07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Pelin'in Dramı
Pelin'in Dramı - Mustafa Sakarya
Pelin Hanım bir yandan akşam yemeği için mutfakta masayı hazırlarken, bir yandan da bacaklarına dolanan on sekiz aylık oğlu Deniz’i idare etmeye çalışıyordu Az önce gelen kocası Erhan Bey işten eve gelir gelmez hemen bilgisayarın başına geçip oyun oynamaya başlamıştı Pelin Hanım, kocasının yanına kızgınca gidip, isyan eden bir sesle,
“Erhan Allah aşkına şu çocukla biraz ilgilen Ben çocuğa mı bakayım, yemek mi yapayım, hangi birine yetişeyim Yeter artık ya çıldıracağım!” dedi
Erhan Bey derin bir offf çektikten sonra,
“Ne var” dedi Sonrada “Altı üstü bir çocuğa mı bakamıyorsun? Zavallı anam ne yapsın dört çocuğa birden bakıyordu Zaten işte imanım gevremiş bir de çocuğu bana musallat ediyorsun ”
Her akşam aşağı yukarı aynı mesele yüzünden kavga ediyorlardı Erhan Bey her seferinde Eşi Pelin Hanım ‘ı annesiyle kıyaslayıp horluyordu Kocası, Pelin Hanım’dan annesinin gösterdiği beceriyi göstermesini istiyordu Oysa Pelin Hanım evlenmeden önce evinin tek kızıydı ve ailesi onu el bebek gül bebek büyütmüştü Bir anda evlenmiş ve bir anda anne oluvermişti Ne kadar yapmak için gayret etsede bu yükler ona ağır geliyordu şimdi Kocasının desteğine çok ihtiyacı vardı
Günler geçerken Pelin Hanım’ın ruh sağlığı daha da bozulmaya başlamıştı Hem evin işleri hem çocuğun bakımı onu çok yormuş, sinirlerini iyice yıpratmıştı Hatta bazı zamanlar sinirlerine hakim olamıyor, çocuğu hırpalıyor, çocukta bu kez daha asabi oluyor kontrol edilemez hale geliyordu Pelin Hanım artık çıldırmak üzereydi! Sigaraya karşı olanların en başında gelirken şimdi sigara içmeye de başlamıştı Bu arada Eşi Erhan Bey onu anlamak yerine her fırsatta onu daha çok yermeye başlamış, hatta kendisine yatakta doğru dürüst kadınlık bile yapamadığını söyleyip, onu daha da incitir olmuştu Oysa, o kocasını severek evlenmişti Üniversitede tanışmışlardı Belki ondan çok daha vasıflı birisiyle de evlenebilirdi Ama O, Eşi Erhan’ı sevmişti ve ailesinin rızası olmamasına rağmen okul biter bitmez hemen onunla evlenmişti Fakat eşi şu an onu düştüğü bu sıkıntılı günlerinde destek olmak yerine tamamen bir başına bırakmıştı
Pelin Hanım artık kendine hakim olmaz haldeydi Bir yandan evin işleri, çocuk ve kocasının, kendisinden kadınlık beklentileri onu iyice bunalıma sokmuştu Kendini tamamen bırakmıştı artık Canı hiçbir şey yapmak istemiyordu Ne gücü vardı ne morali Adeta yaşayan ölü gibiydi Ne yemek yapmak, ne temizlik ne de başka bir şey Kocasıysa halen onun bu durumlarını yine annesiyle ve başka kadınlarla kıyaslayıp onu daha çok aşağılıyordu
Pelin Hanım en sonunda bu yükü tek başına kaldıramayacağını anlayıp psikoloğa gitmeye karar verdi Gittiği doktorla uzunca konuştular Doktor bu durumda yapılacak tek şeyin eşinin desteği olduğunu söyledi ve kocasının da buraya gelip kendisiyle konuşması gerektiğini belirtti
Pelin Hanım akşam olup kocası eve geldiğinde içini bir sıkıntı kaplamıştı Doktorun kendisiyle konuşmak istediğini eşine nasıl söyleyeceğini düşünüyordu kara kara İşin kötüsü kocası kendisinin doktora gitmesine bile şiddetle karşı çıkmıştı Ama söylemek zorundaydı, bu tek umuduydu yoksa son günlerde kötü şeyler düşünmeye başlamıştı Tüm cesaretini toplayıp kocasına bugün olanları ve kendisinin de doktora gitmesi gerektiğini söyledi Kocası beklediğinden daha sert tepki verdi! Kendisine bağıra çağıra,
“Ben deli miyim? Ne işin var benim oralarda Kendinle beraber beni de mi deli yapacaksın?” dedi
O gece Pelin Hanım çocuğunu yatırıp mutfağa geçti Sigara üzerine sigara içiyor ve elleri zangır zangır titriyordu Kendi kendine anlamsızca bir şeyler söyleniyordu Derdini kimseylede konuşamıyordu Ailesine yaşadıklarını anlatacak cesareti de yoktu Kaç kez uyarmışlardı "Hemen evlenme" diye O an Aklına doktorun verdiği sakinleştirici ilaçlar geldi Aslında az önce bir tane içmişti ama şu an öyle büyük bir depresyon geçiriyordu ki, daha çok ilaca ihtiyacı vardı Hemen buzdolabına gitti İlacın kutusunu açıp avucuna bir sürü ilaç dökmeye başladı    En son hatırladığı gözlerinin karardığı ve sertçe yere düştüğüydü
İki saat sonra  
Erhan Bey kucağında korkudan ağlayan çocuğu, endişe içinde hastanenin acil kısmında bekliyordu Karısı Pelin Hanım, evde bir sirü ilaç içmiş, şimdi getirildiği hastanede hemen midesini yıkamışlardı Bu arada yere düşerken başını sertçe yere vurmuş, hafif bir beyin sarsıntısı geçirmişti
Aradan bir kaç gün geçmişti Pelin Hanım halen hastanede yatıyordu Durumu biraz daha iyiydi, ama doktorlar bir kaç gün daha gözlem altında kalmasını uygun bulmuşlardı Refakatçi olarak yanında, olayı duyup gelen annesi kalıyordu
Bu arada Erhan Bey işyerinden izin almıştı Gündüzleri hastaneye eşinin yanına geliyor, sonrada çocuğuyla da eve geri dönüyordu Bu arada alışık olmadığı için çocuğa bakmakta o kadar zorlanıyordu ki bazen çocuğuna bağırıyor, bazende hırpalıyordu Bu arada evin bütün işleri öylece kalmış, her yer darmadağınıktı ve pisliğe bulanmıştı Bir an önce eşinin iyileşip eve dönmesni bekliyordu, yoksa ne çocuğa bakmaya ne evin işlerini yapmaya hiç tahammülü kalmamıştı Bütün bunları yaşarken bir şeyin farkına varmıştı Aynı zorlukları karısıda yaşıyordu ve bütün bunların yanında bir de kendisiyle de ilgileniyordu Karısı kendisinden yardım istediğindeyse hep kaçıyordu ve elini hiç bir şeye sürmüyordu Şimdi büyük bir vicdan azabı hissetmeye başladı Karsının bu hale gelmesinde, ruh sağlığının bozulmasında kendisininde payı vardı Karısının derdini anlamak yerine, onu sürekli başkalarıyla karşılaştırmıştı Oysa sevgili karısı, her şeyi göze alarak kendisiyle evlenmiş hatta kendi ailesine bile rest çekmişti Ve şimdi onu en kötü zamanlarında hep yalnız bırakmıştı Karısına sürekli kıza kıza onu hasta eden aslında kendisiydi Hatasını anlmaştı ama çok geç olmuştu Bu arada çocuğu bile kendisinden soğumuştu, onunla bile doğru dürüst ilgilenmemişti ki!
Pelin Hanım bir kaç gün sonra taburcu olup eşi ve çocuğuyla eve geldiğinde gözlerine inanamadı! Evin her tarafı pırıl pırıldı Ve salondaki masanın üzerinde kırmızı güllerden kocaman bir çiçek demeti vardı
Aradan haftalar geçmişti  
Pelin Hanım belkide şu an dünyanın en mutlu eşiydi Kocası, kendisi ve çocuğuyla o kadar çok ilgileniyor ve yardımcı oluyordu ki, içinden ona tapası geliyordu
Ve "Keşke" diyordu içinden "Keşke o kötü olayı yaşamadan bu günleri yaşayabilseydik     
Mustafa Sakarya
|
|
|