Uyuyan Güzel |
07-16-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Uyuyan GüzelSibirya’dan gelmiş bir kamyonun kasasında eski Likya topraklarını dolaşıp, Avusturya kökenli Haflingerlerin sırtında Carette Carettaların ülkesine misafir olmayı ve Ksantoslularla aynı nehirde kürek çekmeyi düşleyebilir misiniz? Olanaksız gibi görünsede, Anadolu size bu olanağı sunuyor Akdağlar ile Akdeniz’in buluştuğu bu renkli rotalar kavşağı, Ksantos – Patara – Letoon - Antiphellos’un yer aldığı, Patara’dan Kalkan ve Kaş’a, ordan yukarı Akdağ yamaçlarındaki Bezirgan, Yeşil Üzümlü ve İslamlara uzanan eski Likya ülkesinde Üstelik bir atlasın sunabileceğinden öte, gerçekle düş arası ince bir çizgide Bizim kamyonun kocaman tekerleklerine göre oldukça narin kalan bu ince çizgiye yol deniyor Bir yanımızda Akdağ’ın dik yamacı, diğerinde Akdeniz’e uzanan derin uçurum, bulutlara doğru yükseliyoruz Kamyonumuz görmüş geçirmiş 1970 model bir Ural Sovyetler Birliği yapımı Sibirya’yı, Afganistan’ı görmüş Babacan tavrında sırtladığı tarihin ağırlığı var Sadece tarihi değil, Patara ve Kalkan’da tura katılan turistleri de sırtlayıp beyaz tenteli kasasına atmış, Kaş’dan Yukarı Akdağlara tırmanıyor O tırmandıkça Kaş’ın beyaz boyalı evleri, koca karınlı yatları küçülürken, Akdeniz büyüyor Akdeniz büyüdükçe, dantel örgülü kıyı şeridi ve küçük bir adacık atlastaki yerini alıyor 3200 metre yükseklikteki zirvenin çok altındayız ama kıyıdaki sıcak havanın aksine, burada 800 metre rakımda hava biraz serin Yazın ortalama 32°C olan sıcak havadan kaçanlar, dağın serin havasına sığınıyorlar YAYLA KÖYLERİ Yörede gelenekleşmiş bir yayla hayatı var Yazbaşında yaylalara göçen yöre halkı, Ekim’de tekrar evlerine dönüyor Bu geliş gidişler yayla köylerine ayrı bir canlılık veriyor; bölgede hayvancılık ve tarımın yanısıra ticaretin de gelişmesini sağlıyor Şimdiki yayla köylerinin yakınındaki asarlık denilen tarihi harabeler de bu hareketliliğin binlerce yıldır sürdüğünü gösteriyor Evlerin yanıbaşında görülen üçgen alınlıklı kulübeler, ahşap tahıl depolarıdır Likyalıların sarkofaguslarıyla aynı üçgen formu taşırlar Estetik gelenek binlerce yılı aşabilmiştir Ural kamyon, ağır ve olgun tavrıyla yolları arşınlarken sizi zamansız koyaklara götürüverir Gece, Patara’nın kafe ve restoranlarındaki canlılığa bakıp ertesi günün geç başlayacağını sanmayın Kamyon safari, kano ve at turları güneşi ilk uyandıranlardır Sabah 9 da başlayan hareket bütün gün sürer İlk yola çıkanlar kanocular olur Ksantos antik kentinin eteğinde Eşen’le buluşurlar Günün programı ve emniyet konularını kapsayan kısa bir toplantının ardından kürekler çayın tatlısuyunu kulaçlamaya başlar KANOCULARIN GÖZDESİ EŞEN ÇAYI Bu topraklara can veren suyun adı Eşen Çayı Antik adıyla Ksantos Akdağlar’dan Akdeniz’e soluk soluğa koşturup, adını verdiği Likya kenti Ksantos’un gölgesinde biraz yavaşlıyor Kanocular, burada küreklerini suya daldırıp nehirle denize akmaya başlıyorlar Eşen, 8 km boyunca narin kıvrımlarla kanoculara yarenlik ediyor Arada bir de çamur banyosu var Rivayet nehrin alüvyonlu çamurunun tedavi edici özelliği üzerine Bunun doğruluğunu bilemesekte, çamurdan heykellere dönüşen bedenlerin ilginç görüntüsü neşe kaynağı oluyor Sazlıkların arasında yemek molasından sonra denize akmaya devam BUZUL ÇAĞINDAN GÜNÜMÜZE Çayağzında denize kavuşurken, nehrin sakinliği yerini hiç ummayacağınız bir canlılığa bırakıyor Bir tarafta çayağzının bereketli sularına ağ atan, denize açılan balıkçılar; diğer tarafta kumun, denizin ve güneşin tadını çıkarmaya çalışan tatilciler ve onlara eşlik eden kanocular, biniciler Bu renkli görüntünün altında daha da ilginç bir öykü yatıyor Eşen ve kumsalın hikâyesi, çok eskiye, buzul çağına kadar uzanıyor Eriyen buzullarla yükselen sular, önce Eşen Ovası’nın yer aldığı çöküntü alanını doldurur ve küçük bir körfez oluşturur Ksantos da sonsuz bir sabır içinde, dağlardan sırtladığı alüvyonlarla bu körfezi doldurmaya uğraşır Denizlerin yükselmesi altı bin yıl önce durulunca, Eşen Çayı’nın sabrı meyvelerini verir ve alüvyonlarıyla bir lagün oluşturur Bu arada Akdeniz, onun alüvyonlarındaki mili yutarken kumları sahile yığar Denizin güçlü soluğu ile kumlar, ovanın içlerine kadar yayılır Rüzgârla işbirliği yapıp kum tepelerini oluşturur ATLI TURLAR Patara kumsalı, 18 kilometrelik uzunluğuyla Türkiye’nin en uzun kumsalı ‘Dünyanın En İyi Kumsalları’ listesinde de ilk sıralardaki yerini hep koruyor Atlı Patara turlarının başlangıç noktası burası Altın yeleli Haflingerler, buradan kumsalla çam ormanı arasındaki rotalarına ilerliyor Haflingerlerin ataları, Avusturya’nın zorlu doğasından geliyor II Dünya Savaşı sırasında yük atı olarak kullanılan ve Türkiye’ye de gönderilen bu güçlü atlar, daha sonra Bursa Karacabey’deki harada yetiştirilmeye devam edilmiş Altın sarısı rengi, uzun beyaz yelesi ve kuyruğu ile dayanıklı ve dost canlısı bu atlar, uysallıklarıyla tanınıyor Binicilik deneyiminiz olmasa bile, kısa bir eğitimin ardından ilk turlarınıza başlayabiliyorsunuz Haflingerlerin rotası, çay ağzından sonra hemen çam ormanlarının serin güzelliğine dönüyor Güçlü toynakların ürkek adımları sizi şaşırtmasın Ağustos ve eylül ayları, Akdenizli dostlarımız Caretta caretta’ların yumurtlama zamanı Batıdaki Dalyan kumsalı ve Patara, Caretta caretta’ların kalan son yurtlarından Ve Haflinger’ler de bunun bilincinde; rotayı küçük dostlarının kuma gömülü yumurtalarına zarar vermeden içgüdüleriyle çiziyorlar Çam ormanının ardından kum tepeleri başlıyor Kervan, sarı kum yamaçlarında kocaman izler bırakıp, birbiri ardına sıralanıyor UYUYAN GÜZEL Doğuda, kumulların ardında, arkeologların ‘Uyuyan Güzel’i Patara var Likya’nın altı büyük kentinden biri ve en önemli limanı olan Patara’nın MÖ 5 yüzyılda başlayan hikâyesi, limanının güzelliğiyle zenginleşerek devam etmiş Liman, deniz ticaretinin ve bazen de deniz filolarının ana üssü haline gelmiş Roma İmparatorluğu zamanında, Likya eyaletinin başkenti olmuş Patara’nın 1600 metre uzunluğunda ve 400 metre genişliğindeki limanını zaman içinde kumlar doldurmuş Böylece ticari özelliğini yitirirken, kumulların altında uykuya dalmış Patara Şimdi arkeologlar, bu güzelin üstündeki kumdan yorganı üfleyerek kaldırmaya çalışıyorlar Arkeologların son armağanı, dünyanın en eski üç deniz fenerinden birinin bulunması oldu Görünen o ki, bu topraklarda yeni sürprizler bizi bekliyor Düşün yollara Ya Eşen Çayı’yla Akdeniz’e akın, ya bulutlarla Akdağ’ın yamaçlarına tırmanın, tarihin ve doğanın coşkusunu, bu ülkede yaşayan kültürlerin devingen gücünü damarlarınızda hissedin skylife dergisinden |
|