Mevlana'nın Odasındaki Korkunç Hilkaye |
07-13-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mevlana'nın Odasındaki Korkunç HilkayeMezar odasının sırrı O müzenin kapısından içeri girerken, karşıma 'Da Vinci şifresi' gibi esrarengiz bir hikáyenin çıkacağını bilmiyordum Bu, bir sanduka ve onun altındaki mezarın hikáyesi Ama öyle basit bir hikáye değil Hikáye 13'üncü yüzyılda başlıyor ve 1930'da esrarengiz bir aile trajedisine kadar uzanıyor Hikáye beni çok etkiledi Sizi de etkileyeceğini tahmin ediyorum SAF TUTMUŞ SANDUKALAR ARASINDA Geçen salı günüydü Hayatımda ilk defa Konya'ya gitmiştim Konya'da Mevlana Müzesi'nin kapısından ilk adımımı attığımda, belki de sadece benim hissettiğim mistik bir rüzgár esti ve beni içine alıp götürdü Hayatımda hiçbir mekán daha ilk anda beni bu kadar etkilememişti İçerden çok hafif bir ney müziği geliyordu Sağ tarafta, sanki saf tutmuş sandukaları görüyordum Yanımda Mevlana Müzesi Müdür Yardımcısı Dr Naci Bakırcı vardı Mevlana'nın sandukasının önüne gelinceye kadar, mistik bir turistten farklı değildim Ancak o sandukanın önünde Dr Bakırcı'nın anlattığı o müthiş hikáye başladı Daha doğrusu, o sandukanın altındaki 'mezar odasının sırrı' 500 METREYİ SEKİZ SAATTE ALAN CENAZE Nefesimi kestim ve onu dinledim İşte ondan dinlediklerim Anlatıldığına göre her şey 1273'te Konya'da kaldırılan bir cenazeden sonra başladı Mevlana Celaleddin-i Rumi, 17 Aralık 1273 günü vefat ediyor Cenazesine yüzbinlerce insan katılmış Naaşı, İplikçi Camii'nden, 500 metre ilerdeki bu türbeye 8 saatte getirilebilmiş Müslümanlar Mevlana'nın naaşını defnedebilmek için gayrimüslimlerin cenaze cemaatinden çıkmasını istemiş Ancak onlar, 'Bize İsa'yı da Musa'yı da Mevlana öğretti' diyerek bunu reddetmişler Mevlana'nın kabrinin altına bir 'mezar odası' bulunuyor MEZAR ODASINA 700 YILDA 1 KİŞİ İNDİ Eski Türklerde mezarların altına Farsça 'zir-i zemin' yani 'zeminin altı' denilen bir mezar odası yapılırmış Mevlana'nın naaşı da böyle 4 metrelik bir mezar odasına konmuş Ancak o tarihten bu yana mezar odasına kimse inmemiş Sadece bir kişi hariç Rivayete göre Sultan Dördüncü Murad, Mevlana'nın türbesini ziyarete geldiğinde, mezar odasının içinde ne olduğunu çok merak etmiş ve bu odaya girmek istemiş Ancak dönemin Mevlevi büyükleri, buna kesinlikle karşı çıkmış ve girmesini engellemişler Bunun üzerine Sultan, elindeki tespihi, ağzı açık odanın içine atmış Veya düşürmüş Bu tespihi almak üzere 7 yaşında bir kız çocuğu mezar odasına indirilmiş Bilinen tek şey, odanın iki tarafından aşağı doğru merdivenlerin indiğiymiş Kız çocuğu mezara inip çıktıktan sonra dili tutulmuş Dr Naci Bakırcı, 'Çocuğun dilinin neden tutulduğu hálá bilinmiyor' diyor KÜÇÜK KIZ MEZAR ODASINDA NE GÖRMÜŞTÜ İşte bu olaydan sonra 'mezar odasının sırrı' iyice merak edilmeye başlanmış Acaba kız çocuğu orada ne görmüştü de dili tutulmuştu? Bir iddiaya göre, oda çok karanlık olduğu için çocuk çok korkmuş ve geçirdiği travmadan dolayı dili tutulmuştu Ancak bir başka iddia daha var ki, o 'mezar odasının sırrını' daha da koyulaştırıyordu Selçuklu Türkleri o tarihte mumyalama tekniğini biliyorlarmış Fatih Sultan Mehmed dahil 7 padişahın naaşı mumyalanmış Mevlana'nın naaşı da mumyalandığı için muhtemelen öyle duruyordu Kız çocuğu orada yatan Mevlana'yı görünce bu hale gelmiş olabilirdi Bu olay dönemin önde gelen Mevlevilerini harekete geçiriyor ve 1640 yılında mezar odasının ağzı tuğlayla örülüp üzeri kurşunla kaplanıyor O tarihten sonra mezar odasının ağzındaki kurşun hiçbir zaman kaldırılmadı Mezar odası, sırlarıyla birlikte belki de ebediyete kadar sessizliğe gömüldü 1930'LU YILLARDA MÜZE MÜDÜRÜNÜN ODASINDA Ancak odanın hikáyesi burada bitmiyor Aradan 300 yıl geçtikten sonra, Mısır'daki piramit sırlarına benzeyen bir dizi olay daha yaşanacaktı Bu olayın iki tanığı vardı Biri olayı yaşayan Yusuf Akyurt isimli biri Öteki de onun yaşadığını Murat Bardakçı'ya anlatan Abdülbaki Gölpınarlı Hoca 1930'lu yılların güzel bir gününde, Mevlana Müzesi'nin Müdürü Yusuf Akyurt odasında tek başına otururken, aklına sandukanın altındaki mezar odası gelir İçinden 'Acaba şu odaya bir girsem de içinde ne olduğunu görsem' diye geçirir Ancak tepki çekeceğini düşündüğü için kararsızdır O AN KAPI ÇALINDI YAŞLI ADAM GİRDİ Tam o esnada kapı çalınır ve içeri, müzenin yaşlı odacısı girer Bu yaşlı adam aslında, Mevlevi dedesidir Cumhuriyetin ilanından sonra tekke ve zaviyeler kapandığı için müzeye çevrilen türbede odacı olarak çalışmayı kabul etmiştir Yaşlı Mevlevi dedesi saygılı bir şekilde içeri girer ve Yusuf Akyurt'un tüylerini diken diken eden şu cümleyi söyler: 'Sakın oraya inmeyi düşünmeyin' Ancak bu şaşkınlık, müdürü kararından vazgeçirmez Mezara inmek üzere kurşunla kaplı kapağın önüne gelir Halıyı kaldırır Tam kapağı açmak üzereyken, bir adam haykırarak içeri girer: 'Müdür bey, yetiş evin yanıyor' Yusuf Akyurt gelinceye kadar evi kül olmuştur İşte tam o sırada eline bir telgraf tutuşturulur Müze müdürü başka bir yere tayin edilmiştir KONYA-ANKARA YOLUNDAKİ KAZA Konya-Ankara yolu o gün çok ıssızdı Gün batmış, alacakaranlık etrafa hákim olmaya başlamıştı Uzaktan gelen kamyonun farları, henüz tam karanlık hale gelmemiş ufukta cılız iki nokta gibi duruyordu Şoförün yanında kapıya dayanmış şekilde oturan çocuk kimbilir hangi hayallere dalmıştı Kamyon bir kavise girdiği sırada kapı aniden açılır ve çocuk alacakaranlığın içinde kaybolur Kamyon durup, içindeki iki adam kapıdan uçan çocuğa ulaştıklarında iş işten geçmiştir Çocuk öteki dünyaya göçmüştür Çocuğun başında duran ikinci adam, başı ellerinin arasında hüngür hüngür ağlamaktadır O adam, Konya'dan tayini çıkan Müze Müdürü Yusuf Akyurt'tur Kimine göre, mezar odasının sırrı, onu hálá takip etmektedir MEZARIN BAŞINDA SÖYLENEN SON SÖZLER Yusuf Akyurt oğlunun cenazesini alıp Konya'ya döner Cenaze töreninden sonra doğruca Mevlana Müzesi'ne gider ve sandukanın başında ellerini açıp haykırmaya başlar: 'Yetmedi mi? Affet artık' Bütün bunlar neydi? Efsane mi? Gerçek mi? Küçük kızın dili niye tutulmuştu? Yaşlı odacı, müdürün kafasından geçen düşünceyi nasıl anlamıştı? Bunların cevabı yok Ben bunları anlatan insanlardan dinledim Bildiğimiz tek şey var Mezar odası 731 yıldan bu yana sırrını muhafaza ediyor Umarım bundan sonra da muhafaza etmeye devam eder Çünkü bilinmezliğin yarattığı bazı mistik duygulara ebediyen ihtiyacımız olacak Çünkü hepimizin içinde, sadece kendimize ait sırların saklandığı küçücük odalar var Üzerleri kurşunla kaplı küçücük odalar Arkadaslar Bir Duyum Daha Aldım Bu Konuyu Okuyupta Yorum Yazmayanlarında Basına Kötü Seyler Gelebiliyormus AYRICA BU KONUYU BU FORUMDA İLK BEN AÇMIŞTIM 2 YORUMA GELMİŞTİ BAŞKALARI ALINTI YAPTIĞINI SÖYLEMİYOR 5 SAYFA YORUM GELİYOR!!! |
|