07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Mevsimler
Mevsimler doğuyor dünyaya nimete binaen bahşedilen, kurulmuş bir saatin son anı gibi can veriyor her murada Sonra ömür biçiliyor insana, mevsimlerle isimlendirilip teslim ediliyor emanet Can geliyor ve tabi cana geliyor gelesi ne varsa
Bir ağaca inince can, filiz veriyor dal uçları ser-a-pa pürneşe cennet teşbihli manzaralar oluşmuşken gece doğuyor Sonra alıp koynuna bütün bu canlılığı uyutup dinlendiriyor Adeta heybetiyle susturuyor yaramaz çocukları İşte gecenin en karanlık anı, sabahın ilk ışıkları ve en ulvi doğum gerçekleşiyor güneş doğuyor bak! Dünyama dünyamıza mecazdan gerçeğe geçer gibi her şey Tekrar mecaza; dolayısıyla bilinmeyene koşuyoruz yine! Doğum ne inanılmaz şey! Hiçbir doğum eli boş gelmiyor farkında mısın? Doğmanın kanunu belki budur:”eli boş gelmemek” Bebeklerle geliyor, kırışıklıklarla geliyor; dalla, yaprakla, toprakla geliyor, geliyor da geliyor  Ne çok şımartılıyor insan ilahi iradeyle Yokluklar adeta varlıklarla örtülüyor Donanıyor vücutlar Her mevsimi yaşıyor ömrün Tabiat bile bu akışa nasıl da itirazsız uyuyor Çıplak yamaçları geçici olarak da olsa çimen bürüyor asıl yaşanacaklar gelmeden küçük yaşam öyküleri sahneleniyor İlk kez dünyayı anladığını zannediyorsun çok sürmese de Asıl yaşayacaklarına gelince sıra asi oluyorsun, kırılıyorsun, bağırıyorsun; çığlık çığlığasın Filizlenen dal uçları kırbaç olup canını yakıyor; insafsız Sonra su iniyor dallarına sükun buluyorsun Yağmura uğrak mekan oluyor uçların tek tek damlatıyorsun acını toprağa; teslim ediyorsun bir melek nezaketine, üç kelimelik öz yaşam öykünü Toprağın doğumuna şimdilik izin vermediği tek şey sensin Bu arada ilahi emre uyacaksın mecbur Bir kalıba dökülmüş hamur gibisin hareketsiz Öyle ya can verdin, teslim ettin emaneti Hep hüzün değil yaşadığın Lakin “kelebek kanatlı gönlün Bilmez misin üç günlük ömrün” tarzı bir gerçeği yaşamadın hakkıyla Papatyalar şahidi olmadı sevdanın, Uyku girmez gözlerinde ay’ı anlamlı bulmadın ya da ona takılıp düşmedin ki ucunda sallanan güzeli göresin Sen yarı’nla yağmuru adımlamadın “şekerdir, erir endişesiyle”
Bir ara bir daldan söz ederdik
Hani unuturdun olur olmaz her yerde
Sen ömrün baharındaydın nar çiçeğiydi dalların
Sıcak sıcaktı, Rahmaniydi çiğ tanelerin
Hatırlar mısın
Bir ara bir daldan söz ederdik
Unutulan, iki büklüm
Ömrün son baharında
Yere saygı duruşunda bir ihtiyardan
Hatırlar mısın
Dalından bal damlardı ılık ılıktın
Şifaydı karanlığıma sözlerin
Hani içine sokasın gelirdi beni
Ucuna konardım,baharda yar   
|
|
|