|
|
Konu Araçları |
bilgi, estetiğin, olarak, problemi, temellendirilmesicroce |
Estetiğin Bir Bilgi Problemi Olarak Temellendirilmesi-Croce |
07-22-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Estetiğin Bir Bilgi Problemi Olarak Temellendirilmesi-CroceEstetik fenomeni, ya da sanat fenomenini oldum olası bir bilgi problemi olarak ele alan düşünürlere rastlanır Bunlara göre, estetik ya da sanat olayı insan ile nesneler dünyası arasında meydana gelen bir tür bilgi olaydır Örneğin Antik felsefede böyle bir düşünceyi Platon'da buldugumuz gibi, Yeniçağda estetik'i bağımsız bir bilgi kolu olarak kuran AG Baumgarten'da ve çağımızda da Benedetto Croce'de buluyoruz Bu örnekler daha pek çok çoğaltılabilir Bizim burada özellikle ele almak istediğimiz çağımızın ünlü italyan düşünürü ve estetikçisi B Croce'nin estetik'i ya da sanat fenomenini bir bilgi problemi olarak nasıl temellendirdiğidir Çünkü Croce, estetik'i ya da sanat fenomenini bir bilgi problemi olarak temellendirirken, bunu, tamamen kendine özgü bir yolda yapar ve daha önce sanat fenomenini bir bilgi problemi olarak temellendiren düşünürlerden tamamen ayrılır Bunun için simdi ilkin Platon'un ve Baumgarten'ın estetik'i ya da sanat problemini bir bilgi problemi olarak nasıl temellendirdiğine, Croce'nin problemi temellendirmesi için bir hazırlık ve bir karşılaştırma olmak üzere kısaca işaret etmek istiyoruz Platon, şöyle bir imaj ile problemi ortaya koyar: «istersen bir ayna al eline, dört bir yana tut Bir anda yaptın gitti güneşi, yıldızları, dünyayı, kendini, evin bütün eşyasını, bitkileri, bütün canlı varlıkları - Evet görünürde varlıklar yaratmış olurum, ama hiç bir geçerliği olmaz bunların - İyi ya, tam üstüne bastın, işte düşüncemin; çünkü bu türlü varlık yaratan ustalar arasına ressamı da koyabiliriz değil mi?» Dış dünyaya tuttuğumuz ayna içinde, nesneleri ve nesne dünyasını meydana getirmiş oluruz; ama, bu, ayna içindeki dünya bir gerçek nesneler dünyası değildir, tersine nesnelerin sadece birer görüntüsüdür (eidola), birer benzetmesidir, birer kopyasıdır (mimesis) Bütün sanat etkinliği, böyle bir benzetme ve kopya etkinliğini gösterir Her sanat eseri de, buna göre, tıpkı bir ayna içine düşen bir evren gibi nesneler dünyasını yansıtır Sanat bize gerçekliği değil, bir görüntüyrü, bir kopyayı gösterir Çünkü sanatta söz konusu olan gerçeklikler değil, sadece görüntülerdir Sanatçı ile nesneler arasındaki ilgi, taklit (mimesis) ilgisidir Sanatçı nesneleri, görünüşleri taklit eder, yani kosmos aisthetos'u (duyulur dünyayı) Ama, Platon'a göre, gerçek varlık kosmos noetos'tur, idea'lar dünyasıdır Sanatın taklit ettiği nesneler, aslında gerçek varlıklar olan ideaların gerçeklikten yoksun bulunan kopyalarıdır Buna göre de sanatın ortaya koyduğu şeyler, kopyaların kopyaları olacaktır O halde sanat, gerçeklik ile değil, kopyalarla ilgilidir «Öyleyse diyebiliriz ki, şairler, Homeros başta olmak üzere, en yüksek değerleri anlatırken olsun, herhangi bir şeyi uydururken olsun, birer benzetmecidirler sadece; gerçeğin kendisine ulaşamazlar» Bunun nedeni, sanatçının bilgisizliğinde bulunur Gerçeğin kopyasını taklit eden sanatçı, gerçek hakkındaki bilgisizliğinden ötürü bunu yapar Sanatçının, benzetmecinin, taklitçinin bilgisizliğinin nedeni, onun doxa (sanı) ile ilgili olmasıdır Doxa dünyası, çokluğun ve tek tek şeylerin dünyasıdır Doxa, görünüşlerin, idea'ların kopyalarının doğruluktan yoksun olan bilgisidir Bu bilgiyi duyularımız sağlar Sanıların (doxa) ötesine, gerçek varlığın ülkesine yalnız akıl yoluyla ulaşılabildiği gibi, gerçek varlığın bilgisini de (episteme) yalnız akıl sağlıyabilir Sanı (doxa) bir bilgi olarak değersiz olduğuna göre, bir sanı olan sanat da değersiz olacaktır Çünkü bir sanı olarak sanat, insanları aldatan, doğruluktan yoksun olan bir bilgidir A G Baumgarten'a gelince: Hocası Chr Wolff, felsefe sisteminde büyük bir boşluk bırakmıştı: duyu bilgisini ele almamıştı işte Baumgarten, bu boşluğu doldurmak amacıyla işe koyulur ve duyu bilgisini araştırır Bu araştırmadan da estetik dediğimiz bağımsız felsefe disiplini doğar Aesthetica adlı ana kitabının ilk cümlelerinde Baumgarten estetik'i şöyle tanımlar: «Aestlaetica est scientia cognistionis sensitivae (estetik, duynllur bilginin bilimidir) İmdi estetik'i belirleyen bu cognitio sensitiva (duyulur bilgi) ne ifade eder? Meditationes adlı yazısında sensitiv (duyusal) kavramından ne anladığını şöyle belirtir: «Aşağı bilgi yetisinin ortaya koyduğu tasavvurlara sensitiv (duyusal) adını veriyorum» Aesthetica'da da yine cognitio sensitiva (duyusal bilgi) kavramını şöyle tanımlar: «Complexus repraesentationum infra distinctionem subsistentium (Açık veya seçik şeylerin altında bulunan tasavvurlar bütünü) » Estetik, açık ve seçik olmıyan bir bilginin, sensitiv (duyusal) bilginin bilimi olarak tanımlandığına göre, açıklık ve seçiklik estetik bilginin ölçüsü değildir; açıklık ve seçiklik, intellectuel (zihni) bilginin ölçüsüdür Sensitiv, yani estetik bilginin özelliği, açık ve seçik olmak değil, tersine, açık ve seçik olmama, yani bulanık olmadır Intellectuel bilgi, mantık bilgisidir Mantığın ödevi, açık ve seçik tasavvurların ilgi ve bağlılığını, onların doğruluğgunu araştırmaktır İmdi buradan şöyle bir soru doğgar: Acaba, cognitio sensitiva'yı (duyusal bilgiyi) araştıracak bir bilim olamaz mı? Baumgarten'a göre, böyle sensitiv tasavvurları araştıracak bir bilimin varlıgı zorunludur Böyle bir bilim estetik olacaktır Buradan anlaşıldığı gibi, estetik, Baumgarten'a göre, bir çeşit bir mantıktır, onun deyimi ile «mantığın küçük kızkardeşidir» Ama, estetik'in konusu, duyusal bilgi (cognitio sensitiva) olduğuna göre, buradan şu sonuç çıkar ki, estetik duyusal bilginin mantığıdır, bunun yanı sıra bir bilgi teorisidir (gnoseologia) Ne var ki, bu bilgi teorisi ve mantık, aşağı bilginin bir mantığıdır Bunun için estetik, bir gnoseologia inferior'dur; buna karşlık düşünmenin bilimi olarak mantık, bir gnoseologia superiordur Mantığın ödevi zihin etkinliğini, yukarı bilgi yetisini, yani facultas cognoscitiva superior'u incelemektir; estetik'in ödevi ise, duyarlığı, yani aşağı bilgi yetisini, facultas cognoscitiva inferior'u incelemektir İsmail Tunalı |
|