Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye > Şaşırtıcı / Ürpertici Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
mevlana, mezarı, sirrı

Mevlana Mezarı Sirrı

Eski 07-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mevlana Mezarı Sirrı



Guest mevlananın mezar odasının korkunç hikayesi
Mezar odasının sırrı


O müzenin kapısından içeri girerken, karşıma 'Da Vinci şifresi' gibi esrarengiz bir hikáyenin çıkacağını bilmiyordum

Bu, bir sanduka ve onun altındaki mezarın hikáyesi

Ama öyle basit bir hikáye değil Alıntı

Hikáye 13'üncü yüzyılda başlıyor ve 1930'da esrarengiz bir aile trajedisine kadar uzanıyor

Hikáye beni çok etkiledi

Sizi de etkileyeceğini tahmin ediyorum

SAF TUTMUŞ SANDUKALAR ARASINDA

Geçen salı günüydü

Hayatımda ilk defa Konya'ya gitmiştim

Konya'da Mevlana Müzesi'nin kapısından ilk adımımı attığımda, belki de sadece benim hissettiğim mistik bir rüzgár esti ve beni içine alıp götürdü

Hayatımda hiçbir mekán daha ilk anda beni bu kadar etkilememişti

İçerden çok hafif bir ney müziği geliyordu

Sağ tarafta, sanki saf tutmuş sandukaları görüyordum

Yanımda Mevlana Müzesi Müdür Yardımcısı Dr Naci Bakırcı vardı

Mevlana'nın sandukasının önüne gelinceye kadar, mistik bir turistten farklı değildim

Ancak o sandukanın önünde Dr Bakırcı'nın anlattığı o müthiş hikáye başladı

Daha doğrusu, o sandukanın altındaki 'mezar odasının sırrı'

500 METREYİ SEKİZ SAATTE ALAN CENAZE

Nefesimi kestim ve onu dinledim

İşte ondan dinlediklerim

Anlatıldığına göre her şey 1273'te Konya'da kaldırılan bir cenazeden sonra başladı

Mevlana Celaleddin-i Rumi, 17 Aralık 1273 günü vefat ediyor

Cenazesine yüzbinlerce insan katılmış Naaşı, İplikçi Camii'nden, 500 metre ilerdeki bu türbeye 8 saatte getirilebilmiş

Müslümanlar Mevlana'nın naaşını defnedebilmek için gayrimüslimlerin cenaze cemaatinden çıkmasını istemiş Ancak onlar, 'Bize İsa'yı da Musa'yı da Mevlana öğretti' diyerek bunu reddetmişler

Mevlana'nın kabrinin altına bir 'mezar odası' bulunuyor

MEZAR ODASINA 700 YILDA 1 KİŞİ İNDİ

Eski Türklerde mezarların altına Farsça 'zir-i zemin' yani 'zeminin altı' denilen bir mezar odası yapılırmış

Mevlana'nın naaşı da böyle 4 metrelik bir mezar odasına konmuş

Ancak o tarihten bu yana mezar odasına kimse inmemiş

Sadece bir kişi hariç

Rivayete göre Sultan Dördüncü Murad, Mevlana'nın türbesini ziyarete geldiğinde, mezar odasının içinde ne olduğunu çok merak etmiş ve bu odaya girmek istemiş

Ancak dönemin Mevlevi büyükleri, buna kesinlikle karşı çıkmış ve girmesini engellemişler

Bunun üzerine Sultan, elindeki tespihi, ağzı açık odanın içine atmış

Veya düşürmüş

Bu tespihi almak üzere 7 yaşında bir kız çocuğu mezar odasına indirilmiş

Bilinen tek şey, odanın iki tarafından aşağı doğru merdivenlerin indiğiymiş

Kız çocuğu mezara inip çıktıktan sonra dili tutulmuş

Dr Naci Bakırcı, 'Çocuğun dilinin neden tutulduğu hálá bilinmiyor' diyor

KÜÇÜK KIZ MEZAR ODASINDA NE GÖRMÜŞTÜ

İşte bu olaydan sonra 'mezar odasının sırrı' iyice merak edilmeye başlanmış

Acaba kız çocuğu orada ne görmüştü de dili tutulmuştu?

Bir iddiaya göre, oda çok karanlık olduğu için çocuk çok korkmuş ve geçirdiği travmadan dolayı dili tutulmuştu

Ancak bir başka iddia daha var ki, o 'mezar odasının sırrını' daha da koyulaştırıyordu

Selçuklu Türkleri o tarihte mumyalama tekniğini biliyorlarmış Fatih Sultan Mehmed dahil 7 padişahın naaşı mumyalanmış

Mevlana'nın naaşı da mumyalandığı için muhtemelen öyle duruyordu

Kız çocuğu orada yatan Mevlana'yı görünce bu hale gelmiş olabilirdi

Bu olay dönemin önde gelen Mevlevilerini harekete geçiriyor ve 1640 yılında mezar odasının ağzı tuğlayla örülüp üzeri kurşunla kaplanıyor

O tarihten sonra mezar odasının ağzındaki kurşun hiçbir zaman kaldırılmadı

Mezar odası, sırlarıyla birlikte belki de ebediyete kadar sessizliğe gömüldü

1930'LU YILLARDA MÜZE MÜDÜRÜNÜN ODASINDA

Ancak odanın hikáyesi burada bitmiyor

Aradan 300 yıl geçtikten sonra, Mısır'daki piramit sırlarına benzeyen bir dizi olay daha yaşanacaktı

Bu olayın iki tanığı vardı

Biri olayı yaşayan Yusuf Akyurt isimli biri

Öteki de onun yaşadığını Murat Bardakçı'ya anlatan Abdülbaki Gölpınarlı Hoca

1930'lu yılların güzel bir gününde, Mevlana Müzesi'nin Müdürü Yusuf Akyurt odasında tek başına otururken, aklına sandukanın altındaki mezar odası gelir

İçinden 'Acaba şu odaya bir girsem de içinde ne olduğunu görsem' diye geçirir

Ancak tepki çekeceğini düşündüğü için kararsızdır

O AN KAPI ÇALINDI YAŞLI ADAM GİRDİ

Tam o esnada kapı çalınır ve içeri, müzenin yaşlı odacısı girer

Bu yaşlı adam aslında, Mevlevi dedesidir Cumhuriyetin ilanından sonra tekke ve zaviyeler kapandığı için müzeye çevrilen türbede odacı olarak çalışmayı kabul etmiştir

Yaşlı Mevlevi dedesi saygılı bir şekilde içeri girer ve Yusuf Akyurt'un tüylerini diken diken eden şu cümleyi söyler:

'Sakın oraya inmeyi düşünmeyin'

Ancak bu şaşkınlık, müdürü kararından vazgeçirmez Mezara inmek üzere kurşunla kaplı kapağın önüne gelir

Halıyı kaldırır Tam kapağı açmak üzereyken, bir adam haykırarak içeri girer:

'Müdür bey, yetiş evin yanıyor'

Yusuf Akyurt gelinceye kadar evi kül olmuştur

İşte tam o sırada eline bir telgraf tutuşturulur

Müze müdürü başka bir yere tayin edilmiştir

KONYA-ANKARA YOLUNDAKİ KAZA

Konya-Ankara yolu o gün çok ıssızdıKaynakwh:

Gün batmış, alacakaranlık etrafa hákim olmaya başlamıştı

Uzaktan gelen kamyonun farları, henüz tam karanlık hale gelmemiş ufukta cılız iki nokta gibi duruyordu

Şoförün yanında kapıya dayanmış şekilde oturan çocuk kimbilir hangi hayallere dalmıştı

Kamyon bir kavise girdiği sırada kapı aniden açılır ve çocuk alacakaranlığın içinde kaybolur

Kamyon durup, içindeki iki adam kapıdan uçan çocuğa ulaştıklarında iş işten geçmiştir

Çocuk öteki dünyaya göçmüştür

Çocuğun başında duran ikinci adam, başı ellerinin arasında hüngür hüngür ağlamaktadır

O adam, Konya'dan tayini çıkan Müze Müdürü Yusuf Akyurt'tur

Kimine göre, mezar odasının sırrı, onu hálá takip etmektedir

MEZARIN BAŞINDA SÖYLENEN SON SÖZLER

Yusuf Akyurt oğlunun cenazesini alıp Konya'ya döner Cenaze töreninden sonra doğruca Mevlana Müzesi'ne gider ve sandukanın başında ellerini açıp haykırmaya başlar:

'Yetmedi mi? Affet artık'

Bütün bunlar neydi? Efsane mi? Gerçek mi?

Küçük kızın dili niye tutulmuştu? Yaşlı odacı, müdürün kafasından geçen düşünceyi nasıl anlamıştı?

Bunların cevabı yok

Ben bunları anlatan insanlardan dinledim

Bildiğimiz tek şey var Mezar odası 731 yıldan bu yana sırrını muhafaza ediyor

Umarım bundan sonra da muhafaza etmeye devam eder

Çünkü bilinmezliğin yarattığı bazı mistik duygulara ebediyen ihtiyacımız olacak

Çünkü hepimizin içinde, sadece kendimize ait sırların saklandığı küçücük odalar var

Üzerleri kurşunla kaplı küçücük odalar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.