07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Kan Kırmızı Kaldı Geriye 5
Kan Kırmızı Kaldı Geriye Öyküsü - Erol Balcı - Kan Kırmızı Kaldı Geriye Hikayesi - Hikayeler
Ani bir hareketle kalktı ayağa  Ellerini zorlayarak bir taksi çağırdı  Şoför önce alıp almamakta tereddüt etti  Sarhoş olabilirdi  Parası olmayabilirdi  Ya da birileriyle kavga etme ihtimalini de düşünmüş olmalıydı  Karşısında bitkin, ıslak, bir ölüye benzeyen biri duruyordu  Ama hala insanlık ölmemişti anlaşılan  Kollarının altından destek olarak taksiye bindirdi O'nu  Sonra arabanın dörtlülerini yakarak, gecenin sessizliğini yaran bir hızla uzaklaştı oradan  En yakın hastane yarım saatlik bir mesafedeydi  
_Abi geçmiş olsun, merak etme seni hastaneye yetiştireceğim  
_Sağol arkadaş diyebildi zorla  Sanırım bir mide kanaması geçiriyor olmalıyım Umarım öyledir diyebildi  
_Üzülme abi; ben de bir kez mide kanaması geçirdim geçenlerde  Bak bu gün turp gibiyim maşallah  Hem en az üç kez geçirmeden bir şey olmazmış dedi arkadaşlar  Mide kanaması geçirmeyeceksin de ne yapacaksın abi be  Her şey dert olmuş  Bize soracaksın hayatı bize  Akşama kadar neleri ile karşılaşıyoruz  Kimlere laf anlatıyoruz bir bilsen  Kime dokunsak bin ah! İşitiyoruz  İnsan, biraz sabırlı olmasa katil olur be abi  Sen hiç olmazsa benim gibi bir kanama ile kurtaracaksın  ‘'Keşke, keşke'' diyebildi zorla  Hayatı, siyaseti onlardan öğreneceksin diyen bir arkadaşını hatırladı istemeden  
Şoförün konuşmalarını duymaz olmuştu bir süre sonra  Sesler, görüntüler karıştı birbirine  Ölüm anının yaklaştığını hissetti  
Sabah erkenden uyandı  Usulca kalktı yerdeki yatağından  Annesinin, geceden başucuna koyduğu sütü içti  Tıpkı yıllar öncesi gibi  Acele etmeden çıktı dışarıya  Zamanı uzun tutmak istiyordu  
Dışarıda da tertemiz bir hava vardı  Derin derin nefesler alarak çekti havayı ciğerlerinin en diplerine  Deliksiz bir uyku çekmişti gece  Kaç zamandır uyumamıştı böyle  
Horoz seslerini duydu  Kuşların ötüşleri sardı dört bir yanı  Köpek havlamaları, horoz seslerine eşlik etti  İneklerin, koyunların, kuzuların sesleri karıştı bir birine  
Caminin minaresinden hocanın sesi geliyordu  Sabah ezanıydı okunan  Dinledi bir süre  Ezan; insan sesine yakışıyordu  Nedense; tarifi imkânsız bir huzur doldu içine  Çocukken, ramazan aylarında iftar açmaya kısa bir zaman kala caminin yakınlarında beklerler, ezan okununca ‘okundu, okundu'' diye bağırarak evlere haber ulaştırırlardı  Oysa şimdi okunan ezan rahatça duyulabiliyordu  ''Ne tuhaf ‘'dedi kendi kendine  
Evlerinin önündeki ağacın altına kadar yürüdü yavaş adımlarla  Birden bir nefes hissetti yanı başında  İşte en sevdiği köpeği yanındaydı  Tıpkı yıllar öncesinde olduğu gibi adımını ilk attığında dışarıya; koşup hemen gelirdi yanına  Kuyruğunu sallar, kafası ile dizlerine vurur, boynuna atılır, koşar adımlarla dolanırdı etrafını sevimlice  Etrafında yarıçapı gittikçe küçülen daireler çizerdi  Hınzırlıklar yapardı kendince  Kocaman kafasının içinde, dilinin hızlıca ağzının içine girip çıkmasını seyretti bir süre  Ve sonra dizlerinin üzerine oturdu  
Tüylerini okşadı hasretle  Elleri ile kafasını okşarken; göz göze geldiler bir an  Yıllardır hasret kalmış gözlerin bakışmasına benzer duygulardı yaşanan  Bir hayvan yüreğinin insanlaşmasıydı gözlerde okunan  Kokular, bakışlar karıştı birbirine  
İkisinin de gözlerinden yaşlar süzüldü usulca  Hayatını köpeğine borçluydu  Bunu hiç söyleyememişti ona  Sarıldı boynuna  Bir sevgiliyi sarar gibi sardı, kokladı bir kez daha  Bir öpücük kondurdu yüzüne  Hayvanlarında duyguları vardı elbet  Sustular bir süre öylece  Anlamışlardı birbirilerini işte  
Usul usul ahırın kapısına kadar ilerledi  Kapının zembereğini kaldırdı yavaşça  Ağır adımlarla girdi içeriye  Taze dışkı kokuları yaladı yüzlerini  Sıcacık dumanı yükseliyordu gökyüzüne  Parfüm kokularını sevememişti nedense  Burnu, eski bir dostun kokusunu duyar gibi mutlu oldu yine  Girdi içeriye  İki tane inekleri vardı  Hemen yanı başında yenidünyaya gözlerini açmış sevimli buzağıları duruyordu  Dar gelirliler için bu doğum sevinçler yaşatmıştı kendilerine  
Bu gün samanın içine bolca buğday da katacaktı  Bir kalbur saman alıp, içine bolca buğday döküp elleriyle karıştırdı bir güzel, sonra döktü ‘'hatılın'' içine  İştahla yemelerini seyretti bir süre  Elleri ile sırtlarını okşadı ineklerinin  Sırtlarının sıcaklığını hissetti  Sonra, bir kova su koydu önlerine  Temizledi ahırı, tertemiz yaptı altlarını  Mutluydu işte  
Erol Balcı
|
|
|