Prof. Dr. Sinsi
|
Ukala Bir Gözyaşı Postası
Ukala Bir Gözyaşı Postası Hikayesi - Gözyaşı Hikayeleri - Aynur Engindeniz - Aynur Engindeniz Yazıları
Merhaba anne  
Biliyorum mektuba çok ara verdim Aklına kötü şeyler getirmemişsindir umarım İyiyim, çünkü hala hayattayım  Hani her hüsranda eteğine geliyorum ya  İşte o yüzden uzadı mektuplarımın arası Bu ara pek hüsran yok
Dün, seninle dolaştığımız o büyük parka gittim Ne öptüğün laleler kalmış, ne okşadığın sırnaşık kediler Dedim ya sana, zaman beni çekemiyor be anne  Ne varsa umut diye tutunduğum, tek mevsimlik bitkilere dönüveriyor Sadece bir hafta açacak çiçekler için, bir yıl beklemekten usandım İşte zerre, işte fidan, işte çiçek, işte kurudu derken, bak ne yıllar geçip gitmiş Kapıdaki çam da olmasa, bu memlekette bahar yok diyeceğim geliyor bazen  
Çiçek demişken, Hayriye Ablanın balkonundan çaldığımız çiçek kurudu Hadi büyük mazeretlerin yalanlarını anladım da anne, bir küçük çiçek için, bu kitlesel yalanı kim uydurdu söylesene Laf! Çalma çiçek tutarmış  Hangi çalınan kalıcı oldu ki  Para mı, kalp mi, zaman mı?
Dediğim gibi, dün parktaydım Islak bir banka oturup, kafamdaki aklın hesabını yaptım Eksi  Eksiye düşmüşüm bilmeden  Ya biri hesabımdan akıl çekmiş, ben uyurken  Ya da, ederi az diye her şeye kafamı yorduğum için, azar azar eksilmiş  
Bir dakika  
İçerden bir nefes sesi geliyor Korkuyorum, bir bakayım, hemen dönerim  Yani, inşallah  
Çok şükür, ruhlar bile bu eve uğramıyor  Ocağa koyduğum çay suyu taşmış  Çaydanlık, dakikalardır içini yakan ateşten intikamını aldı  
Keşke  Diyeceğim de, dilim varmıyor Keşke demek, şeytana kapı açarmış  Olsun, şeytan duymasın, ama ben yine de söylemek istiyorum Keşke, alnıma bir nebze olsun kin çalaydın doğururken O vakit, belki böyle aptal durumuna düşmezdim  Çiziverirdim acı saçan her nesnenin üzerini
Çizmek demişken, sabah işe geç kaldığım için adımın üzerini çizmişler imza defterinde Ne büyük gam! Ben de ne yaptım biliyor musun? İnadına koridorlarda dolaştım, inadına merdivenleri indim, çıktım  Evet, yoruldum, ama olsun, benim orda olduğumu gördüler ya  
Biliyorsun, Kal-u Belada isimlerimizin yer aldığı fihristi dünyanın merkezine yerleştirdiler  Ben alfabetik sıralamada başlarda olsam da, "A" nın ardından "Y" geldiği için, yırtıyorum biraz olsun  Örneğin, Abdullah’la Aynur arasında daha bir sürü kul var  Benden bir öncekiler Avniler mesela Her yeni gün için rızka, imtihana ve kısacası yaşanacaklara start verilirken, sıra bana gelene kadar, sabahın altısı oluyor  Ve ben, çoktan uykumu almış oluyorum Abdullah’lar benden en az altı saat önce başlıyor hayatla didişmeye  Tabi fonda sigara dumanı ve müzik listemdeki acıklı bir türkünün eşliğinde, sana yanık bir mektup yazmıyorsam eğer  
Demem o ki, dünyanın merkezindeki o listedeki adımız çizilmedikçe, ete kemiğe bürünmüş halimizle, yeryüzüne ve gökyüzüne inat, bir çok merdiven inip, pek çok koridor gezeceğiz Değil mi anne?
Dışarda hüzünlü bir aydınlık var  Mehlika, "Ey adını benden alan kız" diye başladı yine  Şiir de bir yere kadar be anne  Böyle her gece, her gece  Hem de yalan olduğunu bile bile, umut vadetmiyor mu her gece  Üstelik, yeleğimin düğmesi kadar cüssesine bakmadan  Neymiş, "güzel günler yarın" Laf! Bugün de dünün yarınıydı Dün gece, yarın daha güzel olcak diye kurduğum hayallerin, gerçekten birer hayal olduğunu gördüm bugün  
Neyse 
Emin Amca ölmüş, öyle mi? Eğer doğruysa, mezarına git Ona de ki, "Aynur, sana söz verdiği bastonu kendi kullanacakmış " Kaç senedir yatalaktı Baston diye tutturdu en son görüşmemizde Burda bastoncu meşhur bir usta mı varmış ne  Askerden arkadaşı  Ah, bir bilseydi bu kentte ne çok aksak olduğunu  Yataktaki haline şükrederdi
Sesini duyar gibiyim  Ben ne mi yapacağım bastonu? Hani eğri tarafı var ya, hani avuç içine alıp dayanılan taraf, işte tam o kısımı hayata geçireceğim Sonra sürüklenip gideceğim ardından, benzinden tasarruf olsun diye  Benzinden, yani ömrümden 
Babam ne yapıyor? Yanaklarının sakalsız yerlerinden öp benim için Tıpkı çocukken öptüğüm gibi  Ona de ki, Aynur’un çatısı çökmüş sağanak gözyaşından  Bir hesap etsin bakalım, kaç ton kereste, kaç çuval çimento, kaç avuç çivi gerekir tamir için  Hani, yorulduğun yerde konağın olacağım, diyordu ya  Konak istemem, çatımın tamiri mümkünse el atsın yeter  Ben onun gibi usta olmasam da, tamirin imkansız olduğunu biliyorum, onu da söyle
Babam, demişken, Ömer Seyfettin diyor ki bir öyküsünde, her kümese bir horoz gerek İlahi intizam için  Tavukların kar gibi kanatları çamura bulansa da, horoz pürü pak  Bir şeylerin üzerine çıkıp, yükseklere uzananlar kadar muzaffer  İlahi intizam için  Sence doğru mu söylüyor anne? Tavukları kümese sokmak, muntazaman yumurtlatmak, itaati öğretmek için mi var horozlar  Yoksa tavuklar, horozlar için mi var? İkisi de aynı şey deme Birinde özne tavuk, diğerinde horoz  Anla işte, insanlar gibi  Saçmalık diyorsun  Sen de haklısın Ömründe çamaşır makinesinin kullanma kılavuzundan gayri kitap okumadın ki  
Saçmalıyorum evet  Neden biliyor musun? Ağladığımı anlamayasın diye  Sonra üzülürsün, tuz yanaklarına sızar Yüzündeki travertenler kararır sileyim derken  Benim" Pamukkalem"  Ne ağla, ne sil  Sen hep ak kal  Hasret dediğin nedir ki, bir kaç dağ arkası  Yollar nedir ki anne, geceleyin Aya bakıp, beni "Nur", diye çağırman yeter  
Sonra, taahütlü postamızın "alındı" kağıdı elimize geçtikçe, bileceğiz ki, "o oralarda Hala var, hala tutuyor elleri  " Bir tebessüm için, bu da kafi, ah anne  
Abdullahlar güne başlayalı saatler oldu Sanırım Avniden gidiyor sıra  Sıra bana gelmeden yatmalıyım anne  Uyur görürlerse, bir de yanaklarımı ıslak, belki teğet geçerler beni  Hayır, hayır! Teğet geçerlerse ölmüş olurum  Rızkın acılı yanından koymazlar tabağıma belki, diyeyim  Evet, böylesi daha iyi  
Hem yarın bir düğüne gideceğim  Anlayacağın, bir kovboy daha kementini bufalonun tekine isabet ettirdi  
Evet, saçmalıyorum, Mazur gör, aklım ekside  
Aslında, kandırdım seni  Sana mektup yazma bahanesiyle, uyanık kalıp, hesabımdan gizlice akıl çekeni yakalamaktı niyetim  Gelen giden yok  
Gözlerine selam söyle  Keder harabatı gözlerine  Şimdi kapatsınlar panjurlarını, yarın sabah melekler onları açacak  Dilerim, çocukların boyadığı gökyüzülerine mahsus, gülen güneşler görürsün  
Anne  
Yüreğim acıyor  Ama sen, bilme 
Aynur Engindeniz
|