Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bin, eshabi, hudayr, kiramın, sancaktarlarından, üseyd

Eshâb-İ Kirâmın Sancaktarlarından: Üseyd Bin Hudayr

Eski 07-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Eshâb-İ Kirâmın Sancaktarlarından: Üseyd Bin Hudayr





Medîne'ye İslâmiyeti öğretmek için gelen Mus'ab bin Umeyr Medîne'de fevkalâde bir gayretle çok kimsenin Müslüman olmasını sağladı Faaliyetlerini yürütmek üzere Sa'd bin Mu'âz'ın teyzesinin oğlu olan Es'ad bin Zürâre'nin evine yerleşmişti Bu sebeple Sa'd bin Mu'âz, o zaman Araplar arasında akrabaya karşı hakâretten kaçınmak âdet olduğu için, bu işe mâni olma teşebbüsünde de bulunamadı

Sen işini bilen adamsın
Ancak bir kabîle reisi olarak bu işe de el koymak istiyordu Bu maksatla kabîlesinin ileri gelenlerinden Üseyd bin Hudayr'a dedi ki:
- Sen, işini iyi bilen, kimsenin yardımına muhtaç olmayan bir adamsın! Zayıflarımızın inançlarını bozmak için mahallemize gelmiş olan bu adamı, yanımıza gelmekten men et! Es'ad bin Zürâre akrabam olmasaydı, bu işi kendim hallederdim

Bunun üzerine Üseyd bin Hudayr, Mus'ab bin Umeyr'in bulunduğu eve giderek dedi ki:
- Sizi, bize getiren sebep nedir? Zayıflarımızın inançlarını mı bozacaksınız? Eğer, hayatından olmak istemiyorsan yanımızdan ayrılıp gidersin

Mus'ab bin Umeyr, ona yumuşak bir sesle cevap verdi:
- Hele biraz otur, sözümüzü dinle! Beğenirsen kabûl edersin, beğenmezsen dinlemekten yüz çevirirsin

Mus'ab bin Umeyr ona, Kur'ân-ı kerîm okudu İslâmiyeti anlattı Onun tatlı konuşması, insanın kalbine işleyen sözleri ve hoş sesiyle okuduğu Kur'ân-ı kerîm âyetleriyle, kendinden geçen Üseyd bin Hudayr dedi ki:
- Bu, ne kadar güzel, ne kadar yüce söz Bu dîne girmek için ne yapmak lâzımdır?

Ne yapması lâzım geldiğini anlattılar ve Üseyd bin Hudayr, Kelime-i şehâdet söyliyerek Müslüman oldu Büyük bir huzur içerisinde olduğu hâlde Mus'ab bin Umeyr'e şöyle dedi:
- Arkamda bir adam var Ben hemen gidip onu size göndereyim Eğer o Müslüman olursa, Medîne'de onun kavminden îmân etmedik hiç kimse kalmaz

Sonra kalkıp sür'atle gitti Doğruca Sa'd bin Mu'âz'ın yanına varınca, Müslüman olduğunu söyledi

Bunu gören Sa'd şaşırarak hiddetlendi ve Mus'ab bin Umeyr'in yanına koştu Yanına varınca sert ve kızgın bir tavırla konuşmaya başladı

Mus'ab bir Umeyr, ona da gâyet yumuşak konuştu ve oturup biraz dinlemesini söyledi Sa'd, bu nâzik konuşma karşısında yumuşayıp oturdu ve konuşulanları dinlemeye başladı

Hepiniz îmân etmedikçe
Mus'ab bin Umeyr, ona da İslâmiyeti anlattı ve Kur'ân-ı kerîmden bir miktar okudu Kur'ân-ı kerîm okunurken Sa'd'ın yüzü birdenbire değişiverdi O da orada Müslüman oldu Kendinde duyduğu üstün bir hâlin ve rahatlığın şevkiyle derhal kavminin yanına gidip, onlara Müslüman olduğunu söyledikten sonra sözlerini şöyle tamamladı:
- Hepiniz îmân etmedikçe sizin erkek ve kadınlarınızla konuşmak bana harâm olsun!

Bunun üzerine kavmi hep birden İslâmiyeti kabûl etti O gün kabîlesinden îmân etmedik kimse kalmadı

Üseyd bin Hudayr bütün güç ve kuvvetini, maddî ma'nevî imkânlarını İslâm uğrunda kullandı Medîneli Müslümanlardan 75 kişi ile ikinci Akabe bî'atına katıldı Peygamberimizin bu Müslümanlar içerisinden seçtiği on iki temsilciden birisi de Üseyd bin Hudayr'dır

Hazret-i Üseyd, Resûlullah efendimizin bütün savaşlarında yer aldı Canını ve varlığını bu yola adadı Uhud savaşında Evs kabîlesinin sancağı Hazret-i Üseyd'de idi Bu savaşta cesâret ve şecaat örnekleri gösterdi Yedi yerinden ağır bir şekilde yaralandı

Mücâhidler Medîne'ye döndükten hemen sonra, Peygamber efendimiz, müşriklerin geri dönüp Medîne'ye baskın yapma ihtimalini göz önünde tutarak, Hazret-i Bilâl'e, "Resûlullah düşmanınızı takip etmenizi emrediyor!" diye seslenerek Müslümanlara duyurmasını emretti

Dertlerini unutturdu
Bu sırada Üseyd yaralarını tedâvi ettirmek istiyordu Resûlullahın da'vetini işitince dedi ki:
- İşittim, Allahın Resulünün emrine boyun eğiyorum!

Sonra Üseyd bin Hudayr, silâhını eline aldı Yaralarının tedâvisine ehemmiyet vermeyerek Peygamberimizin yanına geldi Hazır olduğunu söyledi Cihâd da'veti ve Resûlullahın emri, ona, bütün dert ve yaralarını unutturmuştu

Uhud savaşından sonra bir gün Mekkeliler Peygamber efendimizi öldürmesi için bir bedevîyi kirâlık kâtil tuttular Bedevî Medîne'ye gelerek Peygamber efendimizin bulunduğu yeri öğrendi Peygamber efendimiz bu sırada Abdüleşheloğullarının yanında idi

Eshâb-ı kirâm Peygamberimizin mübârek sohbetini tatlı tatlı dinlerken, bedevî girdi Peygamberimiz adamın durumundan şüphelenmişti Buyurdu ki:
- Şu adamın niyeti kötü Suikastte bulunmak istiyor

Az sonra bedevî yaklaşarak sordu:
- Abdülmuttalib'in torunu hanginizdir? Peygamberimiz;
- Abdülmuttalib'in oğlu benim, diye karşılık verdiler

Sana doğruluk fayda verir
Bedevî, kötü maksadını gerçekleştirmek üzere Resûlullaha doğru ilerlerken, Üseyd bin Hudayr eteğinden tutarak hızla çekti Bir anda bedevînin, elbisesi içerisinde gizlediği hançeri ortaya çıktı Hazret-i Üseyd, adamın yanına vararak onu te'sîrsiz hâle getirdi Bedevî, "Canımı bağışla, yâ Muhammed!" diye bağırıyordu

Peygamber efendimiz bedevîye buyurdu ki:
- Bana doğrusunu söyle, buraya niçin geldin? Eğer doğrusunu söylersen doğruluk sana fayda verir Yalan söylersen bu senin için iyi olmaz Yapmaya kalkıştığın işten zâten haberim var

Bunun üzerine bedevî, kendisinin müşrikler tarafından kiralandığını itiraf etti Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimiz, kendisini öldürmeye gelen bedevîye;
- Ben seni serbest bırakıyorum Nereye gitmek istersen git, yahut senin için bundan daha hayırlı olanı tercih et! buyurarak onu İslâma da'vet etti

Bedevî Peygamberimizin bu âlicenaplığı karşısında, hiç tereddüt etmeden:
- Allahtan başka ilâh yoktur Sen de muhakkak Allahın Resûlüsün, diyerek Müslüman oldu

Hendek savaşının uzaması üzerine Resûlullah efendimiz, çeşitli kabîlelerden meydana gelmiş olan müşrik ordusunu zayıf düşürerek morallerini bozmayı plânladı Bunun için, Gatafanların kumandanı Uyeyne bin Hısn ile Hâris bin Avf'a şöyle bir haber gönderdi:
- Müslümanları muhâsaradan vazgeçip yurtlarına döner giderlerse, kendilerine, Medîne'nin yıllık meyve mahsûlünün üçte birini veririm

Fakat onlar üçte bire râzı olmadılar ve mahsûlün yarısını istediler Peygamberimiz daha fazla vermeyince, sonunda buna râzı oldular On kişilik bir heyetle Peygamberimizin huzuruna geldiler

Ne hakla ayaklarını uzatıyorsun
Onlar Resûlullahla görüşürlerken Üseyd bin Hudayr bir vesîleyle Peygamberimizin yanına girdi Uyeyne bin Hısn'ın Resûlullahın karşısında ayağını uzatarak saygısız bir şekilde oturduğunu gördü Bu saygısızca davranışa tahammül edemedi ve sert bir şekilde çıkıştı:

- Topla ayaklarını! Resûlullahın önünde ayaklarını ne hakla uzatıyorsun? Eğer Resûlullahın huzurunda olmasaydın, vallahi şu mızrağımı sana saplardım

Gatafan kumandanın ne maksatla geldiğini öğrenince de Peygamberimize hitâben son derece saygılı bir şekilde dedi ki:
- Yâ Resûlallah! Bu, Cenâb-ı Haktan gelen bir emir ise onu yerine getiriniz Eğer bu işin altında ulvî bir gâyeniz varsa, dilediğinizi yapın Ona da bir diyeceğim yoktur Şayet bunlardan başka, bize zarar gelmemesi için buna başvuruyorsanız, vallahi bizim onlara kılıçtan başka verecek bir şeyimiz yoktur Onlar ne zaman bizden birşey koparmayı umdular ki, şimdi umabilsinler

Üseyd bu sözleriyle, Allah Resûlünün yapılmasını arzû ettiği bir işi, nefsi istemese de teslimiyetle kabûl edeceğini ortaya koyarak, Resûlullaha olan bağlılığını açık bir şekilde göstermiş oldu Diğer taraftan, bu sözler, onun, Allah ve Resûlünün yolunda her türlü tehlikeyi göze alacağının ve müşriklere hiçbir şekilde tâviz vermeye yanaşmayacağının da bir ifâdesiydi

Üseyd bin Hudayr'ın bu konuşması Resûlullahı sevindirdiği gibi, orada bulunan Sahâbîleri de gayrete getirdi Bunun üzerine Peygamber efendimiz, Gatafanlılarla anlaşmaktan vazgeçti

Mes'eleyi halledemedik
Uyeyne bin Hısn ile Hâris bin Avf, son derece ümitsiz ve üzüntülü olarak oradan ayrıldılar Eshâbın ihlâs, sabır ve metânetlerini, Peygamberimizin emirlerine göre hareket etmekten vazgeçmeyeceklerini görünce, Medîne'yi hiçbir şekilde ele geçiremeyeceklerini anladılar Karargâhlarına gittiler

Kabîlelerinden neticeyi soranlara da şöyle itirafta bulundular:
- Mes'eleyi halledemedik Biz, son derece basiretli, ileri görüşlü ve Peygamberleri uğrunda canlarını seve seve fedâ edebilecek bir kavim gördük Biz de mahvolduk, Kureyşliler de mahvoldular Kureyşliler Muhammed'e birşey yapamadan dönüp gidecekler Muhammed de Benî Kurayza Yahûdîlerinin üzerine düşecek Gebersinler, Cehenneme gitsinler Muhammed bize Yahûdîler gibi zararlı değildir

Böylece Peygamberimizin düşündüğü gerçekleşmiş oldu Gatafanlılar muhâsaradan vazgeçerek yurtlarına döndüler

Üseyd bin Hudayr, Mekke'nin fethine de katıldı Hazret-i Ebû Bekir ile birlikte Peygamberimizin hemen yanıbaşında yer aldı Huneyn ve Tebük savaşlarında Evs kabîlesinin sancaktarlığını yaptı

Peygamber efendimizin, "Ne iyi kimsedir!" şeklinde methine mazhar olan Üseyd bin Hudayr'ın sesi çok güzeldi Bu sesini Kur'ân-ı kerîm okumakla süslerdi Okumaya başladığı zaman bambaşka bir âleme giderdi

Bir gece hurma sergisinde Bekara sûresini okuyordu Yanında bağlı bulunan atı birden şahlandı Hazret-i Üseyd okumayı kesti, at sakinleşti Tekrar okumaya başladı, at yine şahlandı Üseyd sustu, at da sakinleşti Üseyd tekrar okumaya başladığında at yine şahlandı Ondan sonra da artık okumaktan vazgeçti

Bilir misin onlar nedir?
Atının yanına gitti, başını kaldırdı, semâya baktı Birden şaşırdı Çünkü, başının üzerinde gölgeye benzer bir sis içinde kandiller gibi birçok parıltılar gördü Daha sonra bu gölge tabakası, içinde ışık manzûmesiyle birlikte semâya çekilip gitti ve görünmez oldu

Hazret-i Üseyd, sabah olur olmaz hemen Peygamberimize koştu ve durumu anlattı Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Ey Hudayr'ın oğlu! Bilir misin, onlar nedir?
- Hayır, yâ Resûlallah!
- Ey Üseyd, onlar meleklerdi Senin Kur'ân-ı kerîm okuyan sesine gelmişlerdi Sesini dinliyorlardı Eğer okumaya devam etseydin, sabaha kadar seni dinlerler, insanlar da kendilerini seyrederlerdi Onlar insanlardan gizlenmezlerdi

Üseyd bin Hudayr, ilimden bir hakikat öğrenebilmek için, ba'zan geç saatlere kadar Resûlullahla sohbet ederdi O mes'eleyi öğrenmeden rahat edemezdi

Hazret-i Üseyd, Kur'ân-ı kerîm okumak ve dinlemekten, Resûlullahın sohbetinde bulunmaktan o derece huzur duyuyordu ki, âdetâ bunlar ondan bir parça olmuştu Bir sözünde, bu durumunu şöyle ifâde eder:
- Bütün arzûm, ömrümü üç hâl üzere geçirmek ve bu hâllerden hiçbir zaman ayrılmamaktır Bunlar: Kur'ân-ı kerîm okuduğum veya dinlediğim zamanki hâlim Resûlullahın hutbesini, konuşmasını dinlediğim zamanki hâlim ve bir cenâzeyi gördüğüm zamanki hâlim

Işık salan baston
Bir gün, yine bir arkadaşıyla birlikte Resûlullahın sohbetinde bulunmuşlardı Huzurdan ayrıldıklarında ortalık iyice kararmıştı Ellerindeki baston ışık vermeye, yollarını aydınlatmaya başladı Birbirlerinden ayrıldıktan sonra ışık ikiye ayrıldı Her biri kendi bastonunun aydınlığında yürüyerek evlerine gittiler

Hazret-i Âişe-i Sıddîka buyurur ki:
Ensârdan üç zât var ki, fazîlet yönünden hiç kimse, onların üstünde sayılmazdı Bunların üçü de Abdüleşhel oğullarından olup, Sa'd bin Mu'âz, Üseyd bin Hudayr ve Abbâd bin Bişr idi

Hazret-i Üseyd, Hicretin 20 yılında, Hazret-i Ömer'in hilâfeti zamanında vefât etti Cenâze namazını Hazret-i Ömer kıldırdı




alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.