıp yakıldı, öfkelendi  Kulak asmadık Gün ışığına yaklaştıkça gözleri daha çok kamaştı Hiçbirini seçemez oldu gerçek nesnelerin Sonra yavaş yavaş alıştı aydınlığa Önce gölgelerini farketti, arkasından insanların ve cisimlerin suya vuran akislerini Akşam olunca göğe çevirdi bakışlarını, ayı gördü, yıldızları gördü Zamanla güneşin sulardaki aksine bakabildi Nihayet gökteki güneşe çevirdi gözlerini Ve düşünmeye başladı Ona öyle geldi ki mevsimleri de, yılları da güneş yaratıyor, görünen dünyanın yöneticisi o
Esirlerin mağarada gördükleri ne varsa onun eseri Ve eski günlerini hatırladı Ne kadar yanlış anlamışlardı bilgeliği Mutluydu şimdi, mağarada kalan eski arkadaşlarına acıyordu Eski hayatına, eski vehimlerine dönmemek için her çileye katlanabilirdi
Adamın mağaraya döndüğünü tasavvur et Karanlığa kolay kolay alışabilir mi? Dostlarına hakikati söylese dinlerler mi onu? Ağzını açar açmaz alay ederler: "Sen dışarda gözlerini kaybetmişsin, arkadaş Saçmalıyorsun Biz yerimizden çok memnunuz Bizi dışarı çıkmaya zorlayacakların vay haline  ”
İŞTE BÖYLE AZİZ DOSTUM SANA ANLATTIĞIM HİKAYE KENDİ HALİMİZİN TASVİRİDİR YER ALTINDAKİ MAĞARA: GÖRÜNÜRLER DÜNYASI YÜCELERE ÇIKAN TUTSAK, İDEALAR ALEMİNE YÜKSELEN RUH 
*
|