|
![]() ![]() |
|
Konu Araçları |
bekri, ebu, insanların, peygamberlerden, sıddık, üstünü |
![]() |
Peygamberlerden Sonra İnsanların En Üstünü: Ebu Bekr-İ Sıddık |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Peygamberlerden Sonra İnsanların En Üstünü: Ebu Bekr-İ SıddıkHazret-i Ebû Bekir, daha Müslüman olmamıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kavminden Peygamber gelecek Sabahleyin heyecanla uyanan Hazret-i Ebû Bekir, hemen bir Yahûdî âlimine gidip, rü’yâsını anlattı ![]() - Bu rü’yâ karışık rü’yâlardan biridir ![]() ![]() Fakat bu söz O’nu tatmin etmemişti ![]() ![]() Bir zaman sonra ticâret maksadıyla gittiği yerde, râhip Bahîra’ya rü’yâsını anlattı ![]() ![]() - Sen nerelisin? - Kureyş’tenim ![]() - Tamam ![]() ![]() ![]() ![]() Hazret-i Ebû Bekir ne yapacağını şaşırmış hâldeyken, râhip Bahîra sözlerine şöyle devam etti: - Şimdi sen hemen memleketine dön! O’na ulaş! O’na vahiy gelmeye başladığında, git herkesten önce O’na îmân et! Hazret-i Ebû Bekir bu ta’bîri kimseye anlatmadı ![]() - Peygamberlerin, peygamber olduklarına dâir delîlleri vardır ![]() Peygamber efendimiz buyurdu ki: - Peygamberliğime delîl, o rü’yâdır ki, bir Yahûdî âliminden ta’bîrini istedin ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun üzerine, Hazret-i Ebû Bekir, kelime-i şehâdet getirerek Müslüman oldu ![]() Aklıma yatmıyor “Baba ve dedelerimizin seçtiği din, hiç aklıma yatmıyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Resûlullah efendimiz de, aynı gece, Hazret-i Ebû Bekir’i İslâm’a da’veti düşünmüştü ![]() ![]() ![]() Hazret-i Ebû Bekir, Peygamber efendimizin huzurlarında Müslüman olur olmaz, hemen yakın arkadaşları hatırına geldi: - Yâ Resûlallah, müsâade ederseniz, yakın arkadaşlarımı da huzûrunuza getirip, onların da Müslüman olmalarını arzû ediyorum ![]() ![]() Arkadaşlarım dediği, Hazret-i Osman, Hazret-i Talhâ bin Ubeydullah, Hazret-i Zübeyr, Hazret-i Abdurrahmân bin Avf, Hazret-i Sa’d bin Ebî Vakkâs ve Hazret-i Ebû Ubeyde bin Cerrâh gibi, ileride Eshâb-ı kirâmın ileri gelenlerinden ve Cennetle müjdelenenlerden olacak kimselerdi ![]() Gelin îmân edin Hazret-i Ebû Bekir, yeni Müslüman olmasının aşk ve şevkiyle, Mescid-i Harâma vardığında, dayanamayıp, müşrikler tarafına dönerek seslendi: - Bütün kâinâtın yaratıcısı olan Allahü teâlâyı bırakıp, niçin gidip, bu âciz putlara tapıyor, onlara yüz sürüyorsunuz ![]() Bunun üzerine müşrikler, hep birlikte üzerine yürüdüler ![]() ![]() ![]() Hazret-i Ebû Bekir, uzun bir süre kendisine gelemedi ![]() ![]() ![]() ![]() - Resûlullah, ne yapıyor, O ne hâldedir? O’na birşey oldu mu? Annesi Ümmülhayr sevinç içinde dedi ki: - Yavrum, bir şey arzû eder misin, yiyip içmek ister misin? - Anneciğim, ben Resûlullaha birşey oldu mu diye soruyorum ![]() ![]() - Evlâdım, vallahi, O’nun hakkında bir bilgim yok ![]() ![]() ![]() ![]() - Hayır anne! ![]() ![]() Annesi de îmân etti Annesi hemen gidip, Ümm-i Cemil’e durumu anlattı ![]() Daha sonra, annesi ve Ümm-i Cemil’in yardımıyla, yavaş yavaş Hazret-i Erkam’ın evine vardı ![]() ![]() ![]() - Yâ Resûlallah! Bu benim annem Selmâ’dır ![]() ![]() Peygamber efendimiz duâ buyurdu ![]() ![]() Resûlullah efendimiz Mi’râca çıktıktan sonra, ertesi gün, Kâ’be yanında mi’râcını anlatınca, işiten müşrikler, inkâr edip, alay etmeye başladılar ![]() ![]() Müşrikler, “Tamam, bu defa bir koz yakaladık” diyerek Hazret-i Ebû Bekir’e gidip sordular: - Ey Ebâ Bekr! Sen çok defa Kudüs’e gidip geldin ![]() ![]() - İyi biliyorum ![]() ![]() Mi'râcınız mübârek olsun! Kâfirler bu söze sevindi ![]() ![]() ![]() Hazret-i Ebû Bekir, Resûlullahın mübârek adını işitince; - Eğer O söyledi ise, inandım ![]() ![]() Kâfirler neye uğradıklarını anlıyamadı ![]() - Vay canına, Muhammed ne yaman büyücü imiş ![]() ![]() Hazret-i Ebû Bekir hemen giyinip, Resûlullahın yanına geldi ![]() - Yâ Resûlallah! Mi’râcınız mübârek olsun! Allahü teâlâya sonsuz şükürler ederim ki, bizleri, senin gibi büyük Peygambere, hizmetçi yapmakla şereflendirdi ![]() ![]() ![]() ![]() Böylece Hazret-i Ebû Bekir, o gün tereddüde düşen Müslümanların tereddütlerini giderdi, diğerlerinin ma’nevîyatlarını güçlendirdi ![]() ![]() ![]() Beraber hicret ederiz Mekke’de müşriklerin, Müslümanlara yaptıkları baskılar ve işkenceler üzerine, Müslümanların çoğu, Resûlullah efendimizin izniyle Medîne’ye hicret etti ![]() - Sabreyle ![]() ![]() ![]() - Anam-babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Böyle ihtimâl var mıdır? - Evet vardır ![]() Peygamber efendimizin bu cevapları, Hazret-i Ebû Bekir’i sevindirmişti ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer taraftan Medîneli Müslümanlar, ya’nî Ensâr, hicret eden Mekkelileri ya’nî Muhâcirleri çok iyi karşılayıp, misâfir ettiler ![]() ![]() Resûlullah efendimiz, hicret gecesi, Allahü teâlânın emriyle evinde Hazret-i Ali’yi bırakıp, müşriklerin üzerine toprak saçarak uzaklaşıp, Hazret-i Ebû Bekir’in evine gitti ![]() - Hicret etmeme izin verildi ![]() Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk heyecanla sordu: - Mübârek ayağınızın tozuna yüzümü süreyim yâ Resûlallah! Ben de beraber miyim? Efendimiz cevap verdiler: - Evet ![]() ![]() ![]() Anam-babam fedâ olsun Hazret-i Ebû Bekir sevincinden ağladı ![]() - Anam-babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Develer hazır ![]() ![]() - Benim olmayan deveye binmem ![]() ![]() Bu kesin emir karşısında mecbur kalan Hazret-i Ebû Bekir, devenin bedelini söyledi ![]() Hazret-i Ebû Bekir, Abdullah bin Üreykıt isminde, kılavuzluğu ile meşhûr olan zâtı çağırıp, yol göstermesi için ücretle tuttu ve develeri üç gün sonra Sevr dağındaki mağaraya getirmesini emretti ![]() Safer ayının 27’si perşembe günü, Peygamber efendimiz ve Ebû Bekr-i Sıddîk, yanlarına bir miktar yiyecek alarak yola çıktılar ![]() ![]() ![]() - Etraftan gelecek bir tehlikeyi önlemek için ![]() ![]() - Yâ Ebâ Bekr! Başıma gelecek bir musîbetin, benim yerime, senin başına gelmiş olmasını ister misin? - Evet yâ Resûlallah! Seni hak dinle, hak peygamber olarak gönderen Allahü teâlâya yemîn ederim ki, gelecek bir musîbetin, senin yerine, benim başıma gelmesini isterim ![]() Mağara kapısı önüne geldiklerinde, Hazret-i Ebû Bekir dedi ki: - Allah için yâ Resûlallah, içeri girmeyin! Ben gireyim, orada zararlı bir şey varsa, bana gelsin, mübârek zâtınıza bir keder, bir elem değmesin ![]() Ayağını yılan soktu Sonra içeri girip, süpürüp temizledi ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamber efendimiz içeri girdi ve mübârek başını Hazret-i Ebû Bekir’in kucağına koyup uyudu ![]() ![]() ![]() - Ne oldu yâ Ebâ Bekr? - Ayağım ile kapattığım delikten, bir yılan ayağımı soktu ![]() Resûlullah efendimiz, Ebû Bekir’in yarasına, iyi olması için mübârek ağzının yaşından sürünce, acısı hemen dindi, şifâ buldu ![]() Resûlullah efendimiz ve Ebû Bekr-i Sıddîk içerde iken, müşrikler, iz takip ederek mağaranın önüne geldiler ![]() ![]() - İşte burada iz kesildi ![]() Müşrikler dediler ki: - Eğer, onlar buraya girmiş olsalardı, kapının üzerindeki örümcek ağının yırtılmış olması lâzım gelirdi ![]() ![]() İçeri bakmadan geri döndüler Müşrikler kapı önünde münâkaşa ederken, içeride Hazret-i Ebû Bekir endişeye kapıldı ![]() - Yâ Ebâ Bekir! Üzülme! Şüphesiz Allahü teâlâ bizimledir ![]() Müşrikler içeri bakmadan geri döndüler ![]() Mağarada üç gece kalıp, pazartesi gecesi yola çıktılar ![]() ![]() ![]() ![]() Hazret-i Ebû Bekir, hazerde ve seferde Resûlullahtan hiç ayrılmadı ![]() ![]() ![]() Bedir savaşında bir ara, İslâm askeri zorlanmaya başladı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - Yanımdan ayrılma yâ Ebâ Bekr! Bedenime ve kalbime gelen her sıkıntı, senin mübârek yüzünü görmekle hafifliyor ![]() ![]() Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebû Bekir’i ağlarken görünce buyurdu ki: - Yâ Ebâ Bekir, ağlama! Arkadaşlığı ve malı, bana, senden daha bereketli olanı yoktur ![]() Hazret-i Ebû Bekir'in îmânı Hazret-i Ebû Bekir, diline hâkim olmak, lüzûmsuz hiçbir şey konuşmamak için mübârek ağzına taş koyardı ![]() ![]() (Ebû Bekir’in îmânı, bütün mü’minlerin îmânı ile tartılsa, Ebû Bekir’in îmânı ağır gelir ![]() Peygamber efendimizin ilk halîfesi ve peygamberlerden sonra insanların en üstünü olmak fazîleti, üstünlüğü, sadece Hazret-i Ebû Bekir’e nasîb olmuştur ![]() ![]() Hadîd sûresinde meâlen buyuruldu ki: (Mekke-i mükerremenin fethinden önce, malını veren ve cihâd eden kimseye, fetihten sonra malını dağıtan ve cihâd edenden daha büyük derece vardır ![]() ![]() Bu âyet-i kerîmenin, Hazret-i Ebû Bekir’in fazîletini ve derecesinin yüksekliğini gösterdiğini âlimlerimiz söz birliği ile bildirmişlerdir ![]() Tevbe sûresinde de, önce îmâna gelenlerden, her fazîlette öne geçenlerden, Allahü teâlânın râzı olduğu bildirilmiştir ![]() Allah ve Resulünü bıraktım Tebük gazâsında, Resûlullah, herkesin yardım yapmasını emir buyurunca, herkes malının bir kısmını getirip verdi ![]() ![]() ![]() - Yâ Ömer, evine ne kadar mal bıraktın? - Yâ Resûlallah, bu kadar da eve bıraktım ![]() Sonra Hazret-i Ebû Bekir’e dönüp sordu: - Yâ Ebâ Bekr, sen evine ne bıraktın? - Yâ Resûlallah, evime birşey bırakmadım ![]() ![]() ![]() Resûlullah efendimiz Hazret-i Ömer’e dönerek buyurdu ki: - İkinizin arasındaki fark, cevaplarınız arasındaki fark kadardır ![]() Hazret-i Ebû Bekir’in, Peygamber efendimizin vefâtından sonra da çok büyük hizmetleri oldu ![]() ![]() ![]() ![]() Hele Hazret-i Ömer tamamen kendinden geçmiş bir hâlde idi ![]() - Resûlullah bayılmış, fakat baygınlığı çok ağır ![]() Ölüm sözünü ağzına almadığı gibi, kimsenin de söylemesini istemiyordu ![]() - Kim “Resûlullah öldü” derse, kılıcımla boynunu vururum! Resûlullah da vefât edecektir Hazret-i Ebû Bekir ile Hazret-i Abbâs’ın Eshâb-ı kirâm arasında bir ağırlığı vardı ![]() ![]() ![]() - Hayır, böyle bir söz duymadık ![]() Sonra Hazret-i Ömer’e dönüp sordu: - Yâ Ömer, bu husûsta sen birşey duydun mu? - Hayır duymadım ![]() Sonra Eshâb-ı kirâma dönüp buyurdu ki: - Hiç kimse, Resûlullahın vefât etmiyeceğini söyliyemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonra, Hazret-i Abbâs da buna benzer konuşmalar yaptı ![]() ![]() Sevgili Peygamberimiz bir gün Eshâb-ı kirâm ile sohbet ederken, “Şehîdliğin fazîletlerini” anlatıyorlardı ![]() - Kıyâmet gününde şehîdler, mahşer yerine gelirlerken, orada bulunan Peygamberler ayağa kalkarlar ![]() ![]() Gazânız mübârek olsun Bu sözleri işiten Hazret-i Nevfel, Resûlullah efendimizden, şehîd olmak için duâ istedi ![]() ![]() Bir müddet sonra, muhârebeye çıkıldı ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamber efendimiz ve Eshâbı, muhârebeden dönüyorlardı ![]() ![]() Yaşlı annesi, “Gazânız mübârek olsun” dedikten sonra Resûlullaha, oğlunu sordu ![]() ![]() ![]() ![]() Hazret-i Nevfel’in annesi, Peygamber efendimizin hemen arkasından gelen, Allahın arslanı Hazret-i Ali’ye de aynı şekilde oğlunu sordu ![]() ![]() Yaşlı kadın daha sonra, Hazret-i Ömer’e ve Hazret-i Osman’a rastladı ![]() ![]() ![]() En son gelen Hazret-i Ebû Bekir idi ![]() ![]() Hazret-i Ebû Bekir kendi kendine düşündü: “Yâ Rabbî! Ne kadar zor bir durumdayım ![]() ![]() ![]() ![]() Yâ Allah! ![]() ![]() Daha sonra, Hazret-i Ebû Bekir, bütün kalbiyle: - Yâ Allah! ![]() ![]() ![]() İşte o sırada, yaydan fırlamış ok gibi bir atlı, yıldırım hızıyla yanlarına yetişerek dedi ki: - Buyur yâ Sıddîk, beni mi çağırdın? Bu atlı, Hazret-i Nevfel’den başkası değildi ![]() Sonra, Cebrâil aleyhisselâm gelip, Peygamber efendimize şunları söyledi: - Yâ Resûlallah! Hak teâlânın selâmı var ![]() ![]() ![]() Bu hâdiseden sonra, Hazret-i Nevfel senelerce yaşadı ![]() ![]() alıntı |
![]() |
![]() |
|