Akşehir - Konya |
07-17-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Akşehir - KonyaDiğer yanları tamamen açık olan bu türbe yapısı: 1905 yılında dışına yaptırılan, ikinci bir yapı ile koruma altına alınmış Mezar, iç bölümün ortasındadır Akşehir, Konya ilinin bir ilçesidir Nasrettin Hoca'nın türbesi bu ilçede bulunur İlçe yüzölçümü 1442 km²’dir Denizden yüksekliği 1050 m’dir Güneybatı kesiminde yer alan Konya iline bağlı Akşehir ilçesi, Konya-Afyon karayolu üzerinde olup Konya iline 135 km Afyon iline 90 km mesafededir tarih boyunca hep önemli bir yerleşim, ticaret, kültür merkezi olan Akşehir'e ait ilk arkeolojik bulgular Neolitik Dönem'e kadar uzanıyor Etiler zamanında Akşehir'in adı THYMBRİON'dur Zamanla Frigya egemenliğine daha sonra Anadolu'da egemenlik kuran Lidyalılar'ın yönetiminde kalan Akşehir'in önemi daha da artmıştır "Krallar Yolu" Akşehir'den geçmektedir Akşehir, İÖ III yüzyılda, PHİLOMELİUM "Bal Sevenler" adıyla anılmaya başlanmıştır Pers ve Hellenistik dönemlerden sonra kent, Roma daha sonra da Bizans egemenliğine geçer Araplar Akşehir'i, beyaz çiçek açmış elma ve erik ağaçlarının görüntüsünden dolayı "Belde-i Beyza" (Beyaz Şehir) olarak anmışlardır Ancak sonra Anadolu'ya yayılan Türkler, Kutalmışoğlu Süleyman Şah komutasında kenti almışlardır Haçlı Seferleri, Selçuklu taht kavgaları, Moğol istilası sıralarında sürekli savaşlar yaşayan Akşehir (Akşar) büyük yıkımlar yaşamak zorunda kalmıştır 1381 yılında Padişah Murat Hüdavendigâr'a satılarak Osmanlı egemenliğine girerse de Y Beyazit'in Timur'a yenilmesi ile Moğollar'ın, Fetret döneminden sonra Karamanoğulları'nın eline geçer Nihayet Fatih Sultan Mehmet 1467 yılında Akşehir'i fethederek Osmanlı topraklarına katar 19 YY sonlarında Akşehir’de Kaymakanlık yapan Bereketzade İsmail Hakkı’nın Hatıralarında verdiği bilgilere göre; Akşehir’in çevre kasabalarıyla birlikte 100000'den fazla nüfusu vardır Türkler, Yörükler, Kürtler, Ermeniler, Rumlar vd diğer milliyetlerden insanların birarada yaşadığı sosyal ve ekonomik bakımdan canlı, bir merkezî yerleşme birimidir Ayrıca İlçenin sınırları içinde bulunan Karahüyük Kasabasında HzMevlana'nın kızının da mezarı bulunmaktadır Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktası Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra, 18 Kasım 1921 tarihinden itibaren Garp (Batı) cephesi karargahı Akşehir'e yerleşir Kumandan İsmet (İnönü) Paşa TBMM'den ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'dan aldığı emirlerle "Büyük Taarruz"un hazırlıklarını 9 ay boyunca Akşehir'de yapar Akşehir, bir anlamda sinesinde Büyük Taarruz'u doğuma hazırlar M Kemal Paşa'nın da katılımıyla son hazırlıklar tamamlanır ve 24 Ağustos 1922 tarihinde, Batı Cephesi Karargahı ve bağlı kuvvetlerimiz Büyük Taarruz için Akşehir'den Afyon'a doğru hareket ederler Ünlü yazarımız, hemşehrimiz merhum Tarık Buğra, Küçük Ağa romanında işte o günlerin Akşehir'ini anlatmıştır 24 Ağustos her yıl Akşehir Onur Günü olarak coşkuyla kutlanır En büyük ve tanınmış beldesi; vişne ,elma ve özellikle yaş sebzesi ile ünlü olan Karahüyük Kasabası dırAyrıca dünya'da NAPOLYON KİRAZI olarak da bilinen kirazı da meşhurdurÖzellikle İngiltere kraliçesi bu kiraza bayılır(bir rivayete göre)bu kirazla ilgili meşhur bir sözde bu kirazı bi ingiltere kraliçesi bi de biz yiyoz(akşehirde yaşayanlar söylerTürkiye'de sadece Akşehirde yaşayanlar yiyebilir bu meyveyi) Bu ilçede bulunan Nasreddin Hocanın maya çaldığı Akşehir Gölü ve bugün hemen hemen kurumuş olan göl, Türkiye'nin 5 büyük gölüdür (353 km²) Nasreddin Hoca Etkinlikleri 5-10 Temmuz Her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen etkinliklere, Türkiye'nin çeşitli yörelerinden sanatçılar, yazarlar, bilim adamları ve basın mensupları katılmaktadır 4 Temmuz günü İstanbul Haydarpaşa'dan yola çıkan "Gülmece Treni" 5 Temmuz'da başlayan etkinliklerin önemli bir parçasıdır Gülmece Treninin karşılanması ile şenliklere başlanır, Nasreddin Hocayı temsilen canlandıran sanatçı karşılanır (2007 - Kadir Çöpdemir) NASREDDİN HOCA MEZARLIĞI VE TÜRBESİ Nasreddin Hoca: 1284 yılında, 76 yaşında iken öldü Akşehir’in en eski Selçuklu mezarlığına gömüldü Daha sonra mezarın üzerine, 6 sütuna oturan, kubbeli bir türbe yapıldı Hoca’nın türbesi: İbrahim Hakkı Konyalının söylediğine göre: 1476 yılına kadar harap durumda iken, 1878 yılında, Akşehir ileri gelenleri tarafından onarılır Şimdiki türbenin ise: IIAbdülhamit zamanında, 1905 yılında, Konya Valisi olan Faik Bey ile Akşehir Kaymakamı Mustafa Şükrü Bey tarafından onarımı yaptırılır Üstüne: 4 satırlık, Türkçe bir kitabe konularak, bugünkü haline getirilirEvet, türbe, Nasreddin Hoca Mahallesinde, 80 dönümlük şehir mezarlığının ortasındadır Mezar taşında: hocanın ölüm tarihi olarak: 1284 yazılıdır Eski sütunlar üzerinde, Yıldırım Beyazıd’ın komutanlarından Mehmed’in, 1393 yılında, türbeyi ziyaret ettiğine dair bilgiler bulunmaktadır Türbenin, mimari olarak çok fazla bir değeri yoktur Ancak, hocanın nüktedanlığını temsil etmesi açısından önemlidirGiriş kapısı: özel olarak düzenlenmiştir Bakımlı, özenle şekillendirilmiş bir yol, sizi türbeye götürür Türbenin bilinen ilk yapısı: 6 sütun üzerine oturtulmuş bir kubbeden oluşur Bu sütunların ikisi arasında, bir kapı var Bu kapı üzerinde ise: kocaman bir kilit asılı duruyor Düşünebiliyormusunuz? Her tarafı açık bir türbe’de, kocaman bir kilit asılmışBugün, dışarıdan baktığınızda, 12 sütun üzerine oturtulmuş, sivri külahlı yapı, işte bu tarihten kalan yapıdır Külah: metal levhalarla kaplıdır Türbede: bir mezar taşı daha göreceksiniz Mehmet Çelebinin kızı Habibe’nin mezar taşı (Niye, burada, herhangi bir bilgiye ulaşamadım?) Türbenin restorasyonu, en son olarak, Padişah IIAbdülhamit zamanında yaptırılmış Bu onarımda: daha önce ahşap yapılmış olan türbeye, mermer sütunlar ve mermer sanduka yapılmıştır Mermer sandukanın baş tarafındaki kitabede, Hoca’nın ölüm tarihi olan 638 Hicri yılı, tuhaflık olsun diye ters yazılmıştır Hocanın iki kızından: Fatma Hatun ve Dürrrü Melek’in mezar taşları, son yıllarda bulunmuş ve Akşehir Müzesine kaldırılmışMalum: Hoca’nın memleketi konusunda: Sivrihisar ve Akşehir arasında bir rekabet söz konusu Bu tür buluntular, bu rekabetin yönünü belirleme açısından önem kazanıyorTürbenin hemen kıyısında: yerde, bir metal daire şeklinde plaket var Bunun üzerinde: bulunduğunuz yerin, dünyanın merkezi olduğu yazılı Yukarıda anlattığım gibi, bunun doğruluğunu ispat etmek şansımız yok Peki, ya bunun aksini ispat etme, yani buranın dünyanın merkezi olmadığını ispat etme şansımız varmı? O da yok O zaman, burasını dünyanın merkezi olarak kabul edebiliriz Sizde, o dairenin üstüne basın ve bir resim çektirin Altına yazılacak not hazır: “İşte, ben dünyanın merkezinde iken”Evet: türbenin bulunduğu yer, her yıl birçok turist tarafından geziliyor Türbenin girişinde: hatıra ve hediyelik eşya satılan küçük bir de mağaza bulunuyor İMARET CAMİİ Akşehir’ deki tek Osmanlı camiidir Nasreddin Hoca Türbesinin güneyindedir 1510 yılında, II Beyazıt devrinde, Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır Bir zamanlar, çevresinde: yoksullara yemek dağıtan bir aşevi bulunması nedeniyle, bu ismi almıştır Bu sosyal ve kültürel merkez, uzun yıllar işlevini sürdürmüşse de, günümüze Osmanlı mimarisinin tipik bir örneği olan cami kalmıştır Caminin önünde, 12 adet sütunu bulunan bir şadırvan var Akşehir’e uğrayanların yazıları ile, bir hatıra defteri gibi doldurulmuş Evliya Çelebinin el yazısı ile yazılmış hatıra bulunuyor Bu camide, dünyanın en büyük tek parça halısı var Fırsat bulursanız, bu halıyı mutlaka görün HIDIRLIK: Akşehir ilçesinin: temiz havası ve suyu ile, öne çıkan bir dinlenme yeri Merkezden, yalnızca 4 km uzaklıktadır Akarsu ve çevresindeki çamlığı ile, yöre halkının dinlenme ve piknik alanı olarak kullanılan bir yer Zamanınız varsa, gitmeyi düşünün AKŞEHİR GÖLÜ: Sultan Dağları ile Emir Dağı arasındaki çöküntü alanındadır Kapalı bir havzada bulunduğundan, dışarıya akıntısı yoktur Buna karşın, suları çok az tuzludur Kıyılardan göle karışan tatlı su kaynaklarının bolluğu, kıyılarda suyun tatlılaşmasını sağlar Tuzluluk, orta kesimlerde ve kuzeydoğuda daha belirgindirGöl: sığdır Derinlik: 2-4 metre arasında değişir Gölün güneydoğusundaki yaklaşık 10 kmlik kıyı şeridi dışında kalan tüm kıyıları, seyrek fakat geniş sazlıklarla kaplıdır Akarsu deltalarında da, söğüt toplulukları mevcuttur Sazan ve turna gibi ticari önemi olan balıkların yanı sıra beş balık türü daha bulunmaktadırGölde: sonbahar ve kış başlarında, başta yaban kazları ve yaban ördekleri olmak üzere, pelikanlar, dalgıçlar, balıkçıllar, yağmurcunlar ve martı türlerinden oluşan, 60-80 bin civarında kuş görülür Özellikle: yaban kazları, kış mevsiminde geceyi çok kalabalık guruplar halinde, gölde geçirirlerEvet, bu göl: Nasreddin Hoca’nın maya çaldığı göl Harita üzerinde, yüzölçümü olarak, Türkiye’nin beşinci büyük gölü Ama: bilinçsiz sulama ve küresel ısınmanın etkisiyle, her yıl yok olmaya bir adım daha yaklaşıyor Afyonkarahisar ve Akşehir’de üretilen, büyüklüğü ve farklı tadıyla tanınan ”Napolyon kirazı”, yalnızca üretildiği yörelerin değil, Türkiye’nin de yurt dışındaki bir markasıAfyonkarahisar’da Sultandağı bölgesinde yetişen Napolyon kirazı, bölge halkının da önemli geçim kaynağı Afyonkarahisar ve Türkiye’nin önemli ihraç ürünlerinden biri olan Napolyon kirazının ihracat rakamı yıllık ortalama 25 milyon dolar Bu bölgede yetişen kirazın, özellikle kolesterolü ve kan şekerini düşürücü etkisi, kalp sağlığını iyileştirici etkileri bulunuyorNapolyon kirazıyla ünlü Akşehir’de de normal şartlarda yılda yaklaşık 15 bin tona yakın kiraz üretilirken, bu kirazların da büyük bölümü yurt dışına gönderiliyor 140 bine yakın kiraz ağacından elde edilen Napolyon kirazı, hemen hemen tüm Avrupa ülkelerine gönderiliyor Kiraz ihracatından yılda ortalama 10-12 milyon dolar gelir elde ediliyorKONYA’DAN DÜNYAYA MEYVE İHRACATIKonya’nın Ereğli ilçesi, yılda üretilen 10 bin ton beyaz kiraz ile ülkenin beyaz kiraz üretiminin önemli bir bölümünü üstleniyor Bölgenin coğrafya ve toprak yapısının etkisiyle Ereğli’de beyaz kiraz başta olmak üzere üretilen tarımsal ürünler farklı aroma ve lezzete sahip Üretilen beyaz kirazın yüzde 80?i İtalya, Almanya, Fransa ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerine ihraç ediliyorBeyaz kiraz, içerisindeki çeşitli mineraller sayesinde besin değeri yüksek ve oldukça lezzetli bir meyve Beyaz ve sulu olması, kirazdaki bu lezzette önemli bir etkenEreğli aynı zamanda, siyah havucun üretildiği tek bölge Üretimi yılda 80 bin tonun üzerine çıkan siyah havuç İtalya, Danimarka, Fransa, Almanya gibi birçok ülkeye ihraç ediliyor |
|