Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alan, araştırmalarında, faktörü, halk, kültürü, medya

Halk Kültürü Alan Araştırmalarında Medya Faktörü...

Eski 07-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Halk Kültürü Alan Araştırmalarında Medya Faktörü...



Bir bilim dalının esasını malzemesi oluşturur Halkbilimini de folklorik malzeme olmadan değerlendirmek mümkün değildir Halkbilimci ihtiyacı olan folklorik malzemeyi ya alana çıkıp kendisi derler ya da bir başka araştırmacının yaptığı derlemeden yararlanır Kısaca ele alacak olursak, dünyada folklor, millî kimliklerin oluşması, gelişmesi, korunması amacıyla ortaya çıkmış, Türkiye’de de bu alanda ilk çalışmaları yapan Ziya Gökalp, Fuat Köprülü, Rıza Tevfik bu ruhla yazılarını yazmışlardır “Modern halkbilim ise; insan davranışlarını ve geleneklerini çalışarak insanı daha iyi anlamaya ve onun hakkında daha derin bilgiye kavuşmayı amaçlar” (ÇOBANOĞLU: 1999, 5)

1 Araştırma konusu, 2 Araştırma evreni, 3 Kaynak kişi, 4 Araştırmacı ve 5 Derlenen malzeme bu alanda yapılan çalışmayı meydana getiren unsurlardır Bu unsurların her birini etkileyen bir takım faktörler vardır Bildiride Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü bünyesinde yapılan alan araştırmaları sırasında, araştırmaları etkileyen faktörlerden medya üzerinde durulacaktır Bildirinin sonunda olumsuz etkileri asgari düzeye indirgemek, olumlu etkileri azami ölçüde kullanılmak amacıyla nasıl bir araştırma yöntemi izlenmesi gerektiğine ilişkin öneriler de getirilmeye çalışılacaktır

“Medya” Türkçe Sözlük’te “iletişim ortamı, iletişim araçlarının tümü” olarak tarif edilmektedir (1998: 1524) Tanımdan da anlaşıldığı gibi medya dendiğinde pek çok iletişim aracı bu kavramın içerisinde yer almaktadır Ancak biz bu çalışmada kaynak kişiyi, araştırmacıyı, malzemeyi dolayısıyla mevcut durumda araştırmanın bütününü etkileyen en önemli etken olarak düşündüğümüz televizyon üzerinde duracağız Televizyonun hayatımıza girmesiyle evlerdeki oturma düzeninden, yemek saati alışkanlıklarımıza kadar bir farklılaşma oldu Eskiden misafir baş köşeye alınırken şimdi televizyonlar odalarımızın, salonlarımızın baş köşesinde yerini aldı Bütün yerleşim düzenimiz, hatta misafirliklerimiz bile ona göre ayarlanır oldu Sandık çeyizi hazırlanırken televizyon örtüleri ihmal edilmedi ve televizyonun toplumdaki önemi doğrultusunda yerini aldı Televizyonla tanışıncaya kadar uzun zaman bilgi almak, eğlenmek vb için kendi çevresinde dinleyici olan toplumumuz televizyonla tanıştıktan sonra izleyici topluluk haline geldi Halk arasında kullanılan bir söz vardır “Telefon mektuplaşmayı, televizyon sohbeti kesti” çünkü televizyonla tanışmadan evvel insanlar bir araya geldiklerinde kendi çevrelerinde yaşadıkları, gördükleri olayları konuşur dinlerdi Ama televizyon hayatımıza girdikten sonra, sessizce oturup onu izler, konuşma ihtiyacımızı ise onun oluşturduğu gündem üzerinde konuşarak karşılar olduk Diğer iletişim araçlarına göre televizyonun sahip olduğu bu ayrıcalık, bilgi alma ve eğlendirme ihtiyacını karşılarken göze, kulağa hitap etmesi, özellikle son yıllarda artan kanallar ve yeni sistemler sayesinde nerdeyse sonsuz bir seçme imkanını izleyiciye sunmasıdır Özellikle kırsal kesimde genel vericilerin sağlıklı yayın izlenmesinde başarılı olamaması nedeniyle tercih edilen çanak antenler vasıtasıyla bu kesimde televizyonun toplum üzerindeki etkisinin çok daha fazla olduğu gözlemlenmiştir Bölgede olup biteni ülkeye, ülkede olup biteni dünyaya iletirken, yöresel kültürü ulusala, ulusal kültürü uluslararasına taşır (ER 2000: 291)

Halk üzerinde bu derece etkili olan bu kitle iletişim aracı doğal olarak halkın hayat tarzını ortaya koyan halkbilim ile de ilişkilidir Genelde medyanın özelde televizyonun halkbilim alan araştırmalarındaki önemli etkilerini birkaç madde halinde sıralamak mümkündür Bu etkiler:

A) Medyanın folklorik malzemeye olan etkisi
B) Medyanın kaynak kişiye olan etkisi
C) Medyanın araştırmacıya olan etkisi
şeklinde sıralanabilir

A) Medyanın Folklorik Malzemeye Etkisi:
Medya zaman zaman halkbilimsel malzemeyi kullanır, bunu da çoğunlukla kendi yöntemleri ile elde eder Halkbilimciler de medya mensupları da aynı malzemeyi farklı metodlarla kendi kuralları içinde toplar, değerlendirir ve sunar Bir televizyon programcısının belgesel çekiminde bile ayrıntılı bilgiyi kayda alması, alsa da ortalama seyirciye ilgiyle izlettirmesi mümkün görünmemektedir Çünkü ortalama izleyici için folklorik bir uygulamanın tamamı değil, nerede olduğu ve ana hatları dikkat çekicidir Malzemesi zaman zaman aynı olabilen bu iki farklı alandan, medya kitlesel gücü göz önüne alındığında halkbilimini dolayısıyla halkbilimsel çalışmayı etkiler

a) Televizyondaki film ve dizi filmlerin özellikle kırsal kesimdeki anlatım türleri ihtiyacını karşılamasıyla masal, hikaye vb anlatım türlerine ihtiyaç duyulmaması nedeniyle unutulması

Dinlenmek eğlenmek amacıyla da anlatılan halk hikayesi, masal vb türler yerine, hayatımıza girdiği zamandan itibaren televizyon, halkın eğlenme ihtiyacını kendi yöntemleriyle karşılar olmuştur Bu durumda uzun zaman bu türleri anlatma gereksinimi duymayan insanlar, araştırma sırasında kaynak kişi konumuna geldiklerinde eskiden anlattıklarını ama çok uzun süredir anlatmadıkları için unuttuklarını ifade etmektedirler 80’li yılların sonu ile 90’lı yılların başında ülkemizde yabancı, özellikle Meksika, Brezilya gibi Güney Amerika ülkelerinde çekilen, pazarlanan uzun soluklu “soup opera” veya “pembe dizi” de denilen dizi filmler furyası esmeye başlamıştır Kanal sayılarının artmasıyla bu tip pek çok dizi film televizyonlarda yayınlanmaya başlandı Son yıllarda ulusal kanallarca da bu tip filmler, genellikle yukarıda zikredilenlerin kötü bir kopyası olarak çekilip yayınlanmaya başlanmıştır

Genellikle gündüz kuşağında yayınlanan bu Güney Amerika kaynaklı filmler, kent yaşamında daha ziyade ev kadınları tarafından izlenirken, seyirci kitlesinin kırsal kesimde daha farklı olduğu gözlemlenmiştir Kırsal kesimde kadınlar yanında erkekleri ve çocukları da içinde alan daha geniş bir izleyici kitlesi tespit edilmiştir Genellikle gündüz kuşağında yayınlanan uzun soluklu bu dizi filmlerde film başlamadan önce yapılması gereken işler tamamlanıp, film izlendikten sonra, birlikte bir müddet o günkü bölümün kritiği yapılmaktadır Hatta filmdeki karakterlerin isimlerini söylemek zor geldiğinden onlara Türkçe isimler verdikleri de tespit edilmiştir Örneğin “Asley” yerine “Ayşe” , “Nina” yerine “Mine” isimleri kullanılmaktadır

Ayrıca diğer bir konu da, bir masal, halk hikayesi vb bir tür anlatılırken anlatanın ifade gücü ve dinleyenin anlama kapasitesine göre dinleyicinin zihninde bir tasvir oluşur Bu da zaman içerisinde insanın algılaması, tasvir edebilme ve anlatımının gelişiminde olumlu katkılarda bulunur Ancak televizyonda izlenen, insan zihninde objelerin kalıplaşmasına neden olmaktadır Bu da insanların düşünme ve hayal gücünü standartlaştırmakta ve dili kısırlaştırarak ifade yeteneğini köreltmektedir

Şanlıurfa’ya bağlı Bozova İlçesinin Yaslıca Köyünde 1990 yılında yapılan bir araştırma sırasında İslim Karabulut adında bir kadının yöresel tabirle “hoş heket” anlattığı bilgisini aldım İslim hanım benim bulunduğum köy odasına geldi Ancak heket bildiğini, anlatabildiğini kabul etmiyordu Ona televizyonun köye birkaç sene önce geldiğini daha önceleri çocuklarını nasıl eğlendirdiğini, uyuttuğunu sorduğumda bana artık böyle bir şeye ihtiyaç olmadığını, çocukların o dönemde çok tutulan bir televizyon dizisinin kadın karakterinin adında hareketle “çocuklar heketi ne yapsın git sor Rakel’i sana baştan sona anlatsın” cevabını verdi Tam bir gün bu kadına bir şeyler bildiğini ve benim bundan haberdar olduğumu anlatarak ikna etmeye çalıştım Ertesi gün ve daha sonraki gün İslim Karabulut bana hikaye ve masal anlattı Ama benim köyde birkaç gün daha çalışma şansım olmasaydı konuyla ilgili orada malzeme olmadığını kabul edip köyden elim boş dönmekten başka şansım olmayacaktı (BAHŞİŞOĞLU 1998: 347)

b) Kaynak kişinin izlediklerinden etkilenerek yöresinde mevcut olmayan bir geleneği farkında olmadan mevcut gibi kabullenmesi
Kaynak kişi, farkında olmadan kendi yöresinde bulunmayan bir uygulamayı televizyonda izlediği bir programla bağdaştırıp varmış gibi kabullenebilir Bunda etken kaynak kişinin o uygulamayı onaylayıp, kendi yöresinde de olmasını istemesi olabilir

“Türk Kültüründe Çeyiz Geleneği ve Kastamonu Örneği” konulu yüksek lisans tezim dolayısıyla Kastamonu’da yaptığım bir araştırmada yörede otuz dokuz kaynak kişi ile çalıştım Kaynak kişilerimden en yaşlısı 75 yaşındaki zihnen de sağlıklı olan Şükriye Hanımdı Kaynak kişilerin otuz yedi tanesi “çeyiz senedi yapılır mı?” sorusuna “hayır böyle bir adet yoktur”, birisi uzak dağ köylerinde vardır”, o ise “vardır yapılır” şeklinde cevap vermiş daha sonra da nasıl oluğunu, kimlerin bulunduğunu ayrıntılı olarak anlatmıştır Kendisine yapılıp yapılmadığını sorduğumda “Hayır” dedi Yapılmış bir senet görüp görmediğini sordum Görmediğini söyledi Sonradan diğer kaynak kişilerle görüştüğümde kesinlikle böyle bir uygulanın olmadığı hatta henüz evliliğin başında çiftlerin arasına senin malın benim malım diyerek ayrılık gireceği düşüncesinin hakim olduğu tespit edilmiştir

Şükriye Hanımla tekrar görüştüğümde kendisi “yoksa ben bunu televizyonda görmüş olmayım” dedi Şükriye Hanım okuma yazmayı televizyondan öğrenecek kadar iyi bir televizyon izleyicisidir Eğer fazla sayıda bilgi kaynağım olmasaydı yaşı, zihni yeterliliği dolayısıyla Şükriye Hanım’ın söylediklerinin kesin doğruluğunu onaylayıp, diğerlerinin verdiği bilgilerin ise zaman içersinde meydana gelmiş değişiklik olduğunu kabul etmek durumunda olacaktık (BAHŞİŞOĞLU 1998: 70)

c) Kaynak kişinin medyadan etkilenerek folklorik malzemede değişiklik yapması
Özelikle halk edebiyatı, eğlence amaçlı geleneksel tiyatro, halk oyunları, halk müziği gibi alanlarda kaynak kişi izlediği olaylar ve karakterlerden etkilenerek malzemede değişiklik yapmaktadır Kaynak kişinin anlatırken masaldaki kızı izlediği dizi filmdeki kız gibi tasvir ettiği, hatta Marianna gibi, Rakel gibi o dönemin dizi kahramanın adını zikrettiği de görülmektedir

Bunun yanısıra kaynak kişi izlediği programda olayın başı, ortası ve sonucundan örnekler verildiğini görerek, bir hikayeyi anlatırken hikayenin ana örgüsünü verip ayrıntılara araştırmacının ihtiyacı olduğunu düşünmediğinden metin üzerinde ana yapıyı bozmayacak kısaltmalar yapabilmektedir

Ardahan’da 2000 yılı içersinde gerçekleştirilen bir alan araştırması sırasında Damal İlçesi Obrucak Köyünde bir kaynak kişi ile halk hikayesi konusunda derleme yapıyorduk Kaynak kişi “Kurbani ile Perizat” adlı bir halk hikayesi anlatıyordu Hikayeyi bitirdi, elde ettiğim malzemeden hoşnuttum ancak o sırada odada bulunan yaşlılardan birisi, kaynak kişi olan aşığa hitapla bu hikayenin aslının böyle olmadığını, eksik ve kuru bir anlatımının olduğunu halbuki daha iyisini anlatabildiğini bildiğini ifade etti Bunun üzerine aşık “evet ama hepsini anlatırsam sıkılırlar hem televizyonda da bir başını bir sonunu gösteriyorlar” dedi Daha sonra aşığa tamamını dinlemek istediğimize ve sıkılmayacağımıza ikna ettikten sonra aynı hikayeyi bir kez daha anlattı Ama hem metnin kendisinde hem de aşığın anlatım tarzında iki hikaye arasında çok fark olduğu görüldü

Halk oyunlarında köylerde özellikle gençler arasında oynanan oyunlarda geleneksel çizgilerin ve adım yapılarının değiştirilerek televizyonda izlenen gruplara benzetilmeye çalışılmaktadır

Diğer taraftan halk izlediklerine öykünerek yeni malzeme de ortaya koyabilmektedir Balıkesir’de gerçekleştirilen bir araştırma sırasında çıkarılan eğlence amaçlı seyirlik oyunda televizyon programcısı Sadettin Teksoy’a öykünme olduğu gözlemlenmiştir
Bu maddede yer alan etkileri olumsuzluk hanesinde yazmak yerine folklorun dinamizmine bağlamak daha doğrudur

B) Medyanın Kaynak Kişiye Olan Etkisi
a) Gizli kamera korkusu nedeniyle cevap vermeme veya tepki gösterme
Medya tarafından özellikle geleneksel tedavi yöntemlerini (gerek büyüsel gerekse ilaçlarla yapılan) uygulayanlar ile bir takım gayrı resmi iş ve kurumları konu alan eleştirel haber programlarında gizli kamera kullanılması sonucunda, araştırma alanında özellikle halk hekimliği ve inançla ilgili sorular sorulduğunda kaynak kişilerin tepki göstermesi son yıllarda en çok karşılaşılan olumsuz etkilerden birisidir Kaynak kişiler, bu tip sorulara cevap verdiklerinde hurafelere inandıkları veya dinî inançlarının sömürüldüğü fikriyle suçlanacaklarını, eğer halk hekimi veya dinî bir kurumun üyesi iseler yasal bir soruşturmaya tabi tutulacaklarına inandıklarından ya tepki göstermekte ya da bu tip şeylere inanmadıklarını, yörelerinde böyle uygulamaların olmadığını iddia etmektedirler

Karabük’te 2000 yılında yapılan alan araştırması sırasında Ovacık İlçesi’nin Ambarözü Köyü’nde kadınlarla doğum konusunda çalışırken kaynak kişiler sorulara sürekli kaçak cevaplar veriyordu Bir süre sonra kaynak kişilerden birisi “yeter artık başka soru sormayın” diye sert bir şekilde çıkıştı Soru sormayacağımızı ama problemin ne olduğunu öğrenmek istediğimizi söylediğimizde, bizimle konuşmayı reddeden kadının birkaç ay önce komşu köylerden birisine ziyarete gittiğini, o orada bulunduğu sırada “Arena” haber programı tarafından cinci hoca olarak tabir edilen birisinin evinde gizli kamera ile çekim yapıldığını, bir süre sonra kadının oğlunun İstanbul’da programı izlemesiyle bazı ciddi ailevî problemlerin ortaya çıktığını, bizde de mutlaka gizli kamera olduğunu bildiklerini iddia ettiler Birkaç saatlik görüşmemiz sonucunda bütün çabalarımıza rağmen kadınları ikna etmeyi başaramadığımız için çok zor bir yolu kat ederek gittiğimiz köyden eli boş döndük

“Burdur alan araştırması sırasında bir köy dönüşü ilçeden geçerken müzik sesleri duyduk, arabayı durdurup, indik Çevredekiler ne olduğunu sorduk Kına gecesi var cevabını aldığımızda düğün sahibinden izin alıp, gecenin yapıldığı odaya girdik Genç kızlar toplanmış teyp çalıp eğleniyorlardı Güler yüzle karşılanıp baş köşeye oturtulduk Biraz sohbetten sonra geliş amacımızı belirtip, onlarla kına türküleri ve manilerle ilgili çalışma yapıp yapamayacağımızı sorduk

Memnuniyetle kabule edildi Teybi hazırladık, derlemeye başladık, o anda odada bulunan genç kızların hepsi arkasını dönüp türkü söylemeye başladı Teybi kapatıp arkalarını dönme nedenlerini sorunca televizyonda görünmek istemediklerini belirttiler Kameramız olmadığını, sadece teyp kaydı yapacağımızı söyledikse de özür dilediler ve yaklaşık elli kızla arkaları dönük derleme yapmak durumunda kaldık Kendilerince haklıydılar görünse adı gizli kamera olmazdı ve biz onu ustaca saklamış olmalıydık ki, görünmesin”

b) Televizyon programı/kameraya alışkın olma nedeniyle istenilen bilginin değil verilenin alınması

Kültürel amaçlı araştırma, program vb çalışmalar için hemen her ilde özellikle ildeki yöneticiler ve rehber kişiler tarafından tavsiye edilen bir veya birkaç yer vardır İzmir Bademler, Balıkesir Tahtakuşlar, Tokat Nebiköy, Karabük Yörükköyü, Ardahan Obrucak, Denizli Kızılcabölük vb birtakım köy ve belde her araştırma veya televizyon ekibine tavsiye edilir Artık köy halkı da kameralara alışmış yapacağı işler rutinleşmiştir

Köy meydanına ocaklar yakılır, kazanlar kurulur, kız isteme, nişan, kına gecesi, gelin alma veya çeyiz serme gibi düğün uygulamalarından birisi veya asker uğurlama vb bir takım gelenekler canlandırılır Ancak HAGEM merkezli alan araştırmalarında geleneklerin kamera ile tespitin yanı sıra ayrıntılı bilgi elde etmek amacıyla mülakata dayalı bir metot uygulanmaktadır Kaynak kişi olabilecek insanlar başlangıçta televizyona çıkacakları umuduyla daha önceden yaptıkları gibi yemek hazırlamaya veya bazı gelenekleri mizansen olarak yapmaya hazırlanırken bizim daha farklı bir teknik kullanmak durumunda olduğumuzu anlattığımızda heyecanlarını kaybetmekteler

Balıkesir’de 2000 yılında halk mutfağı konulu alan araştırmasında köy muhtarı bir araştırma ekibinin değil, televizyonda yayınlanan Atilla İçli’nin programının çekimi için bir ekibin geleceğini köy halkına söylemiş Köyün bütün genç kızları bayramlık kıyafetlerini giymiş bizi bekliyordu Halk Eğitim Merkezi’nin açtığı kursta yaptıkları çeyizlik ürünlerin ve kendilerinin çekimlerinin yapılacağını düşünüyorlardı Yöredeki sınırlı zamanımızda halk mutfağı çalışmak zorundaydık Ancak ortamda düş kırıklığı yaşatmamak muhtarı ile ekibi araştırmanın verimliliği ve kaynak kişilerle iletişim açısından yalancı duruma düşürmemek için asıl araştırmaya ayırmamız gereken zamanın bir bölümünü de genç kızlarla ilgilenmeye ayırdık

c) Daha önce yapılmış bir programın yanlış yorumlanması veya gerçekten yanlış aktarılması sonucunda kızgınlık nedeniyle daha sonra başka bir araştırma ekibine tepki gösterilmesi

Daha önceden yapılmış bir program yöre halkı tarafından yanlış anlaşılmış olabilir veya gerçekten hatalı bir yorum yapılmış olabilir Bu durumda arkadan gidecek olan başka bir ekibi zor bir dönem beklemektedir Daha önceki yaklaşımlarından sonra hoşnut olmadıkları bir sonuçla karşılaşan halk, bu defa gelen ekipten diğerlerine olan kızgınlıklarının acısını çıkartabilir Bu sert bir tepki olabileceği gibi saklanan veya yanlış aktarılan bilgi de olabilir

Rize’de 1994 yılında gerçekleştirilen Halk Oyunları Kıyafetleri Teknik Çizimleri Projesi için Hemşin’in bir köyüne gittiğimizde erkeklere niçin geldiğimizi anlattık, birbirlerine baktılar ve kahveye davet ettiler Tedirgin bir halleri vardı Ne olduğunu sorduk, tedirginliklerinin nedenini öğrenmek istedik Aralarından birisi bir ay kadar önce bir profesörün AİDS testi yapacaklarını belirterek kan örneği aldığını, daha sonra bu bayanın televizyonda çıkarak Hemşin ve çevresinin Ermeni kökenli olduğunu bunu yörede gerçekleştirdikleri kan testlerinden elde edilen bilgilere dayandırdıklarını söylediğini belirttiler Olaydan duydukları üzüntü ve tedirginlikle bizlerin de aynı konu üzerinde çalıştığımız düşüncesinde olduklarını ifade ettiler Amacımızın düşündükleri gibi olmadığını kendilerine söyledik Uzun bir ikna süresinden sonra verimli bir çalışma yaptık ancak onları ikna etmek için çok uzun bir süre konuşmamız gerekti

d) Televizyonla empoze edilen geleneksel kültür imajına uymama veya onlar gibi renkli görüntü verememe endişesi ile bilgiyi saklama veya değiştirme
Yazılı ve görsel iletişim araçları okuyucunun izleyicinin zihnine bir takım objeleri yerleştiriyor Bunun en tipik örneklerini geleneksel mimaride ve geleneksel giyim kuşamda görüyoruz Medya halka geleneksel yaşam alanlarını sunarken geleneksel mimari olarak konak tipi özellikle Safranbolu evlerini göstermektedir Halbuki halkın hayat tarzından, coğrafyadan, iklimden vb pek çok etkenden beslenen geleneksel mimarinin bölgeden bölgeye farklılık gösterir Yine giyim kuşam parçaları bölge, sosyal statü, kullanıldığı ortam vb pek çok etkene bağlı olarak değişiklik gösterir Ancak geleneksel giyside de bindallı ve üçetek “milli giysi” rolünü üstlenmiştir

2000 yılı Haziran ayında Ardahan’a bağlı bir ilçede araştırma sırasında bize belediye tarafından, eski evlerin yıkıldığı ve mayıs ayı sonuna kadar ilçede betonarme dışında yapı kalmaması kararının alındığı söylendi Aslında ilçesi için çok şey yapma arzusunda olan kaymakama bu uygulamanın yanlış olduğu en azından örnek teşkil etmek üzere birkaç yapının bırakılmasıyla ilgili fikrimizi söylediğimizde kaymakam bize “ama o evlerin hiçbirisinde Safranbolu evlerinde görebileceğiniz süslemeler işlemeler yoktur, düz ahşap yapılar olduğunu korunmalarına gerek olmadığını söyledi

Medya kültürün çeşitli yönlerini yeniden yaratarak, değiştirerek ve şekillendirerek kullanmaktadır Medya bu işlem sırasında kendi mantığı doğrultusunda seçtiği kültürün çeşitli unsurlarını kendi bütününü yaratma sürecinde birleştirerek yine kendi formatında sunmaktadır Bu durumda aktarılan var olan kültür değil, medyanın kendi yarattığı ve kurguladığı kültürdür (ÖZDEMİR 2001:89) Son dönemde televizyon kanallarında yörelerimizin geleneksel yapılarını, özellikle oyun, müzik ağırlıklı olmak üzere tanıtan çeşitli programlar yayınlanmaktadır Bu programlarda yörede en renkli ortamı sağlayacak uzun bir ön çalışmanın ardından amaca uygun bir belde veya köye gidilerek yapay bir ortam hazırlanır, çekim yapılır Aslında yarım saatlik bir program için haftalar süren bir hazırlık yapılmıştır Ancak izleyiciye bunun köye gider gitmez hazırlandığı hatta (köyde böyle bir ortamın hazır olduğu), tesadüfi olduğu izlenimi verilmektedir

Böyle bir programı izledikten sonra kaynak kişi konumundaki insanlar, bizimle karşılaştıklarında hemen kendi köylerinde böyle bir ortamın olmadığını televizyonda hâlâ sürdürülen aynı konulu programlardan biri örnek gösterilerek “bizim buralarda Atilla İçli’nin progr***** çıkacak gibi oyunlar, kıyafetler yoktur” cümlesiyle belirtmektedirler Biz de yine kısıtlı zamanımızdan kaynak kişilerimizi istediklerimizin o tip programdakilerle aynı olmadığını, bizim farklı bir metodumuz olduğunu anlatmaya ayırmak durumunda kalmaktayız

C) Medyanın Araştırmacıya Etkisi:
“Medyanın araştırmacıya olan etkisi” adlı bir başlık profesyonel yaklaşım açısından ters görünse bile araştırmacı toplumun bir parçası olan, izleyen ama aynı zamanda okumak durumunda olan bir insandır O da izlediklerinden ve okuduklarından etkilenir
2001 yılı şubat ayında Sincan’da bir alan araştırmasına çıktık Sincan dendiğinde eğer yakınan yöreyi tanımıyorsanız aklınıza gelecek ilk üç şeydeb birincisi olaylı Kudüs gecesi, ikincisi bir bayan muhabirin tartaklanması, üçüncüsü caddelerinden tankların geçişidir Bu olaylardan her biri insan zihninde olumsuz bir görüntü çizmektedir Profesyonel olmamıza ve etkilenmememiz gerekirken ilk gün bir tedirginlik yaşadık

Olumsuz Etkileri Aza İndirgemek İçin Neler Yapılabilir
Bilgilendirme, haber verme, eğlendirme vb işlevleri, bir çok sektörle ekonomik bağı olan medyanın toplum üzerindeki etkisi hep var olacaktır Ancak saha çalışmaları da bizim alanımızın var geçilmez bir gereğidir Medyanın çalışmalarımız üzerinde olumsuz etkileri var deyip, araştırmadan vazgeçmemiz mümkün olmadığına göre olumsuz etkileri en aza indirgeyip, olumlu etkilerini azami düzeyde kullanabileceğimiz bir sisteme ihtiyacımız vardır Aslında yukarıda maddeler halinde sıralanan problemlerin hepsinin temelinde bizim alanda geçirdiğimiz sürenin kısalığı yatmaktadır Mevcut düzende bir ile ait alan araştırmasının 10-15 gün içersinde tamamlanması gerekmektedir HAGEM Merkezli alan araştırmalarına çıkıldığında bir ilin genellikle her ilçesinden bir veya birkaç köye gidilebilmekte, orada da günün ancak sınırlı bir zamanı geçirilebilmektedir Bu da sağlıklı sonuç elde etmeyi engellemektedir Çünkü araştırma ort***** girdiğimizde kendimizi tanıtmaktan öte hiçbir televizyon kuruluşu ile ilişkimiz olmadığını, yaptığımız çalışmanın yayınlanmayacağını, kendilerine hukukî ve sosyal anlamda zararımızın dokunmayacağını da ikna etmek durumundayız Bugünkü mevcut araştırma sistemimiz kurumun 35 yıla varan kuruluş aşamasında o zamanın şartlarına göre belki yeterli kabul edilmiş, sağlıklı sonuçlar alınmış olabilir Halk kültürü ihtisas arşivinde bulunan binlerce belge de bunun bir göstergesidir

Bugün de değerli bilgilere ulaşılmakla birlikte harcanan emek ve maliyet göz önüne alındığı yeniden yapılanmaya ihtiyaç duyulduğu ortadadır Bu durumda hem var oluş amacına uygun olarak bilimsel, diğer taraftan bir bakanlığa bağlı olarak bürokratik bir kuruluş olan HAGEM’de nasıl bir araştırma sistemi oluşturmalıyız ki, bu sistem, hem bilimsel olsun sağlıklı sonuçlar versin, hem ekonomik durumu zaten kısıtlı olan ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılması sağlasın, aynı zamanda da bürokratik bir kurum olarak günlük işleyişine devam edebilsin

Bu problemlerin bir kurumun iç işleyişiyle ilgili olduğunu düşünebilirsiniz Doğrudur Hatta çözümlerinin de konuyla ilgili pek çok yayında yer aldığını da söyleyebilirsiniz Bu da doğrudur Ancak kurumun Türkiye’de halk kültürü araştırmalarındaki önemi dikkate alındığında bu problemin Türk halk kültürü alanında çalışanların bütününü ilgilendirdiği kanaatindeyiz Bu Kongrenin de popüler ifadeyle amacımıza uygun fikirlerin ortaya çıkabileceği sesli düşünmeye imkan vereceği düşüncesiyle konuyu bu platforma taşımayı uygun bulduk

Neler yapabiliriz noktasına geldiğimizde çalışmalarda da kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır Kısa vadeli hedefler dediğimizde halen bazı konularda uygulamada olan, ancak yeterli düzeyde bulunmayan çalışmalardaki aksaklıkları düzeltmek adına neler yapılabileceğine dair fikirler ileri sürülecektir

1 Proje bazında çalışmalar yapılması: Genel Müdürlükte bu konuda bazı çalışmalara başlanmış olup, örneğin “halk oyunları kıyafetleri teknik çizimleri” adlı proje il il gerçekleştirilmeye ve Türkiye geleneksel giyim kuşam kataloguna adım oluşturmasına çalışılmaktadır

2 Bibliyografik çalışma ve alanda yapılacak sağlıklı bir ön araştırma: Kalabalık gruplar yerine azami üç kişilik gruplar oluşturularak öncelikle taşra araştırmacıları tarafından yörede yapılacak ön araştırma ile merkezde ve taşrada yapılacak bibliyografik tarama ve daha önce bir çalışma yapılmış ise arşivdeki bilgilerin tespit edilmesi gerekmektedir Bunların yapılmasına bugün de çalışılmaktadır Ancak zaman yetersizliği ve her ilde bir araştırmacı bulunmayışı bu aşamada da bazı aksaklıkların olmasına neden olmaktadır

3 Araştırmada yörede geçirilecek süre ve yeterli gidiş geliş: Bir alan araştırması ortalama 10-15 günlük bir sürede yapılmaktadır Bu süre içerisinde ilin gidilebilen bütün ilçelerinden rehber kişilerin yardımıyla asgari bir azami üç köy seçilerek ekipte bulunan araştırmacıların uzmanlıklarına göre farklı konularda çalışmalar yapılmaktadır Bu sırada daha önce zikredilen olumsuz etkilerden herhangi biriyle karşılaşıldığında ya o etkiyi ortadan kaldırmak adına araştırma süresinden çalınmakta ya da hiçbir sonuç elde edilmeden dönmek zorunda kalınmaktadır Bunun için yöreye projede belirlenen sürede gerektiği kadar gidip gelme imkanının sağlanması gereklidir

Yine kısa vadeli çözümlerde değerlendirme aşamasında ise derlenen malzemenin ham halden kurtarılıp, en azından değerlendirilmeye hazır hale getirilmesi gerekmektedir ki, kullanıma hazır olsun Ancak asıl işi araştırma yapmak ve bunları değerlendirmek olan folklor araştırmacıları üzerindeki bürokratik iş yükünün azaltılarak danışmanlık düzeyinde tutulması, bu işlemlerin ise oluşturulacak yeni birimlerce yapılması sağlanmalıdır

Uzun vadede ise kurumsal yapıda değişiklik yapılması yani kurumun genel müdürlük olmaktan çıkıp, gerçek bir “enstitü” konumuna gelmesi gerekmektedir Bunun yanısıra kurumun yeterli sayıda ve teknik imkanları iyi olan donanımlı araştırmacılara ihtiyacı vardır

Sonuç olarak halk kültürü çalışmalarının ilk safhası olması gereken “metin toplama” Türk Halkbilim çalışmalarının amacı haline gelmiş durumdadır Ancak artık mahalli kimlikleri öne çıkaran romantik çalışmaların Türk dünyasının folklorunu kavramaya ve izah etmeye yeterli olmadığı görülmektedir Bu durumda Türk dünyasının folklorunu araştırmak için, hem bilimsel temele dayanan hem de pratik olarak ihtiyaçlara cevap veren yeni yöntemler bulmak gerekmektedirFolklor geçmişin yankısıdır, ancak aynı zamanda şimdinin güçlü sesidir (OĞUZ, 2000:17)

Saha araştırmalarında elde edilen verilere çok uzun zaman “geçmişimizden kalan hatıralar” gözüyle bakılmıştır Halen de pek çok kişi halkbilim çalışmaları dendiğinde kırsal kesimde geçmişe ait bilgilerin toplanmasını kabul etmektedir Halbuki Halkbilim ne “köybilim” ne de “nostajibilimdir” Evet halkbilim eşit değildir “köybilim” ve yine halkbilim eşit değildir “nostaljibilim” Türkiye’de halkbilim çalışmaları “köybilim” ve “nostaljibilim” olmaktan öteye gitmediği sürece; önüne geçilmesi imkansız olan küreselleşme sürecinde doğru eğitim, sağlık, kültür, ekonomi, hukuk vb pek çok politikanın oluşturulması ve işlerlik kazanması mümkün olamayacaktır Kültürbilimciler yalnız üniversitelerin ilgili bölümleri ile ülkedeki tek kurum sayılabilecek Kültür Bakanlığı yanında diğer bakanlıklardan TBMM’ne kadar istihdam edilmelidir Bu bağlamda her bilim dalının halkbilimsel ögeleri üzerinde durulmalı ve eğitimlerinde bu noktalara da yer verilmelidir Çünkü halkın yapısına uymayan politikalar halk tarafından kabul görmediğinden ya yürürlüğe giremeden kağıt üzerinde kalmakta ya da işlerliğe geçtikten bir müddet sonra kendiliğinden ortadan kalkmaktadır

Bütün bunlardan daha önemlisi artık Türkiye’deki çalışmalarda herkesin filin bir kısmını tarif etme lüksü yoktur Bunun için de kurumlar arasında iyi ve sağlıklı bir iletişimin kurulması olmazsa olmaz şarttır Bakanlıklar, yaygın ve örgün eğitim kurumları, bankalar, belediyeler, üniversiteler ve özellikle medya arasında işbirliği yapılması zorunluluğu vardır Medya, kitlesel gücü göz önüne alındığında bu işbirliğinin önemli halkalarından birini oluşturmaktadır Çünkü daha önce de zikredildiği gibi medya haber verme, bilgilendirme, eğlendirme işlevleriyle topluma ulaşmada en kısa yoldur Ancak bunun için genelde medyanın özelde bildiriye esas olan televizyonun halkbilimini algılayışı değişmelidir

Bu değişmenin başlangıcında belki de folklor / halkbilimi nedir? Ne değildir Bunun öğrenilmesi ve öğretilmesi gelmektedir Yani folklor teriminin ve içeriğinin bu alanda çalışma yapan bütün kurumlarca iyi bilinmesi gerekmektedir İlk adımda yine folklor kelimesinden yola çıkarsak; Devletin resmi televizyonu da dahil olmak üzere televizyonlarda spikerlerimiz “folklor gösterilerinin” değil “halk oyunları gösterilerinin” anonsunu yapsın Artık okullarımızda “folklör* ekipleri kurulup”, “folklör hocaları tutulmasın”, “halk oyunları ekipleri” olsun, “halk oyunları çalıştırıcıları” olsun Aileler çocuklarını “folklor kursuna” değil “halk oyunları kursuna” göndersin

Orta dereceli öğretim kuruluşlarında halkbilim dersinin müfredata alınması, toplumu bu konu hakkında bilgi sahibi yapmada bir basamak olabilir kanaatindeyiz Bu örnekler çoğaltılıp her alana yayılabilir Terminolojik bilginin yerleştirilmesinin bu aşamada kat edilmesi gereken ilk merhale olduğu kanaatindeyiz Halk üzerindeki etki sağlayan en kuvvetli unsur olan medyaya bu safhada çok ciddi görev düştüğü bir gerçektir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.