Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anne, kokusu

Anne Kokusu

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Anne Kokusu



Anne Kokusu - Mehmet Söğüt
Enes, gözlerini açtığından bu yana zalimlikleri görmüş ve zalimlikleri duymuştu Niyatinde bütün dünyanın böyle olduğunu düşünüyordu Ama çocukların büyük bir çoğunluğunun anneleri vardı, bir tek kendisinin annesi yoktu ona göre Kötüydü dünya, hem de çok kötü Hele o, ‘’Dewlata Rome,’’ dedikleri Babasında ve çevresinde duyduğu zulümkârlıkları beyni bir türlü alamıyordu

Birazdan karabulutların şehrin üzerine çökeceğini nereden bilebilirdi ki Enes Bilseydi belki de o gün evden çıkmazdı Dicle’nin yakarışları, haykırışları hayra yorulmazdı ya, neyse Tank, top, siren sesleri duyulmuyordu henüz Dört gerillanın şehit düştüğünü babasından öğrenmişti, öğrenmesine de okula gitmemenin dışında bir şey de yapmamıştı ki, korksun Şehir halkının kızgın bakışlarını hissetse de bundan bir anormallik sezmedi Zaten kendisini bildiğiden bu yana çevresinde hep kızgın insanlar görmüştü Alışıktı insanların bu hallerine Ama bu sefer farklı gibiydi Dün geceden beri babasının yüzü küle kesmiş, dokunsan ağlayacak gibiydi Hem babasının yüzü neredeyse hiç gülmemişti bugüne kadar Dövmezdi ama çocuklarını

Çocuk kalbi insanların patlamaya hazır birer barut fışısına döndüklerini bilemezdi Burnuna anne kokusu doldu Enes’in Bir koşu gidip teyzesindeki annesinin kokusunu burnuna çekip iliklerine kadar rehavete, hoşluğa batıp çıkacaktı Birkaç dakika da olsa annesinin olmadığını unutacak ve yaşam sevinciyle dolup dolup taşacaktı İçindeki delici anne kokusu bir nebze de olsa hafifleyecekti o zaman Bazen de teyzesinde kalırdı Teyzesinin yatağına girip doyasıya annesine benziyen kokusunu ciğerlerine çekerdi Ah ölüm! Ah bu erken ölümler

Gözlerini yumdu, annesi kaç yıl önce ölmüştü acaba? Parmaklarını saydı Çıkaramadı kaç yıl önce öldüğünü Yüzünü hatırlamaya çalıştı Boynu kendiliğinde eğildi, omuzuna düştü Kendisi başka alemlerde gezinirken, arkadaşı Serhat beyaz tüylü minnacık kedi yavrusuyla oynuyordu Bembeyaz tüyleri olan kedinin gözleri maviydi Bahar güneşinin gümüşi ışınları kedinin beyaz tüylerinin üzerinde oynaşıyordu ve ışıldayan kuyruğunu sallayarak miyavlıyordu durmadan Kediyi gören çocuklar başlarına üşüşmeye başladılar Dar sokaklar çocukların bağırtılarıyla yankılanıyordu Serhat’ın hiç niyeti yuktu kedisini başkasıyla paylaşmaya Köpürerek bağırmaya başladı;

‘’ Gördüğünüz gibi bu bir kedi Hadi herkes dağılsın!’’

‘’ Biz de oynamak istiyoruz’’

‘’ Söyledim ya, bu sadece bir kedi, oyuncak değil’’

‘’ Hadi yaylanın Bu kedi bizim’’

‘’ Bu kedi sizin değil Çünkü bu bir sokak kedisi’’

‘’ Yapma ya Lan bas git dedim,’’ dedi Serhat Enes hala sessizdi Düşünceleri uçsuz bucaksız özlem okyanusuna yelken açmıştı

Annesinin öldüğü günü hatırlıyordu; beyaz yazmasının içinde solgun bir sima, hepsi o kadar Anasının yüzü solgundu Her solgun yüzlü kadında annesini hatırlar ve onlardan bir parçacık da olsa annesini görmek isterdi Göremeyince de ağlardı için için Vucudunun her bir yanı dokunulmak ve okşanmak istiyordu Şevkatli annesi yaşasaydı isterse de dövsün, parçalasındı onu Yeter ki Enes’e dokunsundu bir daha Yoktu işte, onu bırakıp gitmişti ‘’ Ah neylersin,’’ diye düşündü

Annesiyle ilgili hatırladığı son anılar; annesinin şevkat saçan kokusu ve babasının oturup hüngür hüngür ağlamasıydı Ve o günden sonra annesinin içinde yattığı yatak kaldırılmıştı Annesi yaşarken etrafında uçuşan ‘’Kanser’’ sözcüğü lügatlardan kaldırılmışcasına, evde bir daha kullanılmaz olmuştu Bu erken ölümden sonra evlerinde kimse cesaret edipte kanser sözcüğünü ağzına alamadı

Annesine ait döşeği ve yorganı gördükçe krizler geçirmişti Babası da kendisinden habersiz alıp götürmüştü o yer yatağını Yerini henüz bilemediği bir yerlere Görse sarılıp doyasıya koklayacaktı Gözlerinden bardaktan boşalırcasına gözyaşları dökecekti o yatağın üstüne Bu yüzden kızmamıştı babasına, babasının haklı olduğunu sezinliyordu Hem babası kendisinin üzgünlüğüne katlanamadığını da biliyordu Yaşadığı acılar, çevresinde yaşanan inanılmaz serüvenler onu olgunlaştırmıştı Her şeyi yaşıtlarına göre daha iyi algılayabiliyordu Dünyanın başka yerlerinde yaşıtları oynarken zevkle, o sadece oynuyordu işte öylesine

İlk başlarda annesinin birkaç günlüğüne bir yerlere gittiğini sanmıştı Birkaç gün sabırla, minnacık yüreğine ölümün gölgesini düşürmeden beklemişti Sonunda kabullenmişti annesinin gelmemecesine çekip gittiğini Zalimdi dünya, ağız dolusu ‘’ Anne’’ demeyi ona çok görmüştü Kanser denen hastalık çok, ama çok kötü olmalıydı Nefret etmişti kanser sözcüğünden Duyduğu zaman, farkında olmadan kulaklarına giderdi elleri Nedense okulda ve sokakta bu sözcük sık sık kullanılırdı

‘’Annem benim,’’ dedi

Serhat mırıltıyı duyunca Enes’in yüzüne baktı Kocağındaki kedi yavrusunu yere bıraktı Dar sokakta gördükleri minnacık kedi, acı acı miyavladı Sokakta yürüyen insanların bakışları altında,

‘’Bir şey mi dedin Enes?’’ dedi Serhat

‘’Hayır, dedi, Bir şey demedim’’

‘’ Bir şey demedim,’’ derken sesi yorgun ve bıkkın çıkmıştı Serhat fazla aldırmadı Birlikte zaman zaman Dicle’nin kıyısına giderlerdi O zamanlar da bazen dalar giderdi Enes Onun için Serhat arkadaşının bu durumuna alışkındı Annesi olmadığı için çok üzüldüğünü onlarca kez söylemişti kendisine Aldırmaz görünüyordu

Ayaklarını yerde sürüyerek eve doğru yürüdüğünde, henüz gün öğlenüstüydü Okul önlüğünü eve bırakıp teyzesine gidecekti

Karakolun hemen yan tarafında oturan teyzesi Enes’i gördükçe ölen kız kardeşi gözlerinin önüne gelirdi Yadigarıydı Enes Kardeşinin emanetiydi Gözü gibi korur ve oğlu kadar severdi

Aceleyle eve girdi Üzerindeki okul elbiselerini bir solukta çıkardı Analığı meraklı gözlerle onu süzüyordu Teyzesine gideceğini tahmin etmişti Yinede sormadan duramadı:

‘’ Enes, teyzene mi gideceksin?’’

‘’ Evet!’’ demişti kararlılıkla Hem iyiki de teyzesi vardı, yoksam küçücük kalbi kaldıramazdı tüm bu acıları Yola çıkmadan önce analığı çabucak yemeğini hazırlayıp önüne koydu Kocaman kara gözlerini kırpıştırarak önüne konan yemeği yedi

Teyzesinin evine yaklaştığında kalabalık bir kitlenin toplanmakta olduğunu gördü Polisler de hazırlık yapıyorlardı Enes, meraklı gözlerle etrafı kolaçan etmeye çalıştı Savaş uçakları alçaktan uçuşmaya başladılar Uçakların gürültüsü şehrin sokaklarını, cadde ve mahalleleri doldururken, kitleden sloganlar yükseldi Mahallesindeki herkes aşağı yukarı gelmişti Serhat’ da oradaydı Hınçla polislere taş fırlatıyordu Polislerin silah sıkışlarına karşı kitle taşla sopayla karşılık vermeye çalışıyordu Polisler sağa sola rastgele atışlar yapıyordu Gerçek mermilerle plastik mermiler birbirine karışıyordu Katılayım mı diye ikirciklendi, ama anne kokusu baskın çıktı ve kararından vazgeçti Teyzeme gidip tekrar geri gelebilirim, diye düşündü Yalnız gözlerini kalabalıktan alamıyordu Kulaklarında çevresinde duyduğu sözler, sözler uçuştu çın çın ötmeye başladı Gördüğü zalimlikler gözlerinin önünde bir film şeridi gibi akmaya başladı Kalbinin üstüne plastik mermi saplanınca yere yığılıverdi Kan fışkırdı kalbinin üstünde Acıdan dertop oldu Gerildi, titredi sonrada ince bir gülüşle gözlerini yumdu Yoktu artık




Mehmet Söğüt

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.