Ufoya İnamıyorsanız Buraya Girin ? |
07-13-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ufoya İnamıyorsanız Buraya Girin ?İngiltere Savunma Bakanlığı Yıllardır Gizledikleri UFO Arşivlerinin Bazılarını Yayımlamaya Başladı BBC'de de yer alan habere göre; İngiltere Savunma Bakanlığı, 1970'li yıllarda uçan daireler - UFO diye bilinen 'Tanımlanamayan Uçan Cisimler' gördüğünü söyleyen kişilerin ifadelerinin yer aldığı bir dizi arşiv belgesi yayımladı Kew Ulusal Arşivi'nde bulunan belgelerin ortaya koyduğu ve bakanlığın kendisinin de ifade ettiği üzere, savunma bakanlığı bu konuda soruşturma yapma zahmetine girmemiş Devlet sadece ulusal güvenliğe olası bir tehdit teşkil etmesi halinde bu tür konulara ilgi gösteriyormuş(!) 30 yıl önce, İngiltere'de her ay ortalam 40 kez uçan daire ve benzeri cisimler görülüyor ya da en azından bu yönde ihbarlarda bulunuluyormuş Bugünlerde ise, savunma bakanlığına göre her ay yaklaşık 50-60 ihbar yapılıyor Bakanlık bu ihbarların ayrıntılarını açıklamıyor, ancak 1970'li yıllara ait arşivlerde birçok örnekler var Bunlara göre, gümüşi diskler; puro şeklinde, bazıları pencereli ve kubbeli uzay gemileri ağır ağır gökyüzünde süzülüyor ya da müthiş bir hızla uzaklaşırken görülüyor Bakanlık uzmanları, bunların bazılarının farklı bir açıdan görülen hava balonları, bulut ya da uçak olabileceklerini söylüyor (!) Ancak bu ihbarların tümüne bu denli basit açıklamalar getirilemiyor tabii ki O dönemde yapılan ihbarların arasında Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne bağlı bir Vulcan bombardıman uçağının beş pilotunun Mayıs 1977'de verdikleri ifadeler de yer alıyor Pilotlar gece karanlığında turuncu bir ışık gördüklerini, bu ışığın daha sonra aniden kaybolduğunu, radarda tanıdık olmayan bir görüntü görmelerinin ardından bir cismin kendilerinden hızla uzaklaştığına tanık olduklarını söylüyorlar Vulcan'ın ses hızına eşit bir hızda uçtuğu ve yakınlarında bilinen hiçbir uçağın bulunmadığı da belirtiliyor İngiltere Savunma Bakanlığının attığı bu önemli adımın devam etmesini ve "UFO" gerçeğini saklamaya çalışan diğer ülke hükümetlerine de örnek olmasını umut ediyoruz… Bakın ve görün bir tekim insan şeklinde uzaylı!! Brezilya Hava Kuvvetleri Gizledikleri UFO Dosyalarını Açıklıyor!! Brezilya Hava Kuvvetleri Gizledikleri UFO Dosyalarını Açıklıyor!! 20 Mayıs 2005' te Brezilya Meksika Savunma Bakanlığından sonar, dünyada UFO gizliliğine resmi olarak son veren ikinci ülke oldu Brezilya Hava Kuvvetleri Brezilyalı araştırmacılara, içlerinde son elli yılın en büyük üç olayının raporlarının da bulunduğu UFO dosyalarını açtı 1997 yılındaki tek bir rapor bile sadece 100 den fazla Hava Kuvvetleri fotoğrafı içeriyor Brezilya Ufolojiyi ciddi bir aktivite olarak kabul etti Bu yüzden askeriye UFO' ların doğasını ve uyruğunu tamamıyla anlayabilmek için büyük çaba sarf etti Brezilya Hava Kuvvetleri İletişim Merkezi başkanı Tuğgeneral Telles Riberio "Onlarca yıldır bizim tarafımızdan saklı tutulan konu hakkındaki tüm bilgileri UFO komitesi aracılığı ile halka açıklamak istiyoruz" şeklinde konuştu 20 Mayıs' ta Hava Savunma ve Hava Trafik Kontrol Entegre Merkezlerinde sivil UFO araştırmacıları ve ordu arasında iki toplantı düzenlendi Cindacta' da gerçekleştirilen toplantıda araştırmacılara prosedürler ve Hava Kuvvetleri personelinin UFO' ları nasıl tespit ettikleri hakkında konferans verildi İkinci ve en önemli toplantı ise daha hassas tertibatıyla tüm hava savunma bölgesini kontrol eden Brezilya Hava Savunma Komutanlığında gerçekleşti Komutan, Tuğgeneral Atheneu Azambuja UFO araştırmacılarına, Brezilya ordusunun UFO fenomeni hakkında ne kadar ilgili olduğunu açıkladı Comdabra prosedürleri hakkında bilgi de veren Azambuja, 1954' ten bu yana ülkede sistematik olarak tespit edilip kaydı bulunan ve "H Traffic" olarak adlandırılan UFO' lar olduğunu da belirtti Tuğgeneral Atheneu Azambuja, tarihte ilk defa sivil UFO araştırmacılarının 1954, 1977 ve 1986 yıllarında yaşanan çok özel UFO olaylarının 3 farklı dosyasını detaylı şekilde araştırmalarına izin verdi KAÇIRILMA DOSYASI İNSAN KAÇIRMALAR - GEMİLERİN İÇİNDE UFO’lar tarafından kaçırılanlar , kendilerini ilk olarak antreye benzeyen küçük , karanlık bir odada bulurlar Fakat kısa bir süre sonra kendilerine çeşitli yöntemlerin uygulanacağı daha büyük odalara alınırlar Bu odalar , duvarlardaki gizli aydınlatmalar ile biraz sisli fakat oldukça aydınlık bir görünümdedirler Bazen ortam karanlık , serin ve nadiren de kötü kokulu olabilir Duvarlar ve tavan kavisli , genellikle beyazdır Zemin ise koyu renkli , bazen siyah renklidir Çeşitli katlar ve girintilerden oluşan yapının duvarları bilgisayara benzeyen aletlerle çevrilidir Eşyalar oldukça azdır ve tamamen vücudu destekleyen tarzdadır İçerisi genellikle steril , serin , mekanik ve hastane görünümlüdür Kaçırılan kişiler geminin içinde çeşitli işlerle meşgul haldeki uzaylı yaratıklarla karşılaşabilirler Uzaylılar , çeşitli şekillerdedir Uzun yada kısa olabilseler de genellikle parlak , saydam varlıklardır Çoğunun vücudunda tamamen olmasa da saydamlıklar vardır Sürüngene benzeyenlerin genellikle mekanik işlerle ilgilendiği görülmüştür En çok karşılaşılan yaratık tipi , 3-4 feet uzunluğunda küçük insansılar olan “ GRİLER “dir Bu yaratıkların armuda benzeyen büyük kafaları , 3-4 adet uzun parmaklı uzun kolları , ince gövdeleri ve uzun ince bacakları vardır Bazı istisnalar dışında cinsel organları görülmemiştir Vücutlarında herhangi bir tüy ve kulakları yoktur Basit görünümlü burun delikleri vardır Her hangi bir duygu yansıtmayan ağızları ince bir çizgi halindedir ve açıldığı nadiren görülür En belirgin özellikleri kocaman yuvarlak ve siyah gözleridir Bu gözlerin içinde göz akı yada göz bebeği bulunmaz Gözlerinin insanı etkileyen bir gücü vardır Kaçırılan kişiler bu gözlere baktıklarında, sanki içlerini görüyorlarmış gibi gelir ve de kendini kaybetme hissi yaşadıklarının belirtiyorlar Yaratıklar birbirleriyle telepati yoluyla haberleşiyorlar Genellikle tek parça , oldukça sade benzeri bir giysi giyiyorlar Giysilerinin üzerine başlarını örten bir başlık oldukça yaygın YAPILAN İŞLEMLER Gemilerde , kaçırılan kişilere uygulanan işlemler iki guruba ayrılabilir Fiziksel işlemler ve gözleme dayalı işlemler Kaçırılanlar genellikle çıplak bir halde saatlerce süren incelemelere maruz kalırlar Uzaylılar öncelikle büyük siyah gözleriyle dikkatlice bakarak uzun süre insan vücudunu incelerler Bu inceleme sırasında kişiler sanki beyinlerindeki her bir düşüncenin ayrı ayrı incelendiğini hissettiklerini söylerler Daha sonra çeşitli aletler yardımıyla vücutlarından saç, deri ve benzer örnekler alınarak incelenir Kullanılan aletler vücudun her parçasını incelemek için özel olarak tasarlanmıştır ve bunlarla burun , sinüsler , gözler , kulaklar , kollar , bacaklar , ayaklar , karın , jenital organlar ve bazen de göğüs bölgesi incelenir Bazı durumlarda kaçırılan kişinin beynine ameliyat yapıldığı ve sinir sistemine müdahale edildiği belirtilir Bunların yanında uzaylıların en çok önem verdikleri kısım insanların üreme organlarıdır Kullandıkları aletlerle karın bölgesinden yada jenital organlardan girerek erkeklerden sperm , kadınlardan yumurta örnekleri alırlar Bu işleme maruz kalanlar uzaylılar tarafından hamile bırakıldıklarının , daha sonra bu ceninlerin vücutlarından alındığını iddia ederler Ayrıca bu kişiler, vücutlarından alınan ceninlerin geminin çeşitli bölümlerinde bir takım işlemlere maruz bırakıldığının ve daha sonra bunlarla uzaylı-insan karışımı melez bir ırk yaratıldığına şahit olduklarını belirtirler Gemi içerisinde bu yöntemle büyütülmüş çocuk, genç ve yetişkin kişiler bulunur ve uzaylılar bu insanların bizim özelliklerimizi taşıdığı açıkça bellidir Sonuç olarak , kaçırılan kişiler üzerinde uygulanan bu fiziksel ve biyolojik çalışmaların , uzaylıların genetik mühendislik yöntemleriyle insan-uzaylı karışımı melez bir ırk yaratma amaçlarıyla ilgili olduğu anlaşılmaktadır BİLGİLENDİRME VE BİLİNÇ KAYBI Kaçırılma olayları ile ilgili diğer bir önemli teori de , uzaylıların , kaçırdıkları insanların bilinçlerini geliştirdikleridir Uzaylılar , uyguladıkları yöntemlerle bu insanların duygusal ve ruhani yapılarını geliştirerek onların hayata bakış açılarını , düzen ve barış hakkındaki görüşlerini olumlu yönde değiştirmişler , bu insanlara , yaşadıkları dünyadaki şiddet ve yok etmeye dayalı bilinci engelleme amaçlı sorumluluklar aşılamışlardır Bu prosedür, uzaylılarla insanların zihinsel bir bağ kurarak bilgi aktarımı ve bu görüntülerin gemideki monitör benzeri cihazlardan diğer kişilere de gösterilmesi şeklinde gerçekleştirilmiştir Bu görüntüler arasında yer alan , dünyanın nükleer bir felaket sonucu yok olması , uçsuz bucaksız , kurak ve üzerinde yaşanılamayacak haldeki yer yüzü görüntüleri ve dev depremler , ateş fırtınaları , sel baskınları sonucu dünyanın kıyamete benzer bir durum yaşaması , hatta dünya yüzeyinin kırılarak dünyanın yarılması , İzleyen insanları , barışı sağlamazsak gelecekte karşılaşabileceğimiz tehlikeler hakkında bilinçlendirmiştir Uzaylıların söylediğine göre insan ırkı , onların varoluşunu kabullenmeye henüz hazır değil Eğer toplu bir temas yaşanacak olsa , normal hayatımızda tanımadığımız , anlamadığımız , bizden farklı olan herkese davrandığımız gibi onlara da düşmanca davranacak , evrensel barış için yapılan bütün çabalar sonuçsuz kalacaktır Uzaylı varlıkların istedikleri yaşam biçimimizi değiştirmek değil , insanlara evrensel bir bilinç hakkında bilgiler vererek onların doğru olan yaşama biçimini seçmelerine yardımcı olmaktır Bazı kişilere dünyanın kaderi , insan zihninin kontrolü hakkında ve benzer şekilde evrimleşerek ‘iyi’ yada ‘kötü’ hallere gelmiş başka ırklar hakkında bilgiler verilmiştir FİZİKSEL ETKİLER Kaçırılanların maruz kaldığı fiziksel müdahaleler önemlidir Bu insanlar , vücutlarında ortaya çıkan kesik , çürük ve yara izlerinin gemide yaşadıkları işlemler sonucu ortaya çıktığından şüpheleri olmadığını söylüyorlar Ayrıca bir çok kadın tanık , kaçırılmadan önce hamile olduklarını , gemide uygulanan işlemlerden sonra hamileliklerinin sona erdiğini belirtiyor Bu deneyimleri yaşayan bir çok kişi , sonraki yaşamlarında elektrikli aletlere dokunduklarında bu aletlerin düzgün çalışmamaya başladığını görmüş Kaçırılma olaylarında sıkça rastlanan bir durum da , uzaylıların bir takım izleme aygıtlarını bu insanların vücuduna yerleştirmeleri Bu aygıtlar özellikle kafatasının içine yada burun gibi bölgelere yerleştiriliyor Böylece temas kurdukları bu insanları 24 saat izleyebiliyorlar Bu aygıtlar deri altına yerleştirilen küçük nodüllere benziyorlar Bazı vakalarda bu türden izleme aygıtları bulunmuş ve elektromisroskobik ortamda analizleri yapılmıştır KAÇIRMALARIN DEVAMI VE YERLEŞTİRİLEN CİSİMLER Kesin olan bir şey var ki , kaçırılma olayları bunu yaşayan insanların hayatlarını tamamen değiştiriyor Bu tür karakter değişiklikleri dört şekilde gerçekleşiyor: İlk olarak , kaçırılan kişilerin maruz kaldıkları işlemler , kendi rızaları dışında kaçırılmaları , paralize edilmeleri ve tanımadıkları varlıklar tarafından kobay olarak kullanılmaları bu insanların ruhsal yapılarını sarsmaktadır İkinci ; kaçırılan kişiler , hayatları boyunca yalnızlık ve çevresine yabancılık hissediyor Çevrelerindeki insanlarla uyum sağlayamıyor ve onlardan dışlanmış , farklı hissediyorlar Üçüncü olarak , bu insanlar daha önceden inandıkları bilgilerin ve fizik kurallarının inanılmaz derecelerde alt edildiğini görünce bir çeşit şok yaşıyorlar Hayatları boyunca evrende yalnız oldukları düşüncesi ile yetişmiş olan bu kişiler , bizden daha ileri teknolojilere ve zekaya sahip uygarlıkların varlığını kabullenmekte güçlük çekiyorlar Son olarak , Kaçırılmaları sırasında maruz kaldıkları incelemeler , yaşamları boyunca karşılaşacakları rahatsızlıklar yaratabilmekte Bu rahatsızlıklar , vücutlarında ameliyat edilen bölgelerde oluşan ağrılar , baş ağrıları , ürolojik, jenital sorunlar , sinüslerde rahatsızlıklar , cinsel işlev bozukluklarının yanı sıra hastanelerden , iğneden korkma , kapalı yerde kalamama gibi psikolojik rahatsızlıklar olarak ta ortaya çıkabiliyorlar ZİHİNSEL DEĞİŞİMLER İnsanlar ve uzaylılar arasında gelişen ilişkiler akıllara uzaylıların düşüncelerinin ne olduğu sorusunu getiriyor Bu yaratıklardan insanlarla temas kuranların iyi ve barış amaçlı oldukları gibi buraya gelmeseler de savaşçı , kötü niyetli yaratıkların varlığından da bahsediliyor Özellikle ‘griler ‘ denilen yaratıklar insana fizik ve davranış olarak benziyorlar Sonuç olarak kaçırılan kişiler zorluklarla karşılaşsalar da edindikleri deneyimlerle , evrendeki kozmik dizayn içerisindeki yerleri ve yaşadıkları gezegenin sistemi ile barış ve uyum içerisinde yaşamak konusunda bilgiler sahibi kişiler oluyorlar Yaşamın kendisine duyulan saygı ve doğanın gizemli yapısının bir parçası olma bilinci , dünyanın içinde bulunduğu çevresel kriz ve duyarsızlık ortamında bizlere bir umut ışığı olabilir KAÇIRILMA DOSYASI ÖNEMLİ OLAYLAR - ALLAGASH OLAYI Allagash Suyolu, ABD’de Maine dağları arasında, birçok göl ve kanal dizisinin bulunduğu, soluk kesici bir yerdir Bu güzel yerde vuku bulan kaçırılma olayı en çok tartışılan ve en iyi belgelenen kaçırılma olaylarından biridir ve NBC Televizyonunca hazırlanan “Çözülemeyen Gizemler-Unsolved Misteries” adlı televizyon programında da dramatize edilmiştir Allagash olayı, çok tanıklı; Jack ve Jim Weiner adlı ikiz kardeşlerle arkadaşları Chuck Rak ve Charlie Foltz adlı 4 kişinin başından geçen bir olaydır Henüz kariyerlerinin başında Massachusetts Sanat Koleji’nde okurken tanışmış olan bu 4 ressam, spor yapmak ve eğlenceli bir gezinti için Allagash’ın iyi bir yer olacağını düşünmüşlerdi Yolculukları unutulmaz olmuştu, ancak umdukları nedenden değil Ağustos 1976’da gezilerine başlayan 4 adam, kano gezintilerinin bir bölümünde Kartal Gölü’nde gece balık avlamak için ara vermişlerdi Şansları yaver gitmeyince balık tutmayı başka bir geceye ertelemeyi kararlaştırdılar Göl kıyısından ayrılmadan önce, bulundukları yeri bir dahaki gelişlerinde sudan belirleyebilmek amacıyla kıyıda büyük bir kamp ateşi yaktılar ve tekrar kanolarına bindiler Bir süre sonra aniden, yıldızdan daha parlak görünen bir ışık gördüler Parıldayan bu küre, yaklaşık yüz metre ilerideki ağaçların üzerinde havada asılı duruyordu Cisim ileri geri hareket ettikçe kırmızı, yeşil ve beyazımsı bir sarı olmak üzere renk değiştiriyordu Bu büyük cisim yaklaşık 24 m çapındaydı Cisim yavaşça ağaçların üzerinden göl kıyısına doğru ilerledi Balık tutan 4 adama doğru yaklaşınca Charlie Foltz el feneriyle imdat çağrısında bulundu Derken cisim yavaşca kanoya doğru yöneldi Bu garip şey, göl kıyısına doğru olağanüstü bir hamle yaptı Onlar hızlı hızlı kürek çekerken, cisimden üzerlerine doğru gölge şeklinde geldi ve adamları ve kanolarını içine çekti Bundan sonra dört adam kendilerini tekrar göl kıyısında otururken buldular Charlie lambasını yeniden cisme doğru tuttu, ancak bu defa cisim ışınını son bir kez göstererek yükseldi ve gözden kayboldu Neler olup bittiğini merak eden dört adam, az önce cayır cayır yanmakta olan ateşin küle dönmüş olduğunu görünce şoke oldular, çünkü bunun için aradan saatlerin geçmiş olması gerekirdi Dördü de “Bu son birkaç saat içinde neler oldu?” diye düşünüp durdular, ancak hiçbiri hatırlayamadıkları bu kayıp zaman için mantıklı bir açıklama getiremiyordu Allagash’tan ayrılırken gördükleri garip cisimle ilgili hiçbir cevapları yoktu 2 yıl boyunca hergün yaşadıklarına cevap getirebilecek bir ipucu aradılar Jack Weiner, aralarında gece kabusları görmeye başlayan ilk kişi oldu Bu rüyalarda, uzun boyunlu ve geniş kafalı varlıklar görüyordu Jim, Chuck ve Charlie yanında hiçbir şey yapamadan yatarken kendisi bu varlıklar tarafından testten geçiriliyordu Varlıkların, gözkapaksız geniş, metalik parlaklıkta gözleri vardı, elleri böcekimsiydi ve 4 parmaklıydı Diğer üç adam da, göldeki o geceyle ilgili benzer rüyalar görmeye, kısa zihinsel kırıntılar hatırlamaya başlamışlardı Jim Weiner 1988’de, o sıralarda bir UFO kongresi organize etmekte olan Raymond Fowler’la tanıştı ve ona başından geçen bu garip olayı anlattı Araştırmacı, Jim’in hikayesinden, özellikle aynı şeyi birden fazla tanığın yaşamış olmasından çok etkilendi Fowler, onun ve diğer 3 kişinin geriye dönüşlü hipnozdan geçmelerini tavsiye etti Seanslardan sonra da dört adamın da uzaylılar tarafından gemiye alındığı ve deri ile kan örnekleri alınmak suretiyle fiziksel muayeneden geçirildikleri ortaya çıktı Dört adamın dördünün de varlıklarla ilgili tarifleri birbirini tutuyordu ve ressam olduklarından dolayı varlıkların, uzay gemilerinin ve kullandıkları muayene aletlerinin ayrıntılı resimlerini de çizebilmişlerdi Chuck Rak, varlıkların muayene yerlerinin gümüş renginde masası olan veteriner ofislerine benzediğini ekledi Kendisine garip gelen bir şeyden daha bahsetti: dünya dışı varlıklara odaklanmakta büyük güçlük çekiyordu Ne kadar çabalarsa çabalasın varlıkların yüzlerini tam olarak göremiyoryordu Bunu, cızırtılı bir radyo kanalına frekans tutturmaya çalışmaya benzetmişti Psikiyatrik incelemelerden sonra dört adamın da zihinsel olarak sağlıklı oldukları belirlendi Dördü de yalan makinesi testinden geçirildi ve doğru söyledikleri ispatlandı Detaylı hipnoz seanslarından ve inceleme raporlarından toparlanan tüm bilgiler bu 4 adamın 1976’da Allagash’ta “bu dünyaya ait olmayan” bir şeyle karşılaştıklarına dair güçlü birer kanıt olmuştur NASA ve U F O' LAR AY GİZEMİ - FOTO VE BASIN TİPLER Araştırmacıların çalışmaları henüz bitmemiş olmakla beraber, genel mahiyette de olsa, uzaydan gelenlerin hiç değilse dış görünüşleri hakkında genel bir sınıflama yapacak kadar elde bilgi toplamış bulunuyoruz Bu bölümde tamamen yakın gözleme dayalı raporların istatistiklerden çıkarılmış bir sınıflamayı sizlere nakletmeye çalışacağız Bu sınıflamadan hemen göze çarpan özelliklerden belki de en önemlisi, uzaydan gelenlerin hepsinin bizim anladığımız manada insan görünüşlü olmadığıdır Bu yüzden uzaydan gelen arz-dışı kaynaklı varlıklar için ‘’ dış uzaydan gelenler ‘’ sözcüklerini kullanmayı uygun bulduk Dış uzaydan gelenler insanımsı, robot, hayvan yada herhangi bir gözlem-diski olsun; olaylarda hiçbir gelişigüzellik , rasgelelik bulunmamaktadır Tam tersine uçan daire olayları, göründüğü ve anlayabildiğimiz kadarıyla bile, büyük bir şuurluluk arz etmektedir Dış uzaydan gelenlerin, henüz tam olarak anlayamıyor olsak bile , tüm dünya insanlarını ilgilendiren bir amaca göre hareket ettikleri, bu kısımda okuyacağınız birkaç istatistikten bile anlaşılmaktadır Uçan daire olaylarını yöneten sistemin yada sistemlerin Dünya teknolojisinden çok ileri bir teknolojide bulundukları hususu da bu istatistiklerden anlaşılmaktadır Bizden teknolojik olarak ileri görünüyorlar Ama uzaydan gelenlerin yada onları gönderenlerin ruhsal olarak da hepsinin ileri olduklarını söyleyemiyoruz Yani bir insanın yada insanımsının uzaydan geliyor diye, hemen ruhsal tekamül bakımından da dünya insanının ortalama ruhsal tekamül seviyesinin üzerinde olduğu söylenememektedir Her canlının bulunduğu ortama uyması evrensel bir yasa Dünyadaki canlılar dünya kurulalı beri fizik küfre olarak geçirdiği değişikliklere uymak üzere birçok farklılık göstermiştir Bu değişimler, devamlı olarak değişmekte olan fizik ve ruhsal etkilere paralel olarak sürüp gitmektedir Bunun tabii sonucu olarak, elbette ki bizimkinden çok daha değişik fizik ve ruhsal etkiler taşıyan maddesel ortamlarda çok değişik canlı tipleri bulunacaktır Ama tuhaf olan şudur ki, belirli bir prototip (baş-gövde-kollar-bacaklar olmak üzere ) adeta, hiç değilse bizimkinden çok farklı olmayan maddesel ortamlarda muhafaza edilmiş Hatta bu evrensel şekle robotlarda bile sadık kalınmıştır Hatta uzaydan gelen robotlar o kadar gelişmiş görünmektedir ki, bunların hem dış görünüş hem de davranışlar bakımından şuurlu bir varlıktan ayırmak çok zordur Bundan başka tamamen bizim gibi et ve kemikten yapıldığı belli olan varlıkların robot gibi hareket ettikleri de gözlemlerde geçmektedir Şu kesindir ki, dünya insanlığının uçan daire olaylarını daha iyi anlayabilmesi için, bu günkünden daha değişik bir anlayış ve şuur düzeyinde bulunması gerekmektedir Bazı muhafazakar sözde bilimsel çevrelerin bilimsel taassuptan kurtularak, olaylara peşin hükümlerden uzak bir gözle bakmaları gerekmektedir Ancak o zaman bu gezegenin insanları, diğer gezegenlerdekiler arasındaki yerini, ve de şuurlu varlık olarak evrendeki yerini almaya başlayacaktır Dünya dışı varlıklarla temas kuran şahıslardan ve yakın gözlem raporlarından elde edinilen bilgilere göre gezegenimizi en çok ziyaret eden varlık grupları şunlardır:
Ziyaretçiler arasında bizim galaksimizden olduğu kadar uzak galaksilerden gelenler de bulunmaktadır Temasçılardan edinilen bilgilere göre, insanlarla iletişim kuran dünya dışı varlıkların çoğu pozitif bir motivasyona sahiptirler Bu uygarlıkların büyük çoğunluğu teknolojik ve ruhsal yapı yönünden insanlardan çok ileridedirler Onlar, insanların özgür iradelerine saygı duyarlar ve evrimimize herhangi bir şekilde müdahale etmezler AY-GÖZLÜLER Işığa duyarlı büyük gözler ve donuk mavi derileri ile uzun boylu barış sever bir ırktırOnlar , john Lear ve diğerlerine göre konuşmalarına izin verilmeyen ve susturulan astronotların Ay'da karşılaştıkları canlılar olabilirler Bazılarına göre bu insanlar kuzey ırklarıyla birleşmiş olabilirler Tufandan bir kaç yüzyıl sonra Batıya giden Nuh'un torunları oldukları söylenir Onlara , derin mağara sistemlerinde rastlandığı da anlatılır ANAKİMLER Els ya da basitçe " devler" "olarak da bilinirler Eski İbrani adı geçen bu ırk , belkide genetik bir anormallik nedeniyle devleşmiş olabilir İnsanların arasına karışmak için moleküler genişleme ve daralma ve de yıldızlararası gezebilme yeteneğine sahip oldukları söylenir CHUPACABRA Anormal biyolojik varlıklar (ABE) olarak adlandırdığımız yabancı varlıklar bunlardır Özellikle Güney Amerka'daki Hayvan öldürme olayları ile ilişkili oldukları söylenir Gözleri ve kafasının şeklinden dolayı insana benzer olarak bilinen bu yaratık aslında bir melezdir Tanıkların çoğu onu , kuyruğu olmayan iki ayaklı dikey bir dinozor olarak tarif ederler Kafası ovaldir ve uzun bir çeneye sahiptir Çenesinden aşağıya ve yukarıya doğru dışarı çıkan dişleri , ince ve dar bir ağzı , burun bölgesinde küçük delikleri ve kırmızı çekik gözleri vardır Tüm bedenini saran sık kılları olduğu söylenir ve gözlemcilerin çoğu saçlarının siyah olduğunu ama bir bukalemun gibi renklerini değiştirebildiklerini söylerler İki güçlü ayağı ve pençeli iki küçük kolu vardır Bu ona , ağaçların üzerinden atlama ve koşma gücünü verir Bazı tanıklar , basit bir sıçrayışta 20 adım yükselebildiğini iddia ederler Bazılarına göre ise keçi görünümündirler Bu yaratık , kırmızıdan efletuna , maviden yeşile değişen kirpi dikeni gibi uzantılara sahiptir Birkaç tanık , yaratığın uçabilmek için uzantılarını ve kuyruğunu inanılmaz bir hızda salladığını döylediler Puerto Rico ve diğer Güney Amerika ülkelerinde sık görüldüğü söylenir AGHARİANLAR veya AGHARTİANLAR Kaynakların belirttiğine göre , binlerce yıl önce Gobi bölgesinde ve çevresindeki alanın altındaki mağaralarda yaşayan asyalı bir gruptur Geçmişte başarılı bir krallık kurmuşlardı Diğer gezegenlerle ilgilidirler Hindu hikayelerine göre Tibet'in aşağısındaki büyük mağara sistemleri , Asya'nın Agharti mitolojisini oluşturur CETİLİLER yada TAU-CETİLİLER Yanık tenli , insan görünümlü , Güney Amerika yada Akdeniz tipi insan ırkıdır Dünya üzerindeki kafkasyalı insanlara önemsiz farklar dışında çok benzerler ( kısa roma tarzı saç , uzun büyük burun , iri yapılılık ve lekesiz kulaklar ) Tau Ceti ve Epsilon Eridani , Vegalar , Ummiteler ve Pleiadeslilerle işbirliği içindedirler ULTRA-TERRANLAR Paralel evrenlerin kesişimlerinde ve ya zaman akışı içinde karşılaşılan insanlar oldukları söylenir Aslında fiziksel bir gerçeğin dışındadırlar Kuramsal olarak mevcut bir diğer dünya , elektro-manyetik zaman engelinin zıttında bulunabilir Zaman girdabında , kendi dünyamıza karşı gelen yani karşıt bir dünya varsa aslında o da bir madde evrendir Bu iki zıt evrenin dışındaki diğer iki evrenin doğası bilinmeyendir, bu bize dörtlü uzay-zaman sistemini ima eder ( bunlar ileri ve geri zaman akış sürecine sahip madde ya da anti-madde evrenleridirler) Dört evrenin hepsi , galaksilerin merkezindeki kara deliklerden çıkan süper enerjilerin bir sonucu olarak 11 boyutlu yoğunluğu sahiptir Bu çok boyutlu gerçek , bir çok bilinmeyeni açıklayabilir Dünyamızdaki nesneler , diğer evrende görünmez olabilirler Örneğin Bermuda Şeytan Üçgeninde EM girdabına geçici olarak yakalanan bir pilot , terk edilmiş bir ada görür Oysa kendi dünyasında aynı adada oturmuştur ama bu kez ada metruktur Bazı insanlar , bir yol sürecinde evlerde , otellerde lokantalarda ya da benzeri mekanlarda durduklarını veya oraları gördüklerini ama aynı yoldan geri döndüklerinde bu tür yerlerin varlığını bulamadıklarını söylerler Tüm boyutlar, aynı elektromanyetik üst tayfın bölümü olan birbirlerinin içine akabilirler Bir dünyadan diğerine insanlar yada nesneler geçici olarak geçebilirler fakat kalıcı olamazlar çünkü başka boyuttaki kendileriyle karşılaştıklarında anti-madde tepkimesine neden olabilirler 1850 yılında Almanya , Frankfurt-am-Order yakınında bir anda ortaya çıkan ve kimsenin tanımadığı Vorin isimli insan , yazarların güç-bela anlattığı garip bir Almanca ile konuşuyordu Sakria'da yaşadığını ve Laxaria ulusundan olduğunu söylüyordu (Dünyamızda bu isimler yoktur ) Bazı UFO olaylarında karşılaşılan Ultra-Terranlar başka evrenlerden kaymış olabilirler ATLANTLAR Bunlar insansıdırlar Güney Brezilya'da mağara kentlerde yaşarlar ve yardım sever olarak tanımlanırlar Rivayete göre Tufan'dan önceki zamandan kalmadırlar Atlantis İmparatorluğu halkından geldikleri için bu adı alırlar Aslında bu günkü sakinlerin , eski Atlant toplumuyla doğrudan doğruya genetik bir bağı yoktur ama yinede aynı ırktan saylırlar Kuzey amerika ve diğer kıtalarda onların kullandıkları disklere ve yeraltı bekçileri olan cücelere rastlandı MERİHLİLER Marstaki iki ayda yaşarlar ( Phobos ve Deimos ) yani Mars gezegeninin hem insan , hemde insan olmayan sakinleridirler Bu uyduların Grilerin kontrolü altında suni olarak oyulmuş küçük gezegenler olduğuna inanılır Kaçırılma , aşılama , programlama , değiştirme , süzme ve diğer projeler için kullanılırlar Binlerce yıl önce Ay ve Mars'ın yüzeyi yaşama elverişliydi Mars ve Ay'daki binlerce yıllık eski harabelerin geçmişteki felaketleri gösterdiğine inanılır ALFA-DRAKONLULAR Alfa Darkoniste koloniler halinde yaşayan sürüngen varlıklardır Onlar da binlerce yıl önce dünya üzerinde yaratıldıklarını iddia ederler ve amaçları dünyayı tekrar ele geçirmektir Dünyaya gizlice süzülme aşamasını sona erdirip , planlanmış bir saldırıya hazırlandıkları söylenmektedir Nüfus artışını , kirliliği ve diğer çevresel problemleri mazeret göstererek dünyalıları ortadan kaldırabilirler , savaşçı içgüdüleri güçlüdür Drakonlular , bizim yıldızlararası platformda yer alacak kadar gelişmemizi istemiyorlar Bu yüzdende sömürgeci olarak dünyayı ve dünyalıları durdurmaya kararlılar GİZAN/GİZEH CANLILARI Gizeh insanları , Pleiadeliler ( Billy Meier ilişkileri ) gibidir Eski mısırlılar gibi giyindikleri ve mısır'ın güneyindeki labirent benzeri kentlerde yaşadıkları anlatılır Teknoloji aracılığı ile bazı insanlarla ilişkileri vardır iddialara göre , Mısır'ın güneyinde Amerikan hükümeti ile yakın ilşkide bulundukları gizli bir üs vardır Gizan insanlarının amaçlarının , antik Mısır kültürünü ve egemenliğini canlandırmak olduğu söylenmektedir BERNARDLILAR Bernard yıldız sisteminin sakinleridirler Onlar hakkında fazla bilgi olmamasına rağmen , insan varlıklar olarak bilinirler Bizim sistemimiz içerisinde görünmeyen bir takımyıldızda bilinmeyen bir amaçla saklanmaktadırlar LYRALILAR Lyra insanlarının ( insanlarla aynı nesle sahip oldukları söyleniyor) bir kaç bin yıl önce sistem dışına sürüklendiğini farz edin Lyra savaşları sürerken kitleler halinde sistemi terk ederek Pleiade, Hyade , ( Taurus Takımyıldızında , Dünyadan yaklaşık 130 ışık yılı uzaklıkta ) ve Vega Yıldızının bölgeye kaçtılar Bizim sistemimize benzeyen bu bölgelerde hala insanlarla , timsah cinsi griler savaşmaktadırlar TELOSLULAR Tufan'dan önceki yıllarda su altındaki kolonilerde yaşayan sarışın , uzun boylu insanlar ; Kuzey Amerikanın batı eyaletlerine yerleşmişler ve Kuzey Kaliforniyadaki Shasta Dağının çevresinde toplanmışlardı , büyük mağara kentlerinde yaşıyorlardı Lemuria olarak adlandırılan Tufan'dan önceki zamana ait uygarlıkların bir bölümünün Telosolduğuna inanılır ( Gerçekte Lemuria , Hint Okyanusunda kaybolmuş mitolojik bir kıtadır Pasifik okyanusundaki kıta Elam-Mu olarak adlandırılmıştı )" Telosi " sözcüğü eski yunancada "kararlı çok çalışma " anlamındadır Bazılarına göre bu insanlar , Maya kabilelerinin atalarıydılar Hava gemileri " Vimanas " olarak adlandırılır Telosianlar , Ashtar toplu zekaya bağlantılı ruhani düzenin içindedirler ve diğer boyutlu varlıklar gibi Satürn , Sirius Arcturus'taki dünya-dışı varlıklarla bağlantıları vardır ORANGE Bu varlıklar , Kuzey Meksika ve ABD Güney Nevada'da görülmüşlerdir Sarı , kırmızı ve portakal renkli saçlarıylainsan soyuna benzerler Bedenleri de insana benzerdir Ama yüzleri genetik olarak sürüngen türüdür İnsanlar gibi üreme organlarına sahiptirler Bazılarının Bernard Yıldızı'yla bağlantıları vardır BUKALEMUN Sürüngenler genetik olarak insan gibi görünmek amacıyla kendilerine üreme olanağı verdiler Ayrıca insanların dış görüntüsünü oluşturmak için lazer negatifleri ve ya moleküler şekil değişimini kullandılar Bu tesisler , Washington , Fort Lewis ; California ,Deep Springs ; Newada Groom Gölü ; Utah , Dougway ve Meksika'da yüzeyin altında kullanılmaya hazır bulunmaktadır Kısacası , bu yaratıkların şekil değiştirmiş olarak aramızda yaşadıkları anlatılmaktadır Sadece gözleri değişmemektedir , bunun için de ince ve dar gözbebeklerinin iris tabakasını saklamak için suni lens kullanırlar Bazı iddialara göre ise genetik olarak insan toplumunu ele geçirmeye hazırlanan bir ırkın öncü askerleridirler NAGAS Sürüngen türünde , büyük burunlu Griler olarak adlandırılırlar Tibet ve Hindistan hikalerinde önemli bir rol oynarlar Yaklaşık 2-25 metre uzunluğunda ve kül yeşili renktedirler İnanca göre , Dünyada binlerce yıl önce varolan iki ayaklı kertenkele cinsi varlıklardan gelmektedirler Bazı kaçırılanlar , bu canlıların , bir dinozor türü olan Velociraptor'a benzediğini iddia ederler Anlatılanlara göre eski zamanlarda Antarktika'da bulunan bu ırk ve Gobi Çölü bölgesinde , İskandinav ırkı ile yapılan ünlü savaşı kaybettikten sonra yeraltına saklandılar UMMİTELER Dünya (Güneş ) sisteminden 14 ışık yılı uzaklıktaki Kurt 44 Yıldızından geldiklerini söylüyorlar ve belki Lyran kolonileriyle eskiye dayanan bağlantıları var Ummiteler , ( Ummo Gezegeninden ) görüntü olarak İskandinav olduğu söylenen Lyran-Pleaideliler gibidirler Bu yüzden sarışın ya da Nordik toplumlarla bağlantıları olabilir TEMAS ELIZABETH KLARER –GÜNEY AFRİKA Güney Afrika’nın en ünlü temasçısı Elizabeth Klarer’ın çok etkileyici bir öyküsü vardır Dragon dağları eteklerinden, Meton gezegeninden gelen Akon adlı uzaylıyla olan ilişkisi ve doğurduğu yıldız çocuğa kadar uzanan bu öykü; Zulu kültürü, uzayın itici gücüne, İngiliz istihbaratı ve Kraliyet Hava Kuvvetleri ile ilgili pek çok olayı kapsamaktadır Klarer, olağandışı açıklamaları ve iddialarıyla, NASA ve Moskova da dahil, bilim çevrelerinin oldukça dikkatini çekmiştir Ve Elizabeth'e Akon tarafından verilen bilimsel bilgiler ve açıklamalar, akademisyenlerce dikkate alınmış ve bilime büyük katkılar sağlamıştır Klarer İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi’nde meteoroloji eğitimi almış ve Güney Afrika Hava Kuvvetleri UFO Departmanı’nda UFO gözlemciliği görevi yapmıştır Temaslarında elde ettiğ bilgileri paylaşmak için, bilim adamlarının uluslararası toplantılarında “ışığın sırrı” konulu konuşmalar yapan Klarer, 1983’te Lordlar Kamarası’nda da bir konuşma yapmış; çalışmalarından biri Birleşmiş Milletler’de okunmuştur 1986 yılında ABD’ye giden Klarer, NASA’yı ve bir çok bilim ad***** ziyaret etmiştir Klarer’in en büyük amacı, elektro-magnetizmin özellikleri hakkında sahip olduğu “uzaylı bilgisi”ni insanlara iletmekti Bu konuya 1979’da yayımlanan “Işık Duvarının Ötesinde” (Beyond the Light Barrier) adlı kitabında da yer veren Klarer, ölümünden önce Einstein’ın birleşik alan teorisini sorgulayan “Yerçekimi Dosyası” (Gravity File) isminde bir kitap yazmaktaydı Elizabeth Klarer, çocukluğunu Dragon Dağları eteklerindeki Rosetta çiftliğinde geçirmiştir Elizabeth ilk defa burada hayatının diğerlerinkinden farklı olacağını sezmiştir Diğer bir çok olayda olduğu gibi, temaslar UFO gözlemleriyle başlamıştır Küçük Elizabeth ve kızkardeşi ilk kez göklerde uçan “gümüş renginde devasa bir disk” gördüklerinde bunu hemen babalarına haber vermişler, fakat babaları olayı “belki de bir meteor”, diyerek geçiştirmiştir 1917’de, yedi yaşındaki Elizabeth, Göklerin Tanrıları Abelungular ve onların Şimşek Kuşu ile ilk kez karşılaşmıştır Klarer’ın dünya dışından temas kurduğu Akon’la ilk karşılaşması ise yıllar sonra, 1950’lerde gerçekleşmiştir Dünya’dan 426 ışık yılı uzaklıktaki Proxima Centauri’deki bir gezegen olan Meton’dan gelen Akon Elizabeth’e kendini bilim adamı olarak tanıtmış ve onu zaman zaman ziyaret etmiştir Klarer Akon’dan bir çocuk doğurduğunu iddia etmekteydi İnsanımsı bir varlık grubundan olan "Akon" nun Elizabeth'in tasvirlerine dayalı çizimi Klarer, Akon ve halkının Antartika’nın aydınlık bölümünün merkezinde bir üsleri olduğunu ve bu üssün Fransız ve Rus üslerinden çok da uzakta olmadığını söylemiştir Ayrıca Akon’dan aldığı bilgiler doğrultusunda, Güney Afrikalı bilim adamlarının Cape Town ve Güney Atlantik üzerinde bir “ölüm tuzağı” keşfettiklerini bildirmiş ve burada radyasyonu aşağı doğru iten üçüncü ve çok güçlü bir manyetik kutbun oluşabileceğini söylemiştir Akon Klarer’a aynı zamanda güneş sistemimiz hakkındaki kozmolojik açıklamalardan da bahsetmiştir: “Ay, güneş sistemine yabancıdır; bu sisteme Jüpiter ve onu izleyen uydularıyla beraber gelmiştir Jüpiter yeni oluşan ve yoğunlaşan bir yıldızdır, bu yüzden de büyük bir hızla dönmektedir Bildiğimiz kadarıyla Jüpiter’in uydularından yedisi atmosfere sahiptir ve üzerlerinde yaşam vardır” Akon Quasar’ların da “bir metagalaksinin manyetik alanıyla yörüngesinde tuttuğu galaksilerin yaşamındaki erken dönem” olduğunu söylemiştir Klarer, Akon’la olan temaslarının bazılarında Akon’un uzay gemisinin fotoğraflarını çekmiş ve bunları kitabında yayımlamıştır Klarer’in kitabında ayrıca Akon ve Meton’un örnek resimleri ile Akon’un gezegeninden getirdiği kristalin fotoğrafı da bulunmaktadır Akon ve halkının Dünya, insan ve evren hakkında Klarer tarafından iletilen bazı mesajları aşağıda sunulmuştur: “Tüm yaşamın ve evrenin anahtarı ışığın harmonik etkileşiminde yatmaktadır Gezegen sistemlerindeki, yıldızlardaki ve yıldızlararası uzayın derinliklerindeki varoluşun bütünü ışığın görünen ve görünmeyen dalgalarından oluşmaktadır Tüm enerji, madde, sıvılar, gazlar ve tüm yaşam, oksijendeki ışık mikroatomlarının serbest bırakılmış halidir” “Zihin gücü, manevi dayanıklılık, ruha erişme ve düşünceler, hepsi farklı hızlardaki ışık dalgalarından, ya da mikroatomlardan, oluşmaktadır Işığın harmonik titreşimlerinin formülü bulunduğunda, mikroatomların şekli değişen düşüncelerle birlikte değişecektir” “İnsanoğlu uzaylı bir yaratıktır; o da diğerleri gibi bir yıldızın yörüngesindeki bir gezegende yaşayan bir uzay ırkıdır İnsanoğlu benzersiz değildir; Galakside bulunan farklı güneş sistemlerindeki gezegenlerde ışık yılları boyunca bizim tarafımızdan yaratılan ve beslenen yıldızlararası insan familyasının sadece bir parçasıdır Irkların ve insanların medeniyet düzeyi ancak onların merhamet düzeyiyle ölçülebilir” “Dünya insanı, artık, yaşadıkları alanın eni ve boyu arasında emekleyerek yürüyen iki boyutlu yaratıklar gibi bulunduğu gezegene bağlı kalamaz Onlar artık üçüncü boyut olan yüksekliğe doğru süzülecek ve kendilerini oldukları gibi göreceklerdir Tabi ki, yeni çevrelerini anlayabilmek ve kontrol edebilmek için düşünce ve yaşam biçimlerinde değişiklikler yapmaları gerekecektir” Akon Akon ırkının Meton gezegenindeki evlerinden bir örnek çizim EKİN ÇEMBERLERİ U F O BAĞLANTISI Ekin çemberleri ile UFO’lar arasında yakın bir bağlantı bulunduğuna inanılmaktadır Ekin çemberleri gizeminin ardında yatan zeki tasarım ve uygulama, onların dünya dışı ziyaretçiler tarafından oluşturulduklarının bir kanıtı olarak yorumlanmıştır Dünya genelindeki pek çok olayda, ekin çemberlerinin belirdikleri bölgede UFO’lar ve esrarengiz ışıklar gözlemlenmiştir UFO’lar genellikle çemberlerin oluşumundan önce ya da o esnada ortaya çıkmaktadırlar Ekin çemberleri olaylarında sıçrama görüldüğü tarihlerde bölgedeki UFO olayları da gözle görülür oranda artmaktadır Ekin çemberleri olaylarının en dikkat çekicilerinden biri Aralık 1975’te, Minnesota’nın Meeker kasabasında meydana gelmiştir 27 Aralık sabahı, bir çiftlik sahibi, otlak arazisindeki kar kaplı çimenlerin üzerinin düzleştirilerek bir çember oluştuğunu ve çemberin ortasında da bazı organları yerinden çıkarılmış ölü bir dananın yatmakta olduğunu hayretle gözlemlemiştir Çiftçi, yaklaşık 500 metre uzakta başka çemberler daha bulmuştur Bölge üzerinde uçuş yapan bir diğer üniversite görevlisi, burada 47 tane eşit büyüklükte, kusursuz çemberin ortaya çıktığını ve bunların birlikte bir desen oluşturduklarını görmüştür Çemberleri inceleyen Minnesota Üniversitesi Profesörü Terrance Mitchell, bölgede çok yüksek oranda manyetizma tespit etmiştir Ekin çemberleri araştırmacısı Linda Moulton Howe bu konuda şunları söylemektedir: “Bir çok uzman bu esrarengiz ‘hasat’ın nedeninin insan DNA’sıyla genetik deneyler yapan uzaylı varlıklar olduğuna inanmaktadır Bu varlıklar bitkilerden, hayvanlardan ve kaçırdıkları insanlardan aldıkları kromozomları yeni, belki de farklı bir yaşam formu yaratmak için kullanmaktadırlar” Howe, tüm bunların –ekin çemberlerinin, UFO gözlemlerinin ve kaçırılma olaylarının- arkasında, insan türünün kozmik nitelikleriyle ilgili ortak bir payda bulunduğunu söylemektedir Ekin çemberlerinin ve UFO’ların bir arada ortaya çıktığı pek çok olay vardır 5 Ağustos 1987’de, Warminister yakınlarındaki Upton Scudamore’da dört çemberden meydana gelen bir oluşum ortaya çıkmış; bazı tanıklar olaydan önce UFO gözlemlediklerini bildirmişlerdir İki gün sonra, yine Warminister yakınlarındaki Bratton’da 27 metre çapında, çift halkalı bir ekin çemberi ortaya çıkmış ve bunu takiben UFOlar gözlemlenmiştir Bu şekil türünün ilk örneğiydi; çemberlerde daha komplike tasarımlara doğru yeni bir adım atılmıştı Bu olay aslında daha gizemli başka bir olaya yol açacaktı Bölgede gezintiye çıkan Wingfield ailesi bu çemberi farketmişlerdi Esrarengiz şekli daha yakından incelemek isteyen Wingfield’ler –George Wingfield ve oğulları önde, Gloria Wingfield arkada- bulundukları tepeden aşağı inerek çembere doğru yaklaştılar Tam bu esnada Gloria Winfield onu çok korkutan bir manzarayla karşılaştı: Göz kamaştırıcı mavi bir ışık demeti dönmekte ve onları işaret etmekteydi Ardından mısır başakları içinde mavi ışıklar yanıp sönmeye başladı; bunlar görünmez bir cismin yansıması gibiydiler Deneyimli bir doğa bilimcisi olan George Wingfield, olayın şokunu atlattıktan sonra bölgede detaylı incelemelerde bulunmuş ve çemberlerin insan dışı bir zekanın ürünü olduğu sonucuna varmıştır UFO’lar Almanya’daki ilk beş ekin çemberinin –Damp, Marburg, Heinzenhausen, Grasdorf ve Netze- oluşumu sırasında da ortaya çıkmışlardır Aralık 1989’da Avustralya’nın Victoria kentinde 90 ekin çemberi ortaya çıkmış; çemberlerin belirmesinden önceki gece bölgede pek çok esrarengiz ışık görülmüştür Benzer olaylar Kanada gibi başka ülkelerde de meydana gelmiştir Peki çemberlerin dünya-dışı zekalar tarafından oluşturulduğuna dair başka bilimsel kanıtlar var mı? Yakın zamanlarda ortaya çıkan şekillerden biri, bu soruya iyi bir cevap teşkil etmektedir Bu oluşum, 1974’te dünyadan uzayın derinliklerine gönderilen bir mesaja ileri zeka formları tarafından verilen bir yanıttır İngiltere’nin Hampshire kentindeki Chilbolton Gözlemevi yakınlarında bir tarlada ortaya çıkan şekiller, ekin çemberleri ve UFO’lar arasındaki ilişkiyi anlamak açısından büyük önem taşımaktadır Bu oluşumlardan biri bir uzaylının yüzünü andırmaktadır İkincisi ise, Kasım 1974’te Porto Rico’daki Arecibo Gözlemevi’nden M13 yıldız kümesi istikametine gönderilen mesajın değiştirilmiş bir versiyonudur Profesör Frank Drake ve gözlemevindeki diğer araştırmacılar tarafından tasarlanan Arecibo mesajı, 73 sıra ve her sırada 23 bit’ten oluşan basit bir grafikti Bu rakamlar özel olarak seçilmişlerdi çünkü asal sayıydılar Asal sayılar mesajın alıcıları tarafından daha kolay farkedilebilir ve grafiği çözümlemelerini kolaylaştırabilirdi Mesaj, sinyalin 2380 MHz bandındaki iki frekans arasında değiştirilmesi yoluyla gönderilmişti Mesaj, herhangi bir kültürün dünya ve insan hakkında öğrenmek isteyeceği türden bilgiler vermekteydi: Güneş sisteminin neresinde bulunduğumuzu, neye benzediğimizi gösteren basit grafikler, mesajı göndermekte kullanılan teleskobun bir çizimi ve biyolojik yapımız (DNA ve insan biyokimyasının bazı yapı taşları) hakkında bilgi Bu mesaj, 300 metre çapındaki Arecibo teleskobuna yeni ve daha düzgün bir yansıtıcı yüzey eklenmesini kutlamak ve bu yeni donanımı denemek amacıyla gönderilmişti Hampshire’da bulunan ekin çemberi, Arecibo mesajına oldukça benzeyen bir grafikti Fakat bazı farklılıklar vardı: Arecibo teleskobunu gösteren grafik, Hampshire’daki modelde yerini kozmik hücrelere sahip bir uzay uydusu grafiğine bırakmıştı Diyagramda güneş sistemimiz yine 9 gezegenli bir sistemle yer değiştirilmiş ve sonuncu gezegen diğerlerinden daha büyük olarak gösterilmişti Bu belki de Jüpiter’in uydularını temsil etmekteydi Son olarak insan figürü, çok daha büyük bir başa sahip insanımsı bir figürle değiştirilmişti Alman UFO dergisi Magazin 2000’in editörü Michael Hesemann kitabı “Kozmik Bağlantı” (The Cosmic Connection)’da ekin çemberleri esrarının çözümünün UFO gizeminde yattığını söylemekte ve her iki olgunun da dünyayı uzaylıların dönüşüne hazırladığına işaret etmektedir Bize görede bu şekiller, insanları travmatik bir kültür şokuna uğratmadan ufuklarını genişletmenin nazik ve estetik bir yoludur Dünyayı UFO’lar içinde ziyaret eden varlıklar bizi yavaş yavaş evrende yalnız olmadığımız gerçeğine alıştırmaktadırlar UFO’lar Barbury Kalesi yakınlarındaki dört yüzlü devasa şeklin oluşumunda da ortaya çıkmışlardır O gece, Beckhampton bölgesindeki ekin çemberlerini seyretmekte olan üç genç, geceyarısından biraz önce, üç esrarengiz ışığın sessizce gökyüzünde süzüldüğünü farketmişlerdir Bunu takip eden bir saat içinde, pek çok beyaz ışık ve yeşil, kırmızı ve beyaz ışıklar yayan cisimler görmüşlerdir Son olarak koyu renkte devasa bir cisim sessizce başlarının üstünden geçmiştir Yöredeki diğer ekin çemberi araştırmacıları da o gece söz konusu ışıkları görmüşler ve ışıkların Barbury Kalesi’ne doğru yöneldiklerini bildirmişlerdir Tanıkların polis ifadelerine göre, Satürn benzeri bir halkayla çevrelenmiş olan dolunay büyüklüğünde kırmızı bir ışık ekin çemberinin belirdiği mısır tarlasına inmiş, yere değer değmez aniden karanlığa gömülmüştür Olayın tanıklarından emekli polis memuru Anthony Dodd bir şeyden kesinlikle emindir: “Bu şekillerin UFO’lar tarafından oluşturulduğu konusunda en ufak bir şüphem bile yok Zaten, ekin çemberleri ortaya çıktığı zamanlarda UFO gözlemlerinde hep bir artış olmuştur Bu, ekin çemberlerinin UFO’larla olan bağlantısını gösterir Buna bir örnek de Bristol’de yaşanmıştır; ekin çemberi ortaya çıkmadan önce bir çok tanık bölge üzerinde UFO’lar gözlemlediklerini bildirmiştir” Ekin çemberleriyle ilgili bir başka dikkat çekici konu da oluşumların çevresinde görülen ve pek çok kez filme alınan esrarengiz, küçük, beyaz kürelerdir Bu cisimleri defalarca gözlemleyen George Wingfield, onları “tahılların hemen üzerinde yavaşça ve nazikçe süzülen çok küçük ve donuk esrarengiz ışıklar” olarak tanımlamaktadır Benzeri bir gözlem, 20 Temmuz 1992’de Almanya’nın Marburg kentinde beliren ekin çemberinin ortaya çıkmasından bir gece önce Vogt ailesi tarafından rapor edilmiştir: “Futbol topu büyüklüğünde, tamamen yuvarlak olmayan ışık küreleri havada büyük bir hızla uçuşuyorlardı” Bu tür küçük, beyaz ve parlayan bir disk, 8 Ağustos 1987’de, Pat Delgado ve Colin Andrews’la birlikte yeni oluşmuş bir çemberi incelemek için Westbury yakınlarında bulunan araştırmacı Busty Taylor tarafından da fotoğraflanmıştır Temmuz 1990’da Steven Alexander, Alton Barnes yakınlarında böyle bir mini-UFO’yu ilk kez filme almıştır Tüm bu olaylar, UFO’lar ile ekin çemberleri arasındaki bağlantıyı açık bir biçimde gözler önüne sermektedir Peki daha da önemli bir soru: UFO’lar bu esrarengiz şekilleri nasıl oluşturmaktadırlar? Şu kesindir ki, ekin çemberleri yere inen UFO’ların bıraktığı izler değildir Ekin çemberleri çok çeşitli biçimlerdedirler ve genelde UFO gözlemlerinden bağımsız olarak ortaya çıkarlar Bu şekiller ya görünmez UFO’lar tarafından ya da enerji iletimi yoluyla –örneğin yükseklerden gönderilen enerji ışınlarıyla- oluşturulmaktadırlar Ekin çemberi oluşumlarında havasal bir bileşen olduğu kesindir UFO temasçıları, bazı UFO’ların çok güçlü “zemin mercekleri” olduğunu ve bunların yardımıyla ne kadar yüksekte olurlarsa olsunlar dünya üzerindeki en ufak detayları bile görebildiklerini söylemektedirler Ekin çemberleri de bu lensler ya da benzeri donanımlar yardımıyla oluşturulmuş olabilir Peki uzaylılar bizimle neden ekin çemberleri aracılığıyla iletişim kuruyorlar? Bizce bu insanoğlunun bilincini genişletmek ve derinleştirmek yolunda atılmış yeni bir adımdır Filozof John Mitchell de ekin çemberleri ve UFO’lar arasındaki bağlantı konusunda benzer bir sonuca varmıştır: “Bütün araştırmacılar, gökyüzündeki esrarengiz ışıkların, tuhaf seslerin, alışılmadık efektlerin ve insanların ekin çemberleriyle bağlantılı olarak yaşadıkları deneyimlerin UFO olgusuna işaret ettiğini itiraf ederler Ekin çemberleriyle UFO’lar arasındaki sadece bir bağlantı değildir: her ikisi de aynı olgunun farklı ifadeleridir” Kapadokya'da "UFO " Heyecanı 07082005 Nevşehir'in Sulusaray Beldesi'nde bazı vatandaşlar, gökyüzünde "UFO" olarak tabir edilen "tanımlanamayan uçan nesne" gördüklerini iddia ettiler Beldede yaşayan Sevdiye Sağlam (57), AA muhabirine ve beldenin Belediye Başkanı İbrahim Pekşen'e; 02 Temmuz 2005 Ctesi öğleden sonra saat 17:00 civarında, Sultan Alaattin Mahallesi'ndeki evlerinin bahçesinde 3 bayan misafirleriyle oturdukları sırada, gökyüzünde metalik parlak bir cisim gördüklerini söyledi Komşularının ve misafirlerinin de buna şahit olduğunu ifade eden Sağlam, şöyle konuştu: "Balkonda 3 kişiydik, karşı evin balkonundan komşumuz bayan "arkanızda uzaylılar var!" diye bağırdı İşaret ettiği yöne doğru baktığımızda, Garip bir varlık gördük Robota benziyordu ama kulakları daha büyük ve kepçe şeklindeydi Üzerinde parlak, metal rengi bir elbise vardı sankiBoyu yaklaşık 1 metreydi, havada yürüyerek yükseldi ve bir araca binip uzaklaştı Gökyüzünde yükselirken 3-4 tanesi daha ona doğru yaklaştı ve hepsi birlikte iyice küçülerek, ışıklar saçarak hızla gözdenden kayboldular" Osman Bilgiç ise arkadaşları Mehmet Uz ve Nihat Yalçın ile kahvehane önünde çay içerken aynı saatte "UFO" gördüklerini savundu Cismi ilk gördüğünde uçurtma sandığını belirten Bilgiç, "Önce ne olduğunu anlamadık Metal renginde garip bir cisimdi Uçurtma sandık ama ipinin olmadığını fark edince UFO olduğunu anladık ve nesne garip bir biçimde ışıklar saçarak hızla yükseldi ve kayboldu" dedi Beldede 8-10 kişi söz konusu cismi ve varlığı gördüklerini iddia ediyor Sirius UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi yetkilileri konuyla ilgili araştırma başlattıklarını ve Niğde-Aksaray-Kayseri ve Kırşehir bölge temsilcilerini olayı araştırmak için görevlendirdiklerini belirttiler… TÜRKİYE U F O RAPORU TÜRKİYE U F O GÖZLEMLERİ Türkiye, diğer bir deyişle Anadolu, çok eski çağlara dayanan bir tarihe sahiptir ve zaman içinde Lidyalılardan Perslere, Hititlerden Urartulara, Bizanslılardan Osmanlı İmparatorluğuna kadar sayısız medeniyete ev sahipliği yapmıştır Bu kadar eski bir medeniyet tarihine sahip olan Anadolu toprakları geçmişten günümüze kadar sayısız UFO gözlemine sahne olmuştur Ülkemizde UFO gözlemi yapmış kişilerin sayısı oldukça yüksektir Türkiye’de Ufoloji, tarihle, arkeolojiyle ve kültürle yakın bir ilişki içindedir Destanlarımızda dünya dışı varlıklar simgesel bir dille tasvir edilmektedir Orta Asya Türklerinin efsanelerinde bu varlıklar “Uçan Tanrılar” veya “Uçan Cisimler” olarak nitelendirilmiştir Eski Türk inançlarına göre, Gökyüzü Tanrısı’nın tahtı, hem Ay’dan hem de Güneş’ten çok uzaktaki yıldızlarda bulunmaktaydı Atalarımız aynaya benzer cisimlerin gökyüzünde dolaştığına ve yaydıkları ışıkların her yeri aydınlattığına inanıyorlardı Altay Türklerine ait bir efsane şöyle diyor: “Önceleri sadece su vardı Yer, gök ve güneş yoktu Tanrı Kutay ile bir adam vardı Bunlar kara kaz biçimine girip su üzerinde uçuyorlardı” Türklere ait bir diğer yaratılış efsanesinde yine benzer bir tasvir yapılmaktadır: “O zamanlarda Gökyüzü ve Yeryüzü yoktu Yalnızca uçsuz bucaksız bir deniz vardı Tanrı Ülgen denizin üzerinde uçuyor ve konacak bir yer arıyordu Atalarımızın yaradılış efsanelerinde sürekli aynı motiflerin yer aldığını görmekteyiz: Uçan tanrılar, uçsuz bucaksız deniz, Dünyalı ve dünya dışı varlıkların birleşmesinden doğan çocuklar Eski Türk hükümdarı Oğuz Kaan’ın Destanı’nda, gökyüzünden gelerek Oğuz Kaan’ın çadırına inen “ışık kız” ve “kurt”tan bahsedilmektedir Burada açıkça gökten inen bir kızın tasviri yapılmakta ve bu “ışık kız”ın dünyalı Oğuz Kaan ile evlendiği anlatılmaktadır: “Bir gün Oğuz Kaan Tanrıya dua ederken, birdenbire gece çöktü ve gökyüzünden Gün kadar aydınlık, Ay’dan daha parlak bir ışık düştü Oğuz Kaan ışığa doğru yürüdü ve ışığın içinden güzeller güzeli bir kızın çktığını gördü Kızın başında Kutup Yıldızı gibi parıldayan, ışıklı, parlak bir ben vardı Oğuz Kaan bu “ışık kız”a aşık oldu ve onunla evlendi Kız, çocuklarının annesi oldu” Oğuz Kaan Destanı’nda yalnız Oğuz Kaan’ın eşi değil, destanın kahramanlarından biri olan kurt da Gökyüzünden gelmiştir: “Ertesi gün Oğuz Kaan’ın çadırına parlak bir ışık düştü; ve ışığın arasından kocaman, erkek bir kurt çıktı” Peki efsanede sembolik dille anlatılan bu olaylar ne anlama gelmektedir? Efsaneyi başından sonuna inceleyecek olursak, efsanenin UFO bilimi de yakından ilgilendiren bir takım özellikler taşıdığını görürüz Efsanede sözü edilen “gökten inen ışık”, parlak ışıklarıyla yeryüzüne inen UFO’ları akla getirmektedir Aynı şekilde “ışığın arasındaki kız”ın uzay aracından çıkan dünya-dışı bir dişi varlığı, kızın başında kutup yıldızı gibi parlayan ışığın da bu uzaylı varlığın kullandığı başlığı sembolize ettiği düşünülmektedir “Oğuz Kaan’ın çadırına ışıkla birlikte inen Kurt” ise dünya-dışı varlıkların belirli bir amaç doğrultusunda ışınlama yoluyla dünyaya gönderdikleri bir varlık olarak yorumlanmaktadır Uygur Türklerinin destanı “Varoluş”ta yine "Gökyüzünden gelen ve dünyalı kızları kendilerine eş olarak alan Tanrılardan söz edilmektedir" Destanda, bu ilişki sonucu toplam 19 Türk kaviminin doğduğu anlatılmaktadır Son araştırmalar, ünlü Gılgamış Destanı’nın orjinal metninin Türklerin eski atalarından Sümerler tarafından yazıldığını ve destanın Dünyanın oluşumunu tam bir jeolojik doğrulukla anlatan Tevrat’ın “Yaratılış” bölümüne oldukça benzediğini ortaya koymuştur Destanın kahramanı, “Gökyüzü Tanrısı” Gılgamış hem tanrısal hem de insani özelliklere sahip bir varlıktır Destanda, Gılgamış’ın Tanrıların parlayan kulesini ziyareti, Gılgamış’ın arkadaşı Enkidu’nun yaptığı uzay seyahati gibi ilginç ve ileri düzeyde bilgi gerektiren olaylar anlatılmaktadır Tüm bunlar uzak geçmişte Dünyamıza yapılan uzaylı ziyaretlerinin yazılı birer kaydı olarak kabul edilmektedir TÜRKİYE U F O OLAYLARI KRONOLOJİK SIRALAMASI ( 422- 1998 arası ) Türkiye’de meydana gelen belli başlı UFO olaylarının kronolojik sıralaması aşağıda sunulmaktadır: -Eski Çağlar: Çanakkale Bölgesinin gizemi herkes tarafından bilinir Eski Troya kentinin bulunduğu Çanakkale ili, Gelibolu yarımadası ve Antik Misya bölgesi ülkemizin en esrarlı bölgelerindendir Bazı araştırmacılara göre, Yunan Mitolojisinde de sıkça adı geçen bu bölgede, Yeraltı Işık Ülkesi Agarta’nın girişlerinden biri bulunmaktadır Bazı Ufologlar, UFO’ların yeraltı kenti Agarta’da bulunan uçan daire üslerinden çıkarak dünyayı ziyaret ettiklerini ileri sürmektedirler Agarta-Troya savaşında insanlarla bir arada bulunduğu söylenen üstün varlıkların Agarta’dan gelen dünya dışı varlıklar olmaları ihtimali üzerinde durulmaktadır -422 yılının Şubat ayında Batı Anadolu semalarında kimliği belirlenemeyen uçan cisimler görüldü Belirtilenlere göre, uzunca bir süre gözlemlenmeye devam eden bu cisimler, özellikle İstanbul’da sıklıkls gözlemlendiler -467 yılının Ocak ayında yine aynı bölgede bir başka uçan cisim ortaya çıktı Bu yıldıza benzeyen ve sürekli ışıklar saçan gizemli cisim tam 40 gece boyunca gökyüzünde kaldı -566 yılının Kasım ayında gökyüzünde doğudan batıya doğru mızrak şeklinde yol alan büyük, yıldıza benzer bir cisim gözlemlendi -764 yılının Nisan ayında bir ay boyunca süren gizemli ve ürkütücü bir yıldız yağmuru meydana geldi -1402: Mart ayında İstanbul göklerinde beliren 4 metre uzunluğundaki ve mızrak şeklindeki cisim, 6 ay boyunca sürekli olarak doğudan batıya doğru hareket etti -1453: İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından kuşatıldığı 26 Mayıs 1453 tarihinde, kent gün boyu kalın bir sis tabakasına bürünmüştü Gece sis kalktığında, hem Bizanslılar hem de Türkler Ayasofya’nın üzerinde garip bir ışık gözlemlediler Bu ışıkların kaynağı belirlenemedi -1885: Fransız Ufolog DrJacques Valee’nin araştırmalarına göre, 2 Kasım 1885 günü şafak sökerken, önce mavimsi ve sonra yeşilimsi bir renk alan ve 5-6 metrelik bir yükseklikte seyreden son derece parlak bir alev, Üsküdar vapur iskelesi çevresinde bir dizi dönüş yaptı Bir buçuk dakika süreyle izlenen UFO daha sonra denize daldı -1890: 1967 yılında ölen Atifet Tamer Mayıs 1890’da tanık olduğu bir olayı şöyle anlatmaktadır: “İstanbul Göztepe çayırına gökyüzünden alevler saçan, parlak bir cismin indiğini, bir zaman burada kaldığını, Erenköy’den ve diğer semtlerden pek çok kişinin olayı izlemek için oraya gittiğini hatırlıyorum” -1915: Çanakkale Savaşı sırasında meydana gelen ve esrarı hala çözülemeyen bir başka olay da şöyle gerçekleşmiştir: 28 Ağustos 1915 sabahı bir İngiliz alayı, Anafartalar’daki Suvia Koyunda, 60 nolu Kayacıkağlı Tepesi yakınlarında, yerdeki garip bir bulutun içine girdi ve bir daha asla görülemedi Ardından bu alayın kaybolduğu raporu verildi Raporu imzalayan Sappers F Reichart, R Newness ve JL Newman tanık oldukları olayı şöyle rapor etmişlerdi: “Güneş doğduğunda hava gayet açıktı, görünürde tek bir bulut yoktu Ancak 60 nolu tepe üzerinde ekmek biçimindeki bulutlar, 6 ya da 8 kmlik bir hızla güneyden esen rüzgara rağmen pozisyonlarını hiçbir şekilde değiştirmedikleri gibi, rüzgarın etkisi altında da sürüklenmediler Yerden 150 m yukarıda yer alan gözlem noktalarımızdan görüldüğü kadarıyla, yaklaşık 60 derecelik bir yükseklikte öylece asılı duruyorlardı Bu bulut grubunun tam altına rastlayan yerde, arazi üzerinde aynı biçimde olan ve sabit duran, yaklaşık 250 m uzunluğunda, 60 m yüksekliğinde ve 60 m genişliğinde bir bulut bulunuyordu Bu bulut tamamen yoğundu ve hemen hemen katı bir madde yapısında görünüyordu Tüm bunlar yerdeki bulutun 2500 m kadar güney batısında, Rododendron Dağı Burnu üzerindeki siperlerimizde yerleşmiş bulunan NZE 1’inci Sahra Bölüğünün 3’üncü Takımının 22 askeri tarafından gözlemlenmişti Gözlem noktamız 60 nolu tepeye 90 metre kadar yukarıdan bakıyordu Sonradan anlaşıldığına göre, bu tuhaf bulut kuru bir dere yatağının ya da çökmüş bir yolun üzerinde bulunuyordu ve arazi üzerinde böylece dururken, yanları ile uçlarını mükemmel bir şekilde görebiliyorduk Öteki bulutlar gibi açık gri renkteydi Daha sonra birkaç yüz kişiden oluşan bir İngiliz alayının bu tepeye doğru ilerlediğini fark ettik Erler oradaki tepenin üstündeki bulutun içinde kayboldular Daha sonra bu bulut yükselerek Trakya’ya doğru ilerlemeye başladı” Söz konusu alay kayıp olarak bildirildi İngiltere Türkiye’den bu alayı geri istediğinde, Türkiye böyle bir alaydan haberi olmadığını, esir almadığını bildirdi -2 Ekim 1954: İzmir’den İstanbul’a giden bir yolcu vapurundaki yolcular topluluk halinde bir UFO gözlemi yaptılar UFO Midilli adası üzerinden geçmekteydi Yolcular arasında bulunan Prof Kazım İsmail Gürkan olay hakkında şunları söyledi: “Gök bulutsuz ve pırıl pırıldı Ben de tesadüfen Midilli’yi seyrediyordum Oldukça parlak bir cisim gördüm Cisim daire değil, kenarları yuvarlak bir dikdörtgen şeklindeydi ve yıldızlara benzer ışıklar saçıyordu 15-20 dakika sonra hızlanarak kayboldu” -9 Kasım 1954: Saat 1420 civarında İstanbul semalarında uzun, parlak, gümüş renginde bir obje belirdi Kuzey yönünden şehre yaklaştığı görülen cismin bir Ana gemi olduğu söyleniyordu Ertesi gün Marmara üzerinden geçerek bir eğri çizen, gümüş renginde iki parlak cisim gözlemlendi Cisimler yaklaşık 10,000m yükseklikte uçuyor ve arkalarında koyu bir iz bırakıyorlardı -20 Nisan 1959: Saat 1957’de İstanbul göklerinde, kuzeydoğu-batı yönünde giden ve kentin sokaklarını kör edici mavi-yeşil bir ışıkla aydınlatan çok büyük bir nesne gözlemlendi Yeşilköy meteoroloji istasyonundaki uzmanlar gözlemlerini şöyle açıkladılar “İki arkadaş grup incelemesi yapıyorduk Birden gökyüzünde kuzeyden batıya giden parlak mavi bir cisim belirdi 10 sn süreyle kuvvetli bir ışık saçan bu cismin ne olduğunu bilemiyoruz” İstanbul Üniversitesi Profesörlerinden Hamit Nafiz Pamir “Bu bir göktaşı olayı değildir Çünkü anlatıldığına göre nesne gökyüzünde yatay bir yörünge izlemiştir Bilimsel olarak, bir göktaşının havada düz bir çizgi çizmesi imkansızdır Eğer bir göktaşı olmuş olsaydı o zaman dikey düşmesi gerekirdi” Aynı akşam Beyazıt Kulesi bekçisi de olaya tanık olmuştu ve gördüklerini şöyle anlattı “Saat 2000’ye geliyordu Her yana dikkatle bakıyordum Bir anda bütün şehir aydınlanıverdi İstanbul gündüz gibi oldu” -14 Mayıs 1959: Muğla Yerkesik’te çok sayıda kişinin gözlemleme fırsatı bulduğu bir başka olay yaşandı Saat 1505 sularında parlak bir cismin yaklaşık 2000-3000 m yükseklikte seyretmekte olduğu görüldü Halk bu uçan gizemli cismi hayretler içinde izlerken, birdenbire bir patlama sesi duyuldu ve cisim 3 parçaya ayrıldı Bu 3 parça bir süre ayrı yönlerde uçtuktan sonra tekrar birleşip küre biçimini aldı ve uzaklaşarak kayboldu -23 Ağustos 1965: Ankara’dan yapılan bir gözlem sivil ve askeri havaalanlarında görevli yetkililer tarafından da doğrulanmıştır Kuzeydoğu yönünde ve ufuk çizgisinin hemen üzerinde hareket etmeden duran UFO, bir saniye içinde sırayla mavi, beyaz, yeşil, sarı ve kırmızı renklere bürünmüş ve biçimsel değişikliklere uğramıştı -23 Ağustos 1966: İstanbul Kandilli Gözlemevi’nden bir UFO’nun fotoğrafı çekildi Gözlemevi astronomlarından biri 6 inçlik aynalı bir teleskopla her zamanki güneş gözlemlerini yaparken, uzun bir cismin güneşin önünden geçtiğini gördü Olay beklenmedik bir anda gerçekleştiğinden cisim fotoğraflanamadı Birinci gözlemden tam 17 dakika sonra, gökyüzünde ilkinden daha küçük ve yuvarlak bir nesne görüldü Bu bir tür öncü UFO görünümündeydi Astronomlar cismin fotoğrafını çekmeyi başardılar ve incelenmek üzere Amerika’daki Harvard Gözlemevi’ne gönderdiler Cisim ilk başta insan yapımı bir uydu olarak nitelendirildi, fakat daha sonra Case Teknolojisi Enstitüsü bilim adamlarından Victor Slabinski, fotoğraftaki cismin insan yapımı bir uydu olmadığını açıkladı Sonunda bu tartışmaya NASA da karıştı ve cismin dünya yapımı bir uydu olmadığını onayladı Sonuçta fotoğraflanan cismin bir UFO’dan başka bir şey olamayacağı ortaya çıktı -Eylül 1969: Ankara göklerinde ısrarlı bir şekilde dolaşan UFO’nun kimliğini belirlemek üzere Eskişehir ve Ankara’dan jetler havalandı Ancak pilotlar 12km ye kadar tırmanmalarına rağmen bir sonuç elde edemeden geri döndüler Gözlemciler UFO’yu huni biçiminde parlak bir nesne olarak tanımlıyorlardı 1 Ekim 1969 tarihli gazeteler şöyle yazıyordu: “Ankara semalarının davetsiz misafiri heyecan uyandırdı Meçhul cismi yakalamak için jetler uçuruldu Şehrimiz semalarına dadanan meçhul cisim, Ankara’daki meteoroloji ilgililerini, Hava Kuvvetleri mensuplarını ve bir kısım halkı geçen Cumartesi gününden beri meraktan meraka sürüklemiştir" Meteoroloji Genel Müdürü Ümran Çölaşan bu cismin ‘Başka dünyalardan gelmiş olabileceğini ve içinde, örneğin, Marslıların bulunabileceğini’ ifade etmiştir” ASKERİ PİLOT UFO’YLA 25 DAKİKA UÇTU, 05 Eylül 1975 5 Eylül 1975 saat 2230’da Kayseri’den havalanan C-47 tipi askeri nakliye uçağının Kaptan Pilotu Yüzbaşı Mehmet Öksüm , yıldızlarla dolu bulutsuz bir havada uçarken karşılaştıkları devasa cismi anlatıyor : “ Uçuşumuz devam ederken , bir anda bizden daha arçak irtifada , ay parlaklığında bir cisim ortaya çıktı 6-7 katlı bir apartman büyüklüğündeydi ve bize doğru yaklaşıyordu Kabindeki zile basarak diğer uçuş ekibini de çağırdım ve 7 kişi heyecan içerisinde cismi izledik Uçağın tüm ışıklarını kapatarak rotamızı Adıyaman’a çevirdik O sırada cisim , elips şeklini almış ve ortasından açılmaya başlamıştı Gümüş rengiydi A 25 dakika sonunda ve cisim bir bisiklet tekerleğine benzemişti 3-4 kilometre yarıçapındaydı Bizden uzaklaşmıyordu 3-4 metre açığından karşılıklı geçtik Sol tarafımızdan geçiyordu İçine baktım , karaltılar görülüyordu fakat bir şey seçemiyorduk “ Öksüm , ne radar ne de meteorolojinin bir şey tespit edemediğini belirterek “ Malatya’ya geldiğimizde kule ‘ Erzurum , Elazığ’dan kaymakamlar ve valilertelefon ediyor, halk ışıklar saçan bir gök cismi görmüş Siz de gördünüz mü? ‘ diye sordu Yarım saat yan yana uçtuğumuzu söyledim “ diye konuşuyor “Olayı rapor edecektim ama albayımız olayı kapattı O albay , daha sonra general oldu ; ama adını veremem Olayı gören Yavuz Afacan adlı arkadaşım da şu anda benim gibi THY Kaptan Pilotu olarak çalışıyor “ 39 yılda 20000 saatin üzerinde uçuş gerçekleştirdiğini , böyle bir olaya bir daha hiç rastlamadığını belirten Öksüm , “ Bilim adamları yalanladığı için UFO gören pek çok insan alay konusu olurlar diye olayı anlatmıyorlar “ diyor Öksüm, bilim adamlarının UFO vakalarını “ enerjinin açığa çıkması “ olarak nitelendirdiklerini de hatırlatarak , “ Biz iyi yetişmiş , kültürlü insanlarız Deprem ışığı 3-5 saniye sürer 25 Dakika devam eder mi ? diye konuştu -Eylül 1975: Ankara semalarında dört gece üst üste, son derece parlak, sabit duran bir cisim gözlemlendi Meteoroloji yetkilileri, zaman zaman renk değiştiren bu cismin bir gözlem balonu olamayacağını belirttiler -15 Nisan 1977: Bu defa DC-10 tipi bir jet uçağının yolcuları seyahatleri esnasında bir UFO ile karşılaştılar Görgü tanıklarından 29 yaşındaki Gökalp Çelikiz, saat 0800 sularında, Ankara’dan İstanbul’a doğru uçmakta olan Türk Hava Yolları’nın 905 sefer sayılı DC-10 Jet yolcu uçağının penceresinden 4 dakika süreyle bir UFO’yu gözlemlediğini ve cismi kendisiyle birlikte üç yolcunun daha gördüğünü açıkladı Söz konusu gözlem sırasında uçak, Marmara’nın güney kıyıları üzerinde, Bandırma ile Yalova arasında uçmaktaydı Çelikiz’in ifadesine göre UFO disk biçimindeydi; tam ortasında bir kubbe yer alıyor ve bu kubbenin tepesinden parlak ışıklar çıkıyordu Çelikiz, uçan dairenin önce sabit durduğunu, daha sonra da uçakla beraber hareket ettiğini belirtti -5 Ocak 1981, Safranbolu, Zonguldak: Safranbolu Kız Meslek Lisesi 3/A sınıfı öğretmen ve öğrencileri bir tepeye konan ve sonra havalanan parlak, oval biçimli bir UFO gördüler "Oval biçimli cisim çok parlaktı Ormanlıktepe’ye kondu 15 saniye sonra havalandı ve ışık şeklinde uzayarak gözden kayboldu” dediler -25 Ekim 1981, Andırın, Maraş: Ayşepınar İlkokul Öğretmeni İlhami Mithat gözlemini şöyle anlatmaktadır: “Tanımlanamayan uçan nesneyi saat 1915 sıralarında dışarıda otururken gördük Çok parlaktı ve 10 dk süreyle havada asılı kaldı Daha sonra küçüldü ve dağların arkasında kayboldu Gördüğümüz kesinlikle bir yıldız değildi Enine yaydığı ışık boyuna yaydığı ışıktan daha fazlaydı Olaya bir çok öğretmen tanık oldu” GÖLCÜK’TE UÇAN DAİRE - 28 Ekim 1981 28 Ekim 1981 günü Gölcük’te oturan Emekli Yüzbaşı Doğan Sum , UFO olduğunu söylediği uçan bir cismin fotoğrafını çekti Doğan Sum’un çektiği renkli diapozif film , Viyana’da banyo ettirildikten sonra filmi imal eden firmaların Londra , Frankfurt ve New York’taki laboratuarlarında incelendi Laboratuar analizleri sonucunda filmde malzeme hatası olmadığı , resim üzerinde herhangi bir montaj yapılmadığı ve filme el değmediği ortaya çıktı Fotoğraf , 400 defa büyütüldüğünde resimde ışık halesi şeklinde görülen cismin bir uçan daire olduğu açıkça görülüyor Daha sonra Türkiye'de de bir grup bilimadamı tarafından incelenen ve gerçekliliği kabul edilen cisim Hürriyet'in ilk sayfasından manşet haber olarak verildi 1981-1982 Niğde-Aksaray UFO Olayları Türkiye, özellikle Niğde-Aksaray bölgesi, Aralık 1981- Ocak 1982 tarihleri arasında yoğun bir UFO akınına uğramıştır Yüzlerce kişi, gökyüzünde tanımlanamayan uçan cisimler gördüklerini söyleyerek yetkililere başvurmuş; fakat yetkili makamlar da olaylara bir açıklık getirememişlerdir Bu süre boyunca UFOlar Aksaray, İstanbul, İzmir, Adana, Havsa, Ecabat gibi pek çok farklı yerde ortaya çıkmışlar; bireysel olduğu kadar toplu gözlemler de yapılmıştır Niğde-Aksaray Olayları 25121981, Aksaray: Pazartesi akşamı, Tümesan inşaatı yakınında bulunan Aksaraylılar, 800-1000 m yükseklikte havada asılı duran ve çevreye yeşil bir ışık saçan, elips şeklinde, göz kamaştırıcı parlaklıkta bir cisim gördüler Olaydan derhal haberdar edilen İlçe Jandarma Komutanı Yzb Orhan Çelen, hemen olay yerine geldi Yzb Çelen, büyükçe bir oda büyüklüğünde olduğunu tahmin ettiği parlak cismi hayretle izlerken, bir yandan da kaymakama bilgi vermek için telsizine davrandı Fakat telsiz çalışmıyordu Cisim bir süre sonra hızla uzaklaşarak gözden kayboldu Görgü tanıkları, 150 m çapında olduğunu sandıkları bir ışık kümesinin yere dikey olarak ışık saçtığını ve o anda yol üzerinde bulunan arabaların motorlarının durduğunu ifade ettiler 211982-311982, Aksaray ve Adana: Akşam saat 1905 sıralarında, Kurtuluş ve Dağılgan mahallelerinin üzerinden geçen parlak cisim, yine Tümesan üzerinden ilerleyerek orada bir süre asılı kaldı ve 2005 civarında hızla Konya’ya doğru uçarak gözden kayboldu Kurtuluş mahallesinde oturan Zekeriya Baş ve eşi, cismin geçişi sırasında TV ekranlarının önce beyazladığını ve sonra da görüntünün kaybolduğunu söylediler Gizemli objenin, 2 gece önce de ilçeye 15 km uzaklıktaki Tokariş köyü üzerinde görüldüğü bildirildi Köylüler, geceleyin ortalığın birden aydınlandığını ve cismin geçişi sırasında TV ve radyoların arıza yaptığını ifade ettiler Aksaraylılar yumurta biçimindeki cismin parlak bir yıldızdan en az 10 kat daha büyük olduğunu söylediler Adanalı Akil Şendağ ise, 1 Ocak akşamı Adana Havalimanı çevresinde gördüğü parlak gök cismiyle ilgili olarak şunları söylemekteydi: “Saat 1830 civarında havalimanının üzerinde büyük bir objenin parladığını gördük Basık bir tabak biçimindeki obje, sarı ve yeşil ışıklar saçıyordu Bir an için Emek Sitesi binalarına çarpacakmış gibi oldu, ama çarpmadı Bir süre havada asılı kaldıktan sonra büyük bir hızla gözden kayboldu” 1111982, Aksaray Gözlemi: Aksaray’ın güneybatısında, tahminen 1000m yükseklikte yanıp sönen esrarengiz cisim, saat 21,00 sıralarında Ankara-Adana yolunda trafiğin aksamasına sebep olmuştur Yolda bulunan araçların sürücüleri, araçlarını durdurarak E5 Karayolu aydınlatan bu cismi izlemişlerdir Artarak devam eden bu UFO gözlemleri yetkilileri de harekete geçirmiş, Aksaray Kaymakamı Güney Orbay 14 Ocak 1982’de televizyonda yaptığı konuşmada konu hakkında şu açıklamayı yapmıştır: “15 Aralık 1981 tarihinden bu yana ilçemiz semalarında meçhul bir cisim dolaşmaktadır Bu meçhul cisim bazen 800-1000 m ye kadar inmekte ve halk tarafından ilgi ve merakla izlenmektedir Meçhul cisim zaman zaman mavi, kırmızı, sarı ve beyaz ışıklar saçmak suretiyle gökte bir müddet asılı kalmakta ve daha sonra nokta halini alarak kaybolmaktadır Meçhul cismin ne olduğu hakkında bir şey söylemek benim için mümkün değildir Olayın bilim adamları tarafından aydınlatılmasının uygun olacağı kanısındayım Aksaray halkı uzun zamandan beri bu meçhul cismi devamlı olarak ve merakla izlemektedir” 1711982, Niğde, Havsa ve İzmir Gözlemleri: Uçan esrarengiz cisim, aynı günde 3 yerde birden görüldü Cisim ilk olarak 16 Ocak akşamı Niğdeliler tarafından gözlemlendi Akşam saat 1905 sıralarında Gümüşler kasabası üzerinde ortaya çıkan ve çevreye göz kamaştırıcı bir ışık saçan gök cismini gören Niğdeliler, heyecanla sokaklara döküldü Bir tepsiyi andıran esrarengiz cisim, Niğde’nin kuzeydoğu kesiminde 7-10 dk süreyle hareketsiz kaldıktan sonra etrafa beyaz ve açık yeşil renkli ışıklar saçarak Konya yönünde gözden kayboldu Cismi görenler bunun bir uçan daireye benzediğini, ancak çok parlak bir ışık saçması yüzünden şeklini tam olarak belirleyemediklerini söylediler Aynı cisim saat 2135’te Havsa’dan da izlendi Yaklaşık 600-1000m yükseklikte uçan yumurta biçimindeki cisim, 5 dk süreyle havada asılı kaldıktan sonra korkunç bir hızla hareket ederek gözden kayboldu Görgü tanıklarından emekli Başkomiser Osman Yalçın olayı şöyle anlatmaktadır: “Gece saat 2135’te TV’de ses ve görüntü birden bozuldu Görüntü daha sonra tamamen kesilince balkona çıktım Yerden 1000m yükseklikte uçan bir cisim mavi ve pembemsi ışıklar saçarak İstanbul yönüne doğru gidiyordu Küre biçimindeki bu cismi 15 dk kadar izledik Daha sonra birden ortadan kayboldu” Cismi dürbünle izleyen Havsa Gazeteler Başbayii İsmet Baş ise TV alıcısının bozulması üzerine dışarı çıktığını bildirdi ve şunları söyledi: “Gökyüzünde çok büyük bir hızla giden iki cisim gördüm Kırmızı mavi ışıklar saçıyorlardı Bir tanesi aniden korkunç bir hızla ortadan kayboldu Öbürü ise bir süre etrafa ışık saçtıktan sonra Uzunköprü yönünde uzaklaştı” Yunanistan’dan Türkiye’ye mal getiren nakliyeci Hayrettin Engin de kendisini hayret ve korkuya sevk eden olay hakkında şöyle konuşmuştur: “Saat 2130 sularında Havsa’ya 2km kala gökyüzünde aniden iki cisim belirdi Bir tanesi mermi gibi geçerek gözden kayboldu 1000 m yükseklikte bulunan diğer cisim ağır ağır hareket ediyordu Yumurtaya benzeyen bu cisim de 5 dk sonra aniden gözden kayboluverdi” 2511982, Aksaray: TRT kameramanı Halil Komanova ve TRT Haber Merkezi muhabirlerinden Güntaç Aktan, görevli olarak gittikleri Aksaray’da gökyüzünde birdenbire ortaya çıkan, uçan, parlak bir cisim gördüler Komanova, hazır bekleyen kamerasıyla, cismi saçtığı ışık huzmeleriyle birlikte görüntülemeyi başardı Halil Komanova’nın saptadığı görüntüleri ekranda izleyen ve şaşkına dönen gökbilimciler ve astronomi uzmanları, bu olaya bir anlam veremediklerini belirtmişlerdir MTA Laboratuarı Daire Başkanı Yardımcısı Dr Gültekin Ergin, “Bunun bilimsel bir izahı yok, köy sakinlerinin kendileri yapmıştır” demekle yetinirken, Ankara Fen Fakültesi Astronomi Bölümü Profesörü Cemal Aydın ise önce cismin Venüs gezegeni olabileceğini söylemiş, Komanova’nın tespit ettiği görüntüyü izledikten sonra ise bu iddiasından vazgeçmiştir Sonuç olarak kameraman Komanova tarafından çekilen bu görüntüler, astronomi dalında uzmanlaşmış kişileri bile çelişkiye düşürmüş ve UFOların varlığını bir kez daha kanıtlamıştır Diğer Gözlemler 511982, İstanbul: Saat 2330’da, Ankara asfaltında seyreden taşıtlardaki insanlar, oldukça parlak, yeşil renkte bir cismin Maltepe-Küçükyalı yönünde, yerden yaklaşık 100 m yükseklikte, tahminen saatte 1000 km hızla yol aldığını gördüler Sürücüler, gök cismini izlemek için arabalarını yol kenarına çektiler Görgü tanıkları arasında bulunan bir mimar, “Gök cismi, üstümüzden geçerek hızla Küçükyalı’ya doğru uçtu Bu konudaki yayınları önemsemezdik, cismi görünce şaşırdık diyebilirim” açıklamasını yapmıştır O sırada Yalova istikametine gitmekte olan Şehir Hatları vapurundaki yolcular da aynı cismi gözlemlemişlerdir 811982, Ecabat: Ecabat’a 17km mesafede, iki saat arayla 2 defa ortaya çıkan parlak cisim, balıkçıları şaşkına çevirdi Bu parlak cismin uçan daire olabileceğini düşünen Ecabatlı balıkçılar, korkudan balık avlamaktan vazgeçip kıyıya döndüklerini söylediler 1311982, Havsa: Pazar gecesi saat 2100 civarında, Edirne’nin Havsa ilçesinde gökte uçan esrarengiz bir cisim görüldü Havsa’ya bağlı Arpaç köyünün muhtarı İsa Kuzu, gözlemini şöyle anlatmaktadır: “Önceki gece kahvede otururken, birden televizyon bozuldu ve aynı anda dışarıdan bağırtılar geldi Dışarıya fırlamamızla birlikte, yaklaşık 500-600 m yukarıdan, yumurta biçiminde, sarı ve yeşil ışıklar saçan bir cismin geçtiğini gördük Cisim az sonra gözden kayboldu” Aynı cismi Arpaç Köyü’nden Havsa’ya kadar arabasıyla izleyen Mahir Avcı ise şunları söylemiştir: “Gök cismini 17km kadar takip ettim Tahminen 120 km hızla gidiyordu Bazen arkasından sarımsı bir duman çıkartarak, dümdüz uçuyordu Havsa’ya 1 km kala, un fabrikasının önünde aniden gözden kayboldu” 1611982 Havsa: Gök cismi bu kez Havsa’ya bağlı Taptık Köyü’nde gözlemlendi Perşembe gecesi saat 2200 civarında iyice alçaktan geçerek radyoların tamamen susmasına neden olan cismi gören köy ilkokul öğretmeni Şevket Ayaz ve köylülerden Recep Varol, şunları söylemişlerdir: “100 m üzerimizden, yaklaşık 40-50 m hızla geçen cisim, bir kaplumbağaya benziyor, sarı ve kırmızı ışıklar saçıyordu Cisim, köyün 10km ötesindeki Kurapa Köyü yamaçlarına kadar uçtu ve birden daire biçimi alarak gözden kayboldu İlk gördüğümüz anda 5m çapında bir küre büyüklüğündeydi” -14 Ocak 1983: Akşam saat 19:00 sularında Adana’da, İskenderun Körfezi üzerinde kimliği belirlenemeyen bircisim gözlemlendi Gökyüzünde yaklaşık 10 dakika kadar asılı duran cisim, daha sonra Akdeniz’e doğru uçarak gözden kayboldu Olaya şahit olan vatandaşlar, UFO’nun çevresinde onu takip eden bir jet uçağı da gözlemlediklerini bildirdiler -Nisan 1984: İstanbul’dan Ankara’ya, 20000 fit yükseklikte seyahat etmekte olan bir THY uçağının pilotları, etrafa güçlü ışıklar saçan, tanımlanamayan bir uçan aracın birdenbire büyük bir hızla aşağı dalış yaptığını gözlemlediler Pilotlar başlangıçta bir uçağın düştüğünü sandılar; fakat araç birdenbire yeniden ortaya çıktı ve bir süre gökyüzünde asılı kaldı Cismi büyük bir şaşkınlık içinde izlemeyen pilotlar uçağın farlarını yakarak cisimle iletişim kurmaya çalıştılar Cisim bu harekete oldukça güçlü bir sinyal göndererek yanıt verdi Pilotlar, daha sonra verdikleri ifadede hiçbir insan yapımı aracın etrafa bu tür ışıklar saçamayacağını belirteceklerdi Bir süre sonra, ışıklı cisim alçaldı ve bulutların arasında gözden kayboldu MARMARA'DA YÜZLERCE YATÇI UFO GÖRDÜ: 18 Eylül 1985 Ünlü işadamı yatçılar ,18 Eylül 1985 gece 0330 da yatlarıyla Tekirdağ açıklarında ilerlerken tepelerinde uçan , ışıklar saçan kilometreler çapındaki bir dairenin dehşetini yaşadılar İşadamları , yaşadıkları korku dolu dakikaları şöyle anlatıyorlar : “ Esrarengiz uçan fanus , İstanbul Boğazı’ndan kayan bir ışık kümesi olarak yaklaştı Tekirdağ açıklarındaydık Işık kümesi büyüyerek yaklaştı , yaklaştı ve tepemizde asılı kaldı Etrafımız gündüz gibi olmuştu Tepemizdeki esrarengiz fanus nedeniyle anormal bir sıcaklık hissettik Ne yapacağımızı şaşırdık Adeta hipnotize olmuştuk Hiçbirimiz fotoğraf çekemedik , videoya alamadık Telsizle 16 kanaldan birbirimizle konuşmayı denedik Ancak telsiz çalışmıyordu Uçan ışıklı fanus , 5 dakika sonra kayıp Kapıdağ Yarımadası üzerinde uzaklaştı Tekirdağ Sahil Radyosu ile temas kurduk Orası da görmüştü Cismi , bir Karadeniz kosteri ve bir Bulgar gemisi de izledi “ Osman Özdemiroğlu ( VanessaYatı ) Antimua madencilik AŞ Yönetim Kurulu Başkanı: “ Işık saçan bir Fanus gibi üzerimize geldi İçimizden bazıları korkup kaçmayı düşündüler” Numan Nasuhioğlu ( Blue Wind Yatı ) MET Mühendislik Yöneticisi : “ Rengini tarif edemeyeceğim ışık kümesi üzerimize geldi ve bir müddet sonra kayboldu” Halil Bezmen ( Deli Dumrul Yatı ) Santral Mensucat Yönetim Kurulu Başkanı : “ Yıldız gibi parlak cisim ilk önce ay , sonra tepsi büyüklüğünde geldi Işık bütün ufku kapladı “ Baha Tünkoğan ( Gümrük Komisyoncusu ) “Işık saçan bir fanus biçiminde ve tepemizdeydi Hatırladığım tek şey güçlü ışık ve geride bıraktığı sıcaklık Hala olayın şaşkınlığı içindeyim” “ UFO “ ALARMI 02 Şubat 1989 2 Şubat 1989 gece saat 200 sularında önce Esenboğa , sonra Mürted Havaalanları üzerinde sarı , kırmızı ve yeşil renkli ışıklar saçan 10 adet esrarengiz gök cismi görüldü “ Uçan Daire” heyecanıyla bir anda tüm Ankara ayağa kalkarken , Hava Kuvvetleri alarma geçirildi Çıplak gözle izlenebilen ve radarda da görülen esrarengiz cisimlerden biri , Esenboğa Havaalanının 2 numaralı pistine inecek kadar yaklaştı Bu arada Mürted’den bir F-16 ve Eskişehir’den bir F-4 Fantom filosu havalanıp “UFO”ları kovaladı Ulaştırma Bakanı Ekrem Pakdemirli’nin emri üzerine Esenboğa’ya giden Devlet Hava Meydanları Genel Müdürü Mustafa Özatamer , sabaha kadar uçuş kulesinde nöbet tuttu Özatamer , radardan da izlenen uçan daire benzeri cisimlerle ilgili bilgi alırken , dürbünle gökyüzünü tarayan kontrol görevlisi “ Görüyorum , UFO’ları görüyorum, işte hareket ediyorlar” diye bağırdı O sırada Esenboğa Havalimanında İstanbul'a gitmek için bulunan dönemin Başbakanı Turgut Özal ve Bakanlar ve Milletvekilleri büyük bir şaşkınlıkla ışıklı cisimlerin manevralarını izlediler ve Özal'ın uçağı ancak 1 saat sonra kalkabildi “ UÇAN DAİRELER BENİ KAÇIRACAKTI “ 06 Mart 1989 6 Mart 1989 Pazartesi günü Ankara-Polatlı karayolunda “ Uçan Daire “ gördüğünü iddia eden Saide Gökçe , ilginç olayı büyük bir korku içinde anlattı : “Akşam, otomobilimle eve dönüyordum Hava oldukça kararmıştı Yol tenhaydı Farlarımı yaktım ve eve erken varmak için biraz hızlandım Tam yarı yola gelmiştim ki , aniden gökyüzünde ışık saçan cisimler belirdi Korkuyla frene bastım İki ışık yumağı yere doğru süzülüyordu Onların uçan daire olduğunu anladım ve yavaşça otomobilimden çıkıp sürünerek yol kenarındaki kayaların arkasına gizlendim “ “ Saklandığım kayaların arkasında korkudan tir tir titriyordumVücudumd ter basmıştı Birden uçan dairelerin yanında garip yaratıklar belirdi Üzerime doğru geliyorlardı Beni kaçıracaklardı Onlardan kurtulmak için çığlık atmak istiyordum fakat sanki dilim tutulmuştu Yola doğru oşmaya başlamıştım Bu sırada uzakta bir kaç aracın ışıklarını gördüm Bizim bulunduğumuz yöne doğru geliyorlardı Can havliyle onlara doğru koştum Bir ara arkama baktığımda garip yaratıkların uçan dairelerine döndüklerini gördüm Herhalde yaklaşan araçların farlarından ürkmüşlerdi Bir kaç saniye içindede havalanıp kayboldular” Saide Gökçe’nin iddiası üzerine harekete geçen yetkililer , uçan dairelerin görüldüğü ileri sürülen yer olan Ankara-Polatlı karayolu üzerinde araştırmalarda bulundular THY PİLOTU : “UÇAN DAİRE GÖRDÜM” 27 Ekim 1989 27 Ekim 1989 tarihinde THY Kaptan Pilotu Selahattin Sivri , Zürih-Antalya seferinde akılları durduracak bir olaya tanık oldu THY’da 35 senelik tecrübesi olan Selahattin Sivri , sıradışı gözlemiyle ilgili şunları anlatıyor : “ 11000 metre yükseklikte uçuyorduk Birden yanımdaki İkinci Kaptan Pilot Hüseyin Kargı ve Uçuş Mühendisi Pertev Arıkan ile birlikte sol tarafımızda , kırmızı , mavi , yeşil ve keskin beyaz renkli ışıklar saçan , apartman büyüklüğünde ve yumurta şeklinde dev bir cisim gördük Şaşkınlık içerisindeydik Dev cisim , bizden 2000 metre uzaklıkta uçuyordu İzledikçe merakımız artıyordu Cismin uçtuğu doğrultuda bir uçak trafiği olmadığını İstanbul'dan öğrendik Dev yumurta , harika ışıklar saçarak sürekli dönüyordu Nefesimiz kesilmişti 15 Dakika önümüzde uçtuktan sonra aniden akıl almaz bir hızla yükselerek kayboldu “ 4 Temmuz 1992, İstanbul: Akşam saat 21:00 sularında, İstanbul’daki Boğaziçi Köprüsü üzerinde, etrafa kırmızımsı mavi ışıklar saçan bir cisim belirdi Kentte yaşayanların çoğu söz konusu cismi çok net olarak gözlemlediklerini rapor ettiler Buna karşılık, radar ekranlarında cisme rastlanamadı ve cisim saat 11:00 sıralarında birdenbire gözden kayboldu 30 Haziran 1993, Ankara: Ankara semalarında dolaşan ışıklı cisim heyecan uyandırdı Gökyüzünde büyük bir hızla uçan ve çevreye oldukça güçlü sarı, kırmızı, mavi ışıklar saçan cisim pek çok kişi tarafından gözlemlendi Cisim bir dakika kadar havada manevralar yaptıktan sonra birdenbire gözden kayboldu Olay hakkında bilgi veren Meteoroloji Genel Müdür Yardımcısı Aydıner Sarıkaya şunları söyledi: “Gözlemlenen cisim büyük ihtimalle bir UFO Uydular da zaman zaman çıplak gözle görülebilmektedir, fakat en az 15-20 dakika görüş alanı içinde kalmaktadırlar Oysa ki söz konusu cismin bir anda gözden kaybolduğu rapor edilmiştir” EGE’DE GARİP CİSİMLER - 04 Mart 1996 Ege semalarında son günlerde ışıklı , garip cisimler görülüyor Bozcaada , Kuş Cenneti , ve son olarak İzmirde görülen ışıklı cisimler , Ateş Gazetesi muhabirleri tarafından görüntülendi Egeli vatandaşların sürekli ihbarları sonucu kameraları ile UFO görüntüleri çekmek üzere hazır bekleyen muhabirler , saat 2130’da Şemikler ilçesinden gelen bir ihbar üzerine olay yerine gittiler ve Sasalı yakınlarında ışıklı cismi görüntülemeyi başardılar 135 mm Tele objektiflere konvektör eklenerek çekilen görüntüler Sasalı yakınlarında ve Kuş Cenneti kıyısında olmak üzere toplam 25 dakika sürüyor Konunun haberi ve uçan dairenin fotoğrafları , 5 Mart 1996 tarihli gazetelerde yayınlandı Muhabirler UFO’nun görüntülenme anını şöyle anlatıyorlar : “Gördüğümüz elips şeklindeki sarı ışıklı nesneden bir parça ayrıldı Biraz dolaştıktan sonra yeniden o büyük cismin yanına geldi Belirli aralıklarla büyük cismin içine girip çıkıyordu Ayrılma sırasında büyük cismin ışık gücü oldukça parlaklaşıyordu Daha sonra bu ışık zayıflıyordu Elips şeklindeki cisim , bir görünüp bir kayboluyodu Çok hızlı hareket ediyodu Altta daha büyük bir elips, üstte daha küçük bir elips , ikisinin arasında da sanki bir bağlantı tüneli vardı Küçük ışık hüzmeside sanki kayıyor gibi büyük kütleden ayrılıyor , döndüğünde o kütlenin içinde kayboluyordu Bu görüntüleri , o saatte uyumayan bütün izmirliler izledi “ |
Ufoya İnamıyorsanız Buraya Girin ? |
07-13-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ufoya İnamıyorsanız Buraya Girin ?paylaşımın için saol 112003 tede kayınım devasa bir uçan aracı 100-150mt mesafeden gördüğün&#252 ; anlattı ama bilemiyorum ama şu varki kuranda yalnız sınız diye bir ibare olduğunuda hatırlamıyorum teşekkürler |
|