07-16-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Film Eleştirisi: &Quot;Çoğunluk&Quot; Ve Çoğunluğun İçindeki Azınlık, Kadınlar
Bir Film Eleştirisi: "Çoğunluk" ve Çoğunluğun İçindeki Azınlık, Kadınlar
Esmeray Yoğun, Akademisyen
Çoğunluk filmi orta sınıf bir aile üzerinden, iletişim-sizliği ve sevgisizliği lafı eveleyip gevelemeden seyircinin önüne koyuveren bir film Film bir baba oğul ilişkisi üzerinden günlük hayatın akışı içerisinde ayrımcılığın, ötekileştirmenin bireye nasıl aktarıldığını, bireyin aile içerisindeki oluşumunu lafı dolandırmadan anlatılıyor Yönetmen Seren Yüce 67 Uluslararası Venedik Film Festivali'nde Geleceğin Aslanı ödülünü kazandıktan sonra, 47 Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde de En İyi Film Ödülü'nü kazandı
Gömlek cebinde milliyetçilik ve muhafazakarlığı saklayan filmin senaryosu, iç cebinde her şeyin temelinde sevgisizliğin ve iletişim sorunlarının yattığını içten içe imliyor Bence filmin en önemli özelliği yansız ve sade oluşu Film boyunca çoğunluğun sevgisiz iletişimini sorgulatan sadece iki tali karakter parazit yapıyor ekranda Birisi ana karakter olan Mertkan'ın mutsuzluğunu ağzının ucuyla sorgulayan annesi, diğeri ise onun tek özgürce kurduğu ilişkisi kürt kızı Gül
Çoğunluğun içine gizlenmiş bu iki kadın karakterin ortak bir özelliği de var Sessiz ve yenik oluşları Aslında Gül hayatındaki cinsiyet gerçekleri ile mücadele veren genç bir üniversite öğrencisi olarak karşımıza çıkar ancak filmin sonu onu da diğerleri gibi cinsiyetinin içine çekip yoketmektedir Diğer azınlık karakter ise Mertkan'ın annesidir Mertkan'ın annesi ise evdeki sevgisizliğin ve iletişimsizliğin farkında olan, bundan muzdarip ancak köşesine sinmiş bir karakteri canlandırmaktadır Anne bir akşam iki önemli soru ile öz hayat eleştirisini yapar seyirciye nazır Birincisi: ben sizi bu kadar sevgisiz nasıl büyüttüm, daha ötesi bu sevgisizliğin içinde yıllarca nasıl yaşadım?
Bu iki kadın karakter dışında film sıkıcı bir yaşam biçeminin senaryosu üzerinden seyirciyi sıkar ve oyalar Film bittiğinde ise alışkın olduğumuz, filmleşen sıra dışı hayat hikayelerinden birisi olmamasının verdiği sıkkınlıkla salonu terk ederken kendi kendinize -aslında yönetmen haklı "bu gerçekten çoğunluğun hikayesi" dersiniz ve Sezarın hakkını Sezara teslim edersiniz
Hemen her filmde ana arter olan diyalog ve görüntüler vardır Bu filmde de bu görüntülerden birisi Mertkan'ın film boyunca akışına gittiği babasının adam etme eğitimlerine isyan ettiği bir ağlama sahnesidir: Mertkan bir gece aşırı alkol alarak babasının cipi ile emektar bir taksiciye çarpar Kazada kimse yaralanamaz fakat zavallı taksicinin aracı ciddi hasar alır Kazanın ardından ekmek teknesinin aldığı zararın tazminini isteyen taksici Mertkan'ın babasının dükkanına gider ancak dövüle sövüle dükkandan kovulur Talihsiz taksici daha sonra Mertkan'ı şantiyenin önünde bekler aslında niyeti durumunu ve yaşadığı adaletsizliği anlatmaktır Kendisine zarar vereceğini düşündüğü taksiciden çok korkan Mertkan taksicinin kendisine zarar vermeyeceğini anlayınca, yaşadıklarından ve insanlığından utanır ve büyük bir içtenlikle taksiciye sarılarak hüngür hüngür ağlar Aslında Mertkan'ı böyle içten ağlatan şey, bunca korktuğu ve kötülük yaptığı bu adamın kendisine zarar vermeyeceğini anlaması değil, yaşadığı hayatın samimiyetsizliği ve sevgisizliğidir Mertkan'ın yaşadığı bu sevgisiz ve samimiyetsiz hayat, baba otoritesinin oğlunu adam etme ve topluma yakışır bir birey olma sosuyla öyle içselleştirilmiştir ki ne bu yanlışı gören ve bunun bir parçası olduğu için pişmanlık duyan annesi ne de sevgilisi Gül yardım edemeyecek kadar çaresizdir artık
Aslında filmden ilk çıktığımda kendime ve beraber izlediğim arkadaşıma ne kadar düz bir film demiştim ancak sahneleri ve ardındakileri düşündükçe filmin gerçekten de "çoğunluğun hikayesi olduğunu" ve o çoğunluğun içine gizlenmiş ne çok annelerin ve güllerin olduğunu düşünmeden de demedim
Sanırım filmin önemli bir mesajı da ebeveynlere: mühim olan bilgiyi değil sevgiyi paylaşmaktır Çocuklarınız doğanın ve doğalarının gereği nasılsa büyüyecekler mühim olan iyi bir insan olabilmeleridir Çünkü iyi insan olmadan ne kadar dürüst ne kadar namuslu ne kadar milliyetçi ve başarılı olursa olsunlar yaşamlarının ve yaptıklarının hiçbir anlamı ve tadı olmayacaktır Bakın ne güzel özetlemiş Korkmazgil Yaşlanmayan Ananın Yaşlanmayan Mektubunda çoğunluğun göremediği gerçeği, gerçeğe değmeyen gözü ve hakikati demeyen dili:
Sen Hep Samsun'a Mı Çıkarsın? Ay Oğul, Ay Kemal'im  Gör Ki Ne Haldedir Ey Türk Gençliği  Gör Ki Ne Haldedir Bursa'da Dediklerin  Gör Ki Ne Haldedir Bu Yurdun Efendisi  Sen Hep Samsun'a Mı Çıkarsın?  Ay Oğul, Ay Kemal'im   Hele Birde Oralara  Çık Hele  Çık Hele Bir Kemal'im  
|
|
|