Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
intiharın, nedenleri, sosyolojik

İntiharın Sosyolojik Nedenleri...

Eski 07-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntiharın Sosyolojik Nedenleri...



En önemli faktörün toplumsal faktörler olduğunu belirtmek gerekir Çünkü toplumsal yapı, fiziki çevresini olduğu kadar, insanını da denetim altına alabilmektedir
“İntihar etmek belki insan doğasına aykırıdır; ama elverişsiz toplumsal koşullar da insana karşıdır Bu elverişsiz koşullara karşı verilen savaşta ise herkesin aynı direnci göstermesi her zaman için olası değildir

Sosyologlar, toplumun bireyleri üzerindeki kontrolünün başarısız olması sonucu intiharların ortaya çıktığını savunurlar Sosyolojik teorilerin çok büyük bir çoğunluğu Durkheim’in teorisinden etkilenmiştir Durkheim, intiharın nedenlerin araştıran bir çalışma yapmıştır, ki bu çalışma sosyal bilimlerde istatistik yöntemlerin kullanıldığı ilk çalışmadır

İstatistikler belirli bir toplumda beş on yıllık intiharların yıllık toplamının hemen hemen aynı kaldığını göstermektedir Bu nedenle intiharın nedenlerinin bireyden çok toplumda aranması gerekir

Durkheim, intiharın toplumsal nedenlerini ele almadan önce, toplumsal olmayan nedenleri üzerinde durur ve bunların intiharla olan ilişkilerini belirlemeye çalışır Psikolo-organik ve fizik çevre gibi toplumsal olmayan nedenlerle intihar oranlarını istatistiksel olarak karşılaştırır

Ona göre, akıl hastalığı, sarhoşluk ve ırk gibi psiko-organik özelliklerle intihar arasında zorunlu bir ilişki yoktur Akıl hastalığı oranı kadınlarda daha yüksektir, oysa intihar oranı erkeklerde yüksektir Yine, yahudilerde delilik oranı yüksek olduğu halde, intihar oranı düşüktür Almanya’nın bazı bölgelerinde, diğerlerine oranla alkol tüketimi fazla olmasına rağmen, buralarda intihar oranının az olması ve Germen ırkına bağlı toplumların herbirinde intihar oranlarının farklı olması sarhoşluk ve ırk gibi değişkenlerle intihar arasında bir ilişki olmadığını gösterir

İklim ve kosmik etmenlerle intihar arasında zorunlu bir ilişkinin olmadığını da, belirli bir toplumda çağdan çağa intihar oranının değişmesini göstererek belitir Bazı mevsimlerde intihar oranının artması ya da gündüzleri intihar oranının geceye göre daha fazla olması, o zamanlarda toplumsal hayatın daha yoğun bir biçimalmasındandır

Durkheim, toplumsal olmayan etmenlerle intihar arsında zorunlu bir ilişki olmadığını belirtmekle beraber, bu etmenlerin dolaylı etkilerini de yadsımamaktadır
Durkheim toplumsal nedenleri dikkate alarak, intihar olaylarını bir sınıflamaya tabi tutar ve toplumsal nedenlere göre intiharları üçe ayırır:

1) Bencil (Egoistic) İntiharlar: Bireyin bağlı olduğu din, politik zümre, aile vb tarafından korunulmamış olmasından kaynaklanır Yani, toplumsal bağlar gevşek olduğu, birey kendini yalnız hissettiği zaman belirir Bireyin bağlı olduğu grup bağları zayıfladıkça ve gruba bağımlılığı azaldıkça, birey, kendi özel ilgileriyle başbaşa kalır; yalnızlık hisseder

Kişi için hayat anlamını yitirir; oysa, o topluma bağlı olarak yaşamak ihtiyacındadır Avrupa toplumlarının intihar istatistiklerine bakıldığında Katolik toplumlarda intihar oranı düşük, protestan toplumlarda ise yüksektir

Dinlere göre Milyon Nüfusta İntihar
Protestan toplumlar 190
Protestan ve Katoliklerin karışık olduğu toplumlar 96
Katolik toplumlar 58

Durkheim buna neden olarak Protestanlığın Katolikliğe göre daha özgür ve hoşgörülü olmasını gösterir

Bireyi topluma bağlayan sadece din zümresi değildir Durkheim, ailenin, politik zümrenin de aynı işi gördüklerini söyleyerek, bütün toplumlarda bekârların intihar oranının svlilere göre daha yüksek; evlilerde de çocuksuz olanların çocuklu ailelere göre daha fazla olduğunu ileri sürerek, bu savanı istatistiklerle kanıtlamıştır

Politik zümre de insanı korur Politik kargaşalıkların ve büyük toplumssal bunalımların intihar oranını düşürdüğünü belirtir Bu dönemlerde toplumsal hayat yoğunlaşır, bireyin ruhunu sımsıkı sarar, birey kendini yalnız hissetmez Bu nedenle de bencil intiharlar azalır

2) Elcil (Altruistic) İntiharlar: Birey sadece toplumdan koptuğu, kendini yalnız hissettiği zaman değil, topluma çok bağlı olduğu zaman da intihar eder Durkheim buna örnek olarak, Hindistan’da eşi ölen kadınların, eşlerinin cenazesinde kendilerini yakmalarını (suttee) gösterir

Bu intihar türünde kendini öldüren kişi, toplumsal bir ödevi yerine getirmek amcıyla bu eylemi gerçekleştirir Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen kimse onursuzlukla suçlanır, çoğu zaman da dinsel cezalara çarptırılır Kısaca, bu gibi kişilerin üzerine toplum bütün ağırlığı ile çökmekte, baskı yapmakta, onu intihara sürüklemeye çalışmaktadır

Elcil intiharlarda kişi için, hayatı anlamını yitirmemiş, hayatından daha üstün gördüğü bir amaç için hayatını feda etmiştir; bu eyleminin mükafatını göreceğini umar

Günümüz toplumlarında bireysel kişilik, kollektif kişilikten iyice sıyrıldığı için bu türden intiharların yaygın olmadığını, ama seyrek de olsa, kendisine verilen herhangi bir buyruğu yerine getirmediği için, onurunu korumak amacıyla, utançtan kurtulmak için kendini öldürenlere rastlanır

Bugün elcil intiharların hâlâ sürüp gittiği özel bir toplumsal çevre vardır, o da ordudur Durkheim’a göre; ordudaki intihar ilkel toplumlardaki intiharın bir artakalımıdır Çünkü askerlik ahlakı bazı yönleriyle ilkel ahlakın bir artakalımıdır

3) Anomik (Anomic) İntiharlar: Bu tür intiharlar, bir takım toplumsal bunalımlar sonucu, toplumun yapısında meydana gelen değişiklerle bireyin yaşam biçiminin, değerlerinin alt-üst olması sonucu gerçekleşen intiharlardır

Bazı görüşlerin tersine Durkheim sefaletin tek başına intiharlara neden olmadığını belirtir Çünkü, yoksulluk düşük intihar oranları ile birlikte bulunmuştur
Ekonomik krizlerin intihara neden olduğunu belirten Durkheim, bunun nedeninin zenginlik ya da fakirlik değil; toplumsal yapıdaki değişiklik olduğunu belirtir Meydana gelen bu değişiklik toplum için yararlı ya da zararlı olsun, bunun hiçbir önemi yoktur

Önemli olan toplumda meydana gelen değişikliğin bireyin yaşam koşullarını alt-üst etmiş olmasıdır İşte, intiharın nedeni bu anomi (kargaşalık) halidir

İntiharı arttıran kargaşalık halleri, sadece ekonomik bunalım, düzensizlik değil; aynı zamanda aile yaşamında meydana gelen kargaşalıklar da bu oranı arttırmaktadır

Çeşitli aile bunalımları arasında en önemlilerinden ikisi, keşkusuz, dullukla, boşanma ya da mehkeme kararıyla ayrı yaşamadır Gerçekten karı-kocadan biri ölünce aile düzeni alt-üst olur, geriye kalan karı ya da koca bu yeni duruma kendini uyduramaz, bu yüzden de bu gibilerde kendi kendini öldürme eğilimi kolaylaşır Dul erkek ya da kadınlarda intihar oranı, evlilerdeki intihar oranınından çok yüksektir Hemen hemen her toplumda boşanmışlarda intihar oranı, değil evlilerden, dullardan, bekârlardan bile daha fazladır

Boşanmaların yasak olmadığı, çok olduğu toplumlarda kadınların intihar oranı erkeklerden azdır Boşanmanın yasak ya da az olduğu toplumlarda aksine kadınların oranı daha fazladır

Durkheim’a göre bunun nedenini evlilik hayatında, boşanma yasağının erkeğin lehine, kadının da aleyhine işlemesinde aramak gerekir Çünkü boşanma yasağı erkeği pek etkilemez Oysa kadını toplumsal kurallar evlilik bağına sıkı sıkıya bağlar Evlilik dayanılmaz hale gelince evli kadınlar bu gibi toplumlarda intihara erkek evlilerden daha yatkındırlar

Durkheim, çağdaş toplumların en belirgin bir özelliği olarak nitelediği anomik intihar tipine özel bir ilgi göstermektedir Anomik hâl ve buna bağlı olarak artan intiharlar, bireyin toplum arasındaki bağların zayıflaması ve toplumsal çözülmenin giderek gelişmesi, yeni çağdaş toplumun evrensel bunalımıdır

Yakın bir geçmiş içinde, intiharların ülkelere göre üç-dört katlık artış gösterdiğini görüyoruz Durkheim’a göre anomi; ekonomi dünyasında işveren-ücretli ilişkileri düzeyinde ve nihayet birbirleriyle bütünleşemeyen ayrıntılı çalışmalar yığınına bölünmüş bilimlerin aşırı parçalanması ve uzmanlaşması sonucu bilgi alanında görülmektedir

Kısaca özetlersek, Durkheim'a göre intihar, nedenleri yadsınamayacak kadar toplumsal olan bir olgudur Bu olgunun nedenlerini belirleyen güçler, belirli bir toplumda oluşan ve intihar dürtüsü yaratan akımlardır İntiharların gerçek nedenleri olan bu toplumsal güçler bir toplumdan diğerine, bir dinden diğerine değişiklik gösterebilir Ama önemli olan bireyden değil, grup veya toplumdan kaynaklanmış olmalarıdır İlk bakışta bireysel yapının bir sonucu gibi görünen intihar, gerçekte toplumsal yapının bir sonucudur Belirli bir toplumun herhangi bir dönemindeki intihar sayısını, o toplumun, o dönemdeki ahlâk yapısı belirler Her toplumun morfolojik ve sosyal yapısına göre, intihara kollektif eğilimi vardır Bu durum belirli bir oranı geçmemek koşuluyla normaldir Fakat Durkheim, bu oranın ne olduğunu belirtmemiştir

Durkheim sonrasında, sosyoloji alanında intihar konusu ile ilgili teorileri başlıca iki gruba ayırmak mümkündür: Sosyal Etkileşim Teorileri ve Sosyal Bütünleşme Teorileri
Sosyal Etkileşim yaklaşımını da kendi içinde iki alt guruba ayırmak mümkündür Sembolik Etkileşme ve Saha Teorileri olarak ayırabileceğimiz bu görüşler aslında birbirlerinden çok farklı değildir

Sembolik Etkileşim Teorilerine göre, birey için başkalarının onun hakkında ne düşündükleri önemlidir Gurur, pişmanlık, utanç gibi duygular ağır basar Kişi sosyal çevresi tarafından devamlı olarak kontrol altındadır Eğer davranışları çevresindekiler tarafından olumlu olarak kabul ediliyorsa, kişi takdir edilir ve destek görür Aksi durumda, kişinin davranışları olumsuz olarak nitelendiriliyorsa, çevresi tarafından reddedilir ve kabul görmez Bu durum kişiyi intihara sürükleyebilir

Saha Teorisi ise kişinin intihar etme eğilimine, çevreden gelen sosyal cevap etki etmektedir; kişinin davranışının yönünü belirlemektedir görüşünü savunur Birey için önemli olan, çevresi tarafından yardım görmektedir, eğer içinde bulunduğu durumdan kurtulması için çevresi gerekli desteği sağlamazsa, birey intihar edebilir Davranışı belirleyici kuvvetlerin alanı kişinin dışında yeralan sosyal çevre olduğu kadar, bireyin isteklerinden, dürtülerinden oluşan iç faktörler de burada önemlidir Bu teoriyi geliştiren Kobler ve Stotland’a göre, kişinin amacı aslında ölmek değil, yardım istemektir Çevredekiler umutsuzluğu kuvvetlendirir yönde davranırlarsa intihar ihtimali artar

Sosyal Bütünleşme Teorileri birbirlerinden çok farklı görüşlerden oluşur Sosyologlar, sosyal bütünleşmenin anlamı üzerinde hemfikir değildir Bu tür teoriler daha çok, Durkheim’ın teorisinin eleştirilmesi ve geliştirilmesi yönünde ortaya konulmuştur

Douglas, intihar analizinde Durkheim’ı reddeder Ona göre istatistiksel verilerle bir sosyolojik teori kurulamaz Bir intihar hareketi, o kişi için canını, ruhunu bir başka dünyaya yollamaktır veya sadece cezalandırılmış olmak istemektir

Johnson, Durkheim’ın yönteminin modernizm öncesi olduğunu ve dökümantasyon olarak zayıf olduğunu ileri sürer Ona göre Durkheim’ın dört tip intiharı aslında tek bir tip intihardır Johnson, çalışmalarını egoistik ve anomik intiharların aynı olduğunu ispatlamak için yapmıştır

Powell, Durkheim’daki anomi kavramını yeniden formüle etmeye çalışmıştır Teorisinde bireyin ya toplum tarafından dışlanmış, ya toplum tarafından sarılmış, ya da toplum tarafından bütünleştirilmiş olduğunu söyler İlk ikisinde intihar daha yaygındır Kişinin hedefleri, onun adına toplum tarafından belirlenmiştir Eğer kişi önceden belirlenen bu hedefleri kabul etmezse anomi ortaya çıkar

Powell, verdiği örneklerde sadece mesleki statüyle intihar ilişkisi üzerinde durur Diğer değişkenler için uygun örnekler gösteremez; bu da teorisinin eksikliğini gösterir
Ginsberg anomiyi sosyal bir olay olmaktan çok, psikolojik bir olay olarak ele almıştır

Anomi, umut seviyesi olarak, bir kişinin hedef ve niyetlerini ne kadar çok arzuladığının ölçüsüdür; bireyin umutsuzluk ve başarısızlığından kaynaklanır Yani, kişinin bugünkü başarısının derecesi gelecekteki umut seviyesinin de ölçüsüdür, başarısız ise umut seviyesi düşer

Gibbs ve martin’e göre bir toplum intihar oranı o toplumdaki birleşme derecesiyle ters orantılı olarak değişir Bir grupta birleşme statüsü ne kadar yüke intihar oranı o kadar azdır Gibbs ve Martin de, anomik ve egoistik intiharlar arasında fazla bir fark olmadığı görüşündedirler

Durkheim sonrasındaki kısaca bahsedilen bu görüşler yapılan bir çok araştırma sonuçlarından elde edilen verilerin ışığında oluşturulmuştur Bazı toplumsal olgularla intiharlar arasındaki ilişkinin gösterilmesi, bu tür teorilerin önemini vurgulamak açısından gereklidir

Çeşitli toplumların gelenekleri, diğerleri, dinleri, yaşayış biçimleri bu toplumların intihar oranlarında kendi etkilerini göstermektedir Bireysel rekabetin yoğunluk kazandığı çağdaş toplumlarda, birey-toplum ilişkisindeki kopukluk intihar oranların fazla olmasında kendini gösterir Benzer şekilde, toplumun bireyi sıkı sıkıya kontrol ettiği geleneksel toplumlarda da intiharlar oldukça sık görülür Toplumların intihara karşı gösterdikleri tepkinin yönü de bu oranları etkilemektedir Özellikle intiharın onurlu bir davranış olarak kabul edildiği Japonya gibi gelenekçi toplumlarda, intiharların sıkça görülmesi bunu destekler niteliktedir

Çağdaş toplumlarda şehirlerde intiharların daha sık görülmesinin aksine, geleneksel toplumlarda da kırsal bölgelerde oransal bir fazlalık göze çarpar Bı ise, sosyal ve kültürel yapıdaki bütünleşmenin sağlıksız bir görünüm arzettiği iki zıt uçta, toplumsal güçlerin intiharlar üzerindeki artırıcı etkisini göstermektedir

Geri kalmış ve sanayileşmekte olan ülkelerle kıyaslandığında, sanayileşmiş toplumlarda intihar oranları çok yüksektir Temel ilkesi bireycilik ve bireysel özgürlük olan çağdaş toplumlarda herkes kendini diğerlerinden farklı görmekte ve aralarında kıyasıya bir mücadele başlamaktadır Bu bireycilik anlayışı, toplumdaki ortak değerlerin çözülmesine neden olmaktadır Sanayileşmenin etkisiyle hızlanan dikey ve yatay hareketlilik, bireylerde daha iyi statüye, yaşam olanaklarına sahip olma isteğini artırıyor Bireyler arasında kıyasıya bir yarış başlıyor; tabii bu yarışta bazıları çok gerilerde kalıyor

Diğerleriyle yarışan birey, aynı zamanda makinelerle, gürültülerle, saniyelerle ritmik bir yarış içindedir Bu koşullar içinde makinenin bir parçası durumuna gelen birey devamlı bir yorgunluk hissetmekte ve bunalıma dahi düşebilmektedir Makineler dünyasında kendini yapayalnız hisseden bir birey için ölüm, sonsuz bir dinlenme, huzur ve kendi benliğine dönme anl gelebilmektedir

Son zamanlarda yapılan araştırma sonuçlarında görülen bir ortak nokta da, kırsal kesimdeki intihar oranlarının şehirlerdeki oranlara yaklaşmakta olduğudur Günümüzde kırsal kesimde de değerler değişmekte, bireyci anlayış hakim olmaya başlamaktadır
Kırdan kente göç edenlerde, kültürel ortam değiştiği için, sonu intiharlara kadar varan çeşitli uyum sorunları görülmektedir Gerçekten de herkesin birbirini tanıdığı, yüz yüze ilişkilerin hakim olduğu, yaşamı geleneklerin şekillendirdiği, aynı duygu ve inanç birliği bulunan, doğa ile kucak kucağa bir ortamdan gelip; ilişkilerin resmi, komşuların birbirini tanımadığı, bireyciliğin hakim olduğu, yaşamı resmi kanun ve kuralların şekillendirdiği bambaşka bir ortama girmek insanları intihara bile sürükleyebilmektedir

Benzer şekilde, çeşitli sebeplerle başka ülkelerde kalanlarda da, ülkelerine döndüklerinde çeşitli uyum sorunlarıyla karşılaşılmaktadır Bu tür bir kültür çatışması içinde bulunan bireylerde çeşitli sorunlar olabilmekte ve intihar olayları olabilmektedir
Bazı araştırmaların gösterdiği gibi, bir ülkeden diğerine göç edenlerin intihar oranı kendi ülkelerindekinden ve göç ettikleri ülkelerinkinden çok daha yüksektir

Aşırı şehirleşme, sanayileşme ve göç gibi faktörler intiharların artmasına neden olabilmektedir Fakat kültürel farkların azaldığı, yokolmaya başladığı durumlarda da sorun daha farklı boyutlar kazanabilmektedir

Sosyal yaşamın yoğunlaştığı, toplum ruhunun bireyleri sardığı savaş yıllarında özellikle erkeklerde intihar oranları azalmaktadır Ortak bir mücadele, duygu birliği bireyleri kaynaştırmakta ve bireysel sorunları arka plana itmektedir Bu durum, psikologların iddia ettiği gibi saldırganlığın dışa yönelmesinden daha çok, toplumsal bütünleşmenin bir sonucu olsa gerektir

Soruna saldırganlık açısından baksak dahi, toplumsal etkenlerin önemi ortaya çıkmaktadır Psikolojik ve sosyolojik bir çok araştırma cinayet ve intihar arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaya çalışmıştır Bunların bir kısmı katillerin neden intihar ettiğini araştırırken, diğerleri kişilerin saldırganlıklarını ifade etmek için intihar ya da adam öldürme arasındaki tercihlerini incelemişlerdir

Bu tür bir araştırma yapan Wolfgang’a göre, cinayetten sonra kızgınlığa yolaçan düşünce geçmezse, katil enerjisini kendine boşaltır ve intihar eder Fakat Wolfgang kalan enerjinin neden başkası üstüne boşaltılmadığını izah edemez
İngiltere’de araştırma yapan West’e göre intihar eden ve etmiyen katiller arasında farklılıklar vardır İntihar eden katiller daha çok eşlerini ve çocuklarını öldürmektedir ve gerçek cinayet işlerken, gerekse intihar ederken vahşi olmayan metodları kullanmaktadırlar Kadınlarda cinayetten sonra intihar etme daha fazladır

Henry ve Short’a göre intihar ve cinayet aynı kaynaktan gelmektedir Özgürlüğü daha çok olan bir topluluğun üyelerinin, daha az olan topluluğun üyelerine göre intihara daha yatkın olduğunu belirtirler Henry ve Short’un bulgularına göre; statü hiyerarşisindeki pozisyonla intihar pozitif, adam öldürme ise negatif yönde değişir; davranış üzerindeki dış baskının gücüyle intihar negatif, adam öldürme pozitif yönde değişir

Birçok araştırmanın belirttiğine göre, bir toplumda intihar ve cinayet oranları ters yönde değişir Dinin etkin bir baskı kurumu olduğunu dikkate alırsak şu örnek oldukça ilgi çekicidir: Almanya ve Fransa’da Protestan kentlerinde saldırı oranı düşük, intihar oranı yüksektir; aksine Katolik kentlerde ise saldırı oranı yüksek, intihar oranı düşüktür Yani, bireyin saldıganlık objesini seçmesinde bile toplumsal güçler belirleyici bir rol oynayabilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.