![]() |
Adâletin Timsâli İkinci Büyük Halîfe: Ömer-Ül Faruk |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Adâletin Timsâli İkinci Büyük Halîfe: Ömer-Ül FarukHazret-i Hamza’nın Müslüman olması üzerine, Mekkeli müşriklerin telâş ve endîşeleri had safhaya varmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kalbim meyletti Hattâboğlu Ömer, Peygamber efendimizin okuduklarını hayranlıkla dinliyordu ![]() ![]() “Dinlediğim bu sözlerin belâgatına, düzgünlüğüne, derli topluluğuna hayrân olmuş, niçin geldiğimi unutmuştum ![]() ![]() Bu hâdisenin, Hazret-i Ömer’in Müslüman olmasında mühim te’sîri olmuştur ![]() ![]() Hazret-i Hamza’nın Müslüman olmasından üç gün sonra, Ebû Cehil, müşrikleri toplayıp dedi ki: - Ey Kureyş! Muhammed, putlarımıza dil uzattı ![]() Bir anda Hattâboğlu Ömer’in kalbinden, İslâma olan istek kayboldu ve yerinden fırlayarak dedi ki: - Bu işi Hattâboğlundan başka yapacak yoktur ![]() - Haydi Hattâboğlu! Görelim seni! Bu işi senden başka yapabilecek kimse yoktur ![]() Hattâboğlu Ömer, kılıcını kuşanarak yola düştü ![]() ![]() Yolda Nuaym bin Abdullah kendisine sordu: - Yâ Ömer, böyle şiddet ve hiddetle nereye gidiyorsun? - Milletin arasına nifâk sokan, kardeşi kardeşe düşüren bir kimseyi öldürmeye gidiyorum ![]() - Yâ Ömer, güç bir işe gidiyorsun ![]() ![]() ![]() Yakınlarınla uğraş Bu söze çok hiddetlenen Hazret-i Ömer kılıcına sarıldı: - Yoksa sen de mi onlardansın? Önce senin işini bitireyim ![]() Nuaym bin Abdullah cevap verdi: - Sen benimle uğraşacağına, kardeşin Fâtıma ile enişten Saîd’in yanına git! Onlar, çoktan Müslüman oldular ![]() - Hayır, onlar Müslüman olamazlar ![]() - Bana inanmazsan, git evlerine, kendilerine sor! Bunun üzerine Hazret-i Ömer, kardeşini merak edip, öfkeyle hemen evlerine gitti ![]() ![]() Hattâboğlu Ömer, kapıdan bunların sesini duydu ![]() ![]() ![]() ![]() - Ne okuyordunuz? - Bir şey okumuyorduk ![]() - Hayır, okuyordunuz ![]() ![]() Niçin utanmazsın? Hazret-i Sa’îd’i yakasından tutup, yere attı ![]() ![]() ![]() ![]() - Yâ Ömer! Niçin Allahtan utanmaz, âyetler ve mu’cizeler ile gönderdiği Peygamberine inanmazsın? İşte ben ve zevcim, Müslüman olmakla şereflendik ![]() ![]() Sonra Kelime-i şehâdeti okudu ![]() ![]() - Hele şu okuduğunuz kitabı çıkarın ![]() - Sen temizlenmedikçe, onu sana vermem ![]() Ömer bin Hattâb gusül abdesti aldı ![]() ![]() ![]() Tâhâ sûresini okumaya başladı ![]() ![]() (Göklerde ve yeryüzünde ve bunların arasında ve yedi kat toprağın altındaki şeyler hep O’nundur) [Tâhâ: 6] meâlindeki âyet-i kerîmeyi okuyunca, derin derin düşünceye daldı ![]() - Yâ Fâtıma! Bu bitmez tükenmez varlıklar, hep sizin taptığınız Allahın mıdır? - Evet, öyle ya! Şüphe mi var? - Yâ Fâtıma! Bizim binbeşyüz kadar altından, gümüşten, tunçtan, taştan oymalı, süslü heykellerimiz var ![]() ![]() ![]() ![]() (Allahü teâlâdan başka ibâdet edilecek, tapılacak hak bir ilâh, bir ma’bûd yoktur ![]() ![]() - Hakîkaten, ne kadar doğru ![]() Ömer ile kuvvetlendir Habbâb bu sözü işitince, gizlendiği yerden fırladı ve tekbîr getirdikten sonra müjdeyi verdi: - Müjde yâ Ömer! Resûlullah efendimiz Allahü teâlâya duâ ederek, “Yâ Rabbî! Bu dîni, Ebû Cehil yahut Ömer ile kuvvetlendir, buyurdu ![]() ![]() Bu âyet-i kerîme ve bu duâ, Hattâboğlu Ömer’in kalbindeki düşmanlığı sildi, süpürdü ![]() - Resûlullah nerede? Beni, Resûlullaha götürür müsünüz? dedi ![]() ![]() Ömer bin Hattâb’ın Resûlullahı görmek için yola çıktığı sırada, Resûl-i ekrem, Hazret-i Erkâm’ın evinde Eshâbına nasîhat veriyordu ![]() ![]() ![]() ![]() - Ömer’den çekinecek ne var, iyilik ile geldi ise, hoş geldi ![]() ![]() Resûlullah efendimiz buyurdu ki: - Yol verin, içeri gelsin! Îmâna gel yâ Ömer! Cebrâil aleyhisselâm, daha önce, Ömer bin Hattâb’ın îmân etmek için geldiğini ve yolda olduğunu haber vermişti ![]() ![]() ![]() - Îmâna gel, yâ Ömer! O da temiz kalb ile Kelime-i şehâdeti söyledi ![]() ![]() Hazret-i Ömer, Müslüman olduktan sonraki hâlini şöyle anlattı: “Müslüman olduğum zaman, Eshâb-ı kirâm, müşriklerden gizlenir ve ibâdetlerini gizli yaparlardı ![]() - Yâ Resûlallah! Biz hak üzere değil miyiz? - Evet ![]() ![]() - Yâ Resûlallah! Mâdem ki biz hak üzerinde, müşrikler de bâtıl yoldadırlar, o hâlde ne diye dînimizi gizliyoruz? Vallahi biz, dîn-i İslâmı, küfre karşı açıklamaya daha haklı ve daha lâyıkız ![]() ![]() ![]() Yâ Resûlallah! Seni hak Peygamber olarak gönderen Allahü teâlâya yemîn ederim ki, hiç çekinmeden ve korkmadan, oturup İslâmı anlatmadığım bir müşrik topluluğu kalmayacaktır ![]() ![]() Kabûl buyurulunca, iki saf hâlinde dışarı çıkıp, Harem-i şerîfe doğru yürüdük ![]() ![]() ![]() ![]() Beni bilen bilir Hazret-i Ömer’in bu gelişi üzerine, Ebû Cehil ileri çıkıp, “Yâ Ömer! Bu ne hâldir?” deyince, Hazret-i Ömer hiç aldırış etmeden Kelime-i sehâdet getirdi: - Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh! Ebû Cehil ne diyeceğini şaşırdı ![]() ![]() - Ey Kureyş! Beni, bilen bilir! Bilmeyen bilsin ki, ben Hattâboğlu Ömer’im ![]() Bunun üzerine Kureyşli müşrikler, bir anda dağılıp, oradan uzaklaştılar ![]() Böylece, ilk defa Harem-i şerîfte açıktan namaz kılındı ![]() Hazret-i Ömer, haksızlık karşısında çok hiddetli olduğu gibi, adâletin yerine getirilmesinde de o kadar şefkâtli idi ![]() ![]() Bir gün at satın almak istedi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() - At, sahibinin izniyle mi koşturuldu? Hazret-i Ömer dedi ki: - Hayır, ben denemek için koşturdum ![]() Atı almak macbûriyetindesiniz Bunun üzerine, kâdî şu hükmü verdi: - Şâyet at sahibinin rızâsı ile tecrübe edilseydi, sahibine iâde edilebilirdi ![]() ![]() Hazret-i Ömer; - Hak ve adâlet husûsunda boynumuz kıldan incedir, deyip atın bedelini verdi ![]() Hazret-i Ömer, sonu pişmanlık olan iş yapmazdı ![]() Onun zamanında, Müslümanlar İslâmiyeti İran içlerine kadar yaydılar ![]() ![]() - Bize söyliyeceğin bir şey var mıdır? - Var! Fakat önce ölecek miyim, kalacak mıyım bunu bilmem lâzımdır ![]() - Konuş, sana zarar gelmiyecektir ![]() - Ey büyük halîfe, önceleri biz İranlılar siz Arabları öldürüyor, zorla mallarınızı ellerinizden alıyorduk ![]() ![]() ![]() ![]() Söz vermiştiniz Hazret-i Ömer, Enes bin Mâlik’e sordu: - Ne yapalım bunu? - Öldürmeyelim! Çünkü arkasında büyük bir kalabalık vardır ![]() ![]() - Fakat o, Resûlullahın kıymetli arkadaşlarını şehîd etti ![]() - Yâ Ömer bunu öldürmememiz lâzımdır ![]() ![]() Hazret-i Ömer, kim tarafından söylenirse söylensin, doğru sözü hemen kabûl ederdi ![]() ![]() ![]() Bir müddet sonra da, Hürmizân Müslüman oldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hazret-i Ömer Şam’ı ziyâret ettiğinde, ordusunun kumandanı Ebû Ubeyde bin Cerrâh hazretleri büyük bir kalabalıkla karşıladı ![]() Hazret-i Ömer ile kölesi beraberlerindeki tek deveye nöbetleşe biniyorlardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hakîr bir kavimdik Uzaktan bakan; deveye binmiş köleyi halîfe, devenin yularını çeken Hazret-i Ömer’i de köle zannediyordu ![]() - Efendim, bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların halîfesini görmek için toplandılar ![]() ![]() ![]() Hazret-i Ömer buyurdu ki: - Yâ Ebâ Ubeyde! Senin bu sözünü işitenler, insanın şerefini, vâsıtaya binerek gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar ![]() ![]() ![]() ![]() Bu şekilde şehre girdiler ![]() ![]() ![]() ![]() Halîfe Hazret-i Ömer, Şam'a gidiyordu ![]() ![]() - Şam’a girmiyelim, dedi ![]() - Allahü teâlânın kaderinden kaçmıyalım, dedi ![]() - Allahü teâlânın kaderinden, yine O’nun kaderine kaçalım, şehre girmiyelim ![]() ![]() İlk karantina Sonra Abdürrahmân bin Avf hazretlerini çağırıp sordu: - Sen ne dersin? - Resûlullahtan işittim ![]() ![]() Halîfe de; - Elhamdülillah, benim sözüm, hadîs-i şerîfe uygun oldu, deyip, Şam’a girmediler ![]() Böylece ilk defa karantina uygulaması yapıldı ![]() ![]() ![]() Hazret-i Ömer, devlet başkanı seçildiğinde, Hazret-i Ebû Bekir’e ta’yîn edilen maaş kadar ücret alıyordu ![]() ![]() ![]() Bu durumu gören, Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden ba’zıları toplanıp, bu durumu görüştüler ![]() - Kendisine söyliyerek maaşını artıralım ![]() Teklifi bildirelim Toplantıda bulunan Hazret-i Ali buyurdu ki: - Bu teklifi kabûl edeceğini zannetmiyorum ![]() ![]() ![]() Bu arada, Hazret-i Osman söz alıp buyurdu ki: - Ömer’in hak ve adâlette ne kadar ta’vîzsiz olduğunu hepimiz biliyoruz ![]() ![]() Hazret-i Osman’ın bu teklifi uygun görülerek, beraberce Hazret-i Hafsa’nın huzûruna vardılar ![]() ![]() ![]() Hazret-i Hafsa babasının yanına varıp dedi ki: - Eshâbdan ba’zıları, senin maaşını az bulmuşlar ![]() ![]() Hazret-i Ömer, bu teklife celâllenip sordu: - Kimdir onlar? - Fikrini öğrenmeden kim olduklarını söylemem ![]() - Eğer kim olduklarını öğrenseydim, onlara gereken cezâyı verirdim ![]() ![]() Sonra kızı Hazret-i Hafsa’ya sordu: - Sen Resûlullahın evinde iken, Allahın Resûlünün giydiği en kıymetli elbise neydi? - İki tane renkli elbisesi vardı ![]() ![]() - Peki yediği en iyi yemek neydi? - Yediğimiz ekmek, arpa ekmeği idi ![]() - Senin yanında kaldığı zamanlar, yerde yaygı olarak kullandığınız en geniş, en rahat yaygı neydi? - Kaba kumaştan yapılmış bir örtümüz vardı ![]() ![]() ![]() Artanı muhtâçlara vereceğim Daha sonra Hazret-i Ömer buyurdu ki: - Yâ Hafsa, benim tarafımdan, seni gönderenlere söyle! Resûlullah efendimiz kendisine yetecek miktarını tespit eder, fazlasını ihtiyâç sahiplerine verirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Resûlullah efendimiz, ben ve Hazret-i Ebû Bekir, bir yol takip eden üç kişi gibiyiz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müslümanlar, bulundukları yerlerde oturan gayri müslim halkı korumaları altına aldıkları gibi, turist olarak gelen veya ticârî maksatla gelmiş olan gayri müslimleri de sınırları dâhilinde koruma altına alırlardı ![]() ![]() ![]() Bize sığınmışlar Meselâ, Halîfe Hazret-i Ömer zamanında, bir ticâret kervanı gelip, gece Medîne’nin dışına konakladı ![]() ![]() Bu sırada, herkes uyurken, Halîfe Hazret-i Ömer, şehri dolaşıyordu ![]() ![]() Hazret-i Ömer, Abdurrahmân bin Avf’ın evine gelip, yatağından kaldırarak buyurdu ki: - Bu gece bir kervan gelmiş ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahmân bin Avf cevap verdi: - Çok iyi olur, çok güzel düşünmüşsün, hemen geliyorum ![]() Sabaha kadar nöbetleşe, bu kervanı beklediler ![]() ![]() ![]() ![]() Soruşturup, kendilerine bekçilik eden şahsın Halîfe Hazret-i Ömer ile arkadaşı olduğunu öğrendi ![]() - Arkadaşlar! Sabaha kadar iki Müslümanın bizi bekleyip, eşyalarımızın çalınmasına mâni olduğundan haberiniz var mı? - Müslümanların başka işi yok da, bizi mi koruyacaklar? Üstelik bizim Hıristiyan olduğumuzu biliyorlar ![]() - Hem de kim korudu biliyor musunuz? - Kimmiş? - Müslümanların Halîfesi Ömer ![]() - Sen yanlış görmüşsündür ![]() ![]() - Sizin gibi önce ben de inanamadım ![]() - Sonra nasıl inandın? - Sabah olup ortalık aydınlanınca, buradan ayrıldılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha ne duruyoruz? Bu konuşmaları dikkatle dinleyen kâfile halkı, derin bir sessizliğe büründü ![]() ![]() Uzun süren bir sessizlikten sonra, içlerinden biri sessizliği bozdu: - Daha ne duruyoruz? Bu hâl İslâmiyetin gerçek din olduğuna delil olarak yetmez mi? Diğerleri de bu söze katıldılar ![]() ![]() alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
Adâletin Timsâli İkinci Büyük Halîfe: Ömer-Ül Faruk |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Adâletin Timsâli İkinci Büyük Halîfe: Ömer-Ül Faruk''Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Adaletin Güneşi için şu küçük bilgi de benden olsun ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|