Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Aşk & Sevgi - Bayanlar, Erkekler > Bayanlara Özel

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adayıyla, anne, faktörler, ilgili, risk

Anne Adayıyla İlgili Risk Faktörler

Eski 07-14-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Anne Adayıyla İlgili Risk Faktörler



Anne Adayıyla İlgili Risk Faktörler



Anne adayının yaşı


İdeal gebelik yaşı 18-35 yaş arasıdır Bu yaş aralığı kadın fizyoloji ve anatomisinin gebeliği tolere edebilmesi açısından en uygun yaşlar olmakla beraber hem ülkemizde hem de dünya üzerinde bu yaş aralıklarının altında veya üstünde yer alan çok sayıda gebelik vardır Hem çok erken yaşta yaşanan gebelikler, hem de ileri yaşlarda yaşanan gebelikler bazı normal dışı durumların ortaya çıkma riskini artırırlar


Anne adayının gebelik öncesi kilosu


Gebeliğe özellikle "aşırı yüksek" bir kiloyla başlamak gebelikte çeşitli normal dışı durumların ortaya çıkmasına neden olabilir Öncelikle bu durumların sık görülmediğini ve dış görünüşe bakarak kilo hakkında karar vermenin yanlış olacağı bilinmelidir


Tıbben kilonun normal olup olmadığının değerlendirilmesi için vücut kitle indeksi (VKİ) hesaplanır ve VKİ'si 20'den düşük olanlar "zayıf", 30'dan yüksek olanlar "şişman" olarak değerlendirilir


Vücut kitle indeksinizi hesaplayarak gebelik öncesi ağırlığınızın normal olup olmadığını öğrenmek için tıklayın


Gebeliğe düşük VKİ değeri ile başlayan anne adaylarının normal beslendikleri ve normal kilo aldıkları sürece gebeliklerinde ve bebeklerinde normal dışı bir durumun ortaya çıkma riskinin arttığına dair bir bulgu yoktur Sorun, düşük kilolu olmanın beslenme bozukluğuna bağlı olduğu ve beslenme bozukluğunun gebelikte de devam ettiği durumlarda ortaya çıkabilir Ancak aşağıdaki çalışma bunun da çok olağan bir durum olmadığını göstermektedir:


İkinci Dünya savaşında Almanlar Hollanda'yı işgal ettiklerinde yöre halkını 6 aylık bir sürede açlığa (günlük 450 kcal'dan oluşan tek öğün yemek) mahkum etmişler ve bu dönemde gebe olan anne adaylarının gebeliklerinin ne şekilde sonuçlandığını incelemişlerdir


İnceleme sonuçları bu 6 aylık dönemde gebeliği devam eden anne adaylarından doğan bebeklerin ortalama olarak 250 gram daha düşük tartılı doğduklarını, ancak bebeklerde anomali riskinde artış olmadığını, yeni doğan ölümlerinde artış olmadığını, doğan bebeklerin yaşamlarını daha sonra normal olarak sürdürdüğünü göstermiştir Bu konuda yapılmış ve başka örneği olmayan bu çalışmadan elde edilen bilgilere göre beslenme bozukluğunun bebek üzerinde ciddi bir sorun yaratabilmesi için açlığın çok daha şiddetli olması gerektiği sonucuna varılabilir Bebek her durumda annesinin beslenme durumuna ve besin depolarına bakmadan ihtiyacı olanı almaktadır Ancak yine de bu konuda daha fazla sayıda bilgi elde edilene kadar gebelikte beslenmenin önemi unutulmamalı ve gebelikte ilgili konuda anlatılanlara uygun bir beslenme alışkanlığı titiz bir şekilde sürdürülmelidir


Anne adayının boyu


Eski tıp kitaplarında anne adayının boyunun 150 santimetreden düşük olması kesin bir sezaryen nedeni olarak gösterilmektedir Gerçekten de boyu "kısa" olan anne adaylarında baş-pelvis uygunsuzluğu (annenin "çatısının" bebeğin başının geçmesine izin vermemesi) nispeten daha sık görülür Ancak böyle katı bir kuralı benimsemek yerine her anne adayında pelvisin doktor tarafından değerlendirilmesi ve anne adayının taşımakta olduğu bebeğin doğum kanalından uygun bir şekilde geçip geçemeyeceğinin belirlenmesi daha uygun bir yaklaşımdır


Anne adayının daha önce geçirdiği jinekolojik operasyonlar


Daha önceden geçirilmiş tüm jinekolojik operasyonlar (sezaryen burada jinekolojik operasyonlar arasında sayılmamaktadır) ne kadar iyi bir teknik uygulanırsa uygulansın, mutlaka pelviste (pelvis: genital organların bulunduğu anatomik bölge) yapışıklıkların oluşumuyla sonuçlanır Bu yapışıklıklar sıklıkla mesane ile uterus arasında, uterus arka duvarıyla kalın barsak son kısmı arasında, yumurtalık ve tüpler etrafında oluşur, daha yaygın oldukları durumlarda ince barsakları da ilgilendirebilir


Pelviste operasyonlara bağlı yapışıklıkların yaygınlık derecesi arttıkça yeni yaşanacak bir gebelikte bazı sorunların oluşma riski artar:



*


Pelvisteki yapışıklıklar yumurtalıktan salınan yumurta hücresinin fallop tüpüne ulaşmasını engellediğinde gebe kalamama sorunu ortaya çıkabilir

*


Yine pelvisteki yapışıklıkların derecesiyle doğru orantılı olarak yeni oluşan gebeliğin dış gebelik olma riski hafifçe artar: Özellikle tüpler etrafında oluşan yapışıklıklar tüp etrafında yarattıkları bası nedeniyle kanal geçişini tıkadıklarında döllenmiş yumurta hücresinin uterus iç tabakasına ulaşmasına engel olabilirler Böyle bir durumda implantasyon ("yerleşme") tüplerden birinin içinde ortaya çıkar ve dış gebelik başlar

*


Pelvisteki yapışıklar yaygın olduklarında, doğumun sezaryenle gerçekleşmesinin gerekli olduğu durumlarda sezaryan teknik olarak daha zor seyreder ve operasyon esnasında başta mesane olmak üzere uterusun komşu organlarında zedelenmeler oluşabilir


Sevindirici olanı, günümüzde uygulanan cerrahi yöntemlerde operatörün aldığı önlemlerle ve kullanılan nitelikli dikiş materyaliyle jinekolojik operasyonlara bağlı yapışıklıkların genellikle yaygın olmamasıdır Özellikle son 10 yılda yaygınlaşan laparoskopik cerrahi, bu tür yapışıklıkların daha da az olmasını sağlar


Doğurganlık çağındaki kadınlara en sık uygulanan cerrahi girişimler yumurtalık kisti operasyonları, myomektomi (myom çıkarılma) operasyonları, konizasyon ("rahim ağzındaki kanser öncüsü lezyonların tedavisinde hastalıklı bölgenin cerrahi olarak çıkarılması işlemi) ve dış gebelik operasyonlarıdır Yine servikal erozyonlarda ("rahim ağzı yaraları) koter (yakma) ve kriyoterapi (dondurma) sıklıkla uygulanan ufak cerrahi girişimlerdir Bazı durumlarda da ameliyatla "tüplerini bağlatmış" olan kadın yeni bir ameliyatla tüplerinin "tekrar açılmasını" isteyebilir



*


Myomektomi esnasında uygulanan tekniğe göre myomektomi sonrası oluşan gebelikte doğumun sezaryanla gerçekleştirilmesi daha uygun olabilir

*


Konizasyon ender durumlarda serviks (rahim ağzı) yetmezliği nedeni olabilir

*


"Rahim ağzı yarasına" uygulanan koter ve kriyoterapinin yeni yaşanacak bir gebelik üzerinde olumsuz bir etki yaratması beklenmez

*


Tüplerin "tekrar açılması" için yapılan operasyonlar başarısızlıkla sonuçlanabilir ve bu tür operasyonlar sonrasında oluşan gebeliklerin dış gebelik şeklinde olma riski belirgin olarak artar


Anne adayının daha önce geçirdiği ya da şu anda varolan jinekolojik hastalıklar ve gebeliği sağlayıcı tedavi uygulamaları


Doğurganlık çağındaki kadınlarda vajinit, pelvik enfeksiyonlar ve idrar yolu enfeksiyonlarına oldukça sık rastlanır Yine servikal erozyon ("rahim ağzı yarası"), hormonal dengesizlikler, adet düzensizlikleri bu yaş kadınların sık yaşadığı jinekolojik sorunlardandır


Geçirilmiş ve tedavi edilmiş vajinitler ve/veya idrar yolu enfeksiyonları gebelik üzerinde olumsuz bir etki göstermezken, gebelikte devam eden aktif bir vajinit veya idrar yolu enfeksiyonu çeşitli sorunlara neden olabilir


Geçirilmiş bir pelvik enfeksiyon tüplerin tıkanmasına neden olmuşsa gebe kalamama nedeni olabileceği gibi dış gebelik riskinde artışa da neden olabilir


Servikal erozyon ("rahim ağzı yarası") nedeniyle uygulanan koter (yakma) ve kriyoterapi (dondurma) uygulamalarının gebelik üzerinde olumsuz bir etki yaratması beklenen bir durum değildir


Hormonal dengesizlikler gebe kalamama sorununa yol açabilirler ve bunlar arasından polikistik over ek olarak tekrarlayan düşüklere neden olabilir


Yine myomlar, over kistleri, endometriozis gibi hastalıklar da bu yaşlarda sık görülen hastalıklar arasında yer alırlar:


Myomlar sayıları ve büyüklüklerine göre gebelikte çeşitli sorunlara neden olabilirler


Over (yumurtalık) kistleri özellikle büyük olduklarında gebelikte torsiyon ("boğulma") gibi sorunlara neden olabilirler ve gebelik esnasında operasyon gerektirebilirler


Genital sistem gelişim kusurları tedavi edilmediklerinde düşük ve erken doğum riskinde artışa neden olabilirler


Aktif bir endometriozis (endometriozis rahim iç tabakasının pelvisin çeşitli yerlerinde bulunması durumudur ve bu bölgelerde ciddi yapışıklıklara neden olur) gebe kalamama nedeni olabilir


Anne adayına gebe kalamama nedeniyle uygulanan tedavilerin hemen tümü (ovulasyon induksiyonu ("yumurtlamayı sağlayıcı ilaç verilmesi") ve yardımcı üreme teknikleri (tüp bebek, mikroenjeksiyon gibi)) oluşan gebeliğin çoğul gebelik olma ihtimalini belirgin olarak artırır


Anne adayının daha önceden geçirdiği operasyonlar ve geçirdiği ya da şu anda varolan hastalıklar ve bu nedenle kullanılan ilaçlar


Anne adayının daha önceden genel anestezi altında geçirdiği operasyonlarda genel anesteziye bağlı oluşmuş sorunların, doğumun genel anestezi altında uygulanacak bir sezaryenle gerçekleşmesi durumunda tekrarlama riski vardır Bu nedenle anne adaylarının daha önceden yaşanmış olan "genel anestezi sorunlarını" doktorlarına iletmeleri önemlidir


Daha önceden geçirilmiş apandisit operasyonu:


Perforasyon (delinme) aşamasına gelmeden opere edilen bir apandisitin, gebeliğin seyrini değiştirmesi beklenmez Ancak "komplike" bir apandisit operasyonu sonrasında pelviste yaygın yapışıklıklar oluşmuş olabilir ve bu da yukarıda anlatılan yapışıklığa bağlı sorunların ortaya çıkma riskini artırır


Daha önceden "selim nedenlerle" geçirilmiş jinekolojik olmayan operasyonların gebeliğin seyrini değiştirmeleri beklenmez Bu operasyonlara örnekler KBB (Kulak-burun-boğaz) operasyonları, "basit" mide operasyonları, kolesistektomi (safra kesesinin alınması) gibi operasyonlarıdır Ancak "ciddi nedenlere bağlı" geçirilmiş operasyonlar (kalp, beyin hastalıkları gibi) operasyon sonrası iyileşme durumunun derecesine göre gebeliğin seyrini etkileyebilir


Anne adayının daha önceden geçirdiği ya da şu anda varolan kronik sistemik hastalıkların hemen tümü gebeliğin seyrini değiştirebilir Ancak bunlar arasında özellikle üzerinde durulması gerekenler kalp hastalıkları, kronik böbrek hastalıkları, kronik karaciğer hastalıkları, sistemik lupus gibi bağ dokusu hastalıkları, nörolojik hastalıklar (epilepsi), anemi (kansızlık), kanama-pıhtılaşma bozuklukları, astım ve diğer kronik akciğer hastalıkları, ciddi hormonal dengesizliklerle seyreden hastalıklar (böbreküstü ve tiroid bezi hastalıkları, diabet gibi), kanser gibi hastalıklardır


Daha önceden geçirilmiş hastalıklar yanında, daha önceden geçirilmemiş hastalıklar da gebelikte önem kazanabilir: bunlar geçirilidiklerinde vücutta bağışıklık bırakan enfeksiyon hastalıklarıdır ve bazı enfeksiyonlara bağışık olmayan kişiler gebelikte bu enfeksiyonu geçirildiklerinde çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir En önemli ve gebelikte ender de olsa görülebilen ve gebeliğin seyrini olumsuz etkileyebilecek iki enfeksiyon hastalığı rubella (kızamıkçık) ve toksoplazmadır


Rubella (kızamıkçık), aşısı olan bir enfeksiyon hastalığıdır ve bu hastalığa karşı doğal ya da aşıyla oluşturulmuş bağışıklığı olmayan anne adaylarının gebelik öncesi dönemde aşılanmaları önemlidir


Anne adayının kronik bir hastalığı nedeniyle kullanmakta olduğu ilaçlar (astım, epilepsi, kalp hastalığı gibi) arasından teratojen özelliği olanları gebeliğe başlar başlamaz bir başkasıyla değiştirilmeli ya da değiştirilmeyen ilaçların dozları gebelik fizyolojisine uygun olarak yeniden ayarlanmalıdır


Anne adayının fiziksel durumu (beslenme, egzersiz, uyku düzeni):


Anne adayının fiziksel durumu gebelikte normal dışı durumların ortaya çıkma riskini direkt olarak etkilemez Ancak düzenli egzersiz yapan, düzenli uyuyan, düzenli beslenen, "fit" yani "formda" olan) anne adaylarının gebelikte rastlanması muhtemel sorunları daha az yaşadıkları, doktorlarına gebelik seyrince daha az yakındıkları da bizim dikkatimizi çekmektedir Aksine "düzensiz" bir hayat yaşayan anne adaylarında gebeliğe bağlı yakınmalar daha şiddetli yaşanmaktadır


Anne adayının genel ruhsal durumu ve gebelik konusundaki duygu ve düşünceleri


Anne adayının gebeliğe hazır olmasının önemi büyüktür Gebeliğin istekli bir şekilde sürdürülmesi bilimsel olarak kanıtlanmış olmasa da gebeliğin seyrini olumlu olarak etkiler Kaliteli bir gebelik dönemi yaşamak için anne adayının tüm sorunlardan uzak olarak gebeliğine odaklanmış olması gerekir Bu da kaliteli bir doğum ve keyifli bir annelik dönemi ve "iyi yetiştirilmiş bir çocuk" anlamına gelir


Günümüzde anne adayları tv, radyo, basılı yayın ve internet sayesinde adeta bir bilgi bombardımanına uğramaktadırlar Nedense ülkemizde halen gebelik ve doğumla ilgili hazırlanan program ve yazılarda olayın daha çok olumsuz yönleri üzerinde durulmakta, bu da anne adayını ruhsal olarak olumsuz yönde etkilemektedir


Yine anne adayının çevresinde yer alan arkadaş ve yakınları benzer bir şekilde olumsuz "öyküler" anlatmakta ve bu da anne adayını olumsuz olarak "şartlandırmaktadır" Özellikle ülkemizde anne adayları adeta bilinçli bir şekilde korkutulmaktadır "?artlandırmalar" insanın davranışını yönlendiren en önemli etkenlerdir ve olumlu şartlanmış bir anne adayının olumlu sonuçlarla karşılaşma olasılığı bilimsel olarak kanıtlanmış olmasa da kanımca yüksektir


Daha önce yaşanmış gebeliklere ait özellikler


Önceden tümüyle sorunsuz seyretmiş bir gebelik, normal vajinal doğum ve loğusalık ve yeni doğan dönemi öyküsü, yaşanacak gebelikte ve sonrasında anne ve bebeğinde normal dışı bir durum ortaya çıkma olasılığını azaltır


Burada dikkat edilmesi gereken nokta, önceden yaşanmış olan gebelikle yaşanacak olan gebelik arasındaki dönemde yukarıda bahsedilen risk faktörlerinden birisinin devreye girmemiş olmasıdır Örnek olarak ilk gebeliğini 35 yaşından önce tamamlamış bir anne adayı yeni gebeliğini planladığında yaşı 35 ve üzerindeyse önceki gebelik tümüyle seyretmiş olsa da "ileri anne yaşı" bir risk faktörü olarak yeni gebelikte devreye girer

İstatistikler tümüyle normal seyreden bir gebelik ve normal vajinal doğum döneminden sonra üçüncü de dahil olmak üzere (arada başka bir risk faktörü devreye girmezse) bir gebelikten diğerine riskin azaldığını göstermektedir Üçüncü doğumdan beşinci doğuma kadar nispeten sabit seyreden risk oranı beşinci gebelikle birlikte artmaya başlar


Grandmultipar anne adayı:


Tıp literatüründe "grand multiparite" adı verilen ve 5 kez doğum yapacak anne adayı anlamına gelen bu kelime, tek başına aşağıdaki risk faktörlerini çağrıştırır:



*


gebelikte anemi (kansızlık) riskinde artış

*


gebelikte hipertansiyon ve preeklampsi riskinde artış

*


gebelikte diabet riskinde artış

*


önde gelen plasenta (plasenta prevya) riskinde artış

*


bebeğin miadında iken baş gelişi dışında bir pozisyonda durma (makat ya da yan duruş) ya da miadındayken normal doğuma engel olacak bir pozisyonda ("yüksekte düz duruş" gibi) durma riskinde artış

*


doğum eyleminin yavaş seyretmesi riskinde artış

*


doğum sonrası uterus kasılmasının az olmasına bağlı kanama riskinde artış

*


yukarıdaki nedenlere bağlı olarak müdahaleli doğum (vakum veya forseps, sezaryan ile doğum) riskinde artış

*


iri (4500 gramdan daha ağır) bebek doğurma riskinde artış


Daha önceden yaşanmış kürtajlar:


Yasal tahliye sınırları içinde yeralan kürtajlarda uygun teknik kullanıldığında bu kürtaj(lar)ın sürdürülmek istenen bir gebelik üzerinde olumsuz bir etki yaratma olasılığı kürtaj sayısıyla doğrudan ilgilidir Bu konuda gerçekçi istatistikler olmamasına karşın özellikle bu tür 5 kürtaj yaşamış anne adayının sonraki gebeliklerinde gebe kalamama, düşük yapma, önde gelen plasenta (plasenta prevya) yaşama riski artar


Yasal tahliye sınırları dışında yeralan (10 haftadan büyük) ve/veya amatörce yapılan kürtajlar sonrasında ise sayıdan bağımsız bir şekilde sorunlu seyreden ya da sorunsuzmuş izlenimi veren bir kürtaj sonrasında bile yukarıdaki istenmeyen durumlar ortaya çıkabilir Bu nedenle iyi bir aile planlaması yöntemi uygulanması ve kürtaj olunacaksa bunun için için erken başvurulması son derece önemlidir


Daha önceden yaşanmış ve erken dönemde sorunlarla karşılaşılmış gebelikler:


Daha önce düşük, dış gebelik ve mol gebeliği gibi gebeliğin erken dönemlerinde görülen normal dışı durumlardan birini yaşamış anne adaylarında sonraki gebeliklerde aynı durumun yaşanma olasılığı artar


Daha önceden yaşanmış "sorunlu" gebelik, doğum ve doğum sonrası:


Daha önce erken doğum tehdidi ve erken doğum, erken membran rüptürü (suların erken gelmesi), miad geçmesi, preeklampsi-eklampsi-HELLP gibi gebelikte hipertansiyon ile bağlantılı sorunlar, derin ven trombozu ve pulmoner emboli (gebelikte toplardamar tıkanıklıklarından kaynaklanan sorunlar), plasentanın erken ayrılması (ablasyo) ya da önde gelen plasenta (plasenta prevya) gibi plasenta ile ilgili sorunlar, gestasyonel (gebeliğe bağlı) diabet, intrauterin gelişme geriliği ya da iri bebek (miadında 4500 gramdan daha kilolu bebek) sorunu yaşamış olan, miadında makat ya da yan duran bebek sorunuyla karşılaşmış olan anne adaylarında aynı durumun yeni bir gebelikte yeniden yaşanma olasılığı artar Bu durumlardan bir veya birkaçını yaşamış anne adayında yeni gebelikte yaşanmış bu duruma ait belirtilerin tekrarlayıp tekrarlamadığının araştırılması için daha sık araklılarla doktor kontrolü gerekir


Doğum eylemi esnasında uzamış ya da anormal kısa süren eylem, vakum forseps uygulama gerekliliği, doğum sonrası uterus kasılma bozukluğuna bağlı anormal kanama, doğum sonrası depresyon gibi doğum ve lohusalık sorunları yaşamış olan anne adaylarında bu sorunun yeni bir gebelikte yeniden yaşanma olasılığı artar


Anomalili bebek öyküsü:


Daha önceden bedensel özürlü (nöral tüp defekti gibi), kromozomal anomalili (Down sendromu gibi), kalıtsal nitelikli metabolizma hastalığı olan (kistik fibroz, fenilketonüri gibi) bir bebek doğurmuş bir anne adayında bu durumun yeni bir gebelikte yeniden yaşanma olasılığı artar Yukarıda kısıtlı olarak verilen örneklere bağımlı kalınmamalı ve kendisinin ya da yakın akrabalarından birinde doğumsal olduğu bilinen bir hastalığı olan çiftlerin gebeliklerini planladıklarında ya da gebeliklerinin erken dönemlerinde bu konuda ayrıntılı bilgi almak için doktora ve doktorun gerekli gördüğü durumlarda genetik danışma almak için bir merkeze başvurmaları uygundur


Daha önceden yaşanmış bir ölü doğum ya da yeni doğan ölümü öyküsü:


Nedeni bilinse de bilinmese de ölü doğum ya da yeni doğan ölüm öyküsü daha sonraki gebeliklerin yakından takip edilmesini ve bazı durumlarda ileri inceleme yapılmasını gerektiren bir risk faktörüdür


Sezaryan sayısı:


Sezaryen çocuk sayısını kısıtlayan bir doğum şeklidir Geçirilmiş bir sezaryen çoğu durumda daha sonraki doğumların da sezaryenle gerçekleştirilmesini gerektirir



*


Geçirilmiş sezaryen sayısı arttıkça sonraki gebeliklerde önde gelen plasenta (plasenta prevya) riski artar

*


Geçirilmiş sezaryen sayısı arttıkça yeni bir operasyon esnasında sorun oluşma riski artar (uterusun daha kolay yırtılması, yapışıklıklar nedeniyle sezaryende bebeğe ulaşılırken komşu organların zedelenme riski)

*


Geçirilmiş sezaryen sayısı arttıkça uterusun gebeliğin seyri esnasında rüptür (dikiş yerlerinin açılması) ve buna bağlı ciddi sorunların oluşma riski artar

*


Geçirilmiş sezaryen sayısı arttıkça yeni bir gebelikte oluşan plasentanın eski dikiş yerinin içine gömülüp bu bölgede gelişimini sürdürme riski artar Ender görülen bu durum sezaryen esnasında hayatı tehdit eden kanamaların nedeni olabilir


Bu riskler ikinci sezaryene kadar oldukça kabul edilebilir sınırlardayken ve nispeten ender görülürken, özellikle 3 sezaryen sonrasında yaşanan dördüncü gebelikte oldukça belirginleşir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.