Prof. Dr. Sinsi
|
Elmas Maddesi Ve Pırıltıları
Elmas deyince akla elmasın malzemesi değil, ona canlılık veren ve gözleri ve kalpleri okşayan cıvıl cıvıl rengarenk büyüleyici pırıltıları gelir Aslında elmasın temel yapıtaşı siyahlığı ve matlığı ile bilinen ve üzerine düşen ışığın neredeyse tamamını emen (ki sihahlığın sebebi budur) karbon elementidir Elması baştacı yaptıran şey, kesif olan malzemesinin kıymeti ve miktarı değil, kendisi dışındaki latif bir alemi (ışık alemini) içine alıp onun cilvelerini tezahür ettirebilmesidir O yüzden en kıymetli elmas, büyüklüğü ve ağırlığı en fazla olan değil, saflığı, berraklığı, ve kusursuzluğuyla ışığı en güzel bir şekilde yansıtan elmastır Yani ışığın pırıltılarını en mükemmel şekilde gösteren ve kendisi adeta hiç görülmeyen elmastır O kadar ki elmasa bakan sadece ışığın sergilediği güzellikler manzumesini görür, ve malzemesi olan karbonu hiç farketmez Demek elmas yok oldukça var oluyor, ve var oldukça yok oluyor
Herkes bilir ki elmasın pırıltılarının kaynağı kendi malzemesi değil, dışarıdan gelen ışıktır Yani gözleri kamaştıran o büyüleyici pırıltılar elmasın yapıtaşı olan karbon atomlarından gelmez; güneş veya lamba gibi dışarıdaki bir ışık kaynağından gelir Bu, elması karanlık bir odaya götürerek kolayca isbat edilebilir Görülecektir ki karanlıkta elmasın pırıltılarından hiçbir eser kalmaz, kendisi bile görülemez Demek elması elmas yapan ve ona şatafat, güzellik, ve bir bakıma hayat veren, dışarıdan gelip onda yansıyan ışıktır, ve ışıksız bir elmaz ruhu gitmiş ölü bir ceset gibidir
Elmastan çıkıyor gibi görünen ışğın dışarıdan geldiğini izah etmeye kalkmak, belki malumu ilam etmektir, ve abesle iştigal etmek gibi görülebilr Çünkü bunun aksini iddia edecek kimse yoktur Fakat herkesin kolayca kabul edebileceği bu basit gözlem, anlaması ve ulaşılması çok zor bazı mühim hakikatlara çıkan merdiven olabilir, ve o yüzden önemi büyüktür Şimdi başlangıç olarak şu soruyu soralım: Eğer dünyada karanlık diye bir şey olmasaydı ve güneş vs gibi ışık kaynakları görülmeseydi, yani her tarafta “yaygın” bir aydınlık olsaydı, acaba artık her zaman parıldıyan elmastan gelen ışığı nasıl izah edecektik? Yine kolayca bu ışığın dışarıdaki görmediğimiz bir kaynaktan geldiğini mi söylüyecektik veya bu parıltıların kaynağının elmasın kendisi olduğunu mu iddia edecektik? İnsanların genelde görüşlerinin kısa olduğu ve olaylara yüzeysel baktığı dikkate alınırsa, bu sefer cevap hiç de kolay değil Bu durumda biz yaygın bir ışığın farkında bile olmıyacağımız için, muhtemelen nasıl olduğunu anlamasak bile parıldıyan ışıkların elmasın kendisinden geldiğini iddia adecektik, ve aksini düşünemiyecektik bile Böylelikle de “derin” bir yanılgıya düşmüş olacak, ve çelişkiler ve çıkmazlarla boğuşup duracaktık Mesela, tek bir karbon atomunun (veya grafit halinde dizilen bir çok karbon atomlarının) ışık vermediğini görecek, ve yapıtaşında olmayan bir hasiyetin bütününde nasıl olabileceği temel sorusuna cevap arayacaktık
Bir kısım araştırmacılar karbon atomunu en ince ayrıntılarına kadar inceleyip ışığın atomun neresinden kaynaklandığını anlamaya çalışırken, ışık vermeyen grafitle ışık veren elmas arasındaki farkın atomlarda değil atomların diziliminde olduğunu gören diğer araştırmacılar da ışığın sırrını atomların kendilerinde değil, dizilimlerinde yani atomlar arası bağlarda arayacaktı Delil olarak da elmasın şekli ve kesimi değiştikçe verilen ışığın nasıl değiştiği gösterilecekti Sonunda birbiriyle çelişen ve kafaları karıştıran birçok teoriler kurulacak, bazı teoriler red edilirken bazıları da tutarsızlıklarına rağmen daha iyisi olmadığı için bir süreliğine de olsa kabul görecekti Ve temel yanılgı içindeki bu araştırmalar “pozitif bilim”, ve bu araştırmaları yapanlar da “biliminsanı” olarak takdim edilecekti Işığın kaynağını dışarda arama teklifleri ise akılları gözlerine inmiş bu kişiler tarafından “bilimsel olmayan” bir yaklaşım olarak değerlendirilecek, ve dikkate alınmıyacaktı Bu önyargılı yaklaşım, bilimin önünü açmak yerine bir set oluşturacak, ve bilimin önünü tıkıyacaktı Bilim tarihine bakıldığında, bilim dünyasındaki en büyük açılımların “alışılmışın dışında” yaklaşımların sonunda gerçekleştiğini görürüz – Einstein’in bir asır evvel klasik mekaniğin katı kurallarından sıyrılıp izafiyet teorisini kurması gibi
Yukarıdaki tartışmaların ışığında (hımm, yoksa tartışmalardan da mı bir nevi ışık çıkıyor?), elması şöyle ifade edebilirz:
Elmas = Karbon + Işık
Yani elması elmas yapan ışıktır, daha doğrusu ışığı içine alıp yansıtabilme özelliğidir İlginçtir ki elmasın etrafı da ışıkla doludur, ama biz her tarafı kuşatan o ışığı farketmiyoruz bile Bu görmediğimiz ışık aslında uzay dahil her tarafta vardır, ama biz ışığın pırıltılarını elmas gibi ışığı alıp yansıtan maddelerde görürüz O yüzden denebilir ki karbon malzemesinden olan bir şey, eğer ışığı alıp yansıtabiliyorsa elmastır, yoksa grafittir En harika elmas, ışığı optik ilmi kurallarınca en harika şekilde yansıtandır Dolayesiyle, elması keserken ve işlerken göz önünde tutulan temel şey ışıktır, ve ışığı yansıtma özelliğidir Iyi bir elmas sanatkarı olmanın birinci şartı da ışığı ve özelliklerini iyi bilmektir
Görüldüğü gibi, elmasın hakikatı ve göz kamaştıran büyüleyici pırıltılarının sırrı ancak her tarafta yaygın olan ışık aleminin varlığını farkedince, ve elmasa karbon ve ışık alemlerinin uyumlu bir birleşimi olarak bakınca anlaşılır Bu basit gözlem, varlıkların mahiyetini anlamakta sihirli bir anahtar rolü oynuyacak, ve çevremizi algılayışımızı ve yaratılış hakkındaki anlayışımızı derinden etkiliyecektir Varlıkları temel katmanlarına ayırma yaklaşımı aynı zamanda ilmin önünü açacak, ve insanlığın yücelmesinin ve dünyada gerçek bir medeniyetin kurulmasının çekirdeğini oluşturacaktır O yüzden, bu yaklaşıma “elmas tesorisi” denmesi gayet uygun düşecektir
|