Ehli Beyt Nedir Ve Kimlerden Oluşur |
07-12-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ehli Beyt Nedir Ve Kimlerden OluşurTüm yeryüzü ve tüm mahlukat onun yüzü-suyu hürmetine var olmuştur elbet, ondan daha şereflisi, daha yücesi ayak basmamıştır kâinata! O ki, baş tacımız; O ki, Efendimiz; O ki Hazreti Muhammed Mustafa’dır tabiki! Bu dünyadaki tüm çabamız, tüm yaşantımız ona layık olmaya yönelik olmadır muhakkak Aksi durumda geçen tüm zamanımız ve her saniyemiz zararımızadır kuşkusuz! Madem ona layık olmak için yaşamalıyız, o zaman onun yolundan yürümeli ve onun işaret ettiği gibi davranış ve sözlerimize yön vermeliyiz! Hazreti Efendimiz’in neredeyse yeryüzündeki tüm olay ve olgularla alakalı mutlaka bize öğüt mahiyetinde olan hadis-i şerifleri vardır Bu hadislerle bize emrettiği en önemli konulardan biride “EHLİ BEYT”tir Ehli Beyt kısaca Efendimiz ve şerefli ailesi demektir Ama bu konuda o kadar çok hadis ve tartışma vardır ki, bizde bu konuyu merak eden tüm ehli islama, cevap niteliğinde olan güzel bir yazı hazırladık; EHL-İ BEYT KİMDİR? Ehl-i Beyt, Hz Rasûlullah (sav) Efendimizin ailesi ve evlâtlarıdır Mü’minlerin anneleri, Hz Fatıma, Hz Ali, Hz Hasan ve Hz Hüseyin (ranhüm), Ehl-i Beytin şerefli ferdleridir( Râzî, Tefsir-i Kebir, XXV, 181) Rasûlullah (sav) Efendimizin şerefli nesebi Hz Hasan ve Hz Hüseyin vasıtasıyla devam ettiği için, onların kıyamete kadar gelecek olan evlâtları da Ehl-i Beyt’in birer parçasıdır Onları sevmek her mü’minin vazifesidir Bu sevgi çok şerefli ve gereklidir Kalbinde azıcık Ehl-i Beyt sevgisi bulunmayan kimse, Hz Rasûlullah’ın sevgisinde yalancıdır Aşağıda vereceğimiz ayet ve hadislerde görüleceği üzere, Hz Rasûlullah’ın kendisine tâbi olan amcaları ve onların çocukları da Ehl-i Beyt’ten sayılmıştır( Bkz:Ibn Atıyye, el-Muharraru’l-Veciz, IV, 384 (Beyrut, 1993)) Allah Teâlâ, Hz Rasûlullah (sav) Efendimiz’in ehl-i beytini bizzat Kur’an’da zikretmiş ve onlara şu şekilde iltifatta bulunmuştur: “Ey Peygamber hanımları! Namazı kılın, zekâtı verin; Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor” (Ahzab/33) Ümmü Seleme validemiz (r anha) demiştir ki: “Bu âyet-i kerime benim evimde indi Hz Rasûlullah (sav) Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin’i çağırdı Onları Hayber yapımı geniş bir elbisenin altına topladı, kendisi de içine girdi ve: “İşte bunlar benim ehl-i beytimdir” buyurdu Sonra inen ayet-i kerimeyi okudu ve: “Allahım! Onlardan kötülükleri gider Onları tertemiz et!” diye duâ etti Ben: “Yâ Rasûlellah, ben Ehl-i Beytten değil miyim? dedim” Hz Rasûlullah (sav), “Sen benim ehlimsin Sen zaten hayır içindesin” buyurdu( Taberî, Câmiü’l-Beyân, Cüz:XXII, Shf:7; Ibnu Kesir, Tefsir, VI, 412-413) Rasûlullah (sav) Efendimiz, Ashâb-ı kirâmı ve ümmetim Ehl-i Beyt’in hukunu iyi koruma konusunda şiddetle uyarmıştır: Zeyd b Erkam (ra) anlatıyor: Allah Rasûlü (sav), Mekke ile Medine arasında Hummen denilen suyun başında bir hutbe verdi Allah’a hamd, sena ve zikirden sonra şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Dikkat ediniz; ben bir beşerim Rabbimin ölüm elçisinin gelmesi ve benim ona icabet edip aranızdan gitmem yakındır Sizlere hukuku ağır iki kıymetli emanet bırakıyorum Birincisi Allah’ın Kitabı’dır Onda nur ve hidayet vardır Allah’ın Kitabına sımsıkı sarılın Onunla meşgul olun, onu öğrenin, öğretin; hükümlerini anlayın İkinci emanet Ehl-i beytimdir Ehl-i Beytim hakkında Allah’tan korkmanızı hatırlatırım Ehl-i Beytim hakkında Allah’tan korkmanızı hatırlatırım Ehl-i Beytim hakkında Allah’tan korkmanızı hatırlatırım ” Zeyd b Erkam’ı dinleyenler arasında bulunan Husayn b Sebre, “Ey Zeyd, Rasûlullah’ın (sav) zevceleri de Ehl-i Beytten midir?” diye sordu, Zeyd (ra), “Tabi ki Efendimizin hanımları da Ehl-i Beyttendir Fakat Rasûlullah’ın (sav) haklarının korunmasını istediği Ehl-i Beyt, kendilerine sadakanın haram olduğu kimselerdir” dedi Husayn, “Onlar kimdir?” diye sorunca Zeyd b Erkam (ra), “Ali’nin ailesi, Akîl’in ailesi, Cafer ve Abbas’ın âilesidir” dedi Husayn, “Bunlara sadaka haram mıdır?” diye sorunca, Zeyd (ra), “Evet” dedi (Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 36; Nesâî, Sünen-i Kübrâ, Menâkıb, 9) Âlimlerin ekseriyetine göre Ehl-i Beyt, Rasûlullah (sav) Efendimizin şerefli aileleri, kızı Hz Fâtıma, damadı Hz Ali, torunları Hz Hasan ve Hz Hüseyin (ranhüm) ve kıyamete kadar oların sulbünden gelen zürriyetleridir Yani Hz Hüseyin’in torunları olan seyitler ve Hz Hasan’ın torunları olan şerifler Ehl-i Beyt’in günümüzdeki şerefli mensuplarıdır Rasûlullah (sav) Efendimiz’in şerefli nesli, kıyamete kadar hiç kesilmeyecektir Hz Hüseyin’in (ra) oğlu Ali Zeynelâbidîn (rah), babası Hz Hüseyin’in şehid edilmesinden sonra, Şamlılar tarafından esir edilerek Dımeşk’a getirildi Onu böyle gören zalim bir Şamlı: “Sizin kökünüzü kazıyan ve fitnenin başını kesen Allah’a hamdolsun!” diye, güya onların fitne başı olduğunu ima etmeye çalıştı Zeynelâbidîn (rah), adama, “Sen Kur’an’ı okudun mu?” diye sordu, adam, “Evet, okudum” dedi Zeynelâbidîn (rah), “Sen, Allah Teâlâ’nın, “Resûlüm, onlara de ki: ‘Ben bu davetime karşılık olarak sizden bir karşılık ve ücret beklemiyorum; sadece yakınlarıma sevgi göstermenizi istiyorum’ (Şûrâ/23) âyetini okumadın mı?” diye sordu Adam, “Bu ayette sevilmesi emredilen yakınlar siz misiniz?” diye sorunca, İmam, “Evet, onlar biziz” dedi( Taberî, Cüz:XXV, Shf:33 (Beyrut, 1995); Suyûtî, ed-Dürrü’1-Monsûr, VII, 348) Bir gün İmam Azâm (rah) hocası İmam Cafer es-Sadık hazretlerinden ilim ve hadis dinlemeye gelmişti Hocası elinde bir asa ile çıkageldi İmam Azam (rah), “Ey Rasûlullah’ın evlâdı, siz henüz asaya ihtiyaç duyacak bir yaşta değilsiniz” dedi Cafer es-Sâdık (rah), “Evet dediğin gibidir, fakat bu elimdeki asa Hz Rasûlullah’ın asasıdır; onu bereket için yanımda taşıyorum” dedi İmam Azam (rah), hemen ileri atılıp bastona sarıldı ve, “Ey Rasûlullah’ın evlâdı, müsaade buyurun, onu öpeyim” dedi Cafer es-Sâdık (rah) hemen kolunu açtı ve İmam Azam’a göstererek: “Vallahi sen bilirsin ki bu ten Hz Peygamber’in hücrelerini taşıyan bir tendir ve şu gördüğün kıllar da onun kılındandır Onu öpmüyorsun da asayı öpmek istiyorsun!” dedi Bununla, Hz Hasan ve Hz Hüseyin’in zürriyetinin Hz Peygamber’in (sav) bir parçası olduklarını hatırlattı (Bkz: Muhammed Besyûnî, es-Seyyidc Fâtımatu’z-Zehrâ, 37 (Beyrut, 1990)) |
|