07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Yalanın Romanı 2
Bir Yalanın Romanı - Lutuf Veli
Ferhat uykularında mutlu olurdu hep,oysa şimdi uymuştu kelimenin anlamıyla  İlk kez belki de vakitsiz  Önce annesi korktu hasta mı diye  Sonra önemsemiyormuş gibi yapsa da babası  Ateşi yoktu ,gayet de sağlıklı görünüyordu O halde neydi bu zamansız uykunun sebebi
Anne mutfağa giderken aklı uyuyan sevgilisinde ``noldu ki !``diyor da bir mana veremiyordu oğlunun bu haline Baba;gazetesini okurken göz ucuyla sedirin üzerinde uyuyan oğlunu izliyordu acabalar içinde Şüpheciydi baba hele ki son olayda kızın babasıyla tartışmışlar bu gençlerin önünü almak için gizli bir takım planları vardı Oğlunun bilmediği ama öğrenince belki de düşman olacağı aşikardı Acaba bunlardan haberi olabilir miydi Çünkü bu planlardan sadece iki kişinin haberi vardı biri kendisi diğeri kızın babası Muhsin bey  Eee kendisi söylemediğine göre acaba Muhsin bey boşboğazlık mı etmişti  
``Belki de kuruntu benim ki`` dedi gazeteyi bir köşeye bırakırken
Televizyona baktı Yusuf bey,uzun süredir beyaz camı izlemiyordu Çünkü ne zaman televizyona baksa ülkenin sorunları gırtlağı aşmış boğuluyor sanki insanlAR Bir yandan ekonomik kriz,işsizlik ve getirdiği sorunlar diğer yandan otuz yıldır ve belki de ülkenin kuruluşundan beri var olan ayrılıkçılık ,terör  Bunca dert ,sıkıntı yetmiyormuşcasına ülkeyi yönettiğini sananların belki de iyi niyetli ama maksadı aşan tavırlarıyla ortaya çıktıkları ``paketler,paketçikler``
Yusuf bey hiç sevmezdi kanaldan kanala geçmeyi de,televizyonların sOn hali adeta onu da bir zaplama manyağı yapmıştı Birinin ak dediğine diğeri kara diyordu Bazıları hükümet yanlısı konuşuyor adeta kraldan çok kralcı diğerleri ise kuyruğuna basılmış ayı gibi homurduyordu Televizyonda haber dinleyen herkesin kafası karıştığı gibi o da bu ak ile karanın aynı karede olmasına kızıyor kendi kendine izlememeye söz veriyordu Dahası bir kaç kanalı silmişti bu densizlikleri yüzünden Hızlı bir şekilde haberleri zapladı yine terör boy göstermiş dört şehit vardı hem de açılım saçılım politikalarının ayyuka çıktığı günlerde Yazık dedi televizyonu kapatırken  Eşi gelmişti yanıbaşına haberi yoktu  
-Hayırdır,neye yazık  Ne oldu yine
-Ne olsun be hatun ,yine dört vatan evladı toprağa düşmüş
Bu insanlar ölürken vatan için bayrak için  birileri hala kirli sularda bulattıkları sularda bir şeyler arıyor
-Sahi nedir bu açılım hikayesi  
-Vallahi ben de bilmiyorum hatun,sanırım göç yolda düzülür diyip ülkemi yönetenler bir fikir attı ortaya bakalım ne çıkacaksa  Umarım dağ Kürdistan doğurmaz  
-Kolay mı bizi bölmek,o kadar kolay mı?
-İnşallah kolay olmaz,gerçi tek güvencemiz ordumuz  Ama Ergenekon diye diye onları da sindirmeye çalışıyorlar
-Merak etme et kemikten ayrılmaz  Acaba kimi kimden ayıracaklar Diyelim ki ayırdılar,coğrafya üzerinde yapma bir devletçik kurdular dış güçler ve iç hainler birlikte Nolacak ve ne kadar yaşayacak Ankardadaki,İstanbuldaki İzmirdeki,Adanadaki  bilumum illerdeki Kürtlere git vatanına dediğinde kaçı gidecek  ister mi burdaki yaşamını güneydoğuya tercih etmek Bir başkası da yüzyıllardır kız alıp vermişsin Ne tam saf Türk kalmış ne de saf Kürt nolacak bunları nasıl ayıracaksın  
-İşte mesele de o ya   Avrupalının ya da Amerikanın amacı bir devlet kurmak ya da kurdurmak değil  Var olan güçlü son Türk devletini bu topraklardan silmek Bunu silahla ,güçle, ekonomiyle ,kültürle kısaca herşeyle denediler olmadı ,olmayacak da  Geriye ne kaldı,Türkün en zayıf yanı kardeş kavgasıyla zayıf düşürmek ve sonrasında Türksüz ,Kürtsüz bir Anadolu  Hakkımızda hayırlısı hatun hayırlısı demiş ve hüzünlenmişti Yusuf bey İşte o arada hoca ezan okuyordu  Oğlu Ferhat belki de hocanın sesiyle belki de babasıyla annesinin tartışmasına uyanmıştı  Gözlerini üfelerken çevresinde olanları anlamak istercesine önce annesine baktı,o gülüyordu sıcaklığıyla  Babasına baktı her zamanki asık suratıyla kendine bakıyordu  Başını önüne eğdi, utanmıştı Belki de koca adam uyur mu bu saatte diyecekti babası  
Lutuf Veli
|
|
|