Ahlat Müzesi |
07-16-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ahlat MüzesiMezarlığın tam yanı… Bir müze için ilginç bir konum değil mi? Mezar taşları, başlarına buyruk biçimde çimenlere ve otlara yayılmış; dünyayla ilgisiz, hallerinden memnun görünüyor Burası ‘korkunç güzelliğiyle’ göz alan Ahlat Müzesi Bu dehşet verici güzellik hissi, müzenin kapısına varıldığında, bir süreliğine dağılıyor Müze binası, doğal malzemeyle üretilmiş, mütevazı ama incelikli tasarlanmış ve yakın çevresine saygılı Müze olmanın bir sonucu olarak dışarıyla bağlantısı zayıf ama yine de insanı içine kolay alan tek katlı ve sevimli bir yapı Medeniyetin Doğduğu Topraklar Ahlat Müzesi, 1970 yılından beri ziyarete açık Bir müze için, hele ki medeniyetin doğduğu bu topraklar için oldukça yeni Müzede sergilenen eserlerin çoğu, 1960’ların ortalarında yörede yapılmış arkeolojik çalışmalarda bulunmuş Bu topraklar için, epey geç bir tarih Müzenin içine adım atılır atılmaz, dehşet verici güzellik yeniden başlıyor Bu ıssız ve sevimli müzenin barındırdığı çeşitlilik şaşkınlık verici Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait “yakın dönem” eserlerinin yanı sıra; Roma dönemi ve Antik dönemden ve hatta milattan önce iki binli yıllardan kalma eserler var Yakın çevrenin önemli mimari yapılarından Çifte Hamam ve Ulu Cami civarında yapılmış kazılardan çıkarılan eserler, müzenin önemli bir bölümünü oluşturuyor Selçuklu döneminin seramik buluntuları ise, Anadolu kültürü ile Asya kültürünün önemli bir karşılaşma anı olan Selçuklu medeniyetinin inceliklerini hissettiriyor bize Süslemenin, basit bir makyaj olmanın ötesinde, nesnenin içsel bir parçası, simgelerle dolu bir dünya ve başlı başına bir sanat dalı olduğu dönemlere ait bu eserlerde, yaşamın ruhuna dair ipuçları bulmak mümkün Müzenin açılmasından evvel açık hava müzesi şeklinde düzenlenmiş eski mezarlıktaki mezar taşları da, Selçukluların birbirinden farklı tiplerde ürettikleri etkileyici eserler arasında Doğu’nun ve Batı’nın Melez Ürünleri Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli seramikler, pipolar ve kandiller ayrı bir bölüm oluşturuyor Bu dönemlerde, gündelik yaşantının ve sanatsal işçiliğin Batı’dan gelen rüzgarlarla yeniden şekillenmiş olması, yöreye ve müzeye özel bir önem katmaktadır Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesinde, Batı sanatının etkilerinin kuşkusuz belli sınırları olacaktır ve bu sınırlar Doğu’nun ve Batı’nın melez ürünleri ortaya çıkarması için verimli bir ortam sunagelmiştir Müzede Urartuların çift ejderha başlı bilezikleri, kemerleri, elbise iğneleri ve saç tokalarından oluşan koleksiyonları ise, yine ayrı bir bölüm halinde düzenlenmiştir Eski çağların gündelik yaşantısını bu kadar yakından gözlemleyebilmek, binlerce yıl önce yaşamış insanlara aslında ne kadar benzediğimizi düşünmek, müze gezisinin değerli anlarından biri olsa gerek İnsanın kendini uzun tarihin parçası olarak duyumsaması ve önceki kuşaklara duyulan o dostane yakınlık duygusunun içimizi kapsaması için, aslında yalnızca gündelik yaşantıya ait bazı “basit” eşyaların yeterli olması da garip değil midir? Onca tarih kitabının yaratamadığı bir duyguyu, birkaç parça “değersiz” eşya bir anda yaratıverir Paranın ‘Atası’ Sergilenen eserler arasında ilçeye 15 km uzaklıkta bulunan Yuvadamı Nekropol alanından çıkarılan MÖ 2 binyıl ve Erken Demir Çağı’na ait mezar buluntuları (seramikler) de yer alır Bununla birlikte, Orta Tunç Çağı sonlarına ve Demir Çağı’na tarihlenen seramikler ve kapkacaklar da koleksiyonun parçası 2608 adet arkeolojik eserin yanında, 1685 adetlik sikke koleksiyonu da dikkat çekici Sikkeler, tarihsel açıdan özel bir önem taşır Öyle ki tasvirlerden devlet şeklini, sayısız tarihi olayı, ortadan kalkmış şehirlerin isimlerini, kaybolmuş bir heykeli, yıkılmış bir binayı, o zaman var olan ancak bugün yetişmeyen bir bitkiyi sikkelerden öğrenmek mümkündür Nümizmatik uzmanı olmasak bile, sikkelerin renkli dünyasının, günümüzdeki paranın hayal dünyamızda canlandırdığı soğuk imgeden ne kadar uzağa düştüğünü hayret ve hayranlıkla seyretmek ilginç olsa gerek Öldüğünü varsaydığımız, kataloglayıp, depolarda ve cam bölmelerde ziyarete açtığımız “geçmiş”in ise, aslında hâlâ sürdüğünü hissetmek de bir o kadar güzel Ahlat Müzesi’nin misafirlerine açtığı kapılar ise, geçmişin hâlâ diri yollarından geçiyor ve “korkunç güzellik” deyişinin anlatım bozukluğu olmadığı bir yere varıyor skylife dergisinden |
|