Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
busenin, göz, yaşları

Busenin Göz Yaşları 30

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Busenin Göz Yaşları 30



Busenin Göz Yaşları 30 Öyküsü - Derin Duygular - Ayhan Sarıkaya - Duygu Seli - Yaşam Hikayeleri - Öykü

Konakta düğün telaşı hemen başlamış,düğünlerin okuyucusu kadın ve erkek konağa çağrılıp;yapılacak düğünün köy halkına ve komşu iki köye haber verilmesi için görevlendirildi


Düğünü başladığını halka duyurmakla görevli okuyucu kadın ve erkekte ayrı bir sevinç gösterisi baş göstermiş, cebe yine para ve bahşiş girecek olmanın rahatlığı ile birbirleriyle şakalaşıyorlardıİkisinin de karı koca olmaları yapacakları işin zorluğunu ortadan kaldırıyordu


Ahmet efendinin karşısında, elleri göbeklerinin üzerinde saygı duruşu havalarıyla kendilerine verilecek talimatları can kulağı ile dinlediler:


-Nermin bacı, sen yıllardır düğünlerde okuyuculuk yaparsın Kenarda köşede kalmış insanları bile bulup çıkarırsın Senin bu bulduğun ve bildiğin insanları,nüfus dairesi bile bilmezZaten çoğunun kütükte kafa kağıtları bile yoktur yaSana güveniyorumUfak tefek bir bacımızsın ama cin gibisin maşallahŞeytanın yattığı yeri bile çıkarırsın senHerkese haber verecen tamam mı, Nermin bacı?


Cebinden bir tomar para çıkarıp kadına uzattığında; okuyucu Nermin bacı sevinçten az daha havada takla atacaktıAtacağı taklaların sayısını Allah bilir ya kendisi de sayamayacaktıBu zamana kadar böyle fazla parayı,hiçbir düğün sahibinden alamamıştıHepsi de züğürdün tekiydi


-Tamam Ahmet efendi, hiç merak etme Öküzün boynuzunda saklanmış olanı bile çıkarıp haber vercemBu "okuyuculuk" işi benim mesleğimZaten bu işi benden başkası bu zamana kadar yapamadıBir kaç kişi denedi ama hepsinin de eli boşta kaldıHer işin bir inceliği var canımMüsaade edersiniz o sır da bende kalsın


Ahmet efendi, gülerek:


-Tamam Nermin bacı, sırını kimseye açıklamaYoksa ekmeğinden olursun ha

Okuyucu Nermin'in kocası ise karısına verilen yüklü parayı göz altından fark edince,

vidaları sevinçten gevşemişti adeta Ahmet efendinin gözlerinin içine bakıyordu


-Orhan kardeş, sana da söylemeye gerek yok herhalde yapacağın işleriBizim köyün içerisindekiler arayıp bulduktan ve haber verdikten sonra Nermin bacı ile birlikte yakın iki komşu köyler olan Üzümlü ve Kestaneli'deki vatandaşlara da haber verecen haTamam mı


-Tamam, Ahmet efendi,siz merak etmeyinEvvel Allah'ın izniyle ben şu ufak tefek garımla bu işi yaparız


O esnada karısı, kocası Orhan'a öyle bir bakış fırlattı ki:


-Ulan şom ağızlı; şimdi beni küçük düşürmenin sırası mıydı Ne ulan yıllardır senden çektiğim Seni boşuyacam boşamaya emme gidecek bir yerin yok Sen de benden garipsinNeyse akşam evde ağzının payını veririmDişine doğru şöyle eyisinden yumruğu otutturursam o zaman anlarsın şom ağızlığını,Allah Allah" ifadelerini kocası hemen sezmiştiBilmez miydi otuz beş yıllık karısının huylarını


Buse'nin her ne kadar düğün umurunda olmasa da,onu da sıkıntı basmıştıDüğün telaşı kafasını allak bullak etmeye yetiyor da artıyordu bileKendi sorunlarıyla uğraşmayı geçici bir süreliğine de olsa askıya almış olmasına rağmen, bir türlü beynindeki saplantıdan kurtulamıyorduBir hata yapmamaya çalışıyor,kardeşi Emine'nin mutluluğuna gölge düşürecek davranış ve konuşmalardan kaçınmaya büyük önem gösteriyorduResimde Tugay'ı gördüğü andan itibaren, vücudunun kimyası bozulmuştu adetaYüreği farklı atmaya,beyni farklı algılamaya başlamış,ne yapacağını bilemez duruma geldiğini hissediyorduBir tarafta kardeşi Emine'nin yeni başlayan aşkı ve mutluluğu söz konusu,diğer tarafta kendi acılarıyla boğuşuyor olması söz konusuydu


Her ne kadar kardeşine


-Gönlüm,resimdeki bu çocukla birlikte mutlu olmanı söylüyor demiş olsa da yüreği kan ağlıyordu


Bir zamanlar aşkının kollarında kendinden geçmiş bir halde; pembe hayallerle geleceğe yönelik hayaller kurarken, şimdi ise aynı hayalleri belki de daha fazlasını, aynı erkeğe karşı kardeşi Emine kurmakta ve düşünmekteydi


Kendi yaşantısını,bitmiş gözüyle görüyor;kurduğu hayallerin hiçbir anlamı kalmadığını kabulleniyor,"şimdi gerçek olan kardeşim Emine'nin aşkıBu aşkın ne pahasına olursa olsun en ufak bir yara almadan filizlenip meyvelerini verecek olmasıKendi ömrümdeki bütün güzellikler,uçup gittikten sonra hiçbir önemi kalmamıştı mazideki güzel değerlerinOnları sadece anmaktan başka elimden ne gelebilirdi kiDramatik bir durumla karşı karşıyayımYüreğim,kan ağlamasına ağlıyordu ama başı dik bir şekilde ayakta durmasını sağlayacak asaleti göstermeliyimBunun için kara çalı durumuna düşmüş olan kendimin aradan çekilmesi lazım " diye düşünmeden edemiyorduAma nasıl bir çözüm bulacaktı,doğrusu bunu kestiremiyor ve ister istemez çıkmazda olduğunu kabulleniyordu


Emine ise konaktaki tatlı koşuşturmanın içerisinde kendi dünyasına çekilmiş, pembe hayallerle mutlu olmaya çalışıyorduKendisini duvarın dibinde çömelmiş vaziyette avuçlarının içerisinde sıkı sıkıya tuttuğu resme bakarken,ablası Buse'nin sesiyle irkildi:


-Emine,yine dalmışsın, canım benim


-Abla,ne yapayım yaBir kere aşk sarmış her yanımıSanki bir kanser virüsü gibi her gün sinsi sinsi yiyip bitiriyor beniBaksana elimdeki şu resmeTugay,nasıl da gözlerimin içerisine bakıyorBak dikkat et abla,işte şu gördüğün sahnede Tugay,nasıl da gözlerimin içerisine bakıyor değil miTiyatrodaki bu sahnede Tugay,yaralanmış;onu kollarıma almışım ve onunla ilgileniyorumGüzel bir poz değil mi?


-Aşkının kıymetini bil,Emine'mTugay ile olan aşkın seni mutluluğun doruğuna çıkaracaktır,bilmiş ol


-Teşekkür ederim,melek kalpli ablam benimBir tanem,canım

Yemekler,kazanlarda kaynıyor;aşcı başı Ali efendi,uzun kepçesiyle ha bre kazanın içini karıştırmaya devam ediyorduDiğer taraftan da kazanların altına ateş sönmemesi için çam ve gürgen odun parçalarını atmaya çalışıyorlardıYüzü ateşin sıcaklığı ile ter içinde kalmış; arada bir omzuna attığı havluyla gelişi güzel silmeye çalışıyordu


Diğer taraftan da yardımcısı pozisyonundaki Çevriye kadına; yemeklerin tadı, tuzu, yağı suyu hakkında talimatlar vermeye çalışıyorduÇevriye,onun söylediklerini yapıyor gibi gözükse de kendi bildiğinden şaşmıyordu


O da, Ali gibi eski bir aşçıydı Dile kolay yirmi beş yılını vermişti bu dalda Bir şirketten emekli olmuş Emekli olmasına rağmen yine de başka bir özel şirkette aşçılık üzerine iş bulmuş,çalışmaya devam ediyorduYalnız yaşayan bir kadındıKocasından uzun bir beraberlikten sonra şiddetli geçimsizlik yüzünden ayrılmak zorunda kalmıştıÇocukları ayrı illerde çalışıyorlar,ararlarsa bayramdan bayrama arıyorlardıTorunlarının sesini bile duymak hayal olmuş,bütün acılara bağışıklık kazanmışçasına hiçbir şeyi umursamıyordu artık


Davulcu ve zurnacılar kendinden geçmişçesine Amasya'nın bölgesel oyun havalarını ve türkülerini çalmaya devam ediyorlar, her bahşiş almada kendilerinden biraz daha geçip çalgının ritmini artırıyorlardı



Ayhan Sarıkaya

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.