Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
akıl, bütünselliği, ile, sezginin

Akıl İle Sezginin Bütünselliği...

Eski 07-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Akıl İle Sezginin Bütünselliği...



akıl kesin bir başına hiçtir sezgi ile bütünleşen akıl en idaal olanıdır

mantığımızı ne doğrultuda ve nasıl kulanıyoruz?

tabiki normal hayatta kimse mantık gütmez, yaptığı şey sezgi ve iç güdüdür,

bu yüzden çoğumuz alışa gelmiş hataları yapmayı sürdürürüz


o zaman yapmamız gereken uygunluktaki şey hatalarımızdan bilerek kurtulmak

Bilgi kuramı (Epistemoloji) : Bilgi kuramı bilginin ne olduğunu, hangi yolla elde edildiğini, amacını araştırı Bir yandan bilginin özünü, ilkelerini, kökenini, yapısını, kaynağını araştırır, diğer yandan bilginin yöntemini, geçerliliğini, koşullarını, olanak ve sınırlarını sorgular


Doğruluk : Doğruluk, bilginin, bilgisi edinilen şeyle tam uygunluğunu dile getirir Buna göre doğruluk; algılar, kavramlar ve bilimsel kuramlarla nesnel gerçek arasındaki uygunluktur


Gerçeklik (Realite) : Varlığın, varoluş tarzıdır Bilinçten bağımsız olarak var olandır


Temellendirme : Ortaya atılan bir soru ya da ileri sürülen bir sav için dayanak, gerekçe, temel bulma işidir


Bilgi kuramının temel soruları : Bilgi nedir? Kaç türlü bilgi vardır? Bilgi edinmenin amacı nedir? Bilgi edinme sürecinin ilkeleri nelerdir? Hakkında bilgi edinilen nesne ile bilgi edinen özne arasında ne gibi bir ilişki vardır? Kaç çeşit bilgi edinme yolu vardır?


Mantık : Düşüncenin temel yasalarını (özdeşlik, çelişmezlik, yeter neden ilkesi gibi) saptar; doğrunun ölçütlerini arar


Bilgi Kuramının Temel problemi


Doğru bilginin imkansızlığı : İnsan aklının (ya da yetilerinin) gerçeği bilemeyeceğini, herkes için genel geçer bilginin imkansız olduğunu ileri süren görüşlerdir


Sofistler : İnsanın doğru bilgiye herkes için geçerli olabilecek bilgiye ulaşılamayacağını, bilginin kişiden kişiye değiştiğini ileri süren filozoflardır


Protagoras : "İnsan her şeyin ölçüsüdür" der Protagoras'a göre tüm bilgilerimiz duyumdan gelir Duyum insandan insana değişir Bir şey bana nasıl görünüyorsa benim için öyledir Rüzgar üşüyen için soğuk, üşümeyen için soğuk değildir


Gorgias : Hiçbir şey var değildir Var olsaydı bile bilinemezdi Bilinse bile başkalarına aktarılamaz Sözleriyle bilginin bilinemeyeceğini ileri sürer


Septikler : Herhangi bir konu hakkında doğru ya da yanlış şeklinde yargıda bulunulamayacağını ileri süren görüştür En önemli temsilcileri, Pyrrhon, Timon, Karneades, Arkesilaos'tur


Septiklerin bu görüşleri günlük olaylar ve pratik işlerle ilgili değil, felsefi gerçekler ve ilkeler hakkındadır Septisizm gerçeği bütünüyle inkar etmek değildir Çünkü inkar da bir yargıdır Oysa Septikler hiçbir konuda kesin yargıda bulunmazlar


Doğru bilginin imkanı


Rasyonalizm : Rasyonalizm, bilginin akıl ve onun bir işlevi olan düşünme gücü ile oluştuğunu benimseyen, doğru bilginin ölçütünü de duyular da değil akıl da bulan bir öğretidir Rasyonalizme göre insan aklı birtakım ilkeler ya da yetilerle donatılmıştır Evreni oluşturan tüm nesneler hakkında kesin bilgi edinmemiz için sadece bu ilkelere uygun bir biçimde mantığımızı kullanmamız yeterlidir


* Sokrates (MÖ 469 - 399) : Ahlaki doğruların ve erdemlerin bilgisinin insanın ahlaklı olabilmesinin zorunlu koşulu olarak gördüğü bilgidir Sokrates'e göre bu bilgi doğuştandır yani insan dünyaya bu bilgiyle gelir Fakat insan bu dünyaya geldiğinde bunları unutmuştur Bu yüzden bu bilgilerin hatırlanması ve bilinç düzeyine çıkarılması gerekir Bunun Sokrates maiotik (doğurtma) yöntemi kullanır


* Platon (MÖ 427 - 347): Platon'un bilgi felsefesi varlık görüşüne dayanır Platon'a göre varlık görünüşler dünyası ve idealar dünyası olmak iki evren vardır Gerçek bilgi, ideaların bilgisidir İdealar değişmez, gözle görülemez, duyularla algılanamaz olan varlıklardır İdealar ancak akıl yoluyla bilinebilir Bunu da filozoflar yapabilir


* Aristoteles (MÖ 384 - 322): Aristoteles'e göre var olan bir şeyle ilgili olarak gerçek bir bilgiye sahip olabilmek için onun varlığa gelişini sağlayan dört nedenin bilinmesi gerekir Bunlar; maddi neden, formel neden, fail neden, amaçsal nedendir Aristoteles'e göre, bilimin asıl amacı ve genel anlamı, tekili bilmektir Bunun için yapılması gereken tekil ve tümel arasında bağ kurmak, tekili tümelden çıkarmaktır Aristoteles'e göre, akılda bilgi üretme yetisi vardır Varlığı varlığa getiren genel nitelikler o varlığın kendisindedir, içindedir Masa masadır


* Farabi (870 - 950): Akılda bir sezgi gücü bulunduğunu, insan zihninde doğuştan getirilen düşünceler olduğunu kabul eder Farabi bilginin üç kaynağı olduğunu söyler Bunlar duyu, akıl ve nazardır İşte Farabi'nin nazar dediği doğuştan fikirlerdir Farabi'ye göre ayrıca insan zihninde sezgi adı verilen bir güç vardır Sezgi, apaçık ve kesin bilgiye ulaşma aracıdır


* Rene Descartes (1596 - 1650): Bilginin kaynağında yalnızca aklın olduğunu ve insan zihninde doğuştan düşünceler bulunduğunu savunur Descartes'a göre insan zihninin iki temel gücü vardır Bunlar sezgi ve tümdengelimdir Sezgi, zihinde hiçbir kuşkuya yer bırakmayan ve en yüksek derecede açık olan bir kavrayış faaliyetidir İnsan sezgi yoluyla bazı şeyleri açık seçik olarak bilir Tümdengelim ise sezgi yoluyla açık seçik olarak bilinen doğrulardan ve tam bir kesinlikle bilinen olgulardan sonuç çıkarmadır


* Georg Wilhelm Friedrich Hegel (1770 - 1831): Hegel'e göre insan; varlık hakkında duyuları hiç kullanmaksızın yalnızca akıl yoluyla gerçek ve kesin bir bilgiye ulaşabilir Çünkü aklın yasalarıyla varlığın yasaları bir aynıdır Bunu da "Akla uygun olan gerçek, gerçek olan da akla uygundur" şeklinde açıklamıştır Hegel aklın ve varlığın yasaları konusunda geleneksel mantık ilkelerini reddederek diyalektik yasalar adını verdiği yasalar ortaya koymuştur Bu yasalara göre varlığın kendini tez-antitez-sentez şeklinde açtığını savunur (Varlık-yokluk-oluş) Bu aşamanın sonunda Mutlak Ruh vardır Mutlak ruh gelişim aşamasını tamamlamış ve varlık dünyasını kavramıştır


Ampirizm: Ampirizm, bilgimizin kaynağında yalnızca deneyin bulunduğunu söyleyen görüştür Ampirizme göre insan zihni doğuştan boş bir levha gibidir Bu boş levha sonradan deney yoluyla dolar


* John Locke (1632 - 1704): Ampirizmin kurucudur John Locke'a göre tüm düşüncelerimizin ve bilgilerimizin kaynağında deney vardır John Locke iki türlü deney olduğunu söyler Birincisi dış deney, diğeri iç deneydir Dış deneyde dış dünyadaki varlıklar, duyularla denenir İç deneyde ise insanın kendi zihninde ve ruhunda olup bitenlerin bilincine varılır


John Locke'a göre, insan zihninde kompleks düşüncelerin ve dolayısıyla bilginin meydana gelmesi için şu yetilere ihtiyaç vardır: Algı, bellek, ayırt etme, karşılaştırma, birleştirme ve soyutlama yetileri Locke üç türlü bilgi kabul eder - Sezgisel bilgi, kendi varlığının bilgisine sahip olmasını sağlar


- Duyusal bilgi, dış dünyadaki nesnelerin bilgisine sahip olmayı sağlar


- Tanıtlayıcı bilgi, Tanrının varolduğunu kanıtlamayı sağlar


* David Hume (1711 - 1776) : Hume, insanın her şeyi algı yoluyla bildiğini söyler Ona göre algılar iki şekilde ortaya çıkar Bunlar; - İzlenimler, - İdeler (kavramlar ve düşünceler)


Zihinde bulunan her şeyin, tüm izlenim, kavram ve düşüncelerin temelinde, dış dünyanın duyular yoluyla algılanması vardır Bu algılarda belli özellikler bulunduğu zaman bunlar birbirleriyle birleştirilir


Buna bağlı olarak Hume, nedensellik ilkesinin deneyin sonucu olan bir düşünce olması gerektiğini söyler Yani nedensellik bir zorunluluk değil, bizim bir alışkanlığımızdır


Kritisizm : İnsan zihninin güçlerine ve insanın neyi bilip bilemeyeceğine ilişkin bir araştırmadan meydana gelen felsefi yaklaşımdır Kurucusu Immanuel Kant'tır


* Immanuel Kant (1724 - 1804): Felsefede rasyonalizm ve ampirizm akımlarının bir sentezini yapmıştır Immanuel Kant'a göre, bilgi deneyle başlar fakat deneyle sona ermez Immanuel Kant, insan zihninde apriori (önsel) bir bilgi olduğunu savunur Bir kısım bilgi de aposteriori olarak sonradan elde edilir


İnsan, bilgi sürecinde, pasif olmayıp aktif bir biçimde duyular yoluyla gelen izlenimleri sınıflar, kalıplara yerleştirir ve yorumlar Immanuel Kant'a göre insan bilgisi sınırlıdır İnsan zihni, nesneleri ve olayları gerçekte oldukları şekliyle bilemez Nesneler, zihnin imkanlarına, yapısına ve formlarına göre bilinebilir İnsan zihni fenomenleri (görüngü) bilebilir


Entüisyonizm : Bilginin, doğrudan ve aracısız bir bilme tarzına karşılık gelen sezgi yoluyla elde edilebileceğini savunan görüşe entüisyonizm (sezgicilik) denir Sezgiye önem veren filozoflar, rasyonel bilginin uygulama ve eylem için önem taşıdığını kabul eder Ancak akla dayanan bilgi, nesnelerle kurulan doğrudan ve aracısız temasın sonucunda ortaya çıkan sezgisel bilginin tamlığından ve kesinliğinden yoksundur


* Gazali (1058 - 1111) : Ona göre insan, bilgi yolunda duyulardan da akıldan da yararlanabilir ancak bu yetiler insana gerçek varlığın bilgisini veremezZira, gerçek ve kesin bilgi, sezgi yoluyla elde edilir Bu bilgi türü, insan gönlüne yüce ve manevi bir algı olarak iner Gazali, iki göz ya da akıl bulunduğunu savunur Bunlardan birincisi, normal fiziki göz ya da akıldır İnsan bununla maddi dünyaya yönelir ve birtakım bilgilere ulaşılır


İnsanda bir de kalp gözü vardır Kalbin kendisi manevi bir töz olduğu için insan onunla yani sezgiyle gerçekleri bütün açıklığıyla kavrar


* Bergson (1859 - 1941) : Ona göre gerçekten varolan, durağan madde değil süredir Başka deyişle gerçeklik hayattır ve bunu yalnızca sezgi kavrayabilir Bergson'a göre bilmenin birbirlerinden tümüyle farklı olan iki yolu vardır:


Bilimlerde geçerli olan analitik yol : Akıl yada zeka yoluyla bilmeye karşılık gelen bu bilme tarzında gerçekliğin maddeden oluştuğu düşünülür Bilimler varlık alanını parçalara ayırır Her bilimin araştırdığı alan farklıdır Bilimler varlığın özüne nüfuz edemez


Varlığın özüne nüfuz eden sezgi : Bergson'a göre sezgi, gerçekliğin temelinde yaratıcı yaşam atılımının bulunduğunu yaşayarak anlar Sezgi, gerçekliği yani süreyi, yaşamı içten içe duyup yaşayarak kavrar


Pozitivizm : İnsan için bilgide önemli olanın yalnızca olguları araştırmak olduğunu savunan akıma pozitivizm denir Kurucusu A Comte'tur


* A Comte (1798 - 1857) : Comte, toplumu bilim yoluyla yeni baştan düzenlemeyi amaçlamıştır Ona göre düşüncelerdeki anarşinin toplumda karmaşaya yol açtığı bir çağda, toplumun kurtuluşunu sağlayacak tek çözüm pozitivizmdirComte, insan için olumlu ve yapıcı olanın, yalnızca olguları gözlemleyerek tasvir etmek olduğunu öne sürer


Analitik Felsefe : Neo pozitivizm yada mantıkçı pozitivizm olarak da bilinen bu anlayışa göre felsefenin asıl uğraş alanı dildir Bu yaklaşıma göre; felsefe, varlık, değer ve Tanrı üstüne doğruluğu test edilemeyen öğretiler öne sürmemelidir Felsefenin görevi dildeki kavramları çözümlemektir


* Wittgenstein (1889 - 1951) : Wittgenstein, dili çevremizde olup biten bir şey, karmaşık insan faaliyetlerinin oluşturduğu bir bütün olarak görmüştür Bütün felsefe problemlerini bir dil problemine indirgeyen Wittgenstein, felsefenin özünde bir kuram değil faaliyet olduğunu söyler


Pragmatizm (Faydacılık) : Doğruyu ve gerçekliği eylemlerin sonuçları değerlendiren ve onlara fayda açısından yaklaşan felsefi akımdır Bu akıma göre bir düşüncenin değeri, o düşüncenin pratik amaçlarına bağlıdır Savunucuları James ve Dewey'dir


* William James (1842 - 1910) : Bütün kavramlar, bilgiler insan yaşamına, insan amacına yardımcı oldukları zaman doğrudur James'e göre "bir düşünce yararlıdır, çünkü doğrudur; bir düşünce doğrudur çünkü yararlıdır" Doğru bilginin ölçütü yararlı olmasıdır


* John Dewey (1859 - 1952) : Dewey'e göre kişiye yararlı olan ve ona mutluluk veren düşünceler doğrudur Ona göre düşünce çevreye uymayı, doğadan yararlanmayı ve mutlu olmayı sağlayan bir alettir Bilimsel yasalar ve kuramlar başarılı olursa, yani uygulamada bir işe yararsa iyi ve doğrudur, aksi olursa yanlıştır


Fenomenoloji : Kurucusu Edmund Husserl'dir Fenomenoloji özün bilinebileceğini ileri süren bir görüştür Bu görüşe göre öz fenomenin içinde vardır ve bilinç onu yakalayabilir Öz bilgisine varabilmek için önce bütün verilmiş bilgileri parantez içine alıp ortadan kaldırmak, yok saymak gerekir Yani insan günlük yaşamdan edindiği bilgileri, önyargıları, din, bilim vb yolla elde ettiği tüm görüşleri bir tarafa bırakarak, onlardan arınarak, duyularla algılanan nesnelerin ötesinde bulunan ideal özlükler alanına ulaşabilir

--------------------

yukardaki her filozofun fikri ayrı olsada asla kötü olanı uygulamamıştır

açık bir şekilde, kötülüğün cazibesi zayıf insanı kendine çeker

o zaman kendimize yapacağımız en iyi şey ,kişilerin amacının ne olduğudur

amacı yakalarsak kişilikleride çözmüş oluruz velakin önünüze bir doğru konup sizleri türlü felaketlere sürükleyecek çok düzen ve oyunlar vardır

size kısa bir hikaye anlatmak isterim, bir gün geylani hazretleri gizli odasında ibadet ederken ,ona bir ışık gözüktü ,o ışık şu şekilde ona seslendi, ey kulum kendini bu oruçlarla ve ibadet ile niyazla heder etin,der geylani hazretleri ona in ordan mel'un der, bunu duyan şeytan duman olup yanına iner, ve şöyle der , nerden anladın benim şeytan olduğumu, geylani hazretleri şu cevabı verir, allah biri ile mükelim olduğunda, ses bütün azalardan duyulur senin sesin ise kulağımdan başka uzvum duymadı der

işte bilgi bu zatı kurtarmıştı, şeytan ise bu şekilde bir çok evliyayı namazdan uzaklaştırdığını söylemişti


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.