Ah Çocuk |
07-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ah ÇocukAh! Çocuk Mutluluklar pazarlarda alınıp satılır oldu Betonlaştı gözyaşları, yürekler katılaştı Kimse kimseyi sevmiyor, kimse kimseye acımıyor, yanmıyor Güzellikler bile parayla alınıp satılıyor artık Namussuzlar çoğaldıkça namuslular azaldı Makamlar büyüdükçe beyinler küçüldü Herkes fırsattan istifade edip cebini şişirmeye çalışıyor, yetimin, yoksulun hakkına tecavüz ediyor Gözlerde güneşin sıcaklığı, vicdanlarda doğruluğun aklığı kalmadı çocuk Yürekler gibi gözlerde kirlendi Sevinçlerimizi, şiirlerimizi, kitaplarımızı yok ettiler, alıp götürdüler bizden uzaklara insani duygularımızı Toprağımız küs şimdi bize, göğümüz de küs Bilmem ki nasıl anlatılır sahtekarlığın, cüzdanın ve vicdanın kirlenmişliği bir ülkede Erdemin, faziletin, sevginin ve dostluğun çürümüşlüğü Gökyüzü hepimizin değil mi? ya yeryüzü Neden vicdanları gibi gökyüzünü de, yeryüzünü de kirletirler çocuk Doğaya, insana, kuşa, çiçeğe, emeğe bu düşmanlık niye Bilmezler mi ki, bunları sevmekle başlar yaşam Bu kin, nefret ve düşmanlıkla nereye varacak dünyamız Bunlar sevmeyi bilir mi çocuk? zerre kadar bir vicdan taşımışlar mı yüreklerinde? Hayatta hiç sevmişler mi bir ırmağın türküsünü? Gümbürtüsünü bir ormanın durup dinlemişler mi? bir pınarın akışını, yağmurun yağışını? Bir türkünün, bir şiirin güzelliğini, bir dostluğun ve sevdanın sıcaklığını yaşamışlar mı hiç? Gülümsemişler mi çocuklara bahar gülleri gibi, okşamışlar mı saçını bir öksüzün Vurmuşlar mı sesini dağlara, çağlayanlara? Oturup ağlamışlar mı yavrusu vurulmuş bir cerenin acısına Duymuşlar mı oğlu mahpus bir ananın feryadını yüreklerinde Yalvarma güzel çocuk, dillerini utandırma Utandırma dillerini, dillerin ki dağ yelidir senin; Pınarların sesi, kuşların ötüşüdür Bükme boynunu gözlerini utandırma, gözlerin gökyüzüdür senin, mavi gülüşlü bir çiçek Yalvarma çocuk; sesini utandırma Gülün kokusudur sesin; rüzgarın nefesi, ırmağın türküsüdür Yalvarma çocuk; ellerini utandırma Yokluk, yoksulluk kötü bilirim Umudu, sevinci, onuru utandırma En güzel senin ellerindir çocuk ekmeği tutan, suya uzanan Ey çocuk yoksulluğunu öfkeli bir bıçak gibi taşı yüzünde ama yalvarma, utandırma yüzünü Utancını ve hıncını güneşin sarısı gibi yüreğinde sakla Unutma seni ağlatanları Unutma utanması gerekenleri ama sen ağlama, utandırma gözyaşlarını Aşk için ağla, dostluk ve sevgi için Ama yoksulluğun için ağlama, yalvarma, utandırma gözyaşlarını çocuk Bırak dereler ağlasın senin yerine, rüzgarlar, pınarlar ağlasın ama sen ağlama Deli taylar gibi sev yaşamı, aşkı sevgiyi ve umudu Yüzün her koşulda onuru, öfkeyi, sevinci, direnci taşısın; Yılgınlık, bezginlik olmasın Yeri geldiğinde sormalısın yoksulluğun hesabını Elimden tut ey çocuk; utandırma ellerini Tut elimden güneşe yürüyelim, sevince, umuda, neşeye yürüyelim Tut ki güneş doğsun, serçeler sevinsin Zulümler, karanlıklar çekilsin üstümüzden Tut ki tomurcuklar açsın, büyüsün çocuklar, serceler uçsun, tohumlar ekilsin, yeşersin umutlar Bir demet ışık saçılsın dünyaya, kapılar açılsın, kalmasın esaret, ezilmişlik, açlık Kimse kimseye avuç açmasın, çocuklar ağlamasın, utanmasın analar, babalar yoksulluktan yokluktan Ah& çocuk! vakitsiz açan ,bir çiçek tarlası gibi yüreğin beyaz kardelenler, sarı papatyalar bükmüş boyunlarını ip ince boynundan güneşe bakıyorlar her iç çekişte dünyanın bütün çiçekleri kanamada bütün kuşları havalanmada umudun evi yok, sevincin adresi neylersin çocuk ah& çocuk! vereceksen, rüzgarlara ver sesini, tomurcuklara baharı muştulasın yarınlara mümkünü yok artık, gittiğim her yere soluk yüzünü taşıyacağım ve seni her düşündüğümde çağımın utancını yaşayacağım ah! çocuk Nuri Can |
|