Prof. Dr. Sinsi
|
Cildimiz Ve Psikolojimizi Olumlu Yönde Etkileyen Unsurlar
KOKULAR:
Orta Çağda, ruh halini destekleyen hoş kokular kullanılırdı Zengin Mısırlılar ise bedenlerinin farklı bölgelerine farklı kokular sürerlerdi Güzel koku sadece statü sembolü değildi; aynı zamanda gelenekleriydi de Eski Yunan medeniyetinde ise koku ilk olarak terapi amacıyla kullanıldı
Edward Bach 1930'larda klasik ilaçlarla yapılan tedavinin yan etkileri nedeniyle hayal kırıklığına uğramış bir bakteriyolog-homeopatalogdu "Başka ne yapılabilir?" sorusunun cevabını bulmak üzere Galler'in yeşil kıyılarında, doğanın iyileştirici gücünü keşfetmek için geziler yaptı Bu gezilerinde hastalıkların ruhsal, zihinsel ve duygusal dengesizliklerin belirtisi olduğuna inandı ve klasik tedaviden uzaklaşarak, bitkilerin şifalı etkilerini fark etti Çiçek esanslarını kullanarak reçete sistemi geliştirdi Çiçek esanslarının kişinin kendini iyileştirme enerjisine güç verdiği fikrini ortaya attı Günümüzde de kokuların fiziksel ve ruhsal etkileri tartışılmaz Bu gerçek çeşitli aramaların birleşmesi şeklinde uygulamalarda kullanılır
AROMAKOLOJİ:
Psikolojik rahatlama sağlamak ve bağışıklık sisteminin işlevini desteklemek amacıyla kokunun nasıl kullanılacağını inceleyen bir bilim dalıdır Yeni bir terapi olup kokunun beden ve psikoloji üstündeki tesiriyle ilgilidir Örneğin; lavanta, gül, bergamut kokuları rahatlatıcı ve sakinleştiricidir Narenciye kokuları ve ıtır ise canlandırıcı bir etkiye sahiptir
RENK TEDAVİ:
Renkler ışığın çocuklarıdır Sadece enerji yaymazlar Aynı zamanda fizyolojik ve psikolojik uyarıcılardır Işık dalgalarının çeşitli uzunluklarda olduğu Newton tarafından kanıtlandı Goethe yıllar sonra renk kombinasyonunu geliştirdi Böylece renklerin psikolojideki önemi kavranmaya başlandı Goethe'nin insan psikolojisi üzerinde renklerin etkisini ele alan pek çok yazısı var
19 yüzyılda, renklerin etkisi hakkındaki bilgiler sayesinde, renkle şifa bilimi "kromoterapi" gelişti Sciacia daha o devirde, gençleştiricı kürlerini "fotokonderadını verdiği ışık cıhazıyla hizmete sundu B Pschliepke de "Renkler ve Şifa Yöntemleri" adlı kitabıyla, fizyoterapi alanında modern ve renkli ışık bakımı üzerine temel bir eser ortaya koydu
iç organların işlevine etkisi olan ve beyinde vejatatif bir merkez olan, "hipotolamus" üzerinde renklerin düzenleyici bir etkisi bulunuyor Renkler, dalga boylarına bağlı olarak cildin farklı tabakalarında ve cilt ( | fonksiyonları üzerinde çeşitli etkiler gösteriyorlar, işte bu özellikleri sebebiyle kozmetik alanında da başarıyla kullanılıyor
GÜLMEK:
Ruhumuzun aynası olan cildimizin parlamasını istiyorsak şu sihirli sözü asla unutmamalıyız: "Gülmek gibisi yok " Çünkü o insana moral vererek, sağlığı dolaylı biçimde destekliyor; hatta bazen de doğrudan etkileyerek bağışıklık sistemini güçlendiriyor, insan güldüğü zaman; ağız kenarı, elmacık kemiği ve ağız çevresindeki kaslar harekete geçer Elmacık kemiği üzerindeki kaslar aracılığı ile, damarlara hafif basınç uygulanarak, o bölge aktif hale getirilir Neşeli bir gülüş, beynimizin ürettiği rahatlatıcı bir salgı olan "endorfini" arttırır
Gülmek tıpkı optimizm gibi günlük strese karşı "yüksek koruma faktörlerinden biridir Kesinlikle çok etkili; kuşkusuz çok do ekonomik  
UYKU:
Halk arasında "güzellik uykusu" sözü sıkça kullanılır ya Genelde uyku, cilt hücrelerinin faaliyette olduğu zaman dilimidir Kısaca uykuda cildimiz bir güzel yenilenir Uykusuz kalındığında ise, bu iş zor gerçekleşir
Geceleyin başımızı yastığa koyduğumuzda, cildimiz kuru ve nemsizdir Gece boyunca yatış tarzımıza göre cildimizde izler oluşur Eğer yüzükoyun yatarsak, uyandığımızda yastık izlerini yüzümüzde görürüz
Yon yattığımızda ise cildimizin yaylarına baskı olacağından, zamanla somya yayı gibi derimiz gergin halden gevşemiş hale gelir Tenlerinin diriliğine önem veren hanımlara sesleniyorum, ideal olanı sırtüstü yatmak ve gece kremini hiç oma hiç ihmal etmemek
Biyolojik yaşlanma, doğumdan itibaren başlayarak devam eden kaçınılmaz bir süreç Ne var ki zamanın izleri 40 yaşından sonra iyice belirginleşiyor ve sonraki yıllarda daha da derinleşerek devam ediyor
MİMİKLER: ZAMANIN VE RUHUN İZLERİ
Gün boyunca yemek yerken, konuşurken, sinirlenirken, endişelenirken kullandığımız mimik kasları yüzümüzde oluşacak derin kırışıklıklara zemin hazırlar Zaman ve psikolojimiz el ele vererek, izlerini tenimize adeta damga gibi basar
Suların devamlı akmasıyla nehir yataklarındaki kumlar nasıl bir tarafa aktarılıyorsa, zamanla cildimizdeki kollajen de kenarlara itilir durur Mimik kasları kullanıldıkça güçlenir Kullanılmayan diğer kaslar ise, zaman içinde güçsüzleşerek sarkık bir hal alır Kasların şekli değiştikçe, yüz biçimimiz de ilerleyen seneler boyunca şekilden sekile girer Gençlik, orta yaş ve olgun yaşta biz aynı kişiyizdir oma çehrelerimiz değişiktir
Tamamı yüz sinirleri tarafından yönlendirilen bu kaslar, bir uçları ile kemik ve kıkırdaklara diğer uçları ile deriye tutunurlar Başımızda bulunan çukurların ağız, burun, kulak, göz etrafında yer alarak, bu deliklerin kapatılıp genişletilmesinde rol oynar ve yüzümüze de ifadesini verirler Bu nedenle ileride, masaj bölümünü anlatacağım Böylece cildinizin içinde yer alan diğer kasların geliştirilmesinin ve cildin dirilmesinin nasıl mümkün olduğunu göreceksiniz
Cildimizin tazeliğini kaybetmesine neden olabilecek daha pek çok etken bulunuyor
Pıt pıt damlayıp da mermer üzerinde iz bırakan su misali, zamanın cildimiz üzerinde bıraktığı izler, hangi faktörlerle birlikte ortaya çıkıyor bir bakalım Yer çekiminin gücü, tümüyle bizi aşağı doğru çeker Yüz derimiz bu durumdan nasibini almadan durur mu? Burun, çene ve dudak sarkmaları yer çekimine karşı koyamaz Hele bir de sigara içiliyorsa, üst dudağın üstünde pili pili olmuş bir görüntü kaçınılmaz hale gelir
|