Prof. Dr. Sinsi
|
Mevlana'nın Dilinden Hz. Ali (Na'at-İ Ali)
O açıklayıcı imam, o Allah velisi safa ehlinin vücut güneşidir Yerde, gökte, mekanda, zamanda Hak'la duran o imamın zatı, iç ve dış temizliği ile vasıflanmak vaciptir Çünkü küfürden, ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir  
Onun toprağı birlik alemidir O, insanın hakikati ve canı gibiydi Herşey fanidir, fakat can yaşar, ölmez Onun hareketi kendinden diri olan ezeli varlıktandır Beka çevresinde döner dolaşır, yaratıkları yaratanın zatı gibi O bakidir Hakkın yüksek sıfatları Ali'nin vasfıdır Hakk'ın sıfatları zaten ayrı değildir O, Tanrı'nın zatına yapışmış "O" olmuştur Hani duyduğun lahutun gizli hazinesi yok mu; işte o odur Çünkü o, Hak'tan Hak'la görünmüştür O hazinenin nakdi, tükenmez ilimdi İşte o ilimden maksat, yüce Ali'dir Hakkın hikmetini ondan başka kimse bilemez Zira o hakimdir, herşeyin bilginidir
İptidasız evvel o idi, sonsuz ahir de o olur Peygamberlere yardım eden o idi, velilerin gören gözü de hakikaten odur Yüzünün nurlu parıltısı, kendi ziyasından bir güneş yarattı O, Hak iledir; Hak ondan görünür Hakka ki, o Hak ile ebedidir
Ademin toprağı onun nurundan idi, o sebeple meleklerin tacı oldu; Allahın isimleri ondan belirdi O temiz ve yüce imamın ilmi sayesinde Adem, herşeyi anladı O nur tek olan yaratanın nuru olduğu içindir ki, melekler onun huzurunda secde ettiler Evet, muhakkak ki, Adem, O imamın nuru ile bütün ilahi isimleri bildi  
Şit, kendinde Ali'nin nurunu gördü ve yüksek alemi öğrendi Nuh, kendini yüksek menzile ulaştırıncaya kadar, istediğini hep ondan buldu Gene ondandır ki kurtuluşa eren Nuh, dehirde gayret tufanını buldu da beladan kurtulmuş oldu Halil peygamber, dostlukla onu andı da, ateş ona al lale oldu Nemrudun ateşi, o Allahın dostuna hep gül, nesrin, lale oldu Gene o idi ki, keyfiyle kendi koyununu İsmail'e kurban etti Yusuf kuyuda onu andı da, o saltanat mülkünü süsleyen tahtı buldu Yakup, onun önünde birçok inledi de Yusuf'un kokusunu alıp gözleri açıldı İmran'ın oğlu Musa, onun nurunu gördü de uzun geceler hayran kaldı Kırk gece kendinden geçti; kavuşma ve görüşme zevkine daldı Sonra dedi ki: "Yarabbi! Bana bu lutfundan bir alamet ver " Hak ona: "İşte sana nurlu eli verdim" dedi Gene Ali'nin vergisidir ki, Meryem'e arkadaş oldu da İsa vücuda geldi  
O, şeriatte ilim şehrinin kapısıdır Hakikatte ise iki cihanın beyidir İki cihanın sultanı Muhammed, hakka yakınlık gecesinde, Allaha kavuşmanın harem yerinde onun sırrını gördü Ali'nin nutkunu, Ali'den dinledi Ali ile birleşilen o yerde Ali'den başka bulunmaz (1)
Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir Söyleyenler söylerler, susarlar O, susmaz, söyler Ebedi ilim, onun göğsünde parlayıp göründü Vahyolunanların sırlarını, o hakikat olarak bildi ve bildirdi Ümmetlere haykırdı:
-Allah yolunda Ali, sizin kılavuzunuzdur
Allah'a içi doğru olanlar yüzlerini ona çevirmişlerdir Zira o şahtır, doğru yolu gösterendir, efendidir  
O, bütün peygamberlerin sırrında idi Cenabı Mustafa:
-Benimle açıkça beraber bulundu, dedi (2)
Dinde evvel, ahir o idi Allah ile içli dışlı o idi  
İşte bunları söyledim ki, bu yüksek mananın nüktesini öğrenesin de yüksek velayete eresin Sence apaçık bilinsin ki, hakikatte yüce olan O'dur
Ey efendi, benimle boşuna kavga etme Bu böyledir Hakikat budur ki, hepimiz bir zerreyiz, güneş odur Biz hepimiz damlayız, deniz O'dur
Divan-ı Kebir'den Seçme Şiirler, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları 1148, Cilt I, s 3-4-5 (1989, İstanbul)
(1) Çünkü Allah Kur'an'da kendini Ali diye vasfediyor
(2) "Tanrı Ali'yi her paygambere gizli gönderdi, benimle ise açık gönderdi" hadis-i şerifinden alınmıştır
Bu naat aşk ile yazılmıştır,lütfen lütfen akıl ile değilde gönül ile anlamaya çalışın
|