Hasan-İ Basri (R.A) |
07-12-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hasan-İ Basri (R.A)Hasan-ı Basri Tâbiînin büyüklerinden Zâhid, muhaddis, fakîh ve müfessir Adı, Ebû Sâid el-Hasan b Ebi'l-Hasan Yesâr el-Basrî'dir Babası Yesâr, Irak'ın bir kasabası olan Meysân'lıdır Yesâr, Meysan'ın fethedilmesi sırasında esir düşmüş ve buradan efendisinin kendisini âzâd ettiği, daha sonra da Hasan-ı Basrî'nin annesi Hayrâ ile evlendiği Medine'ye götürülmüstür işte, Hasan-ı Basrî, burada Hazreti Ömer'in halifeliğinin son ikinci yılı olan Hicrî 21 senesinde doğmustur (21/641) Annesi Hayrâ, Peygamberimizin hanımı Ümmü Seleme'ye hizmette bulunmuşturBu arada, Ümmü Seleme'nin Hasan'ı emzirdiği ve ondaki hikmet ve belâgatin bundan dolayi oldugu söylenir Ayrıca, Ümmü Seleme'nin, kendisini Ömer'e götürdüğü ve onun için şöyle dua ettiği de rivâyetler arasındadır; "Yâ Rabbi, onu dinde fakîh kıl ve insanlara sevdir (Ibn Sa'd, Tabakât, VII/I, 114) Hasan, Vâdi'l-Kurâ'da büyümüş ve çocukluğu orada geçmiştir Gençliğinde Doğu iran'ın fethine (43/663) katılmış, bundan kısa bir müddet sonra, Horasan vâlisi Rebi' b Ziyâd'ın kâtipliğinde bulunmuştur Bundan sonraki hayatının geri kalanını çoğunlukla Basra'da geçirmiştir En son vefât edenleriyle birlikte üç yüz sahâbe ile görüştüğü rivâyet edilir Bu bakımdan tâbiînin önde gelenlerinden olup ilim ve fazileti, zühd ve takvâsı ile meşhurdur Ebû Tâlib Mekkî, Hasani Basrî'nin tasavvuf yolunda imamları olduğunu söylemiştir Enes b Mâlik, kendisine bir mesele sorulduğunda, onun Hasan-i Basrî'ye de sorulmasını, onun derin ilim sahibi olduğunu söylerdi (Ibni Sa'd, age, s 128) Insanda bir irade hürriyetinin mevcudiyetini, buna bağlı olarak da hayir ve şerrin işlenmesinde kişinin tamamen hür olduğunu kabul eden zühd ve takvâ önderi Hasan-i Basrî, perşembe aksamı vefat etmiş ve cuma günü defnedilmiştir (110/728) Halkın cenazesine katılması muhteşem olmuş ve rivâyete göre o gün camide ikindi namazı kılınamamıştır (Osman Karadeniz, Hasan el-Basrî ve Kelâmî Görüsleri, DE Üilâhiyet Fak Dergisi, II, izmir- 1985) Hasan-i Basrî'nin çeşitli konulardaki görüşlerini şöylece özetleyebiliriz: Hasan-i Basrî, "Allah(cc), mahlûkatı ve tabiatı yarattı Herşey yaratılışına uygun olarak hareket eder" demekle kadere inancını açıklayıp, Kaderiyye gibi düşünmediğini belirtir ve günâhkâr mü'minin, münâfık olduğunu söyler Ibâdet hayatında bütün kaide ve emirlerin sıkı sıkıya tatbik edilmesini ister Nifak ve riyâya şiddetle düşman olup, amelde ihlâsın bulunması gerektiğini söyler "Biz insanın dindarlığını sözleriyle değil, fiiliyatiyla anlarız" diyerek de uygulamaya önem verdiğini belirtir O'nu da "eski"ye özlem içinde görmekteyiz "Eskiden dünya ehli fânî mallarini, ilimleri için âlimlere sarfediyorlardi Bugün âlimler, ilimlerini ehl-i dünyanin menfaati, onlarin fânî mallari için kullaniyorlar Dünya ehli mallariyla, alimlerden yüz çevirdi ve onlarin ilimlerinden mahrum kaldi Çünkü alimlerin verdigi hükümlerde talihsiz sonlarini gördüler" der Gerçek fakîhin, takvâ sahibi oldugunu, kimseden himmet beklemedigini, kimseye hakaret nazariyla bakmadigini, ilmine karsilik bir dal bile beklemedigini, çesitli sözlerinde belirtmektedir Hasan-i Basrî, sûf giyenleri tenkid eden bir sûfî olup, Basra'dakilerin ilki degildirO'nun zühd anlayisi, tefekkür, nefs muhasebesi, dünyadan uzaklasma ve Allah(cc) askina dayanmaktadir "Tefekkür, sana iyi ve kötü fiillerini gösteren bir aynadir"; "Mü'min, daima nefsinin hâkimidir Onu Allah(cc) için inceler Dünyada nefsini murâkabe edenlerin hesabi, âhirette kolay olacaktir Kendilerini murâkabe ve muhâsebe etmeyenlerin hesabi da zor olacaktir" dedigi bilinmektedir O, karsisindakileri egitmek için sorular sorar, gerçekleri bizzat kendilerinin bulmasini isterdi Çünkü kisilerin yalniz ölüp, yalniz gömüleceklerini, yalniz dirilip, yalniz baslarina hesap vereceklerini beyanla herkesin kendisine dönmesinin önemine isaret ederdi Ona göre, düsüncesini âhiret üzerine yogunlastiranlarin, dünyadan ve fânî seylerden sevgisini kesmeleri ve her iste Hazret-i Peygamber'in yolunu izlemeleri sarttir Hasan-i Basrî, hüzünlü olmayi kendine siâr edinen bir sûfi olarak temayüz etmistirDünyadan kaçis, zâhidâne bir hayat, nefsinden hiçbir zaman emin olmama, iste bunlarin hepsi, O'ndan hükmün kaynagini teskil etmektedir Hüznü savunan bir sözünde "uzun hüzün, iyi amellerin kaynagidir" demektedir" "Yaptiklarinin cezasi olarak, bundan böyle az gülsünler, çok aglasinlar" (et-Tevbe, 9/82) âyetinin isaret ettigi emir çerçevesinde fazla gülmemeyi ögütler, fazla gülmenin kalbi öldürdügünü söylerdi Kisi bir bütün olarak Kur'ân-i Kerîm'e uygun hareket ederken, en küçük kötülükten çekinir, her konuda çok titiz olursa o, verâ sahibi olmus olur Bunu, Hasan-i Basrî'de su ifadelerle billurlasmis görüyoruz "Amellerine bak, onlari incele Çünkü birbirinden kesin sinirlarla ayrilan hayir ve ser tartilacak En küçük bir hayiri degersiz bulma, âhirette o sana fayda verecekEn küçük bir kötülügü zararsiz sayma, ahirette aleyhinde olacaktir" Hasan-i Basrî'de Allah(cc) aski (muhabbettullah) zirvededir Bunu, hadîsi kudsîden aldigi güçle saglamistir "Bana, kendilerine farz kildigim seyleri edâ ettigi gibisi ile yaklasani yoktur Eger kul, bana nâfile ibadetlerle yaklasirsa ben onu severim Ben onu sevince de, onun kulagi, gözü, eli, dili ve ayagi olurum Benimle duyar, benimle görür, benimle konusur, benimle tutar ve benimle yürür" (Buhârî, Rikak, 38) O'na göre Allah(cc) aski manevî hayatin en yüksek noktasidir Çünkü bu ask, Allah(cc)'a dogru yükselisin meyvesidir Cennette Allah(cc)'in zâtinin ihatasiz olarak görülebilecegini kabul eder iyiligi emir kötülügü nehyetmek kurali, O'nun hareket noktasini olusturmaktadir Tefsîr ve hadîste tenkid edici fakat gerçekçi bir görüse sahiptir Müslümanlarin ibâdetlerinde mevcûd Israiliyyat'i biliyor ve onlari bu yanlis inançlardan kurtarmak için, korkusuzca mücâdelesini sürdürüyordu Bunun yaninda isyan etmeden, halifelere bile açikça hatalarini söylemekle, cesaret örnegini göstermistir Haccâc bYûsuf'un zulmüne karsi, ona kafa tutmustiir Rûhu sâd olsun (Hayranî Altintas, Tasavvuf Tarihi, Ankara Üniversitesi, ilâhiyet Fakültesi,1986, s 61-65) |
|