Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
nüzul, sebebleri

Nüzul Sebebleri

Eski 07-12-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nüzul Sebebleri



Nüzul Sebebleri













Allah her şeye bir kader takdir ettiği gibi herşeye bir sebeb de tayın etmiştir Her doğan, ancak bazı sebep ve devrelerden sonra hayat nurunu görür Varlıkta her olay mukaddimelerden sonra vuku bulur İç ve dış olay*lar ancak zemin hazırlandıktan ve ortam gerçekleştikten sonra meydana gelir «Aliah'ın yarattıkları arasında uyguladığı yasası budur O'nun yasa*sında değişme bulamazsın»
Tarih kadar bu yasanın doğruluğuna ve hayat olaylarına uygunluğuna şehadet eden başka birşey yoktur: Derin görüşlü ve doğru neticelere var*mak için titiz davranan hiç bir tarihçi olayların sebeplerini ve onlara etki eden faktörleri görmezlikten gelemez
Lâkin mukaddimelerden hareketle neticelere varmaya ve sebepler arasından hakikatleri ortaya çıkarmaya muhtaç olan sadece tarih değildir Müsbet İlimler de, sosyolojik çalışmalar da ve edebi sanatlar da bu konu- da tarihe ortaktır Onlar da sebep ve musebbepleri değerlendirirler Birta*kım prensip ve kurallara dayanarak neticeye varırlar
Bu İlimlerden her birinin, eşyanın sebeplerini araştırmaya ne derece muhtaç olduğunu ortaya koyma hususunda bilgi yolları arasında karşılaş*tırma yapacak değiliz Burada bizi ilgilendiren, onlardan, bu dini araştırma*mıza daha sıkı ilişkisi ve benzerliği bulunanıdır Araştırmamızla daha çok ilişkisi olan ve ona daha çok benzeyeni okunup duyulan ya da okunup gö*rülen edebi sanattır Bu alanda herhangi bir parçayı doğru bir şekilde an*lamak ve sağlıklı bir şekilde onun zevkine varmak sanatkârı böyle düşün*meye sevkeden psikolojik ve içtimai şartları öğrenip bu hususta perdeyi aralamakla mümkündün Ancak bu mukaddimeden sonra seçtiği kelimeler*le anlatmak istedikleri mefhumlar bizim için anlam kazanır
Edebiyat araştırmacısı kelime haznesi ve Arap dilinden pek çok şiir ezberlemiş olmakla övünebilir Edebi çalışmalara yakın olmak ve belagat sahibi kimselerin üslûplarından zevk almakla iftihar edebilir Ama nihayet üstün şiirden kendisine bir kaside arzedilir ve bu kasidenin demek istedi*ği ortam kendisine sorulur Birden gevelemeye başlar Tereddüd eder Tö*kezlenip düşer Çünkü kasidenin medih olduğunu sanır, ama o kaside me-dih değildir, hicviyedir Yahut gazel olduğunu sanır ama gazel değil şikâ*yetnamedir Veya barışa davet ettiğini sanır ama savaşa teşviktir Ya da savaş kahramaniığıyia ilgili bir işaret vardır Ama beyitleri barışı müjdele*mektedirMeselâ şiirden zevk alan araştırmacı, Sa'd b Malik'in şu sözlerini okur
Şiirde geçen kelimelere hemen yakınlık duyar Hepsi kolay ve anlaşı*lır durumda Lugata bakmaya bile ihtiyaç duymaz Neredeyse alelacele be*yitleri açıklamaya girişecek Ama başlarken bir kelime dikkatini çekecek « J«*ljl » kelimesi! Fail olmak üzere merfu yahut meful olmak üzere mensup olabileceği kanaatına varır Topluluklar mı savaştan vazgeçmiş ve savaş alanından uzak durarak selameti ona tercih etmişler? Yoksa sa*vaş mı toplulukları oturmaya ve safdışı kalmaya zorlayıp, onları zelil kılmış, nihayet düşmana teslim olmuş ve elleri kolları bağlanıp ister istemez din*lenmeye mahkûm olmuşlardır? O halde şiirin matlaında savaş ateşi kızış*tırılıyor ve savaşa katılmayıp oturanlar hicvediliyor? Ne kötü bir savaş! Yazıklar olsun o savaşa katılmayanlara? Yoksa, onur kıran ve büyükleri zelil kılan savaş mı yeriliyor? Ne kötüdür o! Ya o ateşi, ne çirkindir! Nö yakıcıdır! O savaşın barışa dönüşmesi ne büyük bir isabettir!
Sa'd b Malik'in bu şiiri söylediği şartlar bilindiğinde araştırmacının kararsızlığı uzun sürmez Gelen rivayet ve haberler arasında Sa'dın «bura*da, savaştan uzak kalmayı ve ona yanaşmamayı tercih etmekle bilinen et-Haris b Ubad'i hedef aldığını» [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn33] görecektir Sanki burada şair savaşı kışkırtıyor ki savaş erlerinden hiçbiri zillet ve alçaklığı tercih etmesin
Kasidenin düzenlendiği ortam, onu doğru bir şekilde anlamaya yar*dımcı oluyor, kasideden zevk almayı kolaylaştırıyor ve edebi açıklaması ile omuz omuza yürüyorsa, âyetin İnişine sebep olayların bilinmesi elbette onun daha doğru anlaşılmasını kolaylaştıracak ve en uygun te'vil ve tefsi*rinin yapılmasına yardımcı olacaktır
Burada tefsir konusunda değeri çok yüce bir meseleyle karşı karşıya-yız Müfessirlerin görüşleri bütün düğümleri çözmüş, bütün şüpheleri izale etmiş ve her icmali tefsil etmiş değildir
Kur'anda, dil ve onun kural ve âdabından öte birşeyle karşı karşıyayız, Kur'anda, ifade gölgeleri ayetlerdeki kelimelerin ilhamları kıssa ve tablola*rında çeşitli tasvir şekilleri efbetteki canlı olaylara, konuşan vakıalara ve müşahhas tablolara sıkı sıkıya bağlıdır Sanki bu olayların kahramanları
hayat sahnesinde gîdip-gelîyorlar Donuk luğavi şerhler ve kuru belagat İstilahlan olayların kesin haberlerini nereden ortaya koyabilir, olayların gizli sırlarının perdesini nasıl aralayabilirler? Onlar, olayların o tatlı seda*larım bile kulaklarda çınlatmaktan âcizdir
Nihayet Kur'anda tarihin kendisinin de ötesinde bir durumla karşı kar-şıyayız Tarihî sebeb-i nuzül üzerinde durursak, herşeyin sonuna varmış olmayız Çünkü tarih ne büyük bir yalancıdır! Tarihçiler onun diliyle ne bü*yük yalanlar söylerler! Tarihte ne gedikler ve doldurulması gerken açıklar vardır! Ama dinî bakış açısı yönünden nuzûl sebeplerine gelince, ancak onun sayesinde vakıanın kendisini; en azından suretini görürüz İnsanın kendisini görürüz, gölgesini değil Hakkı müşahade ederiz, yankısını değil O halde muhakkik âlimler, nuzûl sebeblerini bilmeyen bir kimsenin Kur'a-nın tefsirine cüret etmesini haram saymışlarsa [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn34] bunun şaşılacak bir tarafı yoktur El-Vahidi [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn35] «Bir âyetin tefsiri, o âyetin kıssası ve iniş se*bebi bilinmeden yapılamaz» [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn36] Deyince mübalağa etmiş sayılır mı?
Nuzûl sebebinin âyetin «kıssası» şeklinde ifade edilmesi ince bir zevke işaret etmektedir Yüce dinî gayenin yanında bir de sanat gayesini ihsas ettirir gibidir: Nuzûl sebebi, gerçek hayattan vuku bulmuş bir hikâyedir Olayın geçtiği yeriyle, zamanıyia, çıkmazları ve çözümleriyle, şahısları ve olaylarıyla gerçek bir kıssa Onun sayesinde Kur'an âyetleri her zaman ve mekânda büyük bir şevk ve istekle okunur Benzerleri olan kimselerin ve geçmişlerinin başlarından geçen olayları ard arda arzetmekle okuyucu*ların üzerindeki uyuşukluğu birden söküp atar Sanki bu olaylar kendi baş*larından geçmiştir Çünkü Allah'ın âyetlerini okudukları zaman sanki ken*di hikâyelerini yahut gök mûsikîsine coştukları zaman sanki kendi başla*rından geçmiş kıssaları okuyorlar!
Onun içindir ki insanların nüzul sebeplerini bilmemeleri çoğu zaman onları şüphe ve mübhem durumlara düşürmekte, âyetleri olduklarından başka manalara çekmelerine sebep olmakta ve Allah'ın âyetleri indirdiği ilâhi hikmetleri tesbit edememekteler Nitekim Mervan b Hakem, Yüce Allah'ın: «Yaptıklarına sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşl*******rın, sakın sakın onların azabtan kurtulacaklarını sanma; elem verici azap onlaradır» [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn37] Âyetini okuduğu zaman, bu ayetin iniş sebebini bilmediği için azabın müminlere olacağı vehmine kapılmış ve kapıcısına: Ya Rafi' İb-
nu Abbasa git ve, kendisine verilenden dolayı her sevinen ve yaptığından dolayı övülmeyi seven kimse azapiandırılacaksa, kesinlikle hepimizin azap-landırılacağım söyle, demiştir Bunun üzerine İbnu Abbas şöyle demiştir: Si*zin bu âyetle ne ilişkiniz var! Peygamber (SAV) Yahudileri çağırmış ve onlara bildikleri bir şeyi sormuştu Onlarsa bildiklerini gizlemiş ve O'na başka şeyler söylemişlerdi Böylece, kendilerinden sorduğunu yanlış ce*vaplandırdıkları halde O'na iyilik yaptıklarını göstermeye gayret etmiş ve o gizlediklerinden dolayı kazandıklarına sevinmişlerdi İbnu Abbas daha son*ra Yüce Allah'ın; «Allah kitap verilenlerden, onu insanlara açıklayacaksı*nız ve gizlemeyeceksiniz diye ahid almıştı» âyetini «yaptıklarına sevinen ve yapmadıklarıyla öğünen» e kadar okumuştur [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn38] Ancak nüzul sebebi bilindiği zaman buradaki mübhemlik ortadan kalkacaktır
Şayet nüzul sebebinin açıklaması olmasaydı insanlar, yüce Allah'ın el-Maide süresindeki «in******ra ve yararlı iş işleyenlere, daha (önceleri) tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur» [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn39] âyetinin zahirine bakıp günümüzde alkollü içki içmeye devam edeceklerdir Rivayet edilir ki: Osman b Maz'un ve Amr b Malikerb bu âyetin nüzul sebebini bilmedik*leri için hamnn -alkollü içkinin- mubah olduğunu, söylüyorlardı Nitekim el-Hasan ve başkalarının da belirttiği gibi içkinin haram kılındığı bildiril*diği zaman, sahabe: «Şimdi ölen kardeşlerimizin durumu ne olacak, içki midelerinde olduğu halde öldüler? Oysa Allah onun pislik olduğunu söylü*yor» dediler Bunun üzerine şu âyet inmiştir: «İn******ra ve yararlı iş iş*leyenlere (önceleri) tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur» [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn40]
Şayet nüzul sebeblerinin yol göstericiliği olmasaydı, insanlar Yüce Al*lah'ın, Doğu da batı da Allah'ındır, nereye dönerseniz Allah'ın yönü ora*sıdır Doğrusu Allah her yeri kaplar ve her şeyi bilir» [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn41]sözünden ilk ak*la gelenle amel eder ve namazda diledikleri yöne yönelirlerdi Lâkin nüzul sebebini bilen şu neticeyi çıkarır ki, müminlerden bir gurup zifiri karanlık bir gecede namaz kılmış ve kıblenin hangi tarafta olduğunu kestirememiş-lerdir Onun için her biri içtihadına uyrfrak durduğu yöne namazını kılmış tır:» [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn42] Allah onlardan hiç birinin amelini boşa çıkarmamış, ve kâbe'ye yö-nelmemş olsa bile sevabını vermiştir Çünkü o zifiri karanlıkta kıblenin han-, gi tarafta olduğunu bilme imkânına sahip değildiler
Konumuz özel nüzul sebebleri bulunan âyetler olduğundan daha çok geçmiş milletlerin peygamberiyle olan olaylarını konu edinen, yahut bazıgeçmiş vakıaları vasfeden veya gaybî gelecek haberleri anlatan ya da kı*yametin kopmasını, kıyamet sahnelerini veya cennet ve cehennem ahvali*ni anlatan âyetlerde olduğu gibi bir soru veya olaya mebni olmadan inen âyetler üzerinde durmuyoruz Bu gibi âyetler pek çoktur Allah onları, dos*doğru yola kavuşturmak için indirmiş ve bir soruya cevap yahut bir olaya mebni olarak inmemiş bulunan bu âyetleri Kur'ânî sibak ve siyak içerisin*de yerli yerine yerleştirmiştir Es-Suyûtî şöyle demektedir: «Bir olayın nü*zul sebebi olabilmesi için, o olayın âyetin indiği günlerde vukuu bulmuş olması gerekir Böylece el-yahidî'nin, Habeşistanlıların Mekkeye saidınla-rını el-FÎI sûresinin nüzul sebebi olarak göstermesi doğru değildir Bunun nüzul sebebiyle uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur Aksine bu, Hz Nuh'un kıssası, Âd ve Semûd ile Kabe'nin bina edilmesi v,e benzeri kıssalarda ol*duğu gibi geçmiş vak'aları haber vermekten ibarettir El-Vahİdi'nin «Allah, İbrahim'i dost edindi» âyetinde Hz İbrahim'i dost edinmesini nüzul sebebi olarak anlatması da bu kabildendir Bunun da, nüzul sebebiyle bir ilişkisi yoktur [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn43]O halde konumuz: «Kendisi sebebiyle, onu içererek yahut ona cevap olarak veya hükmüne mebnî olarak âyet veya âyetlerin indiği şeyi» tanı*makla ilgilidir «Nüzul sebebi» olarak ifade ettiğimiz, işte budur
Nüzul sebebi için yaptığımız bu tarif, Kur'an âyetlerinin iki kısma ayrıl*masını gerektirir: Nüzul sebebiyle ilişkisi olan âyetler ve ilişkisi olmayan âyetler Onun için Hz Ali, İbnu mesud ve başka âlim sahabeden nakle*dilen: «Hiç bir âyet inmemiştir ki onlar, ne hususta, kimin hakkında ve ne*rede indiğini bilmesinler» [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn44] sözünün harfi manasıyla alınmaması gere*kir Onlardan biri bu hususta yemin etmiş olsa bile [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn45] Onlar, bu sözleriy*le ya-Arabiarın mübalağa sanatına uyarak- Kur'an-ı Kerim'e gösterdikleri ilgiyi ve onunla İlgili olan herşeyi takip ettiklerini ifade etmek istemişlerdir, ya da Rasulüliah (sav) zamanında duyduklarına ve şahit olduklarına hüsn-i zan besleyip bildiklerini halka aktarma ve ölümleriyle bu bildiklerini bera*ber götürmeme arzularından böyle konuşmuşlardır Her ne kadar aklen, inen her âyetin nuzûl sebebini bizzat tesbit etmemiş oldukları muhtemel ise de, başka sahabiden onu duymuş olabilirler ve başkası vasıtasıyla onu öğrenmiş olsalar bile, kendilerini, kendi kulaklarıyle duymuş gibi kabul ede*bilirler Yahut raviler nakilde mübalağa ederek söylemediklerini de onlara nisbet etmişlerdir Aslında bu ifadelerde bir nevi övünme vardır kî bunu, onların söylemiş olduğunu kabul etmek zordur Onlar ki, her alanda te-vazularıyla ve din hususunda fetva vermekten sakınmada ortaya koyduk*ları üstün edebleriyle darb-i mesei olmuşlardır
Ayrıca biliyoruz ki, sahabe Kur'an'ı öğrenmeye büyük önem veri*yor, onu göğüslerinde ve satırlarda toplamakla meşgul oluyorlardı Kur'-an'Ia meşguliyetleri vakitlerinin büyük bir kısmını kapsıyor ve duy*gularının tamamına hakim oluyordu Vahiy, bir olay veya olaylar*dan sonra her an için bir veya bir kaç ayet getiriyordu Yahut en azından her an için gelmesi ihtimal dahilindeydi O halde sahabenin, her inen ayetin nuzül sebebini tesbit edecek vakti nasıl oluyordu? Ayetlerin indiği zaman ve mekanda her zaman için nasıl hazır bulunuyorlardı Şayet bazıları her duyduğunu ezberleme yahut onu yazarak tesbit etme yönüne gitmiş olsa bile, acaba nüzul sebebi olarak ezberlediği ve bildiğinin alın*ması mecburiyeti var mıdır? [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn46]
Sağlıklı manttk, her birinin, bizzat kendisinin duyma imkânına kavuş*tuğu âyetler hakkında kesin bir bilgi ile konuştuğuna hükmeder Lâkin biz*zat kendisinin, bazı sebepleri bilmediğini de uzak görmediğimiz gibi Kur'an-la ilgili çalışmalarda bulunan âlimlerin bu sebeplerden birçoğunu bilmemiş olacaklarını da uzak görmüyoruz Zaman geçtikçe de temel ve saf kaynak*tan uzaklaştıkları için bu konuda bilgisizlikleri artmaya devam etmiştir Onun içindir ki selef-i salih âlimleri, nüzul sebebleriyle ilgili rivayetlere şid*detle bağlıydı
İşte, ibnu Sîrin, [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn47] şöyle demektedir: Ubeyde'ye Kur'andan bir âyeti sordum «Allahtan kork ve doğru söyle: Kur'an'in hangi hususlarda indiril*diğini bilenler göçüp gitti» karşılığını verdi [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn48] Lâkin bu korku onları, bu gibi konularda sahabeden gelen haberleri kabuletmekten alıkoymadı Bu hususta delilleri de tartışma kabul etmez Onlara göre «Sahabe sözüne karşı görüş ileri sürmenin ve içtihadın yeri yoktur Aksine onun dayanağı nakil ve sema'dır Sahabinîn onu Peygamber (SAV) den duymuş olabi*leceğine hamledilir Çünkü kendiliğinden söylemiş olması cidden uzak bir ihtimaldir» [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn49]
Bu hususta tabii'nin sözü sahih rivayetten sayılmaz Ama bu söz, sa*habeden rivayetleri sabit olan İkrime, Mücahid, Said b Cübeyr, Ata, Ha-san-ı Basrî, Said b el-Müseyyeb ve ed-Dahhak gibi tefsir imamlarından birinin rivayet ettiği başka mursel bir rivayetle destekleniyorsa, durum de*ğişir [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn50]
Kur'an'ın Indlrlllşi zamanında yaşayan sahabinin ve sahabiden direkt olarak rivayet eden tabiinin haberlerini kabul etmekle, anlaşılıyor ki, riva*yetin sahih olmasının şart koşulmasından gaye, olayın bizzat müşahede edilmiş olması veya olayın yahut Kur'an'dan birşeyin indirilmesine sebep olan sorunun duyulması hususlarının kesinlik kazanmasıdır
Belkide bu kesinliktir ki, bütün âlimlerin, nuzül Sebebini bilme yolunu sadece sahih rivayete hasretmelerine ve bu gibi bir konuda ictihad ve görüş ileri sürmeyi kesinlikle reddetmelerine sebep olmuştur ei-Vahidi şu sözüyle buna işaret etmektedir: «Kur'anın nuzül sebebi ancak rivayet ve tenzil dönemine şahid olan ve bu hususa büyük önem veren kimselerden duyma ile tesbit edilir Bunun dışında nüzul sebepleriyle ilgili söz söyle*mek caiz olmaz» [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn51] el-Vahidi daha sonra selef-i şalinin, bilmeden ve bîr-şeye dayanmadan Kur'an'a karşı yalan söylemiş olma korkusuyla nuzui sebepleri hakkında söz söylemekten sakınmalarını tasvir eder ve sözü bu sebeplerle ilgili rivayetleri ciddiye almayan cağının âlimlerine getirerek on*ları kınar Sanki onlar Allanın, kendisine karşı iftira edenlere vadettiği aza*ba cridınş etmiyorlardır Üzülerek derki: «Günümüzde herkes kendiliğinden bir şey uyduruyor, yalan ve iftira ediyor Yularını cehalete teslim ediyor Hem de âyetin sebebini bilmeyene vadedilen cezayı hiç düşünmeden» [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn52]
Dinde bilmeden konuşan ve apaçık iftiraya dalanlar zümresinden ol*mamak için itiraf ediyor- ve çağımızın âlimlerini de - itirafa davet ediyo*ruz ki, hepimiz, bizi Kur'an'ın nüzul sebeplerine ulaştıran sahih rivayetle*ri araştırma hususunda ne kadar gayret etsek, sorulardan veya sebepler*den sonra inen âyetlerin tamamını ihata edemeyiz, Bu, bu alanda vârid olan rivayetleri dikkatli bir eleştiriden geçirdikten sonra ince ve ştırnutSu malumat ihtiva eden pek çok eser telif etmemizi gerektiriyor
Nuzü! sebepleriyle ilgili geçmiş müelliflerin kendi eserleri şiddetli eleş*tirilere tabi tutulmuştur Oysa bu müellifler üstün bir vera' ve güvenilir ilmt hassasiyetle şöhret bulmuş kimselerdir Onun için bu gün söyliyecekleri-miz daha şiddetli eleştirilere tabi tutulacaktır Daha acı bir şekilde sorgu*ya tabi tutulacağız!
Meselâ es-Suyütİ -bu ilimde müstakil eser verenleri zikrettikten ve -el-Vahidinin kitabını eksik olmakla tenkid ettikten sonra [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn53]el-Ca'berî'nin [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn54] bu kitabı ihtisarını ve «bir ilâve yapmaksızın senedlerini hazfetmesini» eleştirir Es-Suyuti daha sonra Şeyhül-İslâm Ebu'l-Fazl b Hacer'in [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn55] nu-zül sebepleriyle ilgili bir eser yazdığını ancak «Kitabı temize çekme imkâ*nını bulmadan vefat ettiğini, kitabın müsvedde halinde kaldığını» ve bu müsveddeyi tam olarak inceleyemediğîni haber verir Es-Suyuti'riin ifadesi, müsveddenin bir kısmını yahut tamamını okuduğuna işaret etmekle birlikte bu eseri beğendiğine dair hiçbir işareti bulunmamaktadır Aksine, kendi eserini terazinin bir kefesine, kendisinden önceki müelliflerin eserlerini bir kefeye koyduğuna ve kendi eserini «Şümullü ve lüzumsuzluklardan ayıklan*mış ve bu konuda eşsizlikle» nitelediğine göre İbnu Hacer'in eserini de eleş*tirme eğiliminde olduğu anlaşılmaktadır es-Suyûti'nin sözkonusu eseri: «Lubâbu'n-Nükül fi Eshabi'n- Nuzübdir [url=http://wwwenfalde/kuranilimleri/004htm#_ftn56] Bizce es-Suyuti'nin kitabıyla övünmesinin büyük bir değeri olmayabi*lir Son asırlarda deriemeci bu tip alimlerin çeşitli eserlerinde bu-tür şata*fatlı öğünme namelerine alıştık Bu tatsız nağmeyi özellikle es-Suyuti'nin eserlerinde görmeyi garipsemez hale geldik Allah rahmet etsin ve günah*larını bağışlasın Lâkin burada bizi ilgilendiren bu övünmenin iş'ar ettiği eski kitaplarda gerçekten mevcut olan eksikliktir Şayet o eserlerin mü*kemmelliğine gölge düşüren eksiklik olmasaydı, es-Suyuti ve başka âlim*ler onları zayıflık ve eksiklikle niteleme cesaretinde bulunamazlardıKeşke bu eserlerde zayıf taraf sadece eksik olmaları olaydı Ne yazık ki bu eserler tarihi hatalar, mantıki mugalatalar, acayip mübalağalar ve garip nevadirle de doludur!

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.