Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ağıt, gülcana

Gülcana Ağıt

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gülcana Ağıt



Köy derin uykusundaydı Bazen guguk kuşu, bazen köpeklerin havlamaları duyuluyordu


Gülcan, kapının önündeki yer yatağında sabaha karşı son nefesini vermişti Serin, dingin havada ağıt sesleri ta uzaklardan duyuluyordu


Üç bacısı da feryat figan içindeydi Ölüm haberini alır almaz şehirden çıkıp gelmişlerdi


- Ooooy talihsiz bacım oooy! vaaay gün görmemiz vaaay! aaah! Aaaah! Bir gün görmediiin! Bu dünyadan muradını almadııın!


Biri bitirip diğeri başlıyordu


- Bu bacıların bakamadı sana!


- Bağışla bizi bacum! bağışlaaa! Bu damın deliğinde yapayalnız kaldııın! Yine de kimseden bir şey beklemediiin!


- Benim onurlu bacııım! Affet biziii! ne olur! Affeeet!Yanına gelemediiik! Üüü! hiii! ııı!


Yukarı mahalleden Zeynep Kadın:


- Ağlayın anam, ağlayın Ağlayın da açılın Ateş düştüğü yeri yakar Kolay değil Tek başına kaldı şu evde senelerce


- He he doğru Evinin önünü tertemiz ederdi görmeyen gözleriyle Evin içi de öyleydi O görür de biz görmezdik


- Nasıl da yılmadı karanlık dünyadan Kocasız, hayırsız akrabalardan


- Vah Gülcan vah! Oooy anam oooy!


Yaşlı bir kadın:


- Kız anam yeter yeter! Kadere karşı gelmeyin Ne yapalım kaderi böyleymiş!


- Ne kaderii Ne kaderiii Kara kadeeer Kimse demediii 'Gülcan kötü' diyeee Kimse demediii


Elini yanağına dayamış komşusu başını sallayarak:


- Görmezdi ama, her şeye gülerdi Sanki gören gözlerin küçülttüğü dünyayı o görmeyen gözlerinde büyütüyor daha da çok seviyordu


- Kendi halimize düştüüük seni unuttuuuk unuttuuuk bacııım


- Duyduk ki hastalanmışsın Geliriz dediiik bugün, yarın İyileşirsin sandııık Ne bileceğiiiz bizi bırakıp gideceğimi! Nerden bileceğiz!


Evin gelinlerinden birisi de ağıt yakıyordu Yalnızca ona bir anlam veremiyordu toplanan kadınlar Gülcan'ı küçümsemiş, elinden gelini ardına koymamıştı


Yakın akrabalarından Dana Gözlü Mehmet, kalabalıktan uzaklaşırken, yanındakine: "Şu tarafa geçelim" dedi Bir sigara yaktı


Derin bir nefes çektinten sonra:


- Utanmadan ağıt yakıyor Hele bacıları neyse kardeşleri utanmaz ölünceye kadar kötülük ettin Ne yüzle buradasın? İki yüzlü! Kendini köylüye iyi gösterecek ya


Büyük kara kazanda su kaynatılıyordu Çalı çırpı, odun yığılıydı kazanın biraz ötesinde


Gün iyice aydınlanıyordu Tek katlı, sac çatılı kerpiç evin önünden ileri doğru uzanan balkondaki kanatlı kapı, ardına kadar açıktı Yandaki tahta divanın önündeydi cenaze


Evin etrafında birkaç meyve ağacı ve her iki köşesinde de iğde ağaçlan vardı


Ellerini alınlarına dayayan, göğüslerinde kavuşturan, kazakların içine sokan, şalvarlı, başı tülbendi kadınlar yer minderlerine, küçük iskemlelere oturmuşlardı


Her ağızdan bir ses çıkıyordu Hıçkırık, ağlama sesleri kesilmiyordu


Son bir ayda iniltisi dinmemişti Gülcan'ın Kardeşleri doktora götürmüş, ancak geç kaldıklarını öğrenmişlerdi Birkaç gün yanlarında kalmış, hanımları yüz vermeyince - Hele de şimdi en çok ağıt yakan gelin - köye geri göndermişlerdi


Küçük kardeşinin gelini Aysel hep yanında olmuştu Yatağını onunkinin yanına sermiş beklemişti Her seslenişinde: "Buradayımburadayım" demişti


- Bir yere gitmeyesin Yanımdan ayrılma!


- Ayrılmam, ayrılmam! korkma!


Köyde herkes işinde gücündeydi Bağ, bahçe, ekin Yaz günleri Gülcan'ın en sevdiği günlerdi Kışı beterdi köyün Son üç yılın kışını çok kötü geçirmişti Hastalanmış, öksürmüş, titremişti Sıcak bir çorbayı uzatacak el bulamamıştı


Görmeyen gözleriyle sobayı yakmak da zor işti Yangın çıkar, ev yanar diye, çoğu geceler kat kat giysiler içinde, başına eski kazaklar sararak,yorganın dibinde kıvrılıp uyumuştu


Arada bir komşuları sıcak yemek getirip sobasını yakmışlardı Çocuklar gibi sevinmişti o zamanlar


Kanatlı kapının yan tarafındaki çivilere gerilmiş iplerde kurutmalık kırmızı biberler, patlıcanlar dizim dizimdi Bir de çerçeve içine yerleştirilmiş kanaviçe asılıydı karşı duvarda Mor, pembe gül desenleriyle işlenmişti


Her şey tamamdı Eski bir kamyonetin arkasına koydular tabutu Köyün uzağındaki gömütlüğe götürdüler Güneş tam tepedeydi Gömdüler Anne ve babasınınkiyle yan yanaydı gömütü


Sıcak bir yel esiyordu Kurumuş otlar, dikenler hışırdayıp duruyordu yıllar önce ağrıyan, sızlayan gözlerinin iyileşmesi için anne ve babasıyla birlikte komşu köydeki ebe kadına, şıha gitmişlerdi gömütlüğün hemen altındaki yoldan


Dönüşlerinde en fazla da sıcak esen rüzgâr acıtmıştı tülbent ile bağlı kan çanağına dönmüş gözlerini Bu defa boşuna esiyordu

NAZMİ BAYRI


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.