Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
abelard, heloisein, mektupları

Abelard Ve Heloise'in Mektupları 2

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Abelard Ve Heloise'in Mektupları 2



aşk mektupları - aşk hikayeleri - yaşam hikayeleri

Abelard’dan Heloise’e


Keşke hiç yazmasaydın

Keşke ölüp gitseydi aşkın

Ölüp gitseydi de zaman alıp götürseydi benimkini de birlikte

Biricik umudumuz bu


Ne beyhude, ne nafile arar dururlar aşkı, erkeklerle kadınlar

Sanırlar ki, huzura kavuşacaklar,

mutlu olacaklar bulduklarında, ya da haz duyacaklar

Oysa biz bulmuştuk onu, yakaladık; ama nasıl da farklıyız

Sen de biliyorsun, ben de: Böyle bir aşk kaynağıdır acılarımızın

Böylesine yaşanmazsa aşk, aşk değildir

Öykünmedir, özentidir

Yapay bir güldür ancak

Öylece yaşayıp gider çoğu

Belki yaşayabilmelerinin tek yolu bu…

Zira bizim aşk diye bildiğimiz aşk,çekilmesi çok zor bir acı

Peki, amacı ne?


Bazen düşünüyorum da, aşk varlığımızın doğum sancısı

değil mi?

Ağına düşürdüğü biz sefil yaratıklar,

ya da insana olan aşkımızı Tanrı’ya yönelteceğiz

Az kişiye nasip olmuş bir yeniden doğuş bu

Böyle doğmak isterdim,

çünki aşkım ölümüm oldu benim

Şairlik taslamıyorumGerçek bu: Sen olmayan herşey için ölüyüm ben


Halini anlat diyorsun

İşte anlattım

Aslında biliyorum neyi merak ettiğini

Nerede yaşıyorum? Çalışıyor muyum? Yazıyor muyum?

Artık Aziz Gildas Manastırının başrahibi diyorlar bana

Biliyorsun manastır yalçın kayalıklarda

Hücremden dalgalar görünüyor, bakarsam

Bakıyorum, ama görmüyorum

Boğalar gibi saldırıyor azgın dalgalar,

serpintileri kadirşinas kumsala vuruyor

Güneş doğudan yükseliyor umutsuzca

ve boynu bükük, çekip gidiyor batıdan

Bulamıyorum… Güzellik canımı sıkıyor

Doğa avutmayı beceremiyor


Okurken seni düşünüyorum

Yalnızken sana dalıyor düşüncelerim

Dualarda bile aklım sende kalıyor

İşte halim böyle Öyle abes ki, saklıyorum herkesten

Sen açığa çıkardın işte

Sebebi sen olduğuna göre,

Başka kime dökecektim içimi?


Düşmanımsın; kaçıyorum senden

And içtim unutacağım seni

Bu aşkın sonunu getiremeyeceğiz, anladım

Bu denli değerli bir şey solup gideceğine ellerimde,

en iyisi kestirip atmak dedim kendi kendime

Birbirimize veremediğimiz teselliyi,

felsefede, dinde arıyorum şimdi

Sana duyarlı olan yüreğimi yatıştırmaktı niyetim

Ama beceremedim

Tam tersi oldu: ayrılık, boşluk, sofuluk,

tutkuya daha da yaklaştırdı beni

Hergün seni unutacağım diye yeminler ediyorum,

sonra seni düşünürken kendime yakalanıyorum

Zaaflarıma kızıp köpürüyorum,

sonra iyi ki zayıfım diye şükürler ediyorum

Aşkımın mayalandığı yerin bir erdem yuvası olması,

ne amansız bir çelişki değil mi?


Uzun, ıssız saatlerde sesleniyorsun bana

O yalnızlık, yapayalnızlık, seni tuttuğu gibi yanıbaşıma getiriyor

Diyorum sana; düşmanımsın!

Gaddarlığına sığındığım, merhametsiz düşmanım…

Nefret ediyorum senden, sana aşığım

Senden soğumak için bütün yakarışlarım

Çünki biliyorum ki aşkımız için umut kalmadı

Oysa aşabiliriz tutkularımızı

Tanrı’ya yöneltebiliriz umutlarımızı


Nasılda cılız, ahlaksız, üstelik budalayız,

sevdamızı adayamazsak inancımıza

Yalnız o inanç koruyabilir bizi

Biz ki, sıradan bir yazgının –ve insanoğlunun-

bir darbesiyle savrulmuşuz, kopmuşuz,

inançtan başka kim birleştirebilir ikimizi?

Şimdi iki efendin var oysa

Bense ne kadar teslim olduysam da sana,

anılar bırakmıyor peşimi, senin kadar sadık metres gibi


“Efendim” diyordun bana

Kafanın içini işe yaramaz laflarla,

lüzumsuz sayılarla doldurduğum,

o saatleri hatırlıyormusun?

Ne söylediklerimi dinledin,

ne ben hissettiklerimi söyledim

Nasıl öğrettin öğretmenine gözlerinle dersini,

nasıl da hızlı öğrendi öğrencin, dudaklarınla birleşmeyi

Sen saflığınla, bense özgürlüğümle,

ödedik işte o derslerin bedelini,

benden intikam alınca dayın

Ha… Dayın diyorsam da gerçekten dayın mı bilmem

Ama bana öyle geliyor ki, kıskançlığı kan bağından değildi

Elde etmek istiyordu seni


Şu aşkın kudreti kaybolsa birden,

vuslatın tadını ansızın kaybettiğim gibi

Nasıl bir huzur, nasıl bir sükun olurdu,

o kasabın bana bağışladığı

Gel gör ki, iktidarsızlığım ihtirasımı kamçılayıp duruyor

Gövdem reddediyor arzularımı,

aklımsa hiçbir işe yaramıyor

Yalnızca işkence ediyor anılarınla

Hele bana ilk teslim oluşunu hatırladığımda,

mahvoluyorum…

Giyindiğim, kuşandığım, takındığım, taşıdığım,

herşey maskaralık!

Biliyorum; Tanrı da şahidimdir:

De ki, kendimizi de başkalarını da aldattık,

Tanrı’yı nasıl kandırırız? Miserere Nobis…

Bitmişim ben!

Merhametine sığınıyoruz

Not:Bu mektuplar Ronald Duncan tarafından oyunlaştırılmış ve Zeynep Avcı tarafından Türkçeye çevrilmiştir Abelard ile Heloise'in birbirlerine Latince yazdıkları mektuplar aslında yedi tane Abelard dört mektup, Heloise ise üç mektup göndermiş Ronald Duncan eserinde bu mektupları bölerek onikiye çıkarmış


Yukarıdaki iki mektup Ronald Duncan'ın kitabından


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.